07-10-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Gökyüzlü Kız Ve Yirmi Beş Kuruş
Gökyüzlü Kız Ve Yirmi Beş Kuruş - Ahmet Kastancı yazıları
Aşka karşı çok çocuk, toydum o zamanlar Hayallere dalmıştım imkânsızlığını düşünmeden, hiç hesap etmeden
Çocuktum işte, varsam masumluğumla, saflığımla vardım
"Benim olsa dünyaları alırım ona" dediğimde cebimde sadece 25 kuruş vardı O zamanlar çok paraydı, en azından ben öyle sanıyordum
Annem her seferinde unuturdu, işi olurdu ya da Uzun bir süre dikilmeyi bekleyen yırtık bir ceple yürüdüm bu yüzden okulla ev arası o uzun yolu Yırtık ayakkabılarımın ayağımı terk etmesi gibi korkular taşıdım hep, az da olsa para paraydı, değerli diyordu insanlar bu kâğıt, demir parçalarına Ellerimi ceplerime gizlediğim zamanlar o 25 kuruşla oyalanır, oynardım da sürekli Üşüdüğümde bile yalnız o ısıtırdı beni  
Ve bir kızı sevdim  
Gözleri masmavi ve bembeyaz tenli, gökyüzü derdim yüzüne, mavi ve beyaz ancak göklere yakışabilir sanıyordum çünkü bu kadar
Hep hayranlıkla izledim onu, uzaktan uzağa, gizli gizli Bir türlü cesaret edemedim ama söylemeye, susmayı öğrendim sonra, sustuklarımı yazmayı
Bir gün, bütün cesaretimi toplamış, onunla konuşmaya karar vermiştim Karşısına geçtiğimde ellerim fazlalık gibi geldi, nereye koyacağımı bilemedim Heyecanlandım Kalp atışlarım hızlandı, nefes alamıyor gibiydim Oksijen denilen şey onun yanında daha fazla olduğu halde neden nefessiz kalır ki insan?
O an ceplerim ve içinde saklanan 25 kuruş'um geldi aklıma Ellerimi saklamak için en ideal yerdi orası, terleyen avuç içlerimi gizlemek için de öyle
Merak dolu gözlerle yüzüme bakıyordu, konuşmamı bekler gibiydi Heyecanı bastırmak, dilimden dökmek için içimi; gözlerimi ayakkabılarıma, elimi de cebime attım Atar atmaz sonsuz bir boşluğa düştüm sanki 25 kuruşumu düşürdüğümü fark ettim Yoktu Oysa cesaret aldığım, sevmekten korkmadığım tek şey oydu Güvendiğim tek varlığı, yol boyu bana eşlik eden tek arkadaşı, tek oyuncağımı düşürmüştüm işte, farkında bile olmadan
Gökyüzlü kız, çantasından çıkardığı çikolatasını yerken, tatlı bir tebessümle ve bu tebessüme rengini veren kahverengi dudaklarıyla gözlerimin içine bakarak sordu "Bir şey mi söyleyeceksin bana?" Bu arada çikolatanın kabuğunu düşürmüştü yere, ister istemez markasını okudum Yutkundum Sonra yüzüme fakir bir tebessüm giyindim ve "hiç" dedim "hiç bir şey söylemeyeceğim " Arkamı dönüp, gözyaşlarımı da saklayıp uzaklaştım yanından  
O zamanlar onun yediği çikolatayı bile hiç yiyememiştim ben, onu sevmeyi bırak çikolatasını sevmeye bile hakkım yok diye düşündüm Eğer o gün cebimde 25 kuruş olsaydı belki söyleyebilirdim Ama yoktu, söyleyemedim  
Ağlayarak eve gittim sonra, yol boyunca kaldırımları ıslattım (Yağmur bile hiç bu kadar içten ıslatamamıştır kaldırımları, eminim ) Kimse aldırmadı ama küçük bir çocuğun gözyaşlarına, acımadı da asla Yalnızca eve vardığım zaman annem "Neyin var oğlum?" dedi "Düştüm, canım çok acıyor anne" dedim Evet, canım çok acıyordu ve düşmüştüm de, düşlerimden  
Ahmet Kastancı
|
|
|