Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Genel Kültür & Serbest Forum > Serbest Forum

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
açıklıyor, ahmed, büyücülük, cincilik, dikkat, hulusi

Dikkat! Cincilik, Büyücülük (Ahmed Hulusi) Açıklıyor..

Eski 06-27-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Dikkat! Cincilik, Büyücülük (Ahmed Hulusi) Açıklıyor..



Bütün bu ruh çağırma (!) dalaverelerinin kökünde eskilerin "Hüddam ilmi", halkın da "CİN`cilik" dediği mesele yatmaktadır
Bilhassa eskilerin ve Anadolu halkının yakından bildiği bu konu şöyledir:
Bazı tesbih veya duaların birer "HADİMİ" yani "hizmetlisi - görevlisi" vardır
Eğer bir kişi oturup, o kelimeyi veya duayı adedince okur, sonra da karşısına dikilen CİNden, o an için korkmadan bir şey isteyebilirse, o şey derhal olur!
Veya o CİNin kendi emrine girmesini isterse, o CİN artık onun hizmetkarı durumuna girer! Bunun için de bir çok formül vardır!
Bu formülleri bünyesinde toplayan bir çok kitaplar yazılmıştır eskiden ki, bunların içinde en meşhuru; "KENZÜL HAVAS" ismiyle bilinenidir
Bu kitabın içinde bir çok formüller vardır
Ancak burada şunu da hatırlatalım ki, "HÜDDAM"cılık ile "RUH ÇAĞIRMA (!) - SPİRİTUALİZM" arasında çok büyük bir fark vardır
İşte o fark da şudur:
Ruh çağırma(!) veya spiritualizm denen oyunda CİNlerle temasa geçen kimseler, daima CİNLERİN elinde oyuncak olurlar
Aynen aslan eline düşmüş tavşan gibi; CİN de onları istediği gibi elinde oynatır Ve onlar bu durumu asla farkedemezler
"Hüddam" ilminde ise, formül, diğer yan şartlarıyla birlikte tam olarak uygulanabildiği zaman, insan CİNni tam anlamıyla pençeleri altına alır; ve ona bütün istediklerini yaptırabilir Hattâ, bir insanı bile, bu yolla o CİNine öldürtebilir Aksi halde, yani emre uymadığı zaman o CİN perişan olur
Bu sebeple, bu ilmin kullanılmasında, insan için öteki sisteme göre mutlak bir avantaj vardır
İşte aradaki bu fark sebebiyle, eskilerin ve günümüzde de sadece birkaç kişinin bildiği "Hüddam ilmi", spiritualizmden kat be kat üstün durumdadır Çünkü, anlattığımız üzere, bu ilimde insan için CİNni emri altına almak söz konusudur "Spiritualizm" diye veya "Ruh çağırma(!)" diye bilinen CİNlerle bağlantı hâlinde ise, CİNni hiç bir şekilde, bir bilgiyi vermek veya bir işi yaptırtmak için zorlamak söz konusu değildir
Ancak burada şu hususu da çok iyi bir şekilde anlatmak gerekir Eğer bir kişi "Hüddam ilminin" gereği olan formüllerden birini yapmaya kalkar da; sonra başlamışken, şu veya bu sebeple; meselâ formülü uygularken yarıdan itibaren duyacağı seslerden veya o sıradagözüne görünen acaip şekillerden korkarak yarıda bırakırsa, işte o anda onun için felaket başlar
Onun, etkisi altına almaya çalıştığı CİN, o anda onu rahatlıkla avlar ve bu kişi CİNi emrine almaya çalışırken, CİN onu ele geçirmiş olur Ki bundan sonra, o kişi artık CİNnin emrine bağlıdır Böylece, Dimyat’a pirince gidilirken evdeki bulgurdan da olunur
Bu sebepledir ki, "Hüddam ilmi"ne dayanan bir formülü, ya hiç yapmamalı, ya da başlanıldığı zaman, ne pahasına olursa olsun sonuna kadar yapmalıdır
Nitekim bu formülün tam olarak yapılmaması için o CİN, bir takım gürültüler oluşturur veya sesler çıkartır, âdeta içinde bulunulan evi veya katı yıklıyormuşçasına gürültülerle sarsabilir; akla hayale gelmeyecek korkunç şekillerde göze görünebilir! İşte bütün bunlar olmasına rağmen, kişinin bütün soğukkanlılığıyla elindeki formulü bitirmeye çalışması îcâbeder
Nitekim, "fazla tesbih çekmekten deli oldu", diye halk arasında anılan hâl de bu esasa dayanır
Bir kişinin yönlendiricisi olmaksızın ve formülü bilmeden rastgele tesbih çekmesi, ister istemez bir şifreyi meydana getirir ki, bu durumda, o anda şifreyle bağlantılı olan CİN otomatik olarak harekete geçip, o kişiyi hükmü altına alır Ve o kimsenin bu durumdan haberi yoktur! Ve o CİNi kontrol altına albilecek güce de sahip değildir Artık ister istemez o CİNle iletişimleri başlamış olur
Bu ilişknin başlaması da bazan kulağına, bazan da içine gelen seslerle olur Keza bundan önce de burun yoluyla kokular tesbit eder bazan! Ve sonunda CİNleri çeşitli şekil ve kıyafetlerde görmeye başlar bu yolunda devam ederse
Bu gibi kişler, duydukları sesleri veya aldıkları kokuları ya da gördükleri şeyleri bu konuyu bilmeyen kişler içinde açarlarsa, derhal "aklını kaçırdı", "oynattı" diye nitelendirirler ve hastaneye kaldırılırlar Oysa tıp henüz bu konuda acizdir
Elektro-şokla tedavi etmek ister fakat bunu da başaramaz!
Bu gibi kişiler, artık halk arasında "meczup" "zararsız deli" tâbirlerine muhatap olarak hayatlarına devam ederler
Bu gibi kişiler eğer içine düştükleri duruma rağmen, bu sahada yetkili bir şahsın eline geçerlerse, o halden kurtulmaları yollarının düzeltilmesi ve o yolda ilerlemeleri mümkündür
Aksi halde ömür boyu bu durumdan kurtulamazlar Artık onlar "deli" olmuşlardır
İlk yüzyıllardan beri, en ilkel topluluklardan itibaren yeryüzünde görülen bir meslek ve iş vardır
Bu mesleğe "BÜYÜCÜLÜK" yapılan işe de "BÜYÜ" denir
Bu işten gaye, bir insanı etki altına alıp, ona istemediği bir şeyi zorla yaptırmak ve bazan da hastaların iyi olmasını temine çalışmaktır
Büyü, özü "ALLAH"`a dayanan bütün dinleri tebliğ eden Nebi ve Rasûllerce yasaklanmıştır
Bütün dinler büyüyü insana "Haram" kılmışlardır
Keza İslâm Dini de büyüyü "haram" kılmış ve büyü yapan ve yaptıranların İslam dininden çıkmış olacaklarını açıklamıştır
Büyünün yasaklanmasındaki özellik, insanların iradelerinin başkası tarafından zoraki bir şekilde kaldırılması veya kısıtlanmasının önüne geçmek; onlara serbestçe hareket, seçme hakkı tanımaktır Tâ ki böylelikle insan yaptığından sorumlu tutulabilsin
Büyü ve sihrin yeryüzünde en yaygın olduğu devir, Musa (Âleyhi’s-Selâm) Nebî devridir Nitekim o devrin geçer akçesi de "Büyü ve sihir" olması sebebiyle Musa Nebî bu sahadaki mucizelerle yeryüzünde vazife yapmıştır
Büyü’nün özü, kökü, CİN’lere dayanmaktadır
Bütün mukaddes kitapların, önceki "sahife"ler de dahil olmak üzere Tevrat, Zebur, İncil ve Kur`ân her bir âyetinin, her bir kelimesinin 8 hizmetlisi yani "hadimi" vardır
Yani, her devirde nazil olmuş bulunan mukaddes kitabların orijinalini meydana getiren kelimelerin her birine 8 hadim -hizmetli- vazifeli kılınmıştır Bunların 4`ü ulvi yani "melek" cinsinden; 4’ü de suflî yâni "CİN" cinsindendir
Bu kelimelerin "ebced ilmi" denilen bir ilmin verdiği hesaplara göre çeşitli rakamlarla tekrarlanışı; ya da o âyetlerin tersinden okunuşu, o kelimelerin vazifeli CİNini harekete geçirerek, sevkedildiği kişiler üzerinde tesirlerini icra ederler
İşte, "BÜYÜ" denilen olay, bir kelime veya cümlenin belirli sayıda ve bazı yan çalışmalarla da desteklenerek okunmasıyla meydana gelen tesirlerdir
"BÜYÜ"nün bozulması için de önereceğimiz en güçlü karşı tesir daha önceki sayfalarda vermiş olduğumuz "CİN korunma duası"dır
Bu duayı üç-beş veya daha fazla kişi büyü yapılmış kişinin evinde bir araya gelerek 300 veya 500’er kere okuyabilirler
Bunu üç gün arka arkaya yaparlarsa daha da tesirli olur Bu dua sırasında büyü yapılmış kişinin de bu duayı okuması gereklidir
Ayrıca bir kişinin sağ elini o büyü yapılmış kişinin başına koyarak okumasında çok fayda olur
Bu arada ortaya bir kab içinde su konur ve okunan dualar bu suya üflenerek daha sonra bu kişiye peyderpey içirilirse daha da tesirli olur
Büyü yapılmış kişide ya da evinde muska bulunursa, bunu aside veya limon suyuna, veya sirkeye atarak eritmek en geçerli yoldur
Büyünün tesirli olması için büyücüler günün o saatinin ne saati olduğuna da bakarlar Meselâ "venüs saati" veya "mars saati" gibiSaatler konusunda geniş bilgi "İNSAN ve SIRLARI" kitabında mevcuttur
Bizim konumuza, yan konu olması sebebiyle "BÜYÜ" üzerinde daha fazla durmayıp, sadece bunun ne şekilde meydana geldiğini açıklamaya çalışacağız
Bugün objektif ilmin de tesbit ettiği gibi insan beyni, her an birtakım dalgalar yayınlamaktadır
Nitekim bu sözümüzü açıklayan bir son haberi burada sizlere nakledelim:
Hürriyet gazetesinden naklen veriyoruz:
"ANTEN VAZİFESİ GÖREN iNSAN VÜCUDU DÜŞÜNCELERİ BİNLERCE KİLOMETRE UZAĞA iLETEN AKIM YAYIYORMUŞ
Los Anngles, (Kalifornia) AP
İnsan vücudunun anten vazifesi görebileceğini ve vücudun düşüncelerini bir antenle binlerce kilometre uzaklara kadar gönderebilecek derecede kuvvetli elektrik akımları yaydığı, dün, Rus ve Amerikan bilginleri tarafından açıklanmıştır
Moskova’daki Popov Radyo elektronik ve Muhabere Çalışmaları Enstitüsü bilginlerinden Prof M Kogan 1966-1967 yıllarında yapılan denemelerden çıkartılan sonuçlara göre, zirveleri arasında 25-1000 kilometre arasında mesafe bulunan son derece uzun elektromanyetik dalgaların, insan düşüncelerini çok uzaklara kadar ulaştırabileceğini gösterdiğini söylemiştir
Kogan, Los Angeles’teki Kaliforniya Üniversitesi tarafından tertiplenen "6 his" konusundaki bir simpozyumda okunan raporunda, "elektromanyetik alan vasıtası ile telepatinin çok uzaklara kadar ulaştırılabileceği anlaşılmıştır" demektedir
Öte yandan, Kaliforniya Üniversitesi Tıbbi Psikoloji Profesörü Dr Thelma Moss, simpozyuma hitâben yaptığı konuşmada, Dr Kogan`ınkine çok yakın sonuçlara denemeler sonunda varılmış olduğunu söylemiştir
Kogan’a göre, yapılan tahminler, insan vücudunun, çok uzun mesafeler arasında telepati için gerekli olan elektriğin, 4-5 mislini ürettiğini göstermektedir"
Evet, işte size son bir yılın haberini vererek gösterdiğimiz gibi, bilim dünyası tarafından da kabul edilmiştir ki, insan beyni sürekli olarak elektromanyetik dalgalar üretmektedir
İnsan beyninin ürettiği dalga türleri ile beynin bu yoldaki geniş faaliyetleri hakkında detaylı bilgi "DUA ve ZİKİR" isimli kitabımızda mevcuttur
İşte insan bir kelimeyi ve kelime grubunu devamlı olarak okuduğu zaman, yaydığı bu elektromanyetik dalgalar sanki bir şifre şekline sokmaktadır ki; bununla da o şifre ile en yakın yapıdaki bir CİN ile iletişim kurmuş olmaktadır
İşte bu iletişim neticesinde o şifre durumundaki elektromanyetik dalgalar, kendisine en yakın yapıdaki CİNE etki etmekte ve iyi düzenlenebildiği zaman, onu istenilen şeyi yapmaya zorunlu kılmaktadır
Eskilerin deyimiyle, kişi bu duaya devam eder de, buna rağmen CİN o emri yerine getirmezse, o takdirde CİN yanmaktadır!
Şimdi de bu sözün mânâsını açıklayalım:
Evet insanın özelliği olan bir kelime veya kelime grubuna belirli oranda devam etmesi sonunda, beyin aracılığıyla yaymış olduğu elektromanyetik dalgalar, o dalga boyuna uygun yapıdaki CİNNİ istenilen şeyi yapmaya zorunlu bırakıyor; yapmaması hâlinde ise, o kişinin o duaya veya kelime grubuna devamı halinde yaymış olduğu elektromanyetik güç; yapısı önce de anlattığımız gibi bazı ışınlardan yapılmış olan CİNnin tahribine yani kaba bir tâbirle yanmasına yol açmaktadır
Nasıl ki bir radyo istasyonunun daha kuvvetli yaptığı yayınla bozulmakta, yani kuvvetli istasyonun yaydığı elektromanyetik dalgalar, zayıf tâkatlı istasyonun dalgalarını bozmakta ise; işte aynı şekilde insanın bu çalışmalarla yaptığı elektromanyetik dalgalar da CİNlerin ölümüne yol açmaktadır
Bu sebeple CİNler, belirli bir çalışmaya devam ederek kendisini yakıcı elektromanyetik dalgalar yayabilecek güçteki kimselerin emri altına girmek zorunda kalmakta; ister istemez "BÜYÜ" dediğimiz, onların emirlerini yerine getirme işine tâbi olmaktadırlar!
Bilmem açıklayabiliyor muyuz?


Kaynak: Ahmed Hulisi

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.