Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
anısı, atatürkün, ulu, önder

Ulu Önder Atatürk'ün Anısı

Eski 07-26-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ulu Önder Atatürk'ün Anısı



Evet arkadaşlar Sevgili Atamızın, bir İngiliz subayının ağzından bir anısını anlatmak istiyorum

Pera Palas ışıl ışıl
Pera Palas İstanbul'un en ünlü ve lüsk oteli İkinci lüks otel Tokatlıyan o zamanlar İstanbul'a gelen Avrupalı zenginler, Pera ve Tokatlıyan'ı tercih ederler Bugün İstanbul'u işgal eden sömürgeci subaylar için Pera Palas'ta odalar ayrılmış Seksen sömürgeci subay ve generalin eşyaları yarleştirilmiş; fakat kendileri otele gece yarısından sonra girmişler
Onları otelde Levanten kadınlar, cilveli Rum kızlar, Ermeni dilberler karşılamış
Viski ve şampanya su gibi akıyorOrtalarda dolaşan güzeller, sömürgeci subaylara baygın bakışlar gönderiyorlar
Bugün sömürgeciler dört yıldır savaştıkları Osmanlının başkentini işgal etmişler Orduları, İstanbul sokaklarında zafer yürüyüşleri yapmış
Bugün, İngiliz,Fransız,İtalyan,Amerikan ve Yunan askerlerinin ayak sesleri, Sultanahmet'in, Süleymaniye'nin, hatta İstanbul'un yedi tepesinden yükselen ezan seslerini bastırmış
Bugün Türk'e karşı kazandıkları tarihi zaferin tadını çıkarıyorlar


İngiliz Orduları Kumandanı General Harringtaon da yanında beş general ile Pera Palas'a girer Pardösülerini emre hazır bekleyen yaverlerine fırlattıktan sonra bara geçerler
Yeni gelenlerin patırtıları bile, Pera'nın diğer salonlarından gelen şuh kahkahaları bastıramaz
General Harrington'un masası, beş dakika içinde viski, şampanya ve her türlü mezelerle donatılır Ve bütün şampanya kadehleri havada tokuşur;"Konstantinepolis'in şerefine!"
"Konstantinepolis; İstanbul!"
Türk'ün gözbebeği İstanbul Sömürgeciye göre Bizans, İstanbul'da yok edilmiştir Türk de kendi gözbebeğinde yok edilecektir Bunu saklamaya hiç gerek duymuyorlardı ve işe İstanbul'dan başlamışlardı
Pera'nın bütün salonlarında kadehler tokuşuyor General Harrington kadehini bir daha kaldırmıştır Masadaki generallerin kadehleri de tokuşmak üzere havalanır; fakat bütün gürültüler birdenbire bıçak gibi kesilir General'in ve arkadaşlarının elleri havada kalmıştır
Sadece onların değil, bardaki bütün gözler kapıya yönelmiştir
Bedenini saran paşa üniforması, omuzlarındaki apoletleri, göğsündeki madalyaları ve her adımda gıcırdayan parlak çizmeleriyle bara bir Türk subayı girmiştir
Bütün gözler, bütün bakışlar donmuştur Ortalıktaki sessizliği birkaç kadının iç çekişleri yırtar Bir Fransız kadını "Ne güzel adam" diyerek yanındakine gösterir
Türk subayının göğsüne bastırdığı astragan kalpağı sol elinde Koyu sarı saçları arkaya taranmış Mavi gözler üzerindeki kalın kaşlar çatılmış, bakışlar buz gibi
Otel Müdürü Mösyö Martin, Türk subayının önenden saygıyla yürürken iki garson arkasından seğirtir
Sarı saçlı subay, bütün gözlerin üzerinde olduğunun farkında; fakat o hoş bir vurdumduymazlık içinde
Sarışın subayın masasına yerleşmesini bekleyen Mösyö Martin saygıyla geri çekilir İki garson, sarışın subayın siparişlerini alarak uzaklaşırlar Diğer salondaki uğultu tekrar başlayınca bardakiler de kendilerine gelirler Buna rağmen bütün masalardan kaçamak bakışlar sarışın paşaya gidip gelir ve sonra fısıldaşmalar
General Harrington'un masadaki kahkahalarının yerini merak almıştır
Kimdir bu adam?
Bütün Pera'daki uğultuları kestiren,güzel kadınlara iç çektiren bu Türk subayı kimdir? Kaldıki böyle bir günde meydan okurcasına Pera'ya giren bu Türk subayının burada ne işi vardır ve bu ne cesarettir?
Özellikle kendilerini bile sıradan bir sırıtmayla geçiştiren otel müdürünün bu Türk subayına iltifatı nereden gelmektedir?
General Harrington merakına mağlup olur ve bir tepsi içerisinde Türk paşasının siparişlerini gotüren garsona işaret eder Generaller, garsonun elindeki tepsideki küçük rakı şişesiyle küçük bir tabaktaki beyaz leblebiye bakakalırlar
General Harrington, eğilen garsonun kulağına Türk subayının kim olduğunu sorar
Garsonun cevabı hepsini dondurur
Biraz önce muhteşem girişiyle salondakileri susturan Türk subayı, İngilizlerle Fransızlara Anafartaları dar eden, Conkbayırı'nı cehenneme çeviren,Çanakkele'de kendilerine dayak atan Binbaşı Mustafa Kemal'dir
Çanakkale'de ki Binbaşı Mustafa Kemal, şu an karşı masada oturan Mustafa Kemal Paşadır
İngiliz generallerinin masasında artık kahkaha yoktur İstisnasız hepsi namını bildikelri Binbaşı Mustafa Kemal'in hayranıdırlar Kendini çabuk toparlayan General Harrington garsonu tekrar çağırır:
- Hemen gidiniz, General Mustafa Kemal'i masamıza davet ediniz
General Harrington'un davetinden masadakilerin hepsi memnun olmuştur
Emri alan garson, Kemal'in masasına doğru giderken generelle birlikte tüm bardakilerin gözü onun üzerinde toplanır
Kemal içkisinin ilk yudumundan önce bir Bafra maden sigarası tellendirmiş,ağzına birkaç leblebi atmıştır Çağırmadığı halde kendisine doğru gelen garsonu görünce meraklanır:
- Bir sey mi var çocuk?
Garson saygıyla eğilir:
- Zat-ı alinize bir daveti iletmekler vazifelendirildim paşa hazretleri
Kemal;"Hımm" diye gülümsedikten sonra sorar:
- Nasıl bir davetmiş bu?
Garson barın köşesindeki masayı gösterir:
- General Harrington ve arkadaşları sizi masalarına davet ediyorlar efendim
Kemal başını çevirir ve garsonun gösterdiği yöne bakar General Harrington ve arkadaşları gözlerini dört açmış gülümseyerek kendisine bakmaktadırlar
İngiliz ve Fransız generaller, onunla göz göze gelince tipik bir sırıtmayla baş eğerek selam verirler
Kemal de bir baş eğmesiyle selamı iade ettikten sonra garsona döner:
- Harrington cenaplarına saygılarımı iletiniz; lakin onların benim masama gelmeleri gereklidir Lütfen kendilerini masama davet ettiğimi söyleyiniz Burada ev sahibi olan biziz, kendileri misafirimizdirler
Bu cevaba garson şaşırır; fakat asıl şaşkınlığı Kemal'in cevabını duyan General Harrington ve arkadaşları gösterir
Şaşkınlık da değil, resmen bozulurlar
Bozulmalarının asıl sebebi reddedilmek değil,misafir addedilmektir
Misafir!
Yani geçici Yani gidici!
Üstelik davet edilerek gelen Kaldıki onlar davet de edilmediler, yüzsüzce geldiler
İngiliz ve Fransız generaller, Kemal ile tanışmak için can attıkları halde yapılan hakareti hazmedemezler
Kadehlerini bir dikişte yuvarlarlar
Ne kadeh tokuşturmak ve ne de; "Konstantinepolis'in şerefine!" hiç bir şey diyemezler
Daha çok kez Mustafa Kemal adını duyacaklarından ve olacaklardan habersizdirler, sadece içlerindeki kin daha da büyür

Not: Alıntıdır (Nurten Arslan'ın "Küçük Anılarda Büyük Sırlar" kitabından)

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.