Prof. Dr. Sinsi
|
Fatımiler Devleti
10 ve 12 yüzyıllar Kuzey Afrika ve Mısır’da saltanat süren Müslüman hükümdarlar sülalesidir Sulalenin kurucusu Ubeydullah’dır (862-934) Rakkada’da son Aglebi hükümdarını devirerek Mehdi unvanını takınan Ubeydullah, Afrika’da Şiiliğin İsmailiye mezhebini yaymıştır Fatımiler kendilerinin Peygamber’in kızı Fatma’nın soyundan geldiklerini, yani Alioğulları’ndan olduklarını öne sürmüşlerdir
Fatımi halifeleri egemenliklerini Kuzey Afrika’da yaymak için çalışırlarken haricilerle Sünniler’in güçlü muhalefeti ile karşılaşmışlardır Kuruluş yıllarında devletin merkezi Tunus’ta Mehdiye iken, halife Muizz Allah (952-975) zamanında bütün Kuzey Afrika, Batı’ya kadar ele geçirilmiştir 973′te halife de Kahire’ye yerleşince Kahire başkent olmuştur Daha sonra Fatımiler egemenliklerini Mekke, Medine ve Yemen’e kadar yaymışlar, ancak Suriye ve Filistin’de kalıcı olamamışlardır
Fatımi Devleti , Halife Muntasır’ın uzun süre halifeliği döneminde (1036-1094) en geniş sınırlara ulaşmıştır Fakat doğuda Selçuklular’ın büyüyüp gelişmesi Fatımiler’in aleyhine olmuş, 1071′de Kudüs, 1076′da Şam Selçuklular’ın eline geçmiştir Daha önce Kuzey Afrika’da da Ziriler 1048′de Fatımi boyunduruğundan kurtulmuşlardır Ayrıca Haçlı orduları da saldırılarda bulunmuştur
Fatımiler Mısır’da merkezi bir yönetim ve kararlı bir ekonomik durum sağlamışlardır Saltanatları döneminde dini hoşgörü oldukça geniştir; Hıristiyan ve Museviler önemli mevkilere, hatta vezirliğe yükselebilmişlerdir 12 yüzyılın sonlarına doğru halifelerin tahta çıkmaları ağır bunalımlar yaratmıştır Mısır, Haçlı saldırılarına dayanamamış, 1050′den itibaren iktidarı vezirler ele almışlardır Bunlardan Selahaddin Eyyubi 1171′de Şii Fatımi halifeliğine son verip, hutbeyi Abbasi halifesi adına okutarak, Mısır’da yeniden Sunni egemenliğini sağlamıştır
Fatımiler Devleti’nin Kuruluşu, Siyasi Gelişimi ve Yıkılışı
İslâm dünyasında ilk ayrılıkçı hareketler, Hz Osman zamanında başlamış ve Hz Ali zamanında halifelik iddiasında bulunan Muaviye ile yapılan "Sıffîn Savaşı" sonunda, ilk bölünme meydana gelmişti Müslümanlar Sünnî, Şiî ve Haricî adıyla üçe ayrılmışlardı Bunlardan, Şiîliğin bir kolu olan İsmailîler, Abbasîler döneminde güçlendiler Çeşitli İslâm ülkelerinde yoğun bir propaganda başlatan İsmailîler, bu alanda, en çok Kuzey Afrika'da başarı sağladılar İsmailî mezhebinin o zamanki lideri olan Ubeydullah, Kuzey Afrika'ya gelerek, 909 yılında Tunus’taki Aglebiler Devleti’ni yıkarak Fatımi Devleti’ni kurdu (910)
Kendilerini Hz Ali soyuna bağlayan Fatımiler, devletlerine de Hz, Ali'nin kansı ve aynı zamanda Hz Muhammed'in kızı olan Fâtıma'dan dolayı bu ismi vermişlerdir Ancak onların Hz, Ali soyundan gelmediklerini ispat edecek pek çok delil bulunmaktadır Ubeydullah Fatımi Devleti’ni kurmadan önce Mısır’da yaşıyordu Şii propagandaları sayesinde çok sayıda taraftar kazanmıştı Sünni Abbasi halifesi Mısır’da Şiilere baskı uygulayınca Mısır’dan kaçmak zorunda kalmışlardı
Fatımiler, ilk devirlerinde, iç karışıklıklar, salgın hastalıklar ve kıtlıkla mücadele etmişlerdir Halife El-Muiz zamanında, komutanı Cevher ile doğuya; Mısır'a yönelmişlerdir (913), Fatımiler Mısır'ı almak için hayli uğraşmışlardır Cevher ancak 969 yılında Fustat'a girmeyi başarmıştır Mısır'daki Türk İhşidoğulları Devleti'ne son verilerek, Mısır'da 200 yıl sürecek Fatımi dönemi böylece başlatılmıştır
Fatımiler, Abbasî halifesini tanımadıklarından hutbeyi kendi halifeleri adına okutmuşlardır
Mısır'da yerleşen Fatımiler, Mekke ve Medine şehirlerinin yer aldığı Hicaz'ı topraklarına katmışlardır Yafa, Şam ve Trablus'u da ele geçirerek Suriye'ye de hâkim olmuşlardır(988)
Fatımiler, halifeleri El-Mustansır zamanında (1036-1094) en parlak dönemlerini yaşamışlar,en geniş sınırlarına ulaşmışlardır Onun zamanında Filistin,Suriye,Hicaz ve Yemen bölgelerini ele geçirerek imparatorluk haline geldiler Ancak Mustansır'ın saltanatının ikinci yansında Türk ve Berberiler arasında kanlı çarpışmalar başlamıştır Orduda düzen kalmamış, iç isyanlar baş göstermiştir
Fatımîler Devleti’nin Yıkılışı
Fatımîlerin Bağdat'taki Şiî Büveyhoğulları Devleti’ni destekleyerek, Abbasî halifesini baskı altına alma istekleri de sonuçsuz kalmıştır Çünkü Büyük Selçuklu sultanı Tuğrul Bey, Abbasî halifesini korumuş ve bilindiği gibi Büveyhoğullarına 1055 yılında son vermiştir Bu tarihten sonra Fatımîlerin Suriye topraklan üzerindeki nüfuzları zayıflamıştır
Sultan Alp Arslan'ın Fatımî Devleti'ni ortadan kaldırmak üzere başlattığı sefer ise (Halep’i aldı) , Bizans imparatoru Diogenes (Diyojen)'in, Doğu Anadolu'ya doğru ilerlemesi üzerine yön değiştirmek zorunda kalmıştır
I Haçlı Seferi sonunda 1099 yılında Haçlıların Kudüs Krallığı'nı kurmaları, Fatımilerin onlarla uzun yıllar savaşmalarına sebep olmuştur
Fatımîlerin son dönemlerinde ise vezirler yönetimde etkili olmuş, Kudüs Krallığı da Fatımîlere karşı harekete geçmiştir Bu durum karşısında Fatımî vezirlerinden Şaver, Musul atabeyi Nureddin Mahmut Zengî'den yardım istemiştir O da komutanlarından Şirkuh'u, bir ordu ile Mısır'a göndermiştir Şirkuh Mısır'da vezirliği ele geçirmiş ve kısa süre sonra ölmüştür Bunun üzerine Şirkuh'un ordusunda yer alan yeğeni Selâhaddin, hiç bir etkinliği kalmayan Fatımî Devleti’'ne son vermiş (1171), hutbeyi Abbasî halifesi âdına okutmuştur
Fatımî hükümdarı ve halifesi Mustansır'ın ölümünden sonra, İsmailî hareketinde bir bölünme oldu Ortaya iki grup çıktı Bu gruplardan daha aktif ve aşın olanına "Batınîler" adı verilir Batınîler, İslâm dünyasında son derece olumsuz rol oynadılar Önemli çatışmalara ve iç karışıklıklara sebep oldular Bu karışıklıkların en önemlisi Hasan Sabbah ayaklanmasıdır 1090'da İran'da Alamut Kalesi'ni (Kartal Yuvası) ele geçiren Hasan Sabbah, adamları vasıtasıyla birçok suikast düzenletti Büyük Selçuklu veziri Nizâm ül-Mülk ve Abbasî halifesi el-Müsterşid gibi devlet adamlarını öldürttü 1256'da Alamut Kalesi'ni ele geçiren Moğollar, buradakileri öldürerek Batınîlerin faaliyetine son verdiler
İsmail hareketinin bölünmesiyle ortaya çıkan ikinci grup, ılımlı kişilerden olup, günümüzde Hindistan'ın Bombay şehrinde yaşayan İsmailî topluluğunun atalarıdır
Fatımilerde Kültür ve Uygarlık
Devlet Yönetimi
Şiî bir devlet olan Fatımîler, Abbasî halifesini tanımayarak yeni bir halifelik kurdular Devletin kurucusu Ubeydullah, kendini halife ilân etti Ülke, ilk halifeler zamanında çok iyi yönetildi Çocuk yaştaki halifelerin görev yaptığı zamanlarda yönetim vezirlerin ve güçlü komutanların eline geçti Bunların bazıları başarılı olarak devletin ömrünü uzatmayı başardılar
Fatımîler döneminde toprak vergisinin belirli kişilerce toplanması zengin ve nüfuzlu bir sınıfın ortaya çıkmasına sebep oldu Buna karşılık halktan ağır vergiler alındı Fatımî halifeleri, o dönem hiçbir İslâm devletinde görülmeyen aşırı lüks ve ihtişam içinde yaşadılar Fatımîler, Hıristiyanlara karşı hoşgörülü davrandılar Onlara devlet yönetiminde önemli görevler verdiler
Ordu
Fatımî ordusu, Berberilerden, Habeşlerden ve Türklerden oluşuyordu Bu gruplar zaman zaman birbirleriyle de mücadele ediyorlardı Özellikle Türk-Berberi mücadelesi, devleti uzun süre uğraştırarak ordunun gücünü sarstı
Ekonomi
Fatımî döneminde Mısır'da ticaret geliştirildi Onlar Hindistan ve Avrupa'daki bazı devletlerle ticarî ilişkiler kurdular Donanmaları sayesinde Mısır mallan İspanya'ya kadar taşındı Fatımî Devleti, Kuzey Afrika'ya, Mısır'a, Hicaz bölgesine ve Suriye çevresine egemen olmuştu Bu topraklardan Mısır ekonomik yönden gelişmiş bir bölgeydi Kısa sürede milletler arası ticarette yerini alan Fatımîler, büyük gelirler elde ettiler Devlet ekonomik yönden hızla güçlendi Ekonomideki bu düzelmeler, gelir dağılımındaki büyük adaletsizlikten dolayı halka pek yansımıyordu Devlet gelirleri; yöneticiler, komutanlar ve memurlar arasında paylaştırılıyordu Bunlar, bolluk ve lüks içinde yaşıyorlardı Halk ise yoksuldu Ülkede sık sık iç isyanlar çıkmasının sebebi de buydu
Sanat
Fatımîler, İslâm sanatına bir yandan Kuzey Afrika diğer yandan İran sanat anlayışının girmesine hizmet ettiler En ünlü Fatımî eserlerinden birisi Kahire'deki El-Ezher Camiidir Bu camide İran sanatının etkileri belirgindir Kahire surları da günümüze kadar ulaşan Fatımî eserlerinden biridir
Mimaride ana malzeme olarak taş kullanıldı Ezher, Hâkim, Akmar ve Cuyûşi camileri yaptırıldı Bâb-el Nasr, Bâb-el Futûh ve Bâb Zuvayla kapılan da Fatımî mimarisinin diğer örneklerini teşkil etti
Fatımî sanatı, İslâm sanatı içinde özel bir yere sahiptir Yapıların dış yüzeylerini niş (camilerdeki kubbelerde bırakılan küçük yuvarlak açıklık, girintilerle süslemişlerdir Mimarîde çini kullanımı ileri bir düzeyde idi Fatımî camilerinde görülen kırık kemerler Batı'dan da etkilenildiğini gösterir
Bilim ve Kültür Hayatı
Fatımîler, eğitim ve öğretime de önem verirlerdi Fatımî halifesi El hâkim Kahire'de Dârül - hikme adıyla bir medrese yaptırdı Bu medresede okuma salonları, kütüphaneler ve çok sayıda ders çalışma odaları mevcuttu Bütün bilimlerin okutulduğu bu medresede, birçok bilim adamı çalışıyordu Ünlü El-Ezher Üniversitesi de bu dönemde kuruldu Fatimîler, Kahire'de bir de rasathane kurmuşlardı
alıntı
|