Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
bakara, hadisler, kütübi, sitte, suresi

Kütüb-İ Sitte Hadisler - Bakara Sûresi

Eski 07-12-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kütüb-İ Sitte Hadisler - Bakara Sûresi



BAKARA SÛRESİ


440 - Ebu Ümâme (radıyallahu anh) buyurdu ki: "Hz Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'i işittim, diyordu ki: "Kur'ân-ı Kerîm'i okuyun Zira Kur'ân, kendini okuyanlara kıyamet günü şefaatçi olarak gelecektir Zehrâveyn'i yani Bakara ve Âl-i İmrân surelerini okuyun! Çünkü onlar kıyamet günü, iki bulut veya iki gölge veya saf tutmuş iki grup kuş gibi gelecek, okuyucularını müdâfaa edeceklerdir Bakara suresini okuyun! Zira onu okumak berekettir Terki ise pişmanlıktır Onu tahsil etmeye sihirbazlar muktedir olamazlar"

Müslim, Müsâfirin, 252, (804)

Bir rivayette şu ziyade mevcuttur: Bir rekatta, secdeden önce, bir kul onu okur, sonra da Allah'tan birşey isterse Allah istediğini mutlaka verir"


441 - Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) kalabalık bir askerin katıldığı orduyu sefere çıkardı Askerlere Kur'ân okumalarını tenbihledi Ayrıca teker teker görerek herbirine Kur'ân'dan bildikleri yerleri okumalarını tenbihliyordu Derken sıra yaşça en genç birisine gelmişti Ona: "Kur'ân'dan sen ne biliyorsun ey falanca? diye sordu Genç: "Ben , dedi, falan falan sureleri ve bir de Bakara suresini biliyorum" Resûlullah(aleyhissalâtu vesselâm): "Yani sen Bakara'yı biliyor musun?" diye sordu "Evet!" cevabı üzerine: "Haydi yürü, seni askerlere komutan tayin ettim" dedi Askerlerin ileri gelenlerinden biri atılıp: "Yemin olsun, Bakara'yı ezberlememe mâni olan şey, hükümleriyle amel edememek korkusundan başka birşey değildir? dedi Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) şu tenbihte bulundu: "Kur'ân'ı öğrenin ve onu okuyun Kur'ân-ı Kerîm'in onu öğrenip okuyan ve onunla amel eden kimse için durumunu, içi ağzına kadar misk dolu bir kutuya benzetebiliriz Bu her tarafa koku neşreder Kur'ân'ı öğrendiği halde, ezberinde olmasına rağmen okumayıp yatan kimse de ağzı sıkıca bağlanmış, hiç koku neşretmeyen misk kabı gibidir"

Tirmizi, Sevabu'l-Kur'ân 2, 2879H

442 - Nevvâs İbnu Sem'an anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın şöyle söylediğini işittim: "Kıyâmet günü Kur'ân-ı Kerîm ve ona dünyada iken sahip çıkıp onunla amel edenler getirilirler Bu gelişte, Bakara ve Âl-i İmrân sureleri Kur'ân-ı Kerîm'in önünde yer alırlar" Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bu iki sure için üç teşbihte bulundu ki, bir daha onları unutmadım Şöyle demişti: "Onlar sanki iki bulut veya aralarında nur ve aydınlık olan iki siyah gölgelik veya sahiplerini müdafaa vaziyeti almış saflar halinde iki kuş sürüsü gibidirler"

Müslim, Müsafirin 253, (305); Tirmizi, Sevâbu'l-Kur'ân 5, (2886)

443 - Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdu ki: "Evlerinizi kabirlere çevirmeyin, içerisinde Bakara suresi okunan evden şeytan kaçar"

Müslim, Müsâfirin, 212, (780); Tirmizi, Sevabu'l-Kur'ân 2, (2780)

444 - Müslim'in bir rivayetinde yukarıdaki hadise şu ziyade yapılmıştır: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdu ki: "Sizden biri mescidde namazı bitirdi mi, namazından evine de bir pay ayırsın Zira Cenab-ı Hakk, namazlarından evine de hayır yaratacaktır"

Müslim, Misâfirin 210, (778)

445 - İbnu Mes'ud (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) şöyle buyurdular: "Bakara Suresi'nin sonundaki iki âyeti geceleyin kim okursa o iki âyet ona kâfi gelir"

Buhârî, Megâzi 12, Fedâilu'l-Kur'ân 10, 17, 37; Müslim, Müsâfirin 255, 256, (807-808); Ebu Dâvud, Salât 326, (1397); İbnu Mâce 183, (1369); Tirmizi, Sevabu'l-Kur'ân 4, (2884)

446 - Nu'mân İbnu Beşîr (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Allah, arz ve semâvatı yaratmazdan iki bin yıl önce bir kitap yazdı O kitaptan iki âyet indirip onlarla Bakara suresini sona erdirdi Bu iki âyet bir evde üç gece okundu mu artık şeytan ona yaklaşamaz"

Tirmizi, Sevabu'l-Kur'ân 4, 2885

447 - Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Benî İsrail'e: "Kapıdan secde ederek girin ve (dileğimiz günahlarımızın) dökülmesidir deyin, ta ki hatalarınız bağışlansın" (Bakara 58) denildi Ama onlar (emri değiştirdiler de kapıdan kıçları üzerine sürünerek girdiler ve "kılın içinde bir tâne" dediler"

Müslim, Tefsir 1, (3015); Buhârî, Enbiya 28, Tefsir, Sure 2, 5, 4, 7; Tirmizi, Tefsir Bakara (2959)

448 - Âmir İbnu Rebi'a (radıyallahu anh) anlatıyor: "Biz karanlık bir gecede Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ile birlikte bir seferde idik Kıble istikametini bilemedik Herkes kendi istikametine yönelerek namazını kıldı Sabah olunca durumu Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a açtık Bunun üzerine şu âyet indi "Nereye yönelirseniz Allah'ın yönü orasıdır (Bakara, 115)"

Tirmizi, Tefsir, Bakara (2960), Salat 354, (345)

449 - Hz Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: Ömer İbnu'l-Hattâb (radıyallahu anh) Hz Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'e hitab ederek: "Ey Allah'ın Resûlü (tavaftan sonra kılınan iki rek'atı) Makam'ın gerisinde kılsak (daha iyi olmaz mı?)" diye bir temennide bulunmuştu, hemen şu âyet nâzil oldu: "İbrahim'in makamını namazgâh yapın" (Bakara, 125)

Buhârî, Tefsir, Bakara 9 Ahzab 8; Müslim, Fezâilu's Sahabe 2, (2339); Tirmizi, Tefsir, Bakara (2963)

450 - el-Berâ İbnu'l-Âzib (radıyallahu anh) buyurdular ki: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) Medine'ye gelince, önce Ensar'dan olan ecdâdının -veya dayılarının- yanına indi: O zaman namazlarını onaltı veya onyedi ay boyunca Beytu'l-Makdîs'e doğru kıldı Ancak kıblenin Kâbe'ye doğru olmasını arzuluyordu (Kâbe'ye doğru) kıldığı ilk namaz da ikindi namazı idi Bu namazı Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'la birlikte ashabtan bir grup kimse kılmıştı Bu namazı kılanlardan biri, oradan ayrılınca bir mescide rastladı Cemaati namaz kılıyordu ve tam rükû halinde idiler Adam onlara: "Şehâdet ederim ki Hz Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'le Kâbe'ye doğru namaz kıldık" dedi Cemaat oldukları yerde Kâbe'ye yöneldiler

Müslümanların Beytu'l-Makdis'e doğru namaz kılmaları Yahudiler'i memnun ediyordu Yüzler Kâbe'ye doğru yönelince Yahudiler bundan hiç memnun kalmadılar Arkadan hemen şu mealdeki ayet nâzil oldu: "Yüzünü göğe çevirip durduğunu görüyoruz" (Bakara, 144) Beyinsiz Yahudiler dedikoduya başladılar: "Uyageldikleri kıbleyi niye değiştirdiler? De ki: "Doğu da batı da Allah'ındır Allah dilediğini doğru yola hidâyet eder" (Bakara, 144)

Buhârî, İman 30, Tefsir, Bakara 12, 18, Salat 31; Müslim, Mesâcid 11, (525); Tirmizi, Bakara (2966), Salat 252, 339; Nesai, Kıble 1 (2, 60) Salat 22, (1, 242)

Alıntı Yaparak Cevapla

Kütüb-İ Sitte Hadisler - Bakara Sûresi

Eski 07-12-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kütüb-İ Sitte Hadisler - Bakara Sûresi



451 - Müslim ve Ebu Dâvud'un Enes' (radıyallahu anh)'ten rivayet ettikleri bir diğer hadis şöyledir: "Onlar Beytu'l-Makdis'e doğru yönelmiş halde, sabah namazının rükûunda iken, Benî Seleme'den bir adam kendilerine uğradı ve: "Kıble istikameti Kâbe'ye çevrildi" dedi Bu sözünü iki kere tekrar ettil Cemaat rükûda iken Kâbe'ye yöneldiler"

Müslim, Mesâcid 15, (527); Ebu Davud, Salat 206, (1045)

452 - İbnu Abbâs (radıyallahu anh) anlatıyor: "Âyet-i kerimenin emriyle Hz Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) kıbleyi Kâbe'ye yöneltince Müslümanlar sordular: "Ey Allah'ın Resûlü, Beytü'l-Makdis'e yönelerek namaz kılmış ve şimdi ölmüş olan kardeşlerimizin namazları ne olacak?" Bunun üzerine Cenâb-ı Hakk şu ayeti indirdi: "Senin yöneldiğin istikameti, peygambere uyanları, cayanlardan ayırd etmek için kıble yaptık Doğrusu Allah'ın yola koyduğu kimselerden başkasına bu ağır bir şeydir Allah imanlarınızı (ibâdetlerinizi) boşa çıkaracak değildir" (Bakara, 143)

Ebu Davud, Salat 16 (4680); Tirmizi, Tefsir, Bakara (2968)

453 - Ebu Said (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "(Kıyâmet günü) Hz Nuh (aleyhisselam) ve ümmeti gelir Cenab-ı Hakk ona:

-"Tebliğ ettin, dinimi duyurdun mu? diye sorar Nuh (aleyhisselam):

-"Evet, ey Rabbim" diye cevap verir Rabb Teâla bu sefer ümmetine sorar:

-"Nuh (aleyhissalâtu vesselâm) size tebliğ etmiş miydi?"

-"Hayır!" bize peygamber gelmedi" derler Rabb Teâla Hz Nuh (aleyhissalâtu vesselâm)'a yönelerek:

-"Söylediğin şey hususunda sana kim şahidlik edecek?" diye sorar Nuh (aleyhisselâm):

-" Muhammed (aleyhissalâtu vesselâm) ve ümmeti!" der ve Muhammed (aleyhissalâtu vesselâm)'in ümmeti:

-"Nuh tebligatta bulundu" diye şehâdette bulunur Bu duruma şu âyet işâret eder: "Biz böylece sizleri vasat bir ümmet kıldık, tâ ki insanlara karşı şâhidler olasınız" (Bakara, 143)

Buhâri, Tefsir, Bakara 13, Enbiya 3, İ'tisâm 19; Tirmizi, Tefsir Bakara (2965) İbnu Mâce, Zühd 34, (4284)

454 - Tirmizi'nin rivayetinde şu ziyade vardır: "(Nuh kavmi): "Bize ne bir korkutucu, ne de başka biri, hiç kimse gelmedi" derler"

Tefsir 2965

455 - Urve İbnu'z-Zübeyr (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz Aişe (radıyallahu anhâ)'ye şu (mealdeki) ayet hakkında sordum: "Şüphesiz ki Safâ ile Merve Allah'ın şeâirlerindendir Kim Kâbe'yi hacceder veya umre yaparsa, bu ikisini de tavaf etmesinde bir beis yoktur" (Bakara, 158) Dedim ki: "Kasem olsun (ayetten) Safâ ve Merve'yi tavaf etmeyenlere de bir günâh yoktur (manası çıkmaktadır)" Bana dedi ki: Ey kızkardeşimoğlu söylediğin ne kadar çirkin! Âyetin, senin te'vil ettiğin mânâda olması için, "onları tavaf etmeyene herhangi bir günah terettüp etmez" şeklinde olmalıydı Halbuki âyet Ensar hakkında inmiştir Bunlar Müslüman olmazdan önce, Müşellel'deki azgın Menât'a tapınıyorlar, ona telbiye getiriyorlardı Menât'a telbiye getirenler, Safâ ile Merve arasında tavaf etmekten çekiniyorlardı Bunun üzerine Cenab-ı Hakk: "Safâ ve Merve Allah'ın şeâirindendir" âyetini indirdi

Aişe (radıyallahu anhâ) şunu da söyledi: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) Safa ile Merve arasında tavafta bulunmayı sünnet kıldı Bunu terketmek kimseye câiz olmaz"

Zühri der ki: Ebu Bekr İbnu Abdi'r-Rahmân'a bu hadisi haber verdim Bana şunu söyledi: "Ben bu bilgiyi (hadisi) duymamıştım Ben âlimlerden bazılarını dinledim şöyle diyorlardı: "Hz Aişe'nin Menat için telbiye getirenlerden haber verdikleri dışında kalan halkın tamamı Safa ve Merve'yi tavaf ediyorlardı Ne zaman ki Cenab-ı Hakk Kur'ân-ı Kerim'de tavafından bahsedip Safa ve Merve'den söz etmeyince: "Ey Allah'ın Resûlü! Biz Safa ve Merve'yi tavaf ediyorduk Halbuki Cenâb-ı Hakk Kâbe'nin tavafını emrediyor, Safa ve Merve'den bahsetmiyor, Safa ve Merve'yi tavaf etmemizde bize bir mahzur var mı?" dediler Bunun üzerine Cenâb-ı Hakk: "Safâ ve Merve Allah'ın şeâirindendir Öyle ise kim Beytullah'a hac yapar veya umre ziyâretinde bulunursa Safâ ve Merve'yi de tavaf etmesinde bir günah yoktur" âyetini indirdi

Ebu Bekr İbnu Abdirrahmân der ki: "Ben bu âyetin, (yukarda zikredilen) her iki grub hakkında da inmiş olduğunu görüyorum Yani, hem câhiliye devrinde Safa ve Merve'yi tavaftan çekinenler hakkında inmiştir, hem de öncekileri tavaf ettikleri halde, İslâm'dan sonra -Allah'ın Kâbe'yi tavaf etmeyi emretmiş olmasına rağmen Safa ve Merve'yi zikretmemiş olması sebebiyle- bunları tavaftan çekinenler hakkında inmiştir Safa ve Merve'nin de (Kur'ân'da) zikri Kâbe'yi tavaf emrinden sonra gelmiştir

Buhârî, Hacc 79, Umre 10, Tefsir, Bakara 21; Müslim, Hac 260-263 (1277); Ebu Davud, Menâsik 56, (3901); Tirmizi, Tefsir, Bakara (2969); Nesâî, Menâsik 168, (5, 238-239); Muvatta, Hacc 129, (1, 373)

456 - Buhârî ve Müslim'den gelen bir rivayette şöyle denir: "Ancak, Müslüman olmazdan önce Ensar ve bunlarla birlikte Gassân, Menat için telbiyede bulunurlar, Safa ile Merve arasında tavaftan çekinirlerdi Bu davranış onlara ecdad yâdigarı bir âdet idi Menat için ihrama giren Safa ile Merve arasında tafaf yapmazdı Müslüman olunca bu hususta Hz Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'e sordular Bunun üzerine Cenâb-ı Hakk "Safâ ve Merve Allah'ın şeâirindendir" âyetini indirdi

457 - Mücâhid, İbnu Abbâs (radıyallahu anhüma)'tan rivayet ettiğine göre şunu anlatmıştır: "Beni İsrail'de kısas vardı, fakat diyet yoktu Cenâb-ı Hakk Muhammed ümmetine şöyle buyurdu: "Öldürülenler hususunda size kısas farz kılınmıştır Hür hür ile, köle köle ile, kadın kadın ile kısas edilir Öldüren, ölenin kardeşi tarafından affedilmişse, kendisine örfe uymak ve affedene güzellikle (diyet) ödemek gerekir" (bakara, 178) Buradaki "afv"dan maksad, âmden öldürmelerde kişinin diyet almayı kabul etmesidir "Örfe uymak ve affedene güzellikle ödemek" e gelince, bundan maksad (mağdur tarafın) örfe uygun miktarda bir diyet istemesi, öbürünün de bunu güzellikle ödemesidir Âyetin devamındaki: "Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve birrahmettir" ibâresi de, "sizden öncekilere farz kılınanlarda olmayan bir hafifletme" demektir, (çünkü onlara diyet imkânı tanınmamıştı) Âyetin son kısmı olan "Bundan sonra tecavüzde bulunana elim azab vardır" ibaresinden diyet almayı kabul etmesine rağmen (kan dâvası güderek) kâtili öldüren kimse kastedilmektedir"

Buhâri, Tefsir, Bakara 2, 23; Diyât 8; Nesâî, Kasâme 27, (8, 36, 37)

458 - Atâ'nın anlattığına göre, İbnu Abbâs (radıyallahu anh) şu ayeti okurken dinlemiştir: "Oruca dayanamayanlar, bir düşkünü doyuracak kadar fidye verir" (Bakara, 184) İbnu Abbâs (radıyallahu anh) ayeti okuduktan sonra ilave etti: "Bu ayet, oruç tutmaya tahammül edemeyen yaşlı erkek ve yaşlı kadın hakkında mensûh değildir Onlar da her bir günün orucu yerine bir fakir doyururlar"

Buhârî, Tefsir, Bakara 25; Nesâî, Siyâm 63 (4, 190-191); Ebu Davud, Savm 3, (2318), Sıyam 2, (2316)

459 - Ebu Dâvud merhumun bir rivayetinde şu ziyade var: "İbnu Abbas dedi ki: "Oruca dayanamayanlar, bir düşkünü doyuracak kadar fidye verir" (Bakara 184) ayeti şu demektir: "Onlardan kim orucuna mukabil bir fakiri doyuracak kadar fidye vermek isterse fidye verir ve böylece orucunu tutmuş sayılır" Cenab-ı Hakk buyurmuştur: "Kim (vacib miktardan) daha fazla fidye verirse bu kendisi için daha hayırlı olur Orucu (yiyip de fidye vermek yerine) bizzat tutmanız daha hayırlıdır" (Bakara 184) Sonra Cenab-ı Hakk şöyle buyurdu: "Sizden kim Ramazan ayına ulaşırsa orucu tutsun Kim de hasta olur veya yolcu bulunursa yediği miktarda başka günlerde oruç tutar"

Ebu Davud, Savm 2(2316)

460 - Yine Ebu Dâvud'un bir başka rivayetinde şöyle denmektedir: "(Ramazan'da orucu yiyip, fidye ödemeye ruhsat veren âyet) hâmile ve emzikli kadınlar için sabittir, mensuh değildir"

Nesâî'de rivayet şöyledir: "Orucu tutmaya dayanamayanlar orucu kendilerine (tahammül edilmez) bir meşakkat addedenler için bir yoksula yetecek kadar fidye gerekir Ayetin "Kim de hayır düşünerek (bir fakire yetecek miktardan fazlasını) verirse" hükmü mensuh değildir, bu onun için daha hayırlıdır (Fidye vermektense) oruç tutmanız daha hayırlıdır Ayetteki ruhsat, oruca takat getiremeyen veya şifâsız hastalığa yakalananlar içindir"

Nesâî, Sıyam 63, (4, 190-191)

Alıntı Yaparak Cevapla

Kütüb-İ Sitte Hadisler - Bakara Sûresi

Eski 07-12-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kütüb-İ Sitte Hadisler - Bakara Sûresi



461 - Selemetu'bnu'l-Ekva (radıyallahu anh) anlatıyor: "Oruca takat getiremeyenler, bir fakire yetecek kadar fidye vermesi gerekir" ayeti indiği zaman orucu yiyip fidye verenler vardı Bu hâl müteakip ayetin inmesine kadar devam etti Bu ayet öncekini neshetti Yani asıl hüküm şudur: "Kim Ramazan ayında hazır bulunursa orucunu tutsun"

Buhari, Tefsir, Bakara 2,26; Müslim, Sıyam 149 (1145); Ebu Davud, Savm 2 (2315); Tirmizi, Savm 75, (798); Nesâî, Sıyam 63, (4, 190)

462 - İbnu Ömer (radıyallahu anhüma)'den, rivayete göre oruca gücü yetmeyenin fidye vermesi gereğini beyan eden ayeti "fidyetün taâmu mesâkine" şeklinde (yani fakirlerin yiyeceği kadar fidye) okudu ve bu âyetin mensûh olduğunu söyledi"

Buhari, Tefsir, Bakara 2, 26

463 - Nu'mân İbnu Beşir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Dua, ibadettir", sonra şu ayeti okudu: "Rabbiniz: Bana dua edin ki size icâbet edeyim Bana ibâdet etmeyi büyüklüklerine yediremeyenler varya, alçalmış ve hakir olarak cehenneme gireceklerdir" buyurmuşlardır" (Mü'min, 69)

Ebu Davud, Salat 358, (1479); Tirmizi, Tefsir 2, (2973, 3244), Daavât 2, (3369); İbnu Mâce, Duâ 1, (3828)

464 - Rezin şu ilâve rivayeti kaydetti: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın Ashâbı (radıyallahu anhüm ecmain) sordular: Rabbimiz yakın mıdır, biz ona hafif sesle hitab edelim, uzaksa yüksek sesle taleblerimizi söyleyelim?" Bunun üzerine şu âyet indi: "Kullarım sana benden sorarlarsa, (söyle ki) ben yakınım Dua edenin duasına, bana dua ettiği takdirde icâbet ederim" (Bakara, 186)

(Cami'u'l-Usûl'de bu rivayet öncekinin devamıdır)

465 - Berâ İbnu Âzib (radıyallahu anh) anlatıyor: "Ramazan orucu farz kılındığı vakit, Müslümanlar ay boyu kadınlara temas etmezlerdi Bazı kimseler bu meselede nefislerine itimad edemiyorlardı Bunun üzerine şu mealdeki ayet nazil oldu: "Allah nefsinize güvenmiyeceğinizi biliyordu Bu sebeple tevbenizi kabul edip sizi affetti" (Bakara, 187)

Buhari, Tefsir, Bakara 2, 27

466 - Buhârî, Ebu Dâvud ve Tirmizi'nin bir rivayetinde de şöyle gelmiştir: "Ashâb-ı Muhammed (aleyhissalâtu vesselâm)'in (başlangıçta) durumu şöyleydi: Bir kimse oruçlu iken, iftar vakti gelince, iftarını açmadan uyuyacak olsa, artık o gece yemediği gibi ertesi günü de yiyemez, o günün akşamına kadar beklerdi Kays İbnu Sırma el-Ensâri (radıyallahu anh) oruçlu olduğu bir günde iftar vakti girince hanımına gelerek yiyecek birşey olup olmadığını sordu Kadın: "Hayır, yok!" ancak bekle, sana yiyecek arıyayım" dedi Kays, gün boyu çalışan birisiydi, beklerken uyuyakaldı Hanımı gelince baktı ki uyuyor: "Eyvah mahrum kaldın, yiyemiyeceksin" diye eseflendi

Ertesi gün, öğleye doğru Kays (radıyallahu anh) açlıktan baygın düştü Durumu Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a anlattılar Bunun üzerine şu ayet nazil oldu: "Oruç tuttuğunuz günlerin gecesi kadınlarınıza yaklaşmanız size helal kılındı" (Bakara, 187) Buna Müslümanlar fevkâlede sevindiler Arkadan, "Tanyerinde beyaz iplik, siyah iplikten sizce ayırd edilinceye kadar yiyin, için" Ravi der ki: "Bu ayet, Kays İbnu Amr hakkında nazil olmuştur"

Buhari, Savm 15; Tirmizi, Tefsir 2, (2972); Ebu Davud, Savm 1, (2314); Nesâî, Sıyam 29, (4, 147-148)

467 - Sehl İbnu Sa'd (radıyallahu anh) anlatıyore: "Beyaz iplik siyah iplikten, sizce ayrılıncaya kadar yiyin için" ayeti indiği zaman "tan yerinde" kelimeleri henüz nazil olmamıştı Bir kısım insanlar oruç tutacakları zaman ayaklarına siyah ve beyaz (iplik) bağlar, bunlar görülünceye kadar yiyip içmeye devam ederlerdi Bunun üzerine Cenâb-ı Hakk: "Tan yerinde" kelimelerini inzal buyurdu O zaman herkes anladı ki burada beyaz ve siyah ipliklerden maksad gündüz ve gece imiş"

Buhârî, Savm 16, Tefsir, Bakara 2, 28; Müslim, Sıyam 35, (1091)

468 - Beş kitapta da gelen bir başka rivayet şöyle: "Adiy İbnu Hatim (radıyallahu anh) biri siyah, biri beyaz iki köstek bağı aldı Bir gece bunlara baktı fakat biri diğerinden ayrılmıyordu Sabah olunca durumu Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a şöyle bildirdi: "Yastığımın altına biri siyah biri beyaz iki iplik koydum" Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ona takıldı: "Beyaz iplikle siyah iplik senin yastığının altında iseler yastığın çok geniş olmalı"

Buhârî, Tefsir, Bakara 2, 28, Savm 16; Müslim, Sıyam 33, (1090); Ebu Davud, Savm 17, (2349); Tirmizi, Tefsir, 2 (2974-2975); Nesâî, Sıyam 29, (4, 148)

469 - Adiy'in bir başka rivayeti şöyledir: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a: "Ey Allah'ın Resûlü! Ayette geçen "beyaz ipliğin siyah iplikten ayrılması"nedir, bunlar iki iplik değil mi?" diye sordum da bana: "İki ipliğe baktı isen sen gerçekten kalın enselisin" dedi ve şu açıklamayı yaptı: "Hayır iki iplik değil, onun biri gecenin karanlığı, diğeri de gündüzün beyazlığıdır"

Buhârî, Tefsir, Bakara 2, 28

470 - Berâ (radıyallahu anh) anlatıyor: "Ensar hac yapıp da döndükleri zaman evlerine kapılarından girmezlerdi Onlardan biri hac dönüşü kapıdan evine girdi Fakat hemşehrileri onu bu davranışı sebebiyle kınadılar Bunun üzerine şu âyet nazil oldu: "İyilik, evlere arkasından girmeniz değildir Kötülükten sakınan kimse (nin ameli) iyidir Evlere kapılarından girin" (Bakara, 189)

Buhârî, Tefsir, Bakara 2, 29, Umre 18; Müslim, Tefsir, Nisâ, (3026)

Alıntı Yaparak Cevapla

Kütüb-İ Sitte Hadisler - Bakara Sûresi

Eski 07-12-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kütüb-İ Sitte Hadisler - Bakara Sûresi



471 - Huzeyfe (radıyallahu anh), "Allah yolunda infak edin, kendinizi ellerinizle tehlikeye atmayın İhsanda bulunun Allah ihsan edenleri sever" (Bakara, 195) mealindeki ayetle ilgili olarak demiştir ki: "Bu ayet infak ile alakalı olarak nazil oldu"

Buhârî, Tefsir, Bakara 2,31

472 - Eslem İbnu İmrân anlatıyor: Medine'den gazve için yola çıktık Niyetimiz İstanbul'du Cemaatin başında Abdurrahman İbnu Hâlid İbni'l-Velid vardı Rum askerleri sırtlarını şehrin surlarına yaslamış müdafaada idiler Bizden biri tek başına düşmana saldırıya geçti Halk: "Dur, dur! Lâilahe illallah, eliyle kenidini tehlikeye atıyor!" diye bağrıştılar Ebu Eyyub el-Ensârî hazretleri (radıyallahu anh) atılarak: "Ey ensâr topluluğu, bu ayet bizim hakkımızda indi Cenâb-ı Hakk, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a yardım edip, İslâm galebe çalınca biz: "Artık işlerimizin başında kalıp, onları yoluna koyalım" dedik Bunun üzerine Allah'u Teâla bu âyeti indirdi Yani "Ellerimizle kendimizi tehlikeye atmak" demek malın-mülkün başında kalıp onları düzene koymak için cihadı terketmektir"

Tirmizî, Tefsir, Bakara 2, (2976); Ebu Dâvud, Cihâd 23, (2512)

473 - Abdullah İbnu Ma'kıl (radıyallahu anh) anlatıyor: "Ka'b İbnu Ucre (radıyallahu anh)'ye "Oruçtan yahut sadakadan yahut kurbandan bir fidye lâzımdır" (Bkara, 196) mealindeki ayetten sordum Dedi ki: "Başımda bitler kaynaştığı halde Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a götürüldüm Beni görünce: "Meşakkatin, bu gördüğüm dereceye ulaşacağını zannetmezdim Bir koyun bulabilecek misin?" dedi "Hayır" cevabını verdi (Bunun üzerine şu ayet nazil oldu: "İçinizde hasta olan veya başından rahatsız varsa fidye olarak ya oruç tutması, ya sadaka vermesi ya da kurban kesmesi gerekir" (Bakara, 196) Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Üç gün oruç tut veya her fakire yarım sa' yiyecek vermek suretiyle altı fakiri doyur, başını traş et" dedi Bu âyet hassaten benim hakkımda nazil oldu, ancak umumen hapimize şâmildir"

Buhârî, Tefsir, Bakara 2,32, Meğâzi 35, Tıbb 16; Müslim, Hacc 80, 85 (1201); Tirmizi, Tefsir, Bakara 2, (2977); Ebu Dâvud, Menâsık, 43, (1856); İbnu Mâce, Menasik 8, 6, (3079); Muvatta, Hacc, 239 (1-117); Nesâî, Menâsik 96, (5, 194-195)

474 - Ebu Ümâme et-Temîmî anlatıyor: "Ben hac sırasında, ücret mukabili hizmet veren birisi idim Bana: "Senin haccın hac sayılmaz" dediler Bilahere İbnu Ömer (radıyallahu anh)'e rastladım O'na: "Ben hacc sırasında, ücretle hizmet veren birisiyim, halk bana: "senin haccın hacc sayılmaz diyorlar" dedim İbnu Ömer (radıyallahu anhüma): "İhrama girmiyor, telbiye okumuyor, tavafta bulunmuyor musun?" dedi: "Hepsini yapıyorum" diye cevap verdim Cevabım üzerine şu açıklamayı yaptı: "Senin haccın hacc sayılır Nitekim Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a bir adam gelmiş, senin bana sorduğuna yakın şeyler sormuştu Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) sükût buyurdu ve adama cevap vermedi Derken şu âyet nazil oldu: "(Hacc mevsiminde, ticâret yaparak) Rabbinizden rızık istemenizde bir günah yoktur" (Bakara, 198) Bunun üzerine Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) o adamı çağırtarak, âyeti okudu ve: "Haccın hacc sayılır" buyurdu"

Ebu Dâvud, Menâsık 7, (1733)

475 - İbnu Abbâs (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Ukâz, Mecenne ve Zülmecaz cahiliye devrinin panayırları idi İslâm geldiği zaman halk, hac mevsiminde ticaret yapmayı günah addeder oldular Bunun üzerine şu ayet nazil oldu: "Hac mevsiminde Rabbinizden rızık taleb etmenizde sizin için bir günah yoktur" Âyeti İbnu Abbas şu şekilde okudu"

Buhari, Tefsir, Bakara 2,34, Hacc 150, Büyû 1; Ebu Davud, Menasık 5, (1732), 7, (1734)

476 - Yine İbnu Abbâs anlatıyor: "Yemen ahâlisi, hacca geliyorlar fakat beraberlerinde azık almıyorlardı "Biz mütevekkil kimseleriz" diyorlardı Meke'ye gelince bu davranışlarını halka sordular Bunun üzerine Cenab-ı Hakk şu ayeti inzal buyurdu: "Azıklanın, ancak bilin ki, en hayırlı azık takvâdır" (Bakara, 197)

Buhari, Hacc 6; Ebu Davud, Menâsık 4, (1730)

477 - İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Kişi ihramsız olarak (yani Mekke'de ikamet edenler veya umre için gelip, umreden sonra ihramı çıkaranlar) Beytullah'ı ziyaret eder Bu imkân, hacc niyetiyle ihram giymeye kadar devam eder Arafat'a çıkınca, kime deve, sığır veya davardan kurban müyesser olmuşsa, dilediğini kurban eder Bunlardan biri olmazsa, ona hactaki, üç günün orucu terettüp eder Bu günler, arefe gününden evvele ait olmalıdır Bu üç günün sonuncu günü arefe gününe tesadüf ederse, bunda bir günah yoktur Sonra Arafat'da vakfe'ye gider ikindi namazından akşam karanlığının gelmesine kadar vakfede kalır

İbnu Abbas anlatmaya üslubu biraz değiştirerek devam ediyor

"Sonra Arafat'tan insanlar sökün edince, orayı terketsinler Topluca geceyi geçirecekleri yere (Müzdelife'ye) gelsinler Orada Allah'ı çokca zikretsinler, sabah vakti girmezden önce bilhassa tekbir ve tehlili çok yapsınlar sonra buradan da topluca hareket etsinler Çünkü (eskiden beri) herkes buradan hareket ederdi Cenâb-ı Hakk: "İnsanların toplu olarak sökün ettiği yerden siz de sökün edin, (eski yaptıklarınızdan) Allah'a af dileyin Allah bağışlar ve merhamet eder" (Bakara, 199) Şeytan taşlayıncaya kadar akmaya (ve çok zikretmeye) devam edin" buyurmuştur

Buhârî, Tefsir, Bakara 2, 35

478 - İbnu Müseyyeb anlatıyor: "Süheyb (radıyallahu anh) muhacir olarak Mekke'den yola çıktı Kureyş'ten bazıları onu takibe başladılar Bunun üzerine o da devesinden inerek sadağında ne kadar ok varsa hepsini çıkardı Takipçilere: "Allah'a kasem olsun oklarımın hepsini atıncaya kadar bana yetişemezsiniz Sonra elimde durdukça kılıcımı kullanacağım Eğer dilerseniz, size Mekke'de toprağa gömdüğüm malın yerini söyleyeyim, mukabilinde siz de beni serbest bırakın, yoluma devam edeyim" dedi Takipçiler teklifini kabul ettiler (O da sağ salim yoluna devam etti) Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın yanına varınca şu ayet nazil oldu: "İnsanlardan öyle kimse de vardır ki, Allah'ın rızasını isteyerek nefsini satın alır" (Bakara, 207) Hz Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm): "Ebu Yahya'nın alış-verişi kârlı oldu" der ve ayeti tilavet buyurur", (Rezin'in ilavesidir Bagâvi ve İbnu Kesir tefsirlerinde senedsiz olarak kaydederler)

479 - İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Cenab-ı Hakk'ın şu sözleri nazil olduğu zaman: "Yetim rüşdüne erinceye kadar, onun malına o en güzel olanından başka bir suretle yaklaşmayın"; keza "Yetimlerin mallarını haksız (ve haram) olarak yiyenler karınlarına ancak bir ateş yemiş olurlar Onlar çılgın bir ateşe gireceklerdir" (Nisa 10) yanında yetim bulunanlar hemen gidip yetimlerin yiyeceğini ve içeceğini kendilerinin yiyip içeceklerinden ayırdılar Yetime ait yiyecek ve içeceklerden bir şey artsa ona dokunulmuyor, yiyinceye veya kokuşup bozuluncaya kadar saklanıyordu Bu hal, bir kısım müşkilatlara sebep oldu Durum Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a arzedildi Bunun üzerine şu ayet nazil oldu: "Sana yetimleri sorarlar De ki: Onları faydalı ve iyi bir hale getirmek hayırlıdır Şayet kendileriyle bir arada yaşarsanız onlar sizin kardeşlerinizdir" (Bakara 220) Bu ayet üzerine yetimlerin yiyeceklerini ve içeceklerini kendi yiyecek ve içeceklerine karıştırdılar"

Ebu Davud, Vesâya 7, (2871); Nesâî, Vesâya 11, (6, 256-257)

480 - Nâfi anlatıyor: İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) Kur'ân okuduğu zaman, okuma işinden çıkıncaya kadar hiç konuşmazdı Bir gün ben (Mushaf'ı, yüzünden takip ediverdim, o da ezberden) Bakara suresini okudu Bir ayete gelince bana: "Bu ayet ne hakkında indi biliyor musun?" diye sordu Ben "Hayır!" deyince: "Şu, şu mesele için" diye açıkladı, sonra (okumaya) devam etti

Buhârî, Tefsir, Bakara 2, 39

Alıntı Yaparak Cevapla

Kütüb-İ Sitte Hadisler - Bakara Sûresi

Eski 07-12-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kütüb-İ Sitte Hadisler - Bakara Sûresi



481 - Câbir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Yahudiler: "Kadına arka istikametinden temas edilirse çocuk şaşı doğar" derlerdi Bunun üzerine: "Kadınlarınız sizin (evlad yetiştiren) tarlanızdır O halde tarlanıza dilediğiniz gibi gelin" ayeti nazil oldu" (Bakara 223)

Buhari, Tefsir, Bakara2, 39; Müslim, Nikah 117 (1435); Ebu Davud, Nikah 46, (2163); Tirmizi, Tefsir, Bakara 2, (2982)

482 - İbnu Abbâs (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Hz Ömer (radıyallahu anh), Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a gelerek: "Ey Allah'ın Resûlü mahvoldum" buyurdu Hz Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm): "Niye mahvoldun ne var?" diye sorunca açıkladı: "Bu gece bineğimi ters çevirdim (arka canibinden yanaştım) "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) hiçbir cevap vermedi Cenab-ı Hakk peygamberine şu ayeti vahyetti: "Kadınlarınız sizin tarlalarınızdır Tarlanıza istediğiniz gibi gelin" Dübüründen ve hayız halinde temastan kaçınmak şartıyla önden, arkadan, nasıl istersen öyle gel"

Tirmizi, Tefsir, Bakara 2, (2984)

483 - Yine İbnu Abbâs (radıyallahu anh) anlatıyor: "Allah, İbnu Ömer (radıyallahu anh)'i mağfiret buyursun, bir hususta yanılmıştı Şu Ensariler putperestti ve ehl-i kitaptan Yahudilerle birlikte idiler Ensar (İslâm'dan önce) ilim yönüyle Yahudilerin kendilerinden üstün olduklarına inanırlardı Bu sebeple onların birçok davranışlarını aynen taklid ediyorlardı Ehh-i kitaba has âdetlerden biri de kadınlarına tek istikametten (yani ön cihetten) yanaşırlardı Bu, kadın için de en uygun tarzdı Ensar topluluğu, bu âdeti de Yahudilerden aynen almıştı Kureyşliler ise, kadınları hoş olmayan şekilde açarlar, onlara arka cihetlerinden, ön cihetlerinden, sırt üstü yatmış vaziyette yeneşırlardı Medine'ye muhacir olarak Mekkeliler gelince onlardan bir erkek Medineli bir kızla evlendi Erkek, kadına Kureyş usulünce temas etmek istedi Kadın buna müsaade etmedi "Bizde kadına tek istikametten temas edilir, sen de öyle yap, aksi halde bana dokunma" dedi

Onların bu ihtilafı büyüdü ve herkes duydu Öyle ki Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a da intikal etti Bunun üzerine Cenâb-ı Hakk şu ayeti inzal buyurdu: "Kadınlarınız (çocuk yetiştirdiğiniz) tarlanızdır Tarlaya dilediğiniz gibi gelin" (Bakara 223) "Dilediği gibi" den maksad (istikâmet olarak) önlerinden, arkalarından, sırt üstü yatmış olarak Ancak bu geliş çocuk mahalline olacak"

Ebu Dâvud, Nikâh 46, (2164)

484 - Ümmü Seleme (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Kadınlarınız (çocuk yetiştirdiğiniz) tarlalarınızdır, tarlanıza dilediğiniz gibi gelin" ayetiyle ilgili olarak şöyle buyurdu: "Tek yoldan (ki o da çocuk yoludur) olmak kaydıyla dilediğiniz şekilde temas kurun"

Tirmizi, Tefsir, Bakara, (2983)

485 - Hz Aişe (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Kur'ân'daki: "Allah sizi (dil alışkanlığı olarak maksadsız yapılan) lağv yeminleriniz için müâheze etmez" ayeti kişinin sözünde sıkça kullandığı, "vallahi evet", "billahi hayır" gibi yeminleri için nâzil oldu"

Buhâri, Eyman 14, Tefsir, Maide 8; Ebu Dâvud, Eyman 7, (3254); Muvatta, Eyman 9, (2, 477)

Yukarıdaki metin Buhari'den alınmadır Hadisi, Ebu Davud hem Hz Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in sözü olarak hem de Hz Aişe (radıyallahu anha)'nin sözü olarak iki şekilde rivayet etmiştir

İmam Malik Muvatta'da bu hadisle ilgili olarak şunu söyler: "Bu mevzuda işittiğimin en güzeli şudur: "Ayette geçen "Lağv", bir kimsenin öyle bildiği için bir şey hakkında yaptığı yemindir, ancak sonradan, o şeyin, bildiği gibi olmadığını anlar Bu durumda yaptığı yemin için kefâret gerekmez Ancak bir kimse de çıkıp, günahkar ve yalancı olduğunu bile bile, birilerini memnun etmek veya bir malı elde etmek için yemin ederse bu öylesine büyük bir günahtır ki, bunun kefareti yoktur"

486 - İbnu Abbâs (radıyallahu anhüma), "Kur'ân-ı Kerim'deki: "Kocaları, bekleme müddeti içinde barışmak isterlerse onları geri almaya (herkesten) çok lâyıktırlar" (Bakara 228) ayeti hakkında şunu söyledi: "Erkek hanımını üç talakla da boşasa hanımını geri almaya herkesten daha çok hak sahibi idi Ancak bu hüküm, Cenâb-ı Hakk'ın şu sözü ile neshedildi: "Boşanma iki defadır Ya iyilikle tutma ya da iyilik yaparak bırakmadır" (Bakara 229)

Ebu Davud, Talâk 10, (2195); Nesâî, Talâk 74, (6, 212)

487 - Urvetu'bnu'z-Zübeyr (radıyallahu anh) anlatıyor: "Cahiliye devrinde kişi hanımını boşar, iddeti sona ermeden geri almak isterse, alma hakkına sahipti Bu şekilde bin kere boşayıp geri dönebilirdi (Bu hal bir adamın şu hâdisesine kadar devam etti) Bir gün adam hanımını boşadı ve iddeti dolmak üzere iken hanımını geri aldı, sonra tekrar boşadı ve hanımına: "Allah'a kasem olsun seni evime almıyorum ve ebediyen başkasına da helal olmayacaksın" dedi Kadın: "Bu nasıl olur?" deyince, adam: "Seni boşuyorum, iddetin dolmadan tekrar geri alacağım ve bu böylece devam edip gidecek" dedi Kadın Hz Aişe (radıyallahu anhâ)'ye gitti, durumu anlattı Hz Aişe cevap vermedi Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ı bekledi Gelince vak'ayı anlattı Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) da cevap vermedi (vahiy bekledi) Cenab-ı Hakk şu ayeti inzal buyurdu: "Boşama iki defadır ya iyilikle tutma ya da iyilik yaparak bırakmadır" (Bakara 229) O günden itibaren insanlar bu yeni talaka yöneldiler, boşayan da boşamayan da "

Tirmizi, Talâk 16, (1192); Muvatta, Talak 80, (2, 588) (Parantez içindeki açıklayıcı kısımlar Tirmizi'deki ziyadeden alınmıştır

488 - Ma'kıl İbnu Yesâr (radıyallahu anh) anlatıyor: Benim bir kızkardeşim vardı Evlenmek için buna müracaat edenler oldu Fakat kimseye müsbet cevap vermiyordum Derken amcamın oğlu istedi Kız kardeşimi ona nikahladım Allah'ın dilediği kadar bir müddet beraber yaşadılar Sonra amcam oğlu onu talak-ı ric'i ile boşadı Ancak tekrar almadan terketti İddeti tamamlandı Kız kardeşimle evlenmek isteyenler bana müracaat edince amcam oğlu da, müracaat ederek tekrar almak istedi Kendisine: "Daha önce de çok isteyenler oldu, kimseye vermedim, seni hepsine tercih ederek sana verdim, seninle evlendirdim Sen onu talak-ı ric'i ile boşadın (Geri alma hakkın olduğu halde terkettin ve iddeti doldu Başkaları istemeye gelince, sen de tâlib oldun, taleble almak istiyorsun Allah'a kasem olsun onu asla sana vermeyeceğim" dedim Ma'kıl der ki: Bunun üzerine benim hakkımda şu âyet nazil oldu: "Kadınları boşadığınız zaman iddetlerini bitirdiler mi, aralarında meşru bir surette anlaştıkları takdirde, artık kendilerini kocalarına nikah etmelerin engel olmayın" (Bakara 232) Yine Ma'kıl ilave ediyor: "Ayet üzerine, yeminim için kefarette bulundum ve kız kardeşimi, eski kocasına nikahladım"

Buhârî, Tefsir, Bakara 2, 40, Talak 44; Ebu Dâvud, Nikâh 21,(2087); Tirmizi, Tefsir, Bakara 2, (298)

Buhârî'nin bir rivayetinde şöyle denir: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) Ma'kıl'ı çağırdı, âyeti kendisine tilâvet buyurdu Bunun üzerine o, müşkülpesendliği bıraktı ve Allah'ın emrine boyun eğdi"

Buhârî, Talak 44

489 - İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) Kur'ân'ın: "(Vefat iddeti bekleyen) kadınları nikahla isteyeceğinizi çıtlatmanızda üzerinize bir vebâl yoktur" (Bakara 235) ayetinden maksadı, "Evlenmeyi arzu eden kişinin: "Ben nikahlanmak istiyorum, kadına ihtiyacım var, sâliha bir kadına kavuşmak istiyorum" demesidir" diye açıklamıştır

Buhari, Nikâh, 34

490 - Hz Ali (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) Hendek Savaşı sırasında "Allah onların evlerini ve kabirlerini ateşle doldursun, bizim orta namazımıza mani oldular, günaş batıncaya kadar kılamadık" buyurdu

Bir rivayette: "Bizi, salat-ı vusta olan ikindi namazından alıkoydular" denir Bir diğer rivayette: "Sonra ikindiyi akşamla yatsı arasında kıldık" denir

Buhârí, Tefsir, Bakara 2, 42, Cihad 98, Meğâzi 29, Daavat 58; Müslim, Mesacid 202-206, (627); Ebu Davud 5, (409); Tirmizi, Tefsir, Bakara 2, (2987); Nesâî, Salat 14 (1, 236); İbnu Mâce, Salat 6, (684)

Alıntı Yaparak Cevapla

Kütüb-İ Sitte Hadisler - Bakara Sûresi

Eski 07-12-2012   #6
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kütüb-İ Sitte Hadisler - Bakara Sûresi



491 - Hz Aişe'nin azadlısı Ebu Yunus anlatıyor: "Hz Aişe (radıyallahu anhâ), kendisine bir mushaf yazmamı emretti ve dedi ki: "Şu âyete gelince bana haber ver: "Namazlara ve bilhassa orta namazına devam edin" (Bakara, 238) Yazarken bu ayete gelince ona haber verdim Bana şunu imla ettirdi: "Namazlara ve orta namazına ve ikindi namazına devam edin ve Allah için yalvaranlar olarak eda edin" (Bakara, 238) Hz Aişe (radıyallahu anhâ): "Ben bunu Resûlullah'dan işittim" dedi

Müslim, Mesacid 207 (629); Ebu Dâvud, Salat 5, (410); Tirmizi, Tefsir, Bakara 2, (2986); Nesâî, Salat 6, (1, 236); Muvatta, Salat 25, (1, 138-139)

492 - Amr İbnu Râfi (radıyallahu anh)'nin anlattığına göre, "Hz Hafsa (radıyallahu anhâ)'ya bir mushaf yazıyormuş Hz Hafsa (radıyallahu anhâ) kendisinden,önceki hadiste -(Ebu Yunus'tan) Hz Aişe'nin- taleb ettiği hususu aynen taleb ettiğini anlatmıştır"

Muvatta, Cmâ'a 25, (1, 139)

493 - Şakik İbnu Utbe, Berâ İbnu'l-Âzib (radıyallahu anhüma)'ten naklettiğine göre, demiştir ki: "Önce şu ayet nazil oldu: "Namazlara ve bilhassa ikindi namazına devam edin" Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bunu bize Allah'ın dilediği müddetçe okudu Sonra Allah bunu nashetti ve şu ayeti indirdi: "Namazlara ve bilhassa orta namazına devam edin" Şakik'in yanında oturmakta olan bir zat kendisine: "Öyle ise bu ikindi namazıdır" Berâ dedi ki: "Ben bu âyetin nasıl nazil olduğunu Allah'ın nasıl neshettiğini sana haber verdim"

Müslim, Mesâcid 208, (630)

494 - İmam Malik (rahimehumullah)'e ulaştığına göre, Ali İbnu Ebi Tâlib (radıyallahu anh)'e İbnu Abbas (radıyallahu anhüma), Kur'ân'da zikri geçen "orta namaz"a (salâtu'l-vusta) sabah namazı demişlerdir

Muvatta, Cemâ'a 28, (1, 137) Tirmizi, bu hadisi İbnu Abbas ve İbnu Ömer'den muallak (senetsiz) olarak zikretmiştir Tirmizî, Salât 133, (182)

495 - Zeyd İbnu Sâbit ve Hz Aişe (radıyallahu anhümâ) "Orta namazı, öğlen namazıdır" derlerdi

Muvatta, Cemâ'a 27, (1, 139); Tirmizi, Salat 133, (182); Ebu Dâvud, Salât 5, (411)

496 - Ebu Dâvud'un Zeyd (radıyallahu anh)'den kaydettiğine göre, Hz Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) öğle namazını zevalden sonra sıcağın en şiddetli olduğu saatte kılardı Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın kıldığı namazlar içinde ashabına en zor geleni bu namaz idi Bunun üzerine şu ayet nazil oldu: "Namazlara ve orta namazına devam edin" Zeyd devamla dedi ki: "(Orta namazı, öğlen namazıdır, zira) bundan önce iki namaz var (birisi geceden -yatsı-, diğeri gündüzden -sabah-), ondan sonra da iki namaz var (biri gündüzden -ikindi- diğeri geceden -akşam-)"

Ebu Davud, Salat 5, (411)

497 - Abdullah İbnu'z-Zübeyr (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz Osman (radıyallahu anh)'a, Bakara suresinde geçen: "Sizden zevceler (ini geride) bırakıp ölecek olanlar eşlerinin (kendi evlerinden) çıkarılmayarak yılına kadar faidelenmesini (bakılmasını) vasiyyet etsinler" (Bakara 240), ayeti diğer bir ayetle (Bakara, 234) neshedildiği halde niçin bu mensuh ayeti de Kur'ân-ı Kerim'e yazıyorsunuz?" diye sordum Bana şu cevabı verdi: "Ey kardeşim oğlu bu ayeti terk mi edelim, (bunu mu söylüyorsun)? Hayır, ben hiçbir şeyi yerinden oynatmam"

Buhârî, Tefsir, Bakara, 2, 45

498 - Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) şöyle buyurdular: "Her şeyin bir şerefi var Kur'ân-ı Kerîm'in şerefesi de Bakara suresidir Bu surede bir âyet vardır ki, Kur'ân âyetlerinin efendisidir: "Ayetü'l-Kürsî"

Tirmizî, Sevâbu'l-Kur'ân 2, (2881)

499 - Übey İbnu Ka'b (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bana: "Ey Ebu'l-Münzir, Allah'ın Kitabından ezberinde bulunan hangi âyetin daha büyük olduğunu biliyor musun?" diye sordu Ben: "O Allah ki, O'ndan başka ilah yoktur, O, Hayy'dır, Kayyûm'dur (yani diridir her şeye kıyam sağlayandır" (Bakara, 225) -ki buna Ayet'ü'l-Kürsî denir- dedim Göğsüme vurdu ve: "İlim sana mübârek olsun ey Ebu'l-Münzir!" dedi"

Müslim, Müsâfirin 258, (810); Ebu Dâvud, Vitr, 17, (Salât 325, (1460)

500 - Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) beni Ramazan zekatını muhâfazaya tâyin etmişti Derken kara bir adam gelerek zâhireden avuç avuç almaya başladı Ben derhal kendisini yakaladım ve: "Seni Resûlullah(aleyhissalâtu vesselâm)'a çıkaracağım" dedim Bana: "Ben fakir ve muhtaç bir kimseyim, üstelik üzerimde bakmak zorunda olduğum çoluk-çocuk var, ihtiyaçlarım cidden çoktur, şiddetlidir" dedi Ben de onu salıverdim Sabah olunca Hz Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm):

-Ey Ebu Hüreyre! Dün akşamki esirini ne yaptın? diye sordu Ben:

-Ey Allah'ın Resûlü: Bana şiddetli ihtiyacından ve çoluk-çocuktan dert yandı Bunun üzerine ona acıyarak salıverdim, dedim Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm):

-Ama o sana muhakkak yalan söyledi Haberin olsun, o tekrar gelecek! buyurdu Bu sözünden anladım ki, herif tekrar gelecek Binâenaleyh onu beklemeye başladım Derken yine geldi ve zahireden avuçlamaya başladı Ben de derhal yakaladım ve: "Seni mutlaka Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a çıkaracağım" dedim Yine yalvararak: "Beni bırak, gerçekten çok muhtacım, üzerimde çoluk-çocuk var, bir daha yapmam" dedi Ben yine acıdım ve salıverdim

Ertesi gün Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm):

-Ey Ebu Hüreyre, dün geceki esirini ne yaptın? diye sordu Ben:

-Ey Allah'ın Resûlü, bana ihtiyacından çoluk-çocuğundan dert yandı Ben de acıdım ve salıverdim, dedim "Ama" dedi, Resûlullah: "O yalan söyledi fakat yine gelecek"

Üçüncü sefer yine gözetledim Yine geldi ve zahireden avuç avuç almaya başladı Onu yine yakalayıp:

-Seni mutlaka Hz Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'e götüreceğim Bu üçüncü gelişin, üstelik sıkılmadan başka gelmeyeceğim deyip yine de geliyorsun, dedim Yine bana rica ederek şöyle söyledi: "Bırak beni, sana birkaç kelime öğreteyim de Allah onlarla sana fayda ulaştırsın" Ben:

-Nedir bu kelimeler söyle! dedim Bana dedi ki:

-Yatağa girdin mi Ayetü'l-Kürsî'yi sonuna kadar oku Bunu yaparsan Allah senin üzerine muhafız bir melek diker, sabah oluncaya kadar sana şeytan yaklaşamaz dedi Ben yine acıdım ve serbest bıraktım

Sabah oldu, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Dün akşamki esirini ne yaptın?" diye sordu Ben:

-Ey Allah'ın Resûlü, bana birkaç kelime öğreteceğini, bunlarla Allah'ın bana faide ihsan buyuracağını söyledi, ben de kendisini yine serbest bıraktım, dedim Resul-i Ekrem (aleyhissalâtu vesselâm):

-Neymiş onlar? dedi Ben:

-Efendim, döşeğine uzandığın vakit Ayetü'l-Kürsî'yi başından sonuna kadar oku (Bunu okursan) Allah'ın koyacağı bir muhafız üzerinden eksik olmaz ve ta sabaha kadar şeytan sana yaklaşmaz! dedi, cevabını verdim

Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bunun üzerine: "(Bak hele!) o koyu bir yalancı olduğu halde, bu sefer doğru söylemiş Ey Ebu Hüreyre! Üç gecedir kiminle konuştuğunu biliyor musun?" dedi Ben:

-Hayır! cevabını verdim

-O bir şeytandı buyurdular

Buhârî, Vekâle 10

Alıntı Yaparak Cevapla

Kütüb-İ Sitte Hadisler - Bakara Sûresi

Eski 07-12-2012   #7
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kütüb-İ Sitte Hadisler - Bakara Sûresi



501 - Ebu Eyyûb (radıyallahu anh) anlatmıştır ki: "Kendisinin bir hücresi vardı ve içinde hurma bulunuyordu Buraya bir gulyabani (cin) dadanmış gelip hurmadan alıyordu Bu durumu Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a açtı Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) kendisine "Git, tekrar görecek olursan "Allah'ın adıyla, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a icabet et" dersin" buyurdu

Ebu Eyyub der ki: (Bekledim, tekrar gelince) yakaladım Ancak, bir daha gelmeyeceğine dair yemin etti, ben de salıverdim Sonra Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'la karşılaştığımda Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Esirin ne oldu?" diye sordu Ben: "Bir daha gelmeyeceğine dair yemin etti (ben de bıraktım)" dedim Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm): "O yalan söylemiş, o yalana alışkındır" buyurdu

Ebu Eyyûb, bir başka sefer yine geldiğini, yakalayınca gelmeyeceğine dair yine yemin ettiğini, yemini üzerine salıverdiğini anlatır Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) tekrar: "Esirin ne oldu?" diye sorar "Gelmeyeceğine dair yemin edince bıraktım" der Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Yalan söylemiş, o zaten yalana alışkındır" buyurur

Ebu eyyub (radıyallahu anh) üçüncü sefer yine yakalar ve: "Bu sefer seni bırakmayacağım, mutlaka Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a kadar götüreceğim" der Bunun üzerine cin: "(Dinle beni) sana mühim bir şey hatırlatacağım: Ayet'ü'l-Kürsî varya onu evinde oku O takdirde sana hiç ne şeytan ne başkası yaklaşamaz" der (Ebu Eyyub yine salar) ve Hz Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'e gelir Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Esirin ne oldu?" diye sorar Olup biteni haber verince: "(Hayret), yalancı olduğu halde bu sefer doğruyu söylemiş" buyurur"

Tirmizi, Sevabu'l-Kur'ân 3, (2883)

502 - İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Dinde zorlama yoktur" (Bakara 256) ayeti Ensar hakkında inmiştir Şöyle ki: Medine'de çocuğu yaşamayıp ölen kadınlar, "çocuğum yaşarsa Yahudi dini üzerine yetiştireceğim" diye adakta bulunurdu Benu Nadîr Yahudileri Medine'den sürüldükleri vakit, bunlar arasında Yahudileştirilmiş çok sayıda Ensâr çocuğu vardı Ensarîler: "Çocuklarımızı onlara terketmeyiz" dediler Bunun üzerine Cenab-ı Hakk: "Dinde zorlama yoktur, artık iman ile küfür apaçık meydana çıkmıştır" (Bakara) ayetini inzal buyurdu"

Ebu Davud, Cihâd 126, (2682)

503 - Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Hz İbrahim (aleyhisselâm)'in şu sözleriyle ifade ettiği şüpheyi yaşamaya biz ondan daha lâyıkız: "Ey Rabbim ölüleri nasıl dirilteceğini bana göster" demiş, (Allah: "Buna) inanmadın mı yoksa" demiş, o da: "İnandım, fakat kalbimin, (gözümle görerek) yatışması için (istedim, diye) söylemişti" (Bakara, 260)

Allah, Lût (aleyhisselam)'a rahmetini bol kılsın, aslında o çok muhkem bir kaleye sığınmıştı

Eğer, Hz Yusuf (aleyhisselam)'un kaldığı müddetçe hapiste ben kalsaydım, dâvete icâbet ederdim"

Buhârî, Enbiyâ 11, 15, 19, Tefsir, Yusuf 5, Ta'bir 9; Müslim, İman 238, (151), Fedâil 152, (151); Tirmizî, Tefsir, Yusuf 12, (3115)

504 - Tirmizi'nin bir rivayetinde Hz Yusuf'la ilgili olarak Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) şöyle buyurmuştur: "Kerim oğlu Kerim oğlu Kerim oğlu Kerim; İbrahimoğlu İshâkoğlu Yakuboğlu Yusuf'tur

Ve ilave etti:

"Şayet, hapiste onun yerine ben yatmış olsaydım da, sonunda bana elçi gelseydi, çıkma hususunda hemen cevap verirdim" Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) arkadan şu ayeti okudu: "Kendisine elçi gelince, "Efendine dön de ellerini kesen o kadınların zoru neydi kendisine sor" dedi

Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) devamla şunu söyledi: "Allah Teâla'nın rahmeti Lût'a olsun, o aslında çok sağlam bir kaleye sığınmıştı Allah ondan sonra, her peygamberi kavminden kalabalık bir ceaat içinde gönderdi"

Tirmizi, Tefsir, Yusuf, (3115)

505 - Ubeyd İbnu Umayr anlatıyor: "Ömer İbnu'l-Hattab (radıyallahu anh) Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın ashabına sordu "Şu âyet kimin hakkında nazil olmuştur?

"Sizden herhangi biri arzu edermi ki, hurmalardan, üzümlerden kendisinin bir bahçesi olsun, altından ırmaklar aksın, orada kendisinin her çeşit meyveleri bulunsun Fakat ona ihtiyarlık çöksün, aciz ve küçük çocukları da olsun, derken o bahçeye içinde bir ateş bulunan bir bora isabet etsin de o, yanıversin? (Bakara, 266)

Cemaat: "Allah ve Resûlü daha iyi bilir" cevabını verdi Hz Ömer (radıyallahu anh) bu cevaba kızdı ve: "Biliyoruz veya bilmiyoruz" deyin dedi

Bunun üzerine İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ): "Bu hususta içimden bir şeyler geçiyor ey müminlerin emiri" dedi Hz Ömer (radıyallahu anh) ona: "Ey kardeşimin oğlu söyle onu, kendini küçük görme" dedi İbnu Abbas: "Bu, bir iş için misal olarak verilmiştir" deyince Hz Ömer: "Hangi iş için?" diye tekrar etti İbnu Abbas da: "Zengin bir kimsenin işi için, öyle ki bu zengin Allah'a kulluk ve itaatini yerine getiriyordu Sonra Allah ona şeytanı gönderdi (Zengin onun iğvasına kapılarak günahlar eşledi ve sonunda bütün (salih) amellerini batırdı"

Buhârî, Tefsir, Bakara 47

506 - Berâ (radıyallahu anh): "İğrenmeden alamayacağınız pis şeyleri vermeye kalkmayın" (Bakara, 267) meâlindeki ayet biz ensarlar hakkında indi" dedi ve anlattı: "Biz hurma yetiştiren kimselerdik Herkes, hurmasından az veya çok oluşuna göre tasadduk ederdi Bu cümleden olarak, kişi bir iki hurma salkımı getirir onu mescide asardı Mescidde kalan Ehl-i Suffa'nın yiyeceği yoktu Bunlardan biri acıktığı zaman, salkıma gelir, sopasıyla vurur, ondan bir miktar hurma düşürür ve yerdi Hayrı düşünmeyenlerden bazıları, içerisinde kalitesiz hurmaların çokça bulunduğu salkımlardan, bazıları kırık adi salkımlardan getirip asıyordu Bunun üzerine Cenâb-ı Hakk şu âyeti indirdi: "Ey iman edenler: Kazandıklarınızın temizlerinden ve size yerden çıkardıklarımızdan sarfedin; iğrenmeden alamıyacağınız pis şeyleri vermeye kalkmayın Allah'ın müstağni ve övülmeye layık olduğunu bilin" Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ayeti şöyle açıklar: "Sizden biri, sadaka olarak verdiği şeyin benzeri, kendisine verildiği takdirde onu istemeye istemeye, utanarak alacağı şeyden almamasına dikkat etsin" İbnu Abbas der ki: "Bundan sonra hepimiz, sahib olduğumuz şeylerin iyilerinden verir olduk"

Hadisi, Tirmizi rivayet eder ve sahih olduğunu belirtir (Tefsir, (2990) Hadisi İbnu Mâce, Zekat'ın 19, (1822) babında kaydeder

507 - İbnu Mes'ud (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Şeytan da, melek de insanoğluna sokularak onun kalbine birtakım şeyler atarlar Şeytanın işi kötülüğe çağırmak, sonu fena ve zararlı olan şeylere teşvik etmek ve hakkı yalanlamak, haktan uzaklaştırmaktır Meleğin işi hak ve hayra, iyiliğe çağırmak ve kötülükten uzaklaştırmaktır Kim içinde hakka, hayıra, iyiliğe çağıran bir ses duyarsa bilsin ki bu Allah'tandır ve hemen Allahu Teala'ya hamdetsin Kim de içinde şerr ve inkâra çağıran bir fısıltı duyarsa ondan uzaklaşsın ve hemen şeytandan Allah'a sığınsın" Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bu sözlerine şu meâldeki âyeti ekledi: "Şeytan sizi fakir olacaksınız diye korkutur, size cimriliği emreder" (Bakara 268)

Tirmizî, Tefsir, (2991)

508 - Mervân el-Esfar'ın anlattığına göre, Abdullah İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ): "İçinizdekini açıklasanız da gizleseniz de Allah sizi onunla hesaba çeker ve dilediğini bağışlar, dilediğine azâb eder, Allah her şeye kâdirdir" (Bakara 284) ayetinin müteakip ayet tarafından neshedildiğini söylemiştir"

Buhârî, Tefsir, Bakara 54, 55

509 - Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Cenab-ı Hakk'ın şu mealdeki sözü nazil olunca: "İçinizdekini açıklasanız da gizleseniz de Allah sizi onunla hesâba çeker ve dilediğini bağışlar, dilediğine azab eder" (Bakar, 284) bu ihbar Sahabe (radıyallahu anhümâ)'ye çok ağır geldi Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a geldiler, diz çöküp oturdular ve dediler ki: "Ey Allah'ın elçisi, bize yapabileceğimiz işler emredildi: Namaz, oruç, cihâd ve sadaka, bunları yapıyoruz Ama Cenâb-ı Hakk sana şu âyeti inzal buyurdu Onu yerine getirmemiz mümkün değil" Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) onlara: "Yani sizler de sizden önceki Yahudi ve Hıristiyanlar gibi "dinledik ama itaat etmiyoruz" mu demek istiyorsunuz? Hayır öyle değil şöyle deyin: "İşittik itaat ettik Ey Rabbimiz affını dileriz, dönüş Sana'dır" Cemaat bunu okuyup, dilleri ona alışınca, bir müddet sonra Cenâb-ı Hakk şu vahyi inzal buyurdu: "Peygamber ve inananlar O'na Rabbi'nden indirilene inandı Hepsi Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine inandı "Peygamberleri arasında hiçbirini ayırdetmeyiz, işittik, itaat ettik, Rabbimiz! Affını dileriz, dönüş sanadır" dediler" (Bakara 285)

Ashab bunu yapınca Allah, önceki âyeti neshetti ve şu âyeti inzal buyurdu: "Allah kişiye ancak gücünün yeteceği kadar yükler; kazandığı iyilik lehine, ettiği kötülük de aleyhinedir Rabbimiz! Eğer unutacak veya yanılacak olursak bizi sorumlu tutma (Resûlullah bu duayı yapınca Allah Teâla hazretleri: Pekala, yaptım buyurmuştur) Rabbimiz bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır yük yükleme! (Allah Teâla hazretleri: Pekiyi buyurmuştur) Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmiyeceği şeyi taşıtma (Rabb Teâla hazretleri: Pekiyi dedi) Bizi affet, bizi bağışla, bize acı Sen Mevlâmızsın, kâfirlere karşı bize yardım et (Rabb Teâla buna da Pekiyi demiştir)

Müslim, İman 199, (125)

510 - Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: Hz Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Allah Teâla, ümmetim, içinden geçen fena şeylerle amel etmedikçe veya onu konuşmadıkça o şey yüzünden ümmetimi hesâba çekmeyecektir"

Buhâri, Eyman Ve'n-Nüzûr 15, Itk 6, Talak 11; Müslim, İman 201, (127); Ebu Davud, Talak 15, (2209); Nesâî, Talak 22 (6, 156); Tirmizî, Talak 8, (1183); İbnu Mâce, Talak 14, (2540)

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.