Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
dilencilik, osmanlıda

Osmanlı'da Dilencilik

Eski 07-25-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı'da Dilencilik



Osmanlı'da Dilencilik Nedir - Osmanlı'da Dilencilik Tanımı - Osmanlı Ve Dilencilik

Osmanlı'da dilencilik, Osmanlı kültürünün bir parçası olarak tarihçiler ve sosyologlar tarafından ele alınmış bir olgudur


Devletin Dilencilere Genel Bakışı


Osmanlı tarihinin her döneminde yardımı hak eden yoksullarla, yardım hak etmeyen kesimler arasında bir ayırım yapılmış olduğu söylenebilir Özellikle dilenciler konusunda böyle bir ayrıma sıklıkla rastlanabilir Çalışamayacak durumdaki dilencilere Cer kağıdı verilir ve tayin edilmiş olan başbuğun sorumluluğu altında mesleklerini icra etmelerine göz yumulurken, çalışabilecek durumda olduğu halde dilenciliği tercih ettiği düşünülen kimseler yakalanıp kürek ve kalebentlik gibi çeşitli cezalara çaptırılmıştır


18 yüzyıl


18 yüzyılın sonlarından itibaren dilencilere ilişkin politikalarda değişme başlamıştır Bu değişim, tek tek bireylerin üretken kapasitesinin önemsenmesine ve bedensel ve fiziki cezalandırmalardan, daha çok ıslah ve terbiye eksenli bir uygulamaya doğru yavaş da olsa bir geçiş olarak değerlendirilebilir Bu yönelimle dilenciler, devletin pozitif sosyal politikalarının doğrudan muhatapları haline dönüşme yoluna girmişlerdir


Bu tarihlerde devletin, meşru gördüğü yoksullara ilişkin yaklaşımında da önemli değişiklikler vardır 18 yüzyıldan önce meşru dilencilerin dilencilik yapmalarına göz yumulurdu, hatta rencide edilmemeleri konusunda hassasiyet gösterilirdi 18 yüzyılın ikinci yarısından itibaren, bu kimselere nakdi yardımlar yapılmaya başlandı Bu uygulamalar tekil olmakla birlikte merkezi devletin dilenciliği meşru ve gayr-i meşru biçimleriyle topyekun ortadan kaldırmaya niyetlendiği durumlar olması son derece önemlidir Galata kadısı, topçubaşısı ve voyvodasına gönderilen 1792 tarihli hüküm bu konuda ilginç bir örnektir Hükümde çalışamayacak durumda olan hasta, yaşlı ve sakat kimselerin hastanelere yerleştirilmeleri ve mümkünse tedavi edilmeleri, çalışabilecek durumda olan dilencilerin ise memleketlerine gönderilmeleri istemiştir “Devletin öncelikli gündemini, kamusal mekanları dilencilerden temizlemek ve gelip geçenlerin dilenciler tarafından rahatsız edilmelerinin önünün alınması oluşturmuştur” Osmanlı açısından dilenciler ekmekle sorumlu oldukları toprakları terk edip İstanbul’a gelmişlerdir (Çiftu çubuk kaçkunu), ve hemen ait oldukları yere geri gönderilmeleri gerekmekdir


Yine 18 yüzyılın ikinci yarısından itibaren çalışamayacak durumda olan kişilerin de dilenmesine artık izin verilmemeye başlanmıştır Bu kişilerin kamusal mekanda gezinmeleri önlenmeye ve geçinmeleri için de nakdi yardımlar yapılmaya başlanılmıştır


Devlet dilencilere yeni uygulama yapmakla beraber eski uygulamalar da devam etmiştir Meşru görülen yoksulların dilenmesine müsaade edilmiştir 1788 tarihli bir belgede belirtildiği üzere, Anzur Çeşri Mustafa Paşa Mahallesi'nde oturmakta olan ve tamamen kör olan Makro adlı kişi, arzuhalinde geçimini dilencilikle sağladığını ve cizyesini ödeyemediğini belirtmiştir Makro’nun dilencilik yapmasına izin verilmiş ve ismi de cizye defterinden silinmiştir


II Mahmud Dönemi


II Mahmud döneminde İstanbul’da yeni düzenlemelere gidilmiştir II Mahmud “Se’ele” (Dilenciler) Müdürlüğü veya Fukara Müdürlüğü adı altında birim oluşturmuş ve 1834 yılında, Süleyman Ağa adlı birini bu göreve atamıştır Bu kişinin maaşı devlet tarafından karşılanmıştır Bu yenilik Dilenciler Kethüdalığı'ndan, Fukara Müdürlüğü'ne geçiştir Bu yenilik, II Mahmud döneminde merkezi devletin, dilenciliği denetim altında tutma arzusunda olduğunun bir işaretidir


Devletin dilencilere yönelik politik değişimlerinin bir etkeni de, kırsal kesimlerden özellikle 18 yüzyılın ikinci yarısından itibaren bir göç başlamış olmasıdır Devlet de bu göçün önüne geçebilmek için tam önlem almıştırteşekkürler


19 yüzyıl


19 yüzyılın ikinci yarısından itibaren, ekonomideki iyileşme, İstanbul’a göçü azaltmıştır Ancak yüzyılın son çeyreğinde bu istikrarlı ortam bozulmuştur Maliye bir kriz ortamına girmiştir Devlet borçlarını ödeyemez hale gelmiştir Özellikle 19 asırda kaybedilen savaşlar yüzünden bir göç dalgası olmuş ve İstanbul yoğun bir nüfus göçüne maruz kalmıştır Devletin bu göçle baş edebilmesi oldukça zor olmuştur


1890’lı yılların gazetelerinde, dilencilerle ilgili kaygılar ortaya konmuştur Bir çok gazetede dilencilerin şehrin görüntüsünü bozduğu ileri sürülmüştür Bu durumun Osmanlı’nın dışardaki imajını zedelediği belirtilmiştir Meclis-i Vükela, 26 Ekim 1905 tarihli oturumunda bu konuyu gündemine almıştır Dahiliye Nezareti, köprü üzerinde dilenciliğin önlenmesine ilişkin bir talimatname hazırlamıştır Teklife göre Darülaceze görevlileri yakalanan her bir vakayı dikkatle inceleyecekler ve gerçekten yoksul olanları Darülaceze’ye, taşralı olanları da memleketlerine göndereceklerdir Anne-baba sahibi çocuklar ailelerinden kefalet alınmak şartıyla iade edileceklerdir Cüzzam hastalığına sahip olanlar ise Üsküdar’daki Miskinler Dergahı'na gönderileceklerdir


Elit Tabakanın Dilencilere Bakışı


Osmanlı elitinin dilenciler hakkındaki görüşleri gazetelerden görülebilmektedir 28 Ekim 1900 tarihli Sabah gazetesinde yer alan bir yazıda, dilenciler dört sınıfa ayrılmaktadır:


* İlk sınıf, aile sahibi olmayarak âlil, sakat, velhasıl maişetlerini tedarike gayri muktedir olan mesakinlerden oluşmaktadır Bu kişiler kendileri için yapılacak olan müessesat-ı aide-i hayriyesine gönderileceklerdir Bu kişilerin sayısı fazladır Dolayısıyla vilayetlere gönderilmesi uygun görülmüştür

* İkinci sınıf, âlil ve sakat fakat aile sahibi bulunanlardan oluşmaktadır Bunların kendileri Darülaceze’ye, çocukları da Darüleytan, Darüşşafaka veya ıslahhanelere konulmalıdır

* Üçüncü sınıf, çocuklar, genç kızlar ve velisiz kadınlardan oluşmaktadır Bunlardan tese‘ül eden (dilenen) hamisiz çocuklar ile genç kızlar ıslahhanelere, diğerleri “müessesat-ı münasibe-i hayriyye’ye” gönderilmelidir Burada ayrıca bazı genç kızların dilencilik maskesi altında fuhuş yaptığı vurgulanıyor

* Son sınıf da çalışmaya gücü yettiği halde dilencilik yapanlardan oluşmaktadır Sabah gazetesinin yazarına göre dilencilerin çoğu bu sınıfa dahildir Bu kimseler en önemli tehlike olarak görülmekte, sadece memleketlerine gönderilmesi yetmemekte bunların üretken hale gelinmesi için uğraşılmalıdır Fakat halen dilencilik yapacak olurlarsa cezai tedbirlere başvurulması önerilmektedir


Sabah gazetesinde çıkan yazılardan anlaşılacağı üzere, Abdülhamid rejimi, dilencileri önlemediği gerekçesiyle eleştirilmektedir Habere göre; “Dilencilerin sokaklardan toplanılması hakkında artık nafile yere söz söylemeyeceğiz Fakat hiç olmazsa geceleri köprü üzerindeki dilencilerin toplanılması hakkında zabıtanın nazarı dikkatini celb etmek arzusundan kendimizi men edemedik” haberiyle belirtilmektedir


II Abdülhamit Dönemi


II Abdülhamit döneminde dilencilere barınak olarak, Darülaceze kurulmuştur Devrine göre oldukça modern sayılan bir yapıdır Abdülhamid bu kurumu sadece dilenciliği kontrol altına alma amacıyla kurmamıştır Darülaceze, bir yandan Abdülhamid’in yoksul halkın yegane koruyucu olduğu şeklindeki imajını güçlendirmek diğer yandan da Osmanlı Devleti’nin modern görüntüsünü pekiştirmek üzere gündeme getirmiştir


Darülaceze her ne kadar II Abdülhamit’in iktidar sembolü ise de dilenciliğe karşı mücadele kapsamında gündeme alınmıştır Zira Darülaceze'nin açıldığı gün olan 31 Ocak 1896 tarihinden birkaç gün sonra konuyla ilgili iki ayrı nizamname yayınlanmıştır:


1 Tese’ülün Men’ine Dair Nizamname

2 “Nizamname-i Dahile]] (Bu nizamname de gazete yazarlarının yazdıklarından pek farklı değildir Ancak çalışamayacak durumda olanların dilencilik yapmalarına izin verilmiştir Nizamnamede çalışabilecek durumda olanlar için, ilk yakalandıklarında kefaletle bırakılacaklarına, taşralı olanların memleketlerine geri gönderileceklerine, aynı kişiler ikinci kez dilencilik yaparken yakalandıkları taktirde, İstanbullu olup olmadıklarına bakılmaksızın taşraya sürüleceklerine işaret edilmektedir


II Meşrutiyet Dönemi


II Meşrutiyet devrinde dilenciliğin ve serseriliğin önlenmesi konusunda Osmalı eliti ile hükümet arasındaki ayrılıklar ortadan kalkmıştır Meşrutiyet rejimi öncelikle, Abdülhamid döneminden miras kalan sosyal refah sisteminin paternal (tek kişi) ve monarşik görünümünü ortadan kaldırıp, refah sistemini bürokratik ve seküler (dünyevi) bir zemine oturtmak arzusunda olmuştur


II Meşrutiyet döneminde ayrıca dilencilik, serserilik ve potansiyel suçluluk kavramları kapsamı içinde değerlendirilmeye başlanılmıştır Bu yeni yasa daha çok şehirdeki yoksul ahalinin kontrolünü sağlamaya yöneliktir Bu konu ayrıca, Osmanlı polisine sosyal ve ahlaki kontrolleri yükleyerek polisin toplumdaki konumunu yükseltmiştir


Kaynak: wikipedia

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.