07-25-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Korkusuz Cengaver Yahya Ağa
Yahya Ağa Hikayesi - Yahya Ağa Hakkinda
Budin Paşasının yüzü aydınlandı Yahya Ağa demek ki ölmemişti Paşa derin bir nefes aldı Sevinmişti  Ama Yahya Ağa onu bu vakitte niçin görmek istiyordu?
- Hayrola evlat, hoş geldin Lakin ne var?
- Paşa Baba! Estonibelgrad baskına uğrayacak Düşman bu iş için 90 bin kişilik bir ordu hazırladı Sen ne yapacağını iyi bilirsin Destur verirsen, komşu kalenin ahvalini öğrenmek için gitmek istiyorum
- Üzülme  Oraya seni göndereceğim
İşte, Yahya Ağanın 2000 akıncı ile Estonibelgrad’a gidişi böyle olmuştu Bu imdat kuvveti, korkunç tipi içinde gizli kapıdan kaleye girmişlerdi Ama ne yazık ki, ne gelen bu imdat kuvveti, ne de gösterilen müthiş kahramanlık, durumu düzeltemedi Düşmanın bu kaleyi kış ortasında kuşatmasının sebebi vardı Buradaki müdafiler, sularını ve yiyeceklerini dışardan almak zorundaydılar Asıl Osmanlı ordusu her zamanki gibi güneye, kışlağa çekilmişti Kışı ise pek amansızdı
Düşman, kuşatmadan sonra daha ziyade hareketsiz beklemeye başlamıştı Kalede sadece 4000 serhadli vardı Ama, Osmanlılardan hücumla kale almanın nelere mal olacağını iyi bilen düşman, sabırla beklemeyi tercih ediyordu Osmanlılar eninde sonunda aç ve susuz kalacaklardı Gerçekten de öyle oldu Serhadliler, bir çıkış yaptılarsa da, üstün başarılarına rağmen azar azar eriyeceklerini anladılar
Kale kumandanı, “Baharda burasını nasıl olsa tekrar zaptederiz” diye düşünerek, “vire” işini tatbike koymaya başladı Paşanın teklifine düşman tarafı da pek memnun oldu
Düşman kumandanı Osmanlı elçisine sordu:
-Vire için şartlarınız nedir?
- Vire şartları bellidir Silahlarımızla çıkıp gideceğiz Yalnız bir husus var! Kaledeki akıncılardan biri yedi arkadaşı ile beraber Vire’yi kabul etmiyor Bizler çıkıp gidince onlar kalede kalıp sizinle cenk edecekler
Düşman kumandanının ağzı bir karış açık kalmıştı Önce ne diyeceğini bilemedi Kekeledi:
- Seksen bin kişiye karşı sekiz kişi mi? Şey  Eh  Öyle olsun  Olsun  
Etrafındakiler de bu işe pek şaşmışlarsa da fazla önem vermediler, ciddiye bile almadılar
Estonibelgrad “vire” ile teslim edilmişti Ancak Yahya Ağa ve yedi korkusuz cengaver, cenk ederek şehid olmak arzusuyla kalede kaldılar Kahramanlar, sabah namazından sonra kaleden çıkan akıncıların, iyice uzaklaşıp uzak ufukta kaybolmalarını beklemişlerdi Zira cenk hemen başlarsa, onların dayanamayıp geri dönmelerinden ve düşmana saldırıp sonuna kadar dövüşerek boş yere yok olmalarından korkuyorlardı  
Kül rengi semada belirsiz hissedilen güneş azıcık yükseldiği sırada kale kapısı açıldı Sekiz korkusuz Osmanlı göründü O zamana kadar hâlâ inanamayan düşman askerleri şaşkın şaşkın bakakaldılar Seksen bin askere karşı sekiz kişi
- Yok canım  Olamaz böyle şey  Belki de teslim olmak için geliyorlar
Osmanlılar, efsanevi ejderhalar gibi heybetle yaklaştılar ve “Bismillah” diyerek ansızın yaylarına el attılar Kahredici bir ok yağmuru ile düşman safları birbirine karıştı Osmanlılar, adeta talim yapar gibi gözle zor takip edilen bir hızla ok çekiyor, fırlatıyorlardı Düşman askeri, Osmanlıların mesafesine ok düşüremiyorlardı Yanaşmak isteseler de vurulup düşüyorlardı Sonunda oklar bitti Bu sefer palalarına sarılıp, kuzuyu gören kurtlar misali, “Ya Allah!” diyerek düşmana daldılar
Seksen bin kişilik ordu, ancak onlarla burun buruna geldiği zaman şaşkınlıktan kurtulabildi Şimdi Osmanlı serdengeçtilerinin karşısında, toz duman içinde kümeler meydana geliyor, ama bu kümeler, birkaç saniye içinde infilak edercesine dağılıyor ve orta yerden “Allah” sedasıyla bir bahadırın önce palası, sonra kendisinin yükseldiği görülüyordu
Alman tarihçilerinin kaydettiğine göre, Yahya Ağa, 160 kişiyi yere sermişti Okların verdiği telefat bilinmiyor Osmanlılara sokulamayan düşman, sonunda mızraklarını fırlatmaya başlamıştı Her yanı kan içinde, bir kolu kopmuş olarak fırtına gibi esen Yahya Ağa’nın vücuduna bir anda 9 mızrak birden saplandı O anda Koca Osmanlı akıncısının dudakları Kelime-i şehadeti söylüyordu
Diğer akıncılar da birer birer şehid düştüler Fakat 8 kişi, düşman askerinden en az 8 bin kişiyi haklamışlardı Alman tarihçilerinin kaydettiklerine göre Avusturya ordusunun kumandanı, benzeri görülmedik bir cesaretle mücadele eden bu kahramanlara büyük bir cenaze merasimi tertip etti ve bütün düşman askerleri, uzun taburlar ve alaylar halinde bu şehidlerin karşısında şapka ve miğferlerini çıkararak sancakları ile saygı duruşunda bulunuyorlardı 
|
|
|