Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Psikoloji / Sosyoloji / Felsefe

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
şüphe

Şüphe..

Eski 07-22-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Şüphe..



Tarihsel süreçte şüphecilik, ilerisürülen düşüncelerin eskidiği ve yeni düşüncelerin henüz ortaya çıkmadığı çağlarda belirmiştir Bu çağlardan ilki, Yunan köleci toplumunun yozlaştığı ve çökmeye yüz tuttuğu çağdır
Bu yozlaşma ve çöküntü, Yunan bilgicilerinin (sofistlerinin) şüpheciliğinde yansımıştır
Thales’ten beri ortaya atılan felsefesel açıklama denemelerinin çokluğu, doğal olarak eleştiriyi ve şüpheyi gerektirmiştir Bu çağa antik aydınlanma çağı denir

Antikçağ Yunan bilgiciliğinin kurucusu Protagoras (485-411), tarihsel süreçte ilk şüphelenen düşünürdür Şöyle der:

"Her şeyin ölçüsü insandır
Her şey, bana nasıl görünürse benim için böyledir, sana nasıl görünürse senin içinde öyledir Üşüyen için rüzgar soğuktur, üşümeyen için soğuk değildir Her şey için, birbirine tümüyle karşıt iki söz söylenebilir"

Demek ki herkes için gerekli kesin ve saltık bir bilgi edinmek olanaksızdır Bu göreci şüphecilik (Os Reybiyyei izafiyye, Fr Scepticisme relativiste), Protagoras’ın izleyicisi Leontinoi’lı Gorgias (483-375)’ta daha da ileri giderek yokçuluğa (nihilizme) varmaktadır Gorgias şöyle diyor:

"Hiçbir şey yoktur
Varsa bile insan için kavranılmaz
Kavranılsa bile öteki insanlara anlatılamaz"

Antikçağ Yunan şüpheciliği, bu ilk bilgici döneminden sonra Elis’li Pyrrhon (365-275)’la okullaşıyor

Bilgi sorununu dizgesel (sistematik) olarak ilk inceleyen şüpheci Pyrrhon’dur Bu yüzden Pyrrhon’a şüpheciliğin kurucusu denir
Büyük İskender’in ve Aristoteles’in çağdaşı olan Pyrrhon, akademia’yla peripatos (Platon’la Aristoteles) okulları arasındaki karşıtlığı sezmekte gecikmemiştir, daha sonra da bu karşıtlığın Stoa ve Epikuros okullarında derinleşmesini izlemiştir Bu gözlemleri, Pyrhon’a, felsefe öğretilerine karşı güvensizliği ve bundan ötürü de şüpheyi aşılamıştır Şöyle diyor:
"Gerçekten güzel ya da çirkin olan hiçbir şey yoktur Herhangi bir şeyi güzel ya da çirkin bulan insanın kişisel seçimidir Gerçek bir bilgi olmadığına göre, bilge kişi, her şeyde yargıdan kaçınmalıdır"
Ruhsal rahatlık (Yu Euthymia) ancak böylesine bir ilgisizlik ya da duygusuzluk (Yu Adiaphoria)’la sağlanabilir
Bu düşüncelerini sözlü dersleri ve yaşamıyla açıklayan Pyrrhon’un öğretisi, yazılı olarak, izdaşı Timon (320-230) tarafından yayılmıştır

Timon, ustasının öğretisini üç önermede formüle etmiştir:
1- Nesnelerin gerçek yapısı kavranılmaz (Yu Akatalepsia)’dır,
2- Öyleyse nesnelere karşı tutumumuz yargıdan kaçınma (Yu Epokhe) olmalıdır,
3- Ancak bu tutumladır ki ruhsal dinginlik (Yu Ataraksia)’e kavuşabiliriz
Pironcular için gerçek mutluluk (Yu Eudaimonia) budur

Görüldüğü gibi, yüzyıllarca sonra Kant’ın öğretisinde biçimlenecek olan bilinemezcilik, antikçağ Yunanlılarında şüphecilik biçiminde yansımaktadır Daha açık bir deyişle, antikçağ bilinemezciliği şüpheciliktir

Pyrrhon şüpheciliği, stoacılıkla Epikurosçuluğu da belli ölçülerde etkilemiştir Bundan sonra şüpheciliğin, Platon’un izdaşlarınca sürdürülen akademiye sızdığını görüyoruz Kimi felsefe tarihçileri bu sızmayı, Pyrrhon şüpheciliğinin büyük bir başarısı olarak nitelerler

Platon akademisinin akademi şüpheciliği adıyla anılan bu şüpheci dönemi, orta akademi dönemidir Arkesilaos (316-241), Karneades (214-129) ve Klitomakhos (180-110) gibi düşünürlerce sürdürülen akademi şüpheciliği, felsefe tarihçilerince ölçülü şüphecilik olarak nitelenir
Akademi şüpheciliği, kesin gerçek deyimi yerine gerçeğe benzer deyimini koymuş ve bununla yetinilmesi gerektiğini savunmuştur
Onlara göre kesinliği hiçbir zaman elde edemeyeceksek de kimi şeylerin öteki şeylerden daha çok doğruluğa yatkın olduğunu görebiliriz Gerçeğe benzer olan, en çok olasılı (muhtemel) bulunandır Ussal olan da, olanaklı bulunanların içinde en olasılıya göre davranmaktır (Bertrand Russell, Batı Felsefesi Tarihi’nde, bu görüş çoğu çağdaş düşünürlerin paylaşabileceği bir görüştür, der)

Bu yüzden akademi şüpheciliği, olumlu şüphe ya da verimli şüphe deyimiyle nitelenmiştir Çünkü bu şüphe, kesin gerçeğe henüz ulaşamamışsa bile, yanılabileceğini de göz önünde tutarak kesin gerçeği aramakta ve her an kendi kendini düzeltip tamamlayarak gittikçe daha çok kesin gerçeğe yaklaşmaktadır

Bununla beraber, İÖ 56 yılında Atina’nın elçilik göreviyle Roma’ya gönderdiği üç düşünürden biri olan, orta akademinin ikinci başkanı Karneades, Roma’da tüze (adalet) üstüne iki ayrı konuşma yapmış ve birinde tüzeyi tanıtlamak için ilerisürdüğü kanıtları ikincisinde birer birer çürütmüşter
Böylelikle de kesin gerçeğin bulunmadığını göstermiştir Roma’lı gençlerin pek beğendiği bu söylevlere yaşlı Marcus Cato şiddetle karşı çıkmış ve senato’da yaptığı bir konuşmayla elçi Karneades’in Atina’ya geri gönderilmesini sağlamıştır (Plutarkhos, ünlü Yaşamlar’ında, Cato’nun bunu, Karneades’i sevmediğinden değil, genellikle felsefeyi sevmediğinden yaptığını yazar)

Orta akademi, özellikle Arkesilaos’un büyük etkisiyle tam iki yüzyıl (İÖ 69 yılında ölen Antiokhos’un akademi başkanlığına kadar) şüpheci kalmıştır
Bu iki yüzyıl sonunda stoacılığa teslim olan akademi şüpheciliğinden sonra antikçağ Yunan şüpheciliği, Girit’li Aenesidemos (İS birinci yüzyılda yaşadığı sanılıyor)’la yeniden ve Pironcu biçimiyle canlandırılmıştır

Tarihlerin yazdığına göre, Greklerden iki bin yıl önce Knossos’ta şüpheci söz oyunlarıyla saraylıları eğlendiren bir çeşit şüpheciler varmış Bu yüzden kimi felsefe tarihçileri Anenesidemos’un bu kökenden de kaynaklandığına işaret ederler



Aenesidemos’un Pironcu şüpheciliği, akademi sonrası şüpheciliği ve yeni Pironculuk adlarıyla da anılır Aenesidemos, tropos öğretisi (nesnel bilginin olanaksızlığını tanıtlamak için ilerisürülen on kanıt öğretisi)’nde şöyle diyor:
Bütün insanların algıları aynı olsaydı aynı düşünceleri edinirler, tek düşünceli olurlardı Oysa çeşitli düşüncelerimiz var Demek ki algılarımız da birbirinden farklı
Nedensellik de bu bir örnekliği sağlayamaz
Neden, sonuçtan önce olamaz, sonuçla zamandaş olamaz, sonuçtan sonra olamaz
Zamandaşlık her ikisini aynılaştırır
Nedenin sonuçtan önce olması da, birinin varlığı öbürünün yokluğunu gerektireceğinden, mümkün değildir Neden neden olduğu sürece sonuç ortada yoktur ve sonuç, sonuç olarak meydana çıkınca nedenle ilişiği kalmamış demektir
Güneş kızartır, karartır, eritir ve yakar Demek ki aynı nedenin çeşitli sonuçları olabiliyor
Güneşin böylesine çeşitli nitelikleri olduğu da söylenemez Çünkü bunlar, güneşin nitelikleri olsaydı her şeyi kızartması, her şeyi karartması, her şeyi eritmesi ve her şeyi yakması gerekirdi Oysa böyle değil; elmayı kızartıyor, buzu eritiyor ve yaprakları tutuşturuyor
Yaprağı eritmediğine ve buzu kızartmadığına göre, nedenselliği yaprakta ya da buzda aramak gerektiği ilerisürülebilir ki bu da sonucun, neden kadar, nedenselliği olabileceğini düşünmek demektir ve saçmadır Oluş çelişiktir, öyleyse yoktur
Nedensellik olamayacağına göre, oluş da mümkün değildir

Şüpheciliğin yargıdan kaçınmak için dayanacağı on kanıt vardır ki her türlü şüpheyi ve yargıdan kaçınmayı haklı kılar (Yu tropoi e topoi epokhes):
Duyan canlı varlıkların yapısı birbirinden farklıdır, aynı şey çeşitli hayvanlara çeşitli biçim ve oranlarda görünür
İnsan yapısı da birbirinden farklıdır, her insanın başka duyu ve düşüncelere sahip oluşu bunu tanıtlamaktadır
Aynı insandaki duyu organları da birbirinden farklıdır, göze hoş görünen buruna tiksindirici bir koku verebilir
Duyan kişinin içinde bulunduğu çeşitli durumlar ve koşullar da birbirinden farklıdır, nesneler bize gençlikte ihtiyarlıktakinden başka görünür
Eğitim de duyan kişileri farklılaştırmaktadır, bilgiliyle bilgisiz aynı nesneyi aynı biçimde görmezler Nesnelerin içinde bulundukları durum ve koşullar da onları farklılaştırır, uzakta giden bir gemiyi duruyor sanırız
Nesnelerin nicelikleri ve nitelikleri onları kendi kendilerinden farklılaştırmaktadır, keçiboynuzunun bütünü karadır ama, ondan ayrılan parçalar aktırlar
Nesnelerin belli birtakım nitelikleri görecedir, sağdan başka ve soldan başka görünürler
Duyumlara karışan yabancı unsurlar da onları farklılaştırır, nesneler su içindeyken havadakinden daha hafif gelirler
Alışkanlıklar da nesneleri farklılaştırır, her gün görünen güneşe aldırmayız ama, kırk yılda bir görünen ondan daha küçük bir kuyrukluyıldızdan dehşete kapılırız

İS ikinci yüzyılda yaşayan şüpheci Agrippa, troposları ondan beşe,
Agrippa’yla aynı yüzyılda yaşayan şüpheci Menodotos da ikiye indirmiştir

***
Şüphecilik antikçağda bitmiyor Günümüze gelinceye kadar onun çeşitli biçimlerine rastlayacağız

Özellikle Descartes, Hume, Kant, Comte gibi ünlü düşünürlerin şüphecilikleri bizi şaşkına çevirecek

Hele rönesans şüpheciliğini ibretle izleyeceğiz Bütün bu şüpheciliklerde ortak olan iki büyük yanılgı (hata)’dır:
İlk yanılgıları nesnel gerçekliğe yanlış bir anlam vermeleri ve onu son (değişmez, başkaca hiçbir bilgiyi gerektirmez) bilgi saymalarıdır
Oysa böyle bir bilgi yoktur Bilgi süreci de, kendisinden yansıdığı evrensel yaşam gibi, sonsuzdur ve sürekli olarak gelişmektedir
Sonsuza kadar da gelişmeye devam edecektir Bilgiye son çekmek, sonsuza son çekmek demektir ki olanaksızdır
Evrensel gelişme nasıl sonsuzsa, onun bilgisi de elbette sonsuz olacaktır

Belli bir yere bir zamanlar yirmi saatte giden tren teknik gelişme sonucu bugün dört saatte gitmektedir Bir zamanlar trenin o belli yere yirmi saatte gittiği nasıl kesin (saltık) ve doğru bir bilgiyse bugün dört saatte gittiği de öylece kesin ve doğru bir bilgidir Her ikisinden de şüphelenilemez Yarın bu süre belki de çok daha kısa bir zamana inecektir
Bilgi bu anlamda görelidir ama, tarihsel olarak (eşdeyişle, bilgi sürecinin belli aşamalarına tekabül eden belli tarihlerde) kesin ve saltıktır
Her göreli bilgi saltıklığını da birlikte taşır

Şüpheciler, kendilerinin verdiği yanlış anlamdaki saltık bilginin yokluğundan, bilginin yokluğu sonucunu çıkarırlar Bundan ötürü de metafizik ve idealist göreciliğin (relativizmin) çıkmazına düşerler

İkinci yanılgıları bilgi sürecinde duyumların rolünü abartıp saltıklaştırmalarıdır Oysa bilgi sadece duyumlarla elde edilmez
Bilgi edinmenin, duyum ve düşüncenin çeşitli etkileşimlerini gerektiren karmaşık bir süreci vardır Şüpheciler, duyumları saltıklaştırmakla da yetinmeyip onun kişiden kişiye değiştiğini ve bundan ötürü de saltık ve kesin olmadığını ilerisürerler
Oysa çeşitli kişiler aynı nesnel gerçekliği birbirinden farklı olarak algılayabilirler, ama bu duyumlarımızın bizi aldattığı anlamına gelmez

Ünlü bir diyalektikçinin dediği gibi, eğer bir duyu örgenimiz şüphe uyandırıyorsa başka bir duyu örgenimizi kullanırız Gözlerimize inanmıyorsak ellerimizle yoklarız Bu da yetmiyorsa başka insanların ellerinden ve gözlerinden yararlanırız Bu da yetmezse çeşitli araçlara, deneye, pratiğe başvururuz Böylece duyu örgenlerimiz, hem birbirlerini denetleyerek, hem de başkalarının duyu örgenleriyle denetlenerek ve aynı zamanda çeşitli araçlar, aygıtlar, deneyler ve pratikle de denenip doğrulanarak bizlere doğru ve kesin bilgiyi verirler
Örneğin elimize aldığımız yuvarlak meyveye "bu elmadır" deriz Bu kesin, saltık, doğru bir bilgidir; şüphelenilemez
Görüldüğü gibi antikçağın çocuksu şüphecilerinden günümüzün sözde bilimsel şüphecilerine kadar tüm şüpheciliğin kanıtları sadece bu iki yanılgıya dayanır

Protagoras "hava üşüyen için soğuk, üşümeyen için sıcaktır" diyordu, doğrudur Ama havanın sıcak ya da soğuk olduğunu sizin üşümeniz ya da üşümemeniz değil, termometre saptar Hava size sıcak ya da soğuk gelebilir, bu bedensel yapınızın direncine bağlıdır Ne var ki havanın, sizden bağımsız olan bir ısısı vardır Kaldı ki bedensel dirençleri normal olan insanların büyük çoğunluğu da bunu termometre kadar doğrulukla saptayabilirler
***
Orhan HANÇERLİOĞLU

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.