Prof. Dr. Sinsi
|
İnsan Denen Meçhul -27 (Derimiz, Terleme Ve İsı Düzenleme)

DERİMİZ, TERLEME ve ISI DÜZENLEME
Et ve kemikleri saran bir elbise hükmündeki derinin basit bir örtüden ibaret olmayışı, klimaya benzer bir organ şeklinde yaratılışı, insan hayatı için oldukça mühimdir Bütün klimalarda olduğu gibi deride de, önce dış sıcaklığın hissedilmesi, sonra otomatik çalışan termostatların prensibine benzer şekilde ısı üretilmesi, vücut içi ısısı aşırı yükselmişse, soğutulma işlemine geçilmesi gerekir
Bu iş için deriye; sıcak ve soğuk alıcıları yanında, çeşitli ağrı ve acıların da algılanması için, 4 milyon serbest sinir ucu yerleştirilmiştir İnsan derisinin her cm2'sinde ortalama 150 adet serbest sinir ucu mevcuttur Bu serbest sinir uçlarının az bir kısmı, sıcaklık ve soğuk hissini; büyük bir kısmı da, ağrı duyusunu algılamak üzere hususi mahiyette yaratılmıştır
Derinin maruz kaldığı sıcaklıkların hissedilmesinde, belli eşik sınırlar vardır Bu sınırlar aşıldığında, 'oradan uzaklaşılması gerektiğine dâir' uyarı mahiyetinde bir ağrı duyulması, insanın ne kadar mükemmel yaratıldığının bir ifadesidir İnsanın normal deri sıcaklığı, 31–36 °C arasındadır; herhangi bir rahatsızlığın hissedilmediği bu sıcaklığa nötr sıcaklık denir Sıcak alıcılarının hissetme sınırları 36–45 °C arasındadır, 45 °C'nin üzerinde yanmaya bağlı ağrı hissi oluşur
Zîrâ dokuların tahrip olduğu ve parçalanmaya başladığı bu sıcaklığı insanın hissedip korunabilmesi için Kudreti Sonsuz, sıcaklık ve ağrı alıcıları arasına böyle mükemmel bir işbirliği sistemi koymuştur Soğuk alıcılarının normal hissetme sahası 31–17 °C arasındadır; 17 °C'nin altında soğuk acısı hissedilmeye başlanır 45 °C'nin üzerinde, soğuk reseptörlerinin de sıcaklık hissi olarak uyartı vermesi, paradoks gibi görülebilecek bir durumdur
Soğuk ve sıcak alıcıları insan vücudunun farklı yerlerine hikmetli olarak, değişik miktarlarda yerleştirilmiştir Aşağıdaki tabloda da görüleceği gibi, soğuk alıcıları, sıcak alıcılarından 3–10 misli daha fazladır
Görüldüğü gibi, soğuk alıcıların en fazla bulunduğu ağızda, sıcak alıcılar hiç bulunmamaktadır Zîrâ, dilimizdeki tat tomurcuklarının bazıları sıcaklığı da algılayabildiğinden ve 45 °C üzerindeki yiyeceklerin yenilmemesi, ağız mukozasının tahrip olmaması, doğrudan ağrı sinirlerinin uyarılması için, ağza ayrıca sıcak alıcıları konulmamıştır Vücut ısısı ile soğuk alıcılarının algılaması arasındaki izafî sıcaklık farklılığından dolayı, ağza alınan gıdalar hakkında beyne bilgi ulaştırılır
Vücudun ısı dengesi, başta beyin olmak üzere birçok sistem açısından oldukça önemlidir Bazı doku ve organlar ısı üretirken, deri ve akciğerlerden ısı kaybedilir Fakat Yüce Yaratıcı'nın insan vücuduna verdiği mükemmel klima sistemi ile vücut sıcaklığı, kararlı dinamik denge şeklinde sabit tutulur Vücut sıcaklığının % 56'sı göğüs ve karın bölgesinde, % 16'sı beyinde, % 18'i kaslarda ve deride, % 10 da kalan dokularda üretilir Vücut aktif bir şekilde yüksek bir çalışma içindeyken, ısının % 90'ı kaslardan üretilir Metabolik reaksiyonların en temel organı olan karaciğer, ısı üreten organların başında gelir
Karaciğerin sıcaklığı 41,3 °C'dir Bu yüksek ısı sebebiyle karaciğerden çıkıp kalbe yönlenen kan da, kalbin sağ kulakçığına geldiğinde 38,8 °C olur Daha sonra, geçtiği yerleri ısıtarak hareket eden kan soğumaya başlar Aortada 38,7, sol kulakçıkta 38,6, büyük göğüs kaslarında 38,3, vücudun alt bölgelerine ait büyük toplardamarlarda 38,1, kalça bölgesi ve oturak kaslarında 37,7, kalın bağırsaklarda 37,2, midede 37–37,3, koltuk altında 39,9, üst tarafın büyük toplardamarlarında 36,8, dış kulak yolunda 36,7, ağız içinde 36,5 ve akciğerlerde 35,2–35,6 °C'lere kadar düşer
Metabolizma ile üretilen ısı sayesinde, vücuttaki yüzlerce kimyevî reaksiyonda iş gören enzimler çalıştırılır ve hayatî faaliyetler devam ettirilir Kutuplarda, Ekvator'da veya çölde de yaşasa, insan vücudunun iç sıcaklığının hep aynı ayarda tutulması gerekir Normal bir insanda bu değer, 36,4–37,4 °C kabul edilirken, çok yaşlı insanlarda, 36 °C normal kabul edilir Hafif çalışmalar veya heyecan esnasında bu değer, 37,8 °C'ye kadar yükselebilirken, ağır çalışmalarda en son sınır olan 40 °C'ye yükselir Sıcaklık aşırı yükselir veya düşerse, ölüm ortaya çıkar
Isı üretiminde, yağ ve karbonhidratların yakılmasıyla açığa çıkan enerji kullanılır Hava soğuk olduğunda, iç organları korumak için, daha fazla enerji harcanarak ısı üretilir Sıcak havalarda, yüksek hızda bir faaliyette bulunulduğunda, yani kaslar oldukça fazla çalıştırıldığında, üretilen ısı kolay atılamaz ve iç sıcaklık hemen yükselir İç sıcaklığın 40 °C'nin üzerine çıkması, hayatî tehlikenin başladığını gösterir; 43 °C'de ise, ölüm vuku bulur Vücut ısısı 35 °C'nin altına düştüğünde titreme başlar
30–34 °C'lerde hissizlik, 30 °C'nin altında göz bebeği refleksinin kaybolması, konuşma bozulması, bayılma ve kaslarda hareketsizlik görülür 27–25 °C'de solunum durur, 25 °C'nin altında ise kalb odacıklarının titremeleriyle (fibrilasyon) ölüme yaklaşılır
Vücudun yükselen sıcaklığını düşürmek için, ısı kaybetmesi gerekir ki, bunun da iki yolu vardır Isının % 90'ı deriden, %10'u da solunum sisteminden kaybedilir Deriden kaybedilen ısının % 45'i ışıma, % 25'i taşınma ve konveksiyon, % 20'si de buharlaşma yoluyla uzaklaştırılır Akciğerlerden kaybolan sıcaklığın % 8'i verilen nefesteki suyun yoğunlaşmasıyla, % 2'si de konveksiyon ve hava akımlarıyla uzaklaşır
Zaman zaman şikâyet edilen terleme hâdisesi, Allah'ın (Celle Celâlühü) insanlara bahşettiği büyük bir nimettir Terleme olmasaydı, insan derisi mikrop ve parazitlerce çok kolay tahrip edilebilir, en önemlisi de, insan sıcak sebebiyle ölebilirdi Vücuttaki fazla ısının atılarak derinin soğutulması için, ter bezlerinden çıkan terin buharlaştırılması gerekir Aynı zamanda boşaltım sistemine de yardımcı olan ter bezlerinin insan derisindeki sayısı 2–3 milyon kadardır
Bir ter bezinin çapı 0,4 mm'dir Ergin bir insan normal şartlarda günde 800 ml'ye kadar terler Tropiklerde yaşayan insanlar 3–4, çok ağır şartlarda çalışanlar da günde 10 litreye kadar ter çıkarılabilir Ağır şartlar altında, bir kişinin günde en fazla 18 litre terleyebileceği tespit edilmiştir Bir ter bezinin ise, günde 4–15 µl ter salgıladığı ölçülebilmiştir Deriden buharlaşan her bir litre ter, 2 428 kJ'lük bir ısıyı da vücuttan uzaklaştırır 31 °C'nin altında, fark etmeden, saatte 20–30 ml kadar terleriz 31 °C'nin üzerinde ise, terleme açık şekilde görülmeye başlanır
Ter bezlerinin vücut üzerindeki dağılış yoğunluğu da oldukça farklıdır En fazla terleyen vücut bölgesi olan avuç içlerinde cm2'de 375–425 ter bezi bulunurken, ayak tabanlarında 350–400, dirsek kıvrımlarında 750, elin üst tarafında 200, boyun bölgesinde 185, alında 170, ön kolun iç tarafında160, göğüs bölgesinde 155–250, karında 155, ön kolun dış tarafında 150, ayak sırtında 125, bacaklarda 80, yanaklarda 75, arka kaba etler bölgesinde 57, sırt bölgesinde 55 ter bezi bulunur
Ter bezlerinin miktarı ırklara göre de değişir Ainularda 1 450 000, Ruslarda 1 890 000, Eskimoların erkeklerinde 1 900 000, Amerikalı erkek zencilerde 2 180 000, Japonlarda 2 280 000, Eskimo kadınlarında 2 390 000, Tayland'daki Çinliler ve Siyamlılarda 2 420 000, Kafkas ırkına mensup erkeklerde 2 470 000, Filipinlilerde 2 800 000 ve Kafkas ırkına mensup kadınlarda 3 120 000 ter bezi bulunur
Terin özgül ağırlığı 1,005–1,009, pH değeri de 5,7–7 arasında (hafif asit) değişir Bir litrelik terin 990–995 gramı su, 5–10 gramı ise, kuru maddedir Kuru maddenin ise, 29 gramı kalsiyum, 3,2 gramı mağnezyum, 1,15 gramı da çinkodur Ayrıca terde 0,412 mg demir, 0 240 mg fosfor, 1,380 gram aminoasit, 1,180 gram üre, 0,616 gram laktik asit, 0,077 gram protein, 0,070 gram da glikoz bulunur
Klimaya benzer şekilde, vücut sıcaklığının ayarlanması için hazırlanmış ısı üretimi ve terleme mekanizmaları, tesadüf ve sebeplerin kendi kendine ortaya çıkaramayacağı kadar hassastır Bütün bu harika sistemler, açık bir şekilde, sonsuz bir ilim ve Kudret'i göstermektedir
Prof Dr Arif SARSILMAZ
|