Prof. Dr. Sinsi
|
Kanuni Sultan Süleymanin Edebi Kişiliği
Kanûnî Sultan Süleyman siyasi hayatında gösterdiği başarıyı sanat hayatında da gösterebilmiş bir padişahtır Onun ilim ve sanat adamlarını koruması, sık sık meclislerinde bulunması, şiire olan ilgisi ve şair yaratılışlı bir kişi olması en fazla şiir yazan padişah olmasını sağlamıştır Zaten Osmanlı padişahları şair yaratılışlı kişilerdir Divanları olanların sayısı ondan fazladır Ayrıca diğerlerinin de divan oluşturacak kadar olmasa da parça parça şiirleri vardır (ÇUBUK, 1980, C 1, s 29)
XV yüzyılın ortalarında Fatih Sultan Mehmet ile başlayan Osmanlı devletinin yükselme devri siyasi ve ekonomik alanda olduğu gibi kültür ve sanat alanında da çok hızlı bir gelişme gösterdi Özellikle Yavuz sultan Selimin İran ve Mısırı fethedip burada bulunan bilgin ve sanatkarları İstanbula getirmesi Kanûnînin de bunları himaye etmesi kültür ve sanat faaliyetlerinin yüksek düzeye çıkmasını sağladı Padişahtan yardım gören bu bilgin ve sanatkarlar çok değerli eserler ortaya koydular (BANARLI, 1998, C 1, SS 567-568)
Bu gelişmeler içinde Kanûnî Sultan Süleymanda edebiyata merak saldı ve güzel şiirler ortaya koydu
Arapça, Farsça, ve Sırpçayı çok iyi bilen Kanûnî Sultan Süleyman doğu İslam kültürüne vakıf olduğu gibi batı kültürünü de çok iyi tanımaktaydı Devrinde İstanbulda iki yüz kadar şair ün kazanmış ve bunların bazıları dönemlerini aşarak günümüze kadar ulaşmışlardır Bu kişiler arasında Ahmet Paşa, Necâti Bey, Zâtî, Bâkî, Hayâlî, ve Fuzûlî gibi üstatları söyleyebiliriz Türk divan şiiri bunlar sayesinde en yüksek seviyeye ulaşmıştır
İşte şair Muhibbî mahlaslı Kanûnî Sultan Süleyman da bu şairler arasında çok güzel şiirler yazmış ve onlardan etkilenmiştir
Muhibbî, kelime manası olarak Arapça hubb kökünden seven, sevgi besleyen, dost anlamlarına gelir Kanûnî, Muhibbî mahlasının dışında Meftûnî ve Âcizî mahlasları ile de şiir yazmıştır Meftûn, Arapça fitne kökünden gelir Anlamı ise 1) fitneye düşmüş, 2) gönül vermiş, tutkun, vurgun, 3) hayran olmuş, şaşmış Âcizî mahlası ise kabiliyetsizlik, beceriksizlik ile tevazu ve alçak gönüllülük anlamına gelir
Devrinin ünlü şairlerinden Zâtî, Bâkî ve Hayâlî gibi şairlerin etkisinde kalan Muhibbî, İran şiirinde de başta Nizâmî olmak üzere Selman ve Sâdiden etkilenmiştir
Aruza genellikle hakim olmasına karşılık bazen vezni bulamamakta ve bu yüzden şekil ahengi bozulmaktadır Zaten devrinde büyük şairlerin yetişmesi, devlet işlerinin ağırlığı dolayısıyla kendini şiire tam olarak verememesi, çok şiir yazması ve yazdıklarıyla yeniden uğraşacak vakit bulamaması gibi sebeplerden dolayı devrinde ikinci sınıf bir şair olarak tanınmıştır Diğer asırlar göz önünde bulundurulursa Muhibbî, kuşkusuz daha başarılıdır Çünkü bu dönem Osmanlının zirvede olduğu bir dönemdir (ÇUBUK, 1980, SS 30-31)
Şairler genellikle övülmek veya padişahtan maddi bir karşılık almak için şiir yazarlardı Kanûnî için böyle bir şey söz konusu olmadığından şiirleri şairler tarafından sürekli övgü görüyordu Bu durum da Kanûnînin kusurlarını ortadan kaldırmasını engelliyordu
Şiirlerinde babası ile birlikte Şehzade Cem ve Fatihin de etkileri görülmekle beraber daha çok aşk ve tabiat konularının dışına çıkılmaması şiirlerinin bu iki konuda toplanmasını zorunlu kılmıştır
Kanûnî Sultan Süleyman hemen hemen bütün şiirlerinde aşk ve tabiat konularını işlemiştir Sosyal ve siyasi konulardan tamamen uzaktır Yalnız bir-iki şiirinde kahramanlık duygularına kapılıp İran üzerine askeri ile yürümeyi arzu ettiğini dile getirmiştir Kendine olan övgüsü bile büyük bir tevazu halinde tezahür etmektedir
Muhibbînin şiirlerinde nadir olarak dini-tasavvufi unsurlara da rastlanmaktadır Yalnız bu şiirler bir amaç olmaktan uzaktır Bir İslam halifesi olarak dini unsurları çok iyi biliyor, zaman zaman Allaha olan şükran duygularını dile getiriyor, Hz Peygamberden övgü ile bahsedip şefaat diliyordu
Kanûnî Sultan Süleymanın şiirleri oldukça sadedir O devrin klasik Osmanlıcacısıdır Terkipler fazla değildir Arapça ve Farsça kelimelerin en çok kullanılanlarını seçmiştir Her türlü sana endişesinden uzaktır Şiirlerinde aynı manaya gelen farklı kelimeleri sıkça kullanmıştır Kullandığı kelimelerin çokluğu onun hem kültür hem de kelime hazinesi bakımından oldukça zengin bir yazı diline sahip olduğunu gösteriyor (ÇUBUK, 1980, C 1, s 32)
Belli başlı Osmanlı şairleri tezkirelerinde Muhibbînin edebi yönüne temas etmekteler Sehî Bey, Ahdî, Beyâni, Âşık Çelebi, Riyîzi, Hasan Çelebi, Latîfî ve Seyyit Rıza tezkirelerinde Muhibbîden övgü ile bahsetmektedir (AK,1987, s 2)
Şairleri bu derece koruyan, onları her zaman mükafatlandıran Kanûnî Sultan Süleyman bizzat kendiside edebi eserlerin konusu olmuştur Şairler tarafından hayatını, kahramanlığını ve şahsiyetini anlatan müstakil eserler yazılmıştır Eyyûbînin yazdığı Padişah-nâme ve Celâl Zâde Sâlih tarafından yazılmış olan Süleyman-nâme bunun iki güzel örneğidir Kanûnî, ayrıca divanlarda yer alan kasidelerin de konusu olmuştur Bu kasidelerde Kanûnîye çeşitli isimler verilmiştir Hükümdar olarak cihân padişahı, hüsrev-i âfâk (ufukların padişahı), şeh-i hâverâne (doğunun ve batının padişahı), pâdişâh-ı bahr u berr (denizlerin ve karaların padişahı) dini şahsiyet olarak da zıllullah, sâye-i Hâk, şîr-i Hüdâ (Allahın aslanı) ve mücâhit (Allah yoluna cihad eden) gibi isimler verilmiştir Bu kasidelerde Kanûnîden çeşitli isteklerde bulunuyorlardı Bunlar umumiyetle ekonomik maksatlı isteklerdi Örneğin Hayâlî; sıkıntılarının giderilmesini, kendi köyünün dirliğinin ona verilmesini ve bir beylik makamı, Fuzûlî; padişahın övgüsünü almayı ve rahata kavuşmayı, Figânî ise turna kuşuna gösterdiği ilgi kadar kendisine de ilgi gösterilmesini istiyor
Kanûnî Sultan Süleyman gerek devleti iyi yönetmesi, gerek sanatkar ve şairlere gösterdiği ilgi gerekse başarılı bir şair olması nedeniyle XVI yüzyıla damgasını vurmuş ve gelecek asırlara da ulaşmış başarılı bir şahsiyettir
Yazdığı aşk, tabiat ve kahramanlık şiirleriyle büyük bir divan meydana getirecek başarıyı gösteren Muhibbî bilhassa ilk beyti dillerden düşmeyen şiiri ile akıllara kazınmıştır Bu şiirin güzelliğinin yanı sıra onu Kanûnînin söylemiş olması ona daha büyük bir değer kazandırmıştır
ESERLERİ
Muhibbî en fazla şiir yazan Osmanlı padişahıdır Ayrıca Zâtîden sonra en çok gazel yazma rekoruna sahiptir Biri Farsça olmak üzere dört divançesi vardır Bunlardan birincisi 30 yaprak, ikincisi 118 yaprak, üçüncüsü ise 261 yapraktır
Divanları üzerine yapılan araştırmalarda 2799 gazeli, 1 terci-i bendi, 30 murabbası, 18 muhammesi, 56 kıtası ve 217 beyti olduğu ortaya çıkmıştır
burası örük
|