07-16-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Meğer Her Şey Elimizdeymiş
Kuşkuları gidermek insanlığa karşı Aydınlığa yol tutmuş bir bakışın ilk adımlarını hissetmek buruk yüreklerde  Sadece ve sadece yaşamın güzelliklerini zenginleştirmek ve yeşertmek çorak topraklarda Şimdiye kadar yazılmışların, çizilmişlerin gölgesinde kalmadan üste çıkarak, kazırcasına tırnaklarımızla  Sıkıntı rüzgarının avucunda dolaşan ruhlarımızı dinamikleştirmek statik dünyanın bir deminde  
Bir çalılığın arkasına sinmiş gizlenen yüreğimizin sessiz çığlığını duymak, aralanan perdeden sabah güneşinin yüzünü göstermesinin verdiği heyecanı duyar gibi Geçmiş zaman keşkelerinin ritminde yerinde sayan ruhlar;geleceğe koşun, geleceğe koşun aydınlık geleceğe; basit, ama mutluluk meşalesini elinde taşıyan eller yıldızlar tepesine koşun  
Ne demiş şairimiz bir şiirinde:
“Ne içindeyim zamanın
Ne de büsbütün dışında
Yekpare bir anın
Parçalanmaz akışında  ” diyerek, anlayana   
Belagatım üslubumu aşıyor da bazen kalemime hükmetmek zor geliyor Hele kimi zaman durdurmak mümkün değil, kalem haykırıyor kağıda
Elimizdeymiş her şey aklımıza gelebilecek her şey, bir yazarımız öyle diyor bir eserinde, haklı galiba elimizde her şey Hakikaten öyle ,düşündükçe bir çok yalanı gerçeği bulmak, ona ulaşmak zor olmuyor Elimizdekilerin değerini bilmek kalıyor geriye , mutlu olmanın başlangıcı da burada yatıyor belli ki
“Günaydın gülümseyen odam,
Yorgunluk bilmeyen saatim”
Hadi yeni bir gün başlıyor, elindekilerin değerini bil, hayatın aynasını eline al, bir bak ve düşün  kendini sıkmadan ama umarsızca da değil ha  Merhaba deyin güzel bir güne, merhaba  
“Azmi sular boğup, ateş yakamaz
Sanma ki irade inzivadan çıkamaz
Eğer sağlamsa ruhunuz emin olun ki;
Yollar yorup sizi, yıllar yıkamaz ”
Hayalimizi güçlü tutalım bu uzun lakin kısa yolda , hayalimiz yok olursa yolunu bilmeyen yolcudan farkımız olmaz çünkü "Çaresizlik" kavr***** da değinmeden geçemeyeceğim yazımda Tek cümle desem ne olur ki, çaresizlik akıllı adamı zirveye taşırmış, diye Edison’u mucit yapan da bu değil mi zaten bilirsiniz
Bir akşamüstü geldin ve gün batmadan gideceksin insanoğlu unutma ve sev hayatı  Zaman, geç kalmayı alışkanlık haline getirecek kadar uzun değil Erken gelip sen zamanı bekle gereken yerde
Sevdiğim bir hikayeyi de anlatmadan geçemeyeceğim dostlar:
Zamanın birinde İtalyan yazar Luciano, bir sebepten 17 seneye mahkum olur Bir zaman sonra 17 sene hücrede geçer mi düşüncesi kemirir aklını, saniye saniye  Neden sonra bir karınca ilişir gözüne ve onu eğitip arkadaş yapmak fikri gelir aklına çaresizce ve mantıktan uzak bir şekilde Uğraşır uğraşır ve sonunda başarır Konuşur onunla bir arkadaş gibi her şeyi  Velhasıl  17 sene bitip çıktığında bedeni yorgun, ama yüzünde özgürlüğün sevinci ve heyecanı Bir yere giderler dostuyla yerler içerler Sonra neden paylaşmak ister bir dostu olduğunu ve göstermek ister garsona 17 yıllık emeğini Çağırır yanına garsonu Garson ise pardon özür dileriz der ve   bitirir 17 yıllık emeği Çok şey ifade ediyor anlayana bu hikaye çok  
“Herkesin karıncasına saygı duy  ”
Hayatı işte böyle yaşa Çünkü gerçekten herkesin karıncası en önemlidir Senin için önemli olmasa da
Ha bir de unutmadan eskiden yağmur yağdı mı “toprak ne güzel mis gibi koktu” dediğimiz geldi aklıma öylesine Yazık ki mektup gibi hasret kokmuyor yazdığımız e-mailler de
Meğer her şey elimizdeymiş  !?
alıntı
|
|
|