Prof. Dr. Sinsi
|
Selçuklu Devri Yemek Kültürü
Selçuklu yemek gelenekleri - Selçuklu yemekleri - Selçuklu devri ekmekleri - Selçuklu devri mutfağıI Alâeddin Keykubad’ın 634 yılı Şevval ayında (1237 Mayıs) verdiği bir ziyafette yenilen yemekler şöyle anlatılır: “Elvan taam u biryanlar ve dane ve müza’fer ve kaz ve tavuk çevirmeleri ve arı girdeler ve tennur aşları ve mümessek ve muattar şerbetler birle dökulüp yenildi Ve içildi Ve etraftan gelen elçiler ve sadat ve ulema ve fuzela han yiyip dağıldılar” Buradaki umumi tabirlerden sarfı nazar biryan, dane, müza’fer, kaz ve tavuk çevirmeleri arı girde adları geçmektedir Bunları sırasıyla anlatalım:
Tandır Ekmeği
Anadolu’nun orman bölgeleri hariç, hemen her tarafında tandır vardır Tandır şöyle yapılır: 0 60-0 80 m derinliğinde üstüyani bir çukur kazılır Bu çukurun tam dibinden ağzının 1,5 m kadar yan ilerisine doğru bir hava deliği “baca” açılır Tandırda yakılan odun, çalı çırpı, tezek dumanları buradan da dışarı çıkar Tandırın içi desti toprağı ile güzelce sıvanır Böylece hazırlanmış ve ısıtılmış olan tandırın kenarlarına muhtelif boyda ve kalınlıktaki hamurlar yapıştırılmak suretiyle ekmek, içine tencere sarkıtılmak suretiyle yemekler, kebaplar pişirilir
Yufka Ekmeği (Girde)
Katıksız, içinde başka hububat tanesi bulunmayan temiz buğdaya “arı buğday” denir Böyle temizlenmiş ve yıkanarak öğütülmüş buğday unundan yapılan ekmeğe de “arı buğday ekmeği” derler Selçukname’de geçen “arı girde”, arı buğday unundan yapılmış yufka demektir Bu da bize Selçuk devrinde yufka ekmeğinin bulunduğunu gösterir Hükümdarın ziyafet sofrası için hazırlanan yufkanın da en temiz buğday unundan yapılması yakışır Yufka ekmeği Anadolu’nun birçok köylerinde ve kasabalarında hala yapılmaktadır Şöyle ki:
Nukul
Anadolu’da “nukl” veya “lokul” derler ve şöyle yaparlar: Hamur yoğrulup 2-3 mm kalınlıkta açıldıktan sonra üstüne kıyma, ceviz içi veya toz şeker serpilir Hamurun bir kenarından tutularak yuvarlanırken bir kat hamur, bir kat kıyma veya ceviz içinden müteşekkil 3-5 cm kutrunda üstüvani bir hal alır Bu üstüvani parça 8- 10 cm uzunluğunda kesilerek, kenarı yüksekçe bir tepsiye döşenir Ocakta veya fırında pişirilir
Buğday Çorbası
Buğday dövülür, kabuğu alınır, kurutulur buna Anadolu’da “den” yahut “aşlık” derler Memleketimizin bazı taraflarında ise buğday, el değirmenlerinde çekilerek taneler yarım veya dörtte bir miktarında ufaltılır Buna da “çorbalık” derler Aşlık veya çorbalık şeklinde hazırlanmış olan buğday icabında çömlekte yahut tencerede kaynatılarak pişirilir, tuz atılır, yoğurt veya ayranla karıştırılır Üzerine yağ dökülür, biraz da kurutulmuş nane tozu serpilerek sofraya getirilir Buna “buğday çorbası”, “ayranlı” yahut “yoğurtlu çorba” derler
Biryan (Kebap)
Biryan kebap demektir Selçukname’de biryanlardan çok bahsedildiğine göre, ziyafette birkaç çeşit kebap bulunduğu düşünülür Bugün Anadolu’da belli başlı üç türlü kebap vardır
Kuyu Kebabı
Bazı ormanlık bölgelerde koyun kesilip temizlendikten sonra parçalanır, kendi derisine sarılır Evvelce toprak biraz açılmış, içine ateş yakılarak kızdırılmak suretiyle hazırlanmış olan kuyuya deri içindeki et konur, üstü kapatılır Et pişecek kadar üzerinde tekrar ateş yakılır İşte bu suretle hazırlanan kebaba kuyu kebabı derler
Tandır Kebabı
Orta Anadolu’da koyun, kuzu veya çebiş kesilip temizlendikten sonra sıcak tandıra asılmak suretiyle pişirilir Buna tandır kebabı derler
Çevirme Kebabı
Anadolu’nun bazı yerlerinde koyun kesilir, temizlenir, tuzu, biberi karın boşluğuna konur, dikilir, ağzından arkasına bir sırık (uzunca bir ağaç) geçirilir, bu sırık mihver olarak kırda yakılan ateşin veya evdeki ocağın karşısında çevrilerek bütün gövde birden pişirilir Buna da çevirme kebabı denir Bu çevirme kebabı Kastamonu, Isparta taraflarında hususi şekilde yapılmış uzunca, dar ocaklarda ateşin karşısına asılarak kızartılmak suretiyle yapılır
Yahniler
Yahni Farisi bir kelimedir Terbiyeli et manasına gelir Koyun veya sığır etleri parçalara bölündükten sonra yıkanır Hafifçe kızartılır, tuzu soğanı biberi ve baharatı konduktan sonra etleri pişinceye kadar kaynatılır Et parçalarının arasına sarımsak, soğan, nohut ve başka şeyler konulmak suretiyle pişirilirse “sarımsaklı”, “soğanlı”, “nohutlu” yahni gibi isimler alır Düğün, tavuk yahnisi, kimyonlu, maydanozlu yahni gibi çeşitleri de vardır
Söğülme yahut Söğürme
Kesilmiş bir hindi, kaz, tavuk yahut bir parça et, tuz, baharat ile hazırlandıktan sonra saçtan veya bakırdan yapılmış kenarları yüksekçe bir tavaya konur Öylece fırında veya tandırda pişirilir, buna “söğürme” denir Orta Anadolu’da hala yaşamakta olan bu kelime Selçuknamelere -belki kopya hatası olarak- “söğülme” şeklinde yazılmıştır
Dane ve Muza’fer
Merhum Yunus Gürbüz’ün anlattığına göre, tane şöyle hazırlanır: Pirinç yıkanır (bazı yerlerin pirinci sert ve sağlam olduğu için birkaç saat evvelinden ıslatılır) Sonra haşlanır, üzerine yağı ve biberi dökülür, deme alınır Bir saat kadar demde bırakılır (40-45 yıl evvel Boyabat köylerinde pirinç pilavının üzerine karabiber ekilerek yenirdi )
Kalliyat (Kalyeler)
Buna Anadolu’da “kale” derler Yağla kavrulduktan sonra kaynatılmış, etsiz pişmiş sebze yemekleri Bazı meyvelerden de kalyeler yapılır Boyabat köylerinde 45-50 sene evvel;
Erik kalyesi şöyle yapılırdı: Erik kurusu temizce yıkanır Suya konur Suyu, suluca bir pekmez kıvamına gelinceye kadar kaynatmaya devam edilir Sonra üzerine eritilmiş tereyağı ve dövülmüş ceviz içi konarak yenilirdi
Boraniyat (Boraniler)
Suda haşlanıp yağda kavrularak hazırlanan sebze yemeklerine borani derler Ispanak, sirke otu, evelek, ebegümeci, kuzukulağı gibi yaprak sebzeler sıcak suda haşlandıktan sonra suyu sıkılır Yağda kavrulur Üzerine sarımsaklı yoğurt dökülerek yenilir Anadolu’da buna borani derler
Halavat (Helvalar)
Un helvası: Un, yağda kavrulur Üzerine pekmez, bal şerbeti veya şeker şerbeti dökülerek iyice karıştırılır Buna un helvası derler
Zerde
Merhum Yunus Gürbüz’ün anlattığına göre, şöyle yapılır: Önce pirinç -çorbada olduğu gibi- suda suluca pişirilir İyice piştikten sonra üzerine kâfi miktarda şeker ilave olunur; ayrıca bir kapta sıcak su ile ıslatılmış za’firanın sarımtırak renkteki suyu alınır Kendisi de ufalanır Ve şekerli pirincin üzerine dökülerek karıştırılır Sonra bir miktar nişasta alınır Soğuk suda ezilir Önce hazırlanan şekerli, za’fıranlı kısmın üzerine dökülür Birazcık kaynatılır Artık zerde olmuştur Tabaklara dökülerek soğutulur
Gülap yahut Cülap: Gülsuyu ile yapılan şeker şerbetine gülp yahut cülap derler
Şerbetler: Selçuknamede mis kokulu ve ıtırlı şerbetlerden bahsedilmektedir ki, meyvelerden, sütten yapılan şerbetlere kokular da ilave olunduğu kanaatı hâsıl olmaktadır
M Zeki Oral
alıntı
|