TEMUR38
|
Bayrak Yere Düşmedi...
BAYRAK YERE DÜŞMEDİ  
Ali,henüz 20 yaşındaydı Üniversite 3 sınıftaydı Derslerinde başarılı,geleceği parlak bir öğrenciydi,okulda hep birinci olurdu Onun başarısı öğretmenlerinin de dikkatini çekiyordu
Ali'nin okuduğu üniversite komünistlerin hakimiyetinde olan bir üniversite idi Bir kaç tane ülkücü hocanın dışında ülkücü olarak okuyan hiçbir öğrenci yoktu Üniversiteyi kazanan ülkücülerde baskılarla,tacizlerle üniversiteden kaçırılıyorlardı Hatta üniversite kampusunun içinde edebiyat fakültesi ile öğrenci yurdunu birbirine bağlayan yolda ülkücü bir kıza tecavüz edilmiş ve öldürülmüştü O kızın anısına oraya okuldaki ülkücü hocalar bir çeşme yaptırmışlardı Ama çeşmenin kızın anısına olduğu söylenmemişti Yoksa onu da yaptıramazlardı
Ali bu üniversitede okuyan tek ülkücüydü ama kimliğini kimse bilmiyordu Komünistler üniversitenin çeşitli yerlerine orak-çekiçli bez parçaları asmışlardı Hatta bir bez parçasıda rektörlük binasının önünde Türk bayrağının asılı olduğu direğin yanındaki direğe asmışlardı Rektörde onlarla aynı fikre sahip olduğu için bu duruma ses çıkarmıyordu
Ülkücü olan hocalarda kimliğini sakladıkları için bu yapılanlara şimdilik müdahale etmiyorlardı Çünkü asıl olan Başbuğ'un emriydi ve o şimdilik okumayı emrediyordu Müdahale zamanı geldiğinde ise beklenen emir gelir,ülkücülerde kayıtsız, şartsız biat ettikleri Başbuğ'larının emrini canları pahasına yerine getirmeye çalışırlardı Çünkü bilirlerdi ki,Başbuğ'un emri asla nefsi değil,Allah için,dava için ve ilayı Kelimetullah içindi Bu yüzdende sabrediyorlardı Allah bile KUR'AN'DA "BEN SABREDENLERLE BERABERİM" demişti
Komünistler her pazartesi sabahı ve her Cuma akşamı bu bayrağın önünde adına "komünizm marşı" dedikleri bir marş söylüyorlardı Ali'de okula ilk geldiği gün böyle bir olayla karşılaşmış neler olduğunu anlayana kadar ilk eylemin içinde bulunmuştu ama sadece bedenen bu olayın içinde olmak zorunda kalmıştı Ancak daha sonraki haftalarda ise bu rezilliğe ortak olmayı istemediğinden her pazartesi derslere geç geliyordu Bu durum bazı komünist öğrencilerin dikkatini çekse de,Ali,servisi kaçırdım, rahatsızlandım gibi bahanelerle hep bu rezillikten kurtulmuştu Başarılı bir öğrenci olduğu için ona kimse çamur atamıyordu
Ülkücü bir insan olarak kendi ülkesinde,kendi üniversitesinde Türk bayrağı dalgalanması gerekirken başka ülkelerin egemenliğini kabul ettiğini ifade eden bir bez parçasının asılı olması onu hep rahatsız ediyordu Bir şeyler yapmalı ve bu duruma bir çözüm bulmalıydı
Belki o bez parçalarının kökünü kazımaya gücü yetmezdi ama Peygamberimizin "HAKSIZLIK KARŞISINDA SUSAN DİLSİZ ŞEYTANDIR" hadis-i şerifine binaen susmamak ve ülkücü tavrını ortaya koymak zorundaydı Çünkü ondan önceki ağabeyleri hep bu tavrı göstermişlerdi Canlarını hiçe sayarak,aileleriyle vedalaşarak bu kutsal dava için ölüme gitmişlerdi Kendisinin de ölüme gitmesi gerekiyorsa bunu seve seve yapabilmeliydi İnandığı dava Hak davasıydı ve bu davada korkaklığa yer yoktu Yaşı genç olduğu için kanı kaynıyordu ve sabretmeyi düşünemiyordu
Eğer kendisine "ülkücü" sıfatını yakıştıracaksa bu sıfata layık olmalıydı Ama bu kuru kuruya bir tavır olmamalıydı Öyle bir tavır olmalıydı ki,tüm geçmiş şehitlerimize yakışan bir davranış,gelecek nesillere de örnek bir davranış olmalıydı Zaten onun inancına göre "dava adamı" gözünü hiçbir şeyden sakınmazdı Bu yüzdende hep o şehit olan büyüklerine layık olacak bir hareketi yapmayı planlıyordu Ancak ne yapacağını henüz bilmiyordu
Komünistler Başbuğ Alparslan Türkeş'in bir resmini üniversitenin duvarına asmış,üzerine bazıları çamur atıyorlardı,bazıları yumurta atıyorlardı Onlara göre Alparslan Türkeş komünizmin önündeki en büyük engeldi Ve her komünistin en büyük hedefi,bu en büyük düşmanı ortadan kaldırmaktı Hep bu inançla ve bu bilinçle yetişiyorlardı Ali bu yapılan rezalete de tanık olmuş ve tuvalete gidip hüngür hüngür ağlamıştı Elinden hiçbir şey gelmemesine isyan ediyordu Bir şeyler yapabilmeliydi mutlaka,yapılabilecek bir şeyler olmalıydı
"Ah Başbuğ bir emir versede şu üniversiteyi bunlardan kurtarsak" diye düşünüp durdu
Bu arada komünistler rezilliklerine devam ediyorlardı Bazı gecelerde Türk bayrağını yakıyorlar ve sanki bir düşmanlarını öldürmüş gibi sabahlara kadar eğlenceler düzenliyorlardı Onlarda manevi inanç namına hiçbir şey yoktu Bu ülkenin insanları olan bu kandırılmış gençler nasıl bu hale getirilmişti Neden yanlışta olduklarını göremiyorlardı? Neden bu kadar kin ve nefret içerisindeydiler bilemiyordu
Ali onların bu hallerine de üzülüyordu,çünkü biliyordu ki bu genç insanların beyinleri yıkanmıştı Anneleri,babaları,dedeleri bu ülke üzerinde yaşamış,Bu ülke başka ülkelerin eline geçmesin diye canlarını seve seve vermiş insanların çocukları,torunları nasıl olurda kendi geçmişlerine karşı çıkabiliyorlardı?Bu ancak beyinleri yıkanmış insanlar tarafından yapılabilirdi Bu insanlar cahil değildi,üniversiteyi kazanmış insanların bu kadar cahilce hareketler içinde olmasına bir anlam veremiyordu
Ama yanlışta da olsalar,Onlar Ali'nin inandığı kutsal değerlere ve davasına karşı yanlış yapıyorlardı Bu yüzden de Ali önce kendi geçmişine sahip çıkmanın yollarını bulmalıydı Yoksa yılanın başı küçükken ezilmezse sonra o yılanın bir gün kendisini de sokacağını biliyordu
Üniversite şehrin dışında olduğu için,Ali,Şehir merkezine geldiğinde mutlaka ülkü ocaklarına uğrar,oradaki arkadaşlarıyla sohbet edip,hasret giderirdi Arkadaşlarının morali bozulmasın diye üniversitede yapılanlardan bahsetmezdi Ama olup bitenler mutlaka kulaktan kulağa duyulurdu Ali ne kadar saklamaya çalışsa da arkadaşları olup bitenleri bildikleri için Ali'yi soru yağmuruna tutarlardı Ama Ali hep kaçamak cevaplar verirdi Olanları anlatsa arkadaşlarının yanlış bir hareket yapmasından korkuyordu
Ama ülkücüler liderlerine biat eden insanlar oldukları için emir gelmeden hiçbir şey yapmazlardı Çünkü yapılacak bir yanlış hareketin inandıkları davayı zorda bırakacaklarını düşünürlerdi Gerçi zaman zamanda olsa bazı fevri hareketler oluyor ama büyük çapta bir olay olmadığı için çok fazla sıkıntı yaratmıyordu
Arkadaşları üniversite hazırlıklarıyla uğraşan gençlerdi,onlarla sohbet ederken,ne okumak istediklerini sordu,mühendislik okumak isteyende vardı,doktor olmak isteyende,öğretmenlik hayali kuranlarda  
Ama Ali'nin tüylerini diken diken eden olay bundan sonra gerçekleşmişti Oturdukları yerde 50'ye yakın genç vardı üniversiteye hazırlanan ve hepside Ali'nin okuduğu üniversiteyi tercih edeceklerini belirtmişlerdi Ali bunu duyunca hem mutlu oldu,hem de Allah'a şükretti Bu insanların yarısı bile kazansa üniversiteyi ülkücülerin kalesi yapmak zor olmayacaktı Çünkü komünistler tek yakaladıkları ülkücülere saldırırlardı Teşkilatlanmış ve sayısı beş on kişiyi bulan ülkücü gruba asla müdahale edemezlerdi,ancak arkadan kalleşçe vururlardı Onlarda ülkücülerin karşısına çıkıp bilek bileğe dövüşecek cesarette yoktu,imanda  
Ocak başkanı gelmiş ve herkesle selamlaşmıştı Sonrada Ali ile başkan odasına geçerek bir süre üniversitedeki durum hakkında bilgi alışverişi yaptılar Ali durumun her geçen gün dahada çığırından çıkmaya başladığını anlatmıştı Bazen sabredemediğini olaylara tavrını koymak istediğini belirtmişti Ama başkan buna izin vermemiş,okuyan insanlara daha çok ihtiyaçları olduğunu belirtmişti Çünkü 20 yüzyılın silahı KALEMDİ ve ülkücülerde bu kalemi kullanmaya başlıyorlardı Sohbet bittikten sonra Ali müsaade isteyerek ocaktan ayrıldı
Ertesi gün olmuş ve Ali yine okula gitmişti Artık okulun son haftasıydı Dersler bitiyor ve final sınavları başlıyordu Komünistler her yıl düzenledikleri yıl sonu eğlencelerini bu yılda yapacaklardı Sınıftaki diğer komünist öğrenciler bu yılki eğlencede neler yapacaklarını anlatırlarken Ali'nin kulağına Alparslan Türkeş ismi geldi bir tanesi şöyle diyordu:
-Bu yıl nizamiye kapısına dev bir Türkeş resmi asalım ve yumurta fırlatalım Gözünden vurana bir hediye,burnundan vurana başka bir hediye verelim,sonrada resmi yakalım Çok güzel olur bence
Diğer komünist öğrencilerde bu fikre sıcak baktılar ve bu yılki eğlencelerin arasına bu öneriyi de aldılar Anlaşılan karşısına çıkmaya korktukları Başbuğ'un ancak resmine karşı zafer!!!!!!!! Kazanabiliyorlardı
Alparslan TÜRKEŞ'İN yetiştirdiği insanların karşısına çıkamayanlar,nasıl olurda "TÜRK DÜNYASININ LİDERİ'NİN" karşısına çıkabilirlerdi ki
Ali artık dozun iyice kaçtığını fark etmişti O gece sabaha kadar uyumadı Ne yapacağını düşündü sabaha kadar ve sonunda buldu ve yapacaklarını bir mektupta anlattı Sonrada bu mektubu başkana yolladı Ancak istediği bir şey vardı Kendisinden gelen ikinci bir habere kadar zarfın açılmamasını istemişti Öylede oldu Başkan tebaasının isteğini yerine getirmişti açmamıştı zarfı ama kötü bir şeyler olacağı da doğmuştu içine
Sınavlarda bitmiş ve eğlence günü gelmişti Ali yine her zamanki gibi sınıfını birincilikle bitirmişti Daha önce katılmadığı yıl sonu eğlencelerine bu yıl kendi adını da yazdırmıştı O gece kendiside o partide olmak istiyordu Ama niye?
Ülkücü olan bir insan üstelikte kendi liderine hakaretler edileceği bir gecede herhalde eğlenmek için katılmıyordu böyle bir partiye Zaten Ali'de de eğlenmek gibi bir niyet yoktu En sonunda geçmişindeki şehitlere ve geleceğindeki gençlere İBRET olacak bir hareket yapmayı planlayabilmişti Tek bir üzüntüsü vardı,oda liderinden izin almadan böyle bir harekete girişmiş olacaktı ama yazdığı mektupta başkanından bu yüzden dolayı özür dilemiş ve hem başkanından hem de diğer arkadaşlarından helallik istemişti
Başkan haberi alır almaz zarfı açtı Mektubu okudu yazılanları okuyunca çok duygulandı Çünkü kendi tebaası arasında canını hiçe sayan bir yiğit vardı Böyle bir insanın ve böyle bir iman dolu yüreğin ülkücü hareketin içinde olduğunu bilmesi kendisine gurur vermişti Ali yazdığı mektupta başkanını ve arkadaşlarını nizamiye kapısının açıklarına kadar gelmelerini istemişti
Ayrıca o gece komünistlerin düzenleyecekleri eğlencede yapacaklarını da duyduğu kadarıyla anlatmıştı Başkan buna izin veremeyeceklerini biliyordu Bu yüzdende kendi ekibini topladı O gece belki de aralarında şehadet mertebesine ulaşacaklar olacaktı Bu yüzdende operasyona katılacak 25 kişilik grupla helalleştiler Ve yola çıktılar Yarım saatlik bir araba yolculuğundan sonra nizamiyenin yakınlarına gelmişlerdi Ama gecenin karanlığından da faydalanarak gizlenip beklediler
Tepe gibi bir yerde yapılmış olan eğlence salonunu dürbünlerle gözetliyorlardı Nizamiye kapısında üç tane güvenlik görevlisinden başka kimse yoktu,ama Başbuğ Türkeş'in resmi nizamiyenin girişine asılmıştı bile Anlaşılan bunlar henüz eğlenceyi bırakıp yapmak istedikleri pisliklere vakit ayırmamışlardı
Başkan hemen beş kişilik bir ekiple geldikleri arabalardan birine binip nizamiyenin kapısına kadar geldi İçlerinden biri hasta numarası yaparak hastaneye gitmek istiyorlarmış süsü verdiler Ama önce aslı olan BAŞBUĞ resmini oradan indirmek gerekiyordu
Kapıya geldiler ve güvenlikçiler kimlik kontrolü yapmak istediklerine silahlarını çıkarıp güvenlikçileri esir aldılar Ama içlerinden bir tanesi silahını çıkarırken birden tetiğe dokundu Çıkan sesi duyan diğer komünistler hemen dışarıya çıktılar Ve aşağıya doğru baktıklarında nizamiye kapısında bir şeylerin olduğunu anlamışlardı içlerinden biri "faşistler üniversiteyi bastı" diye bağırdı Bir anda gizli yerlere saklanan silahlar ortaya çıktı
Onların amacı kimseyi öldürmek değildi Bu yüzdende güvenlikçilerin ellerini, ayaklarını bağladılar Beş kişi o resmi oradan almak istiyorlardı ama yukarı çıkıp ipleri oradan çözmek vakit kaybettirecekti Bu yüzdende hep birlikte alt taraftan resme asıldılar, gizlenen diğer ülkücülerde gizlendikleri terden çıkarak yardıma geldiler ve resme asıldılar İpler çürük olduğu için hemen koptu resmide alarak tekrar gizlendikleri yere geri dönüp beklediler
Komünistler gelene kadar ülkücüler Başbuğ'larının resmini de yanlarına almış saklanmayı başarmışlardı Şimdi gizlendikleri yerde bekliyorlardı Başkan dürbünle nizamiyeyi ve eğlencenin yapıldığı teri gözetliyordu Birden gözüne Ali ilişti Eğlencenin yapıldığı yerin 20m yan tarafında rektörlük binasının önünde orak-çekiçli bez parçasının asılı olduğu bayrak direğinin önünde bekliyordu Sonra birden bez parçasını direkten indirdi Onun yerine TÜRK BAYRAĞI ASTI
Hayali hep buydu Yani o bez parçasını oradan indirip bu ülkenin etiketi olan Türk Bayrağını asmaktı,başarmıştı da  
Komünistlerden bazıları Ali'yi fark etmiş ve Türk bayrağı astıklarını görmüşlerdi Silahlar birden Ali'ye dönmüş ve acımasızca ateşlenmişti Kurşunlar adres sormuyordu Bir anda onlarca mermi yemişti Ali'nin vücudu,ama bayrak direğine öyle bir sarılmıştı ki yere düşmemişti Bir eliyle direğe sıkı sıkı sarılıyordu Diğer elini de havaya doğru kaldırmış ve KURT İŞARETİ yapıyordu Arkadaşlarının gitmediğini ve kendisini gördüğünden emindi sımsıkı tutuyordu hala direği ve elide hala kurt işareti yapıyordu Arkadaşlarının olduğu yöne doğru dönerek son nefesinde tüm gücüyle şöyle haykırdı
"BAŞBUĞA DEYİN Kİ,BAYRAK YERE DÜŞMEDİ"
Hala düşmemişti Ali,bir bayrak gibi dimdik duruyordu ayakta 
__________________
İLLEDE BÜŞŞŞRAAAA :)) :43:43BLACKROSE <3
|