Prof. Dr. Sinsi
|
Saraybosna
Avrupa'daki son büyük soykırıma uğrayan Bosna'da cıvıl cıvıl bir ortam var Ancak hemen ardında savaşın silinmeyen hüznü duruyor

Bosna, Bosna  Beş yüz yıllık ortak tarihimize, aramızda yaşayan, dostumuz, yakınımız olan birçok ırkdaşına, mesafe olarak hiç de uzak sayılmamasına rağmen birtürlü gereği gibi yaklaşamadığımız, sorunlarını yeterince benimseyemediğimiz, ilgi ve sevgi çemberimiz içine alamadığmız ülke  Saraybosna ziyaretim sayesinde Bosna'yı gördüm Kentin çevresini de gezdim, Mostar'a da gittim Ve savaşın bitiminden, "Avrupa'daki son büyük soykırım"ın uygar dünyanın müdahalesi ve NATO bombardımanları sayesinde bitmesinden 13 yıl sonra ve de olayların baş sorumlusu Radovan Karaciç'in Lahey divanında "insanlık suçu"yla yargılandığı şu günlerde, olup biteni daha iyi kavradım
400 YILLIK OSMANLI EGEMENLİĞİ
Önce karşılaştığım, alabildiğine yeşil bir çevrenin içine yerleşmiş, cıvıl cıvıl bir gençliğin sokaklarda kaynaştığı neşeli bir kent oldu Ama sonra ardındaki hüznü keşfettim Nasıl olmasın ki, eski Saraybosna'dan çevredeki modern banliyö binalarına hemen tüm yapılar, hâlâ savaş mermileriyle delik-deşikti Savaşta neredeyse tüm bir kuşağın yok olması yüzünden, ortalıkta gözüken erkekler kızlardan azdı Yoksulluk sürüyor, ekonomi canlanamıyor, sokaklarda özellikle kadın dilenciler göze çarpıyordu Bosna ve Hersek Cumhuriyeti artık bağımsızdı, ama sorunlu ve mutsuzdu Osmanlı'nın ilk kez 15 yüzyıl sonlarında ayak bastığı Bosna, 1457'de tümüyle Osmanlı egemenliğine girmiş Saraybosna'yı kateden Milyaçka nehrinin kenarına ayni yıl ilk cami yapılmış: ahşaptan  Kentin kurucusu sayılan İsa İshakoviç Bey, camiyle birlikte hamam, köprü, kervansaray, bugünkü çarşının nüvesini oluşturan bir avuç dükkan ve bir bent inşa ettirmiş Çarşı içinde müze olmuş eski bir bedestende, İsa Bey'in "kuruluş beyannamesi" duruyor
ARTIK BİR AVRUPA KENTİ
1477'de Bosna bir sancak oluyor, Ayas Bey de ilk sancak beyi Sonra bir vilayet  16 yüzyılda ise, bugün hemen hepsi ayakta olan birbirinden güzel Osmanlı mimari örnekleriyle donanıyor Osmanlı'nın gitgide zayıflamasıyla birlikte, zor günler başlıyor Ve imparatorluk, 1878 Berlin Anlaşması'yla, Bosna-Hersek'i Avusturya- Macaristan İmparatorluğu'na devretmek zorunda kalıyor Gerçi buna direniyorlar Ama sonunda Avusturyalılar gelip yerleşiyor ve yeni bir kültür başlıyor Avrupa mimarisinde binalar, katolik ve Anglikan kıliseleri, imar hareketi, ilk faytonlar, aydınlanan sokaklar, vs Saraybosna artık bir Avrupa kentidir ve hep öyle kalacaktır



Sonra, yine kargaşa  Bosnalılar alayla "bizim üç unutulmaz olayımız var" diyorlar İlki, 28 Haziran 1914'de Avusturya-Macaristan imparatorluğu veliahti Arşidük Ferdinand ve eşi Sofia'nın, gizli Sırp terör örgütü Bosna Gençliği'nin bir suikastçisi tarafından öldürülmesi Kentin göbeğindeki bir köprü üzerinde meydana gelen bu "meşum olay", gergin Balkanlar'da bomba gibi patlıyor ve İlk Dünya Savaşı çıkıyor İkinci olay, nasılsa mutlu: Saraybosna'da 1984'te yapılan Kış Olimpiyatları  Kentin onca talihsiz olaydan sonra ilk kez dünyanın gündemine olumlu bir şeyle geldiği ve çok iyi başarılan bir büyük spor etkinliği  Bosnalılar bu tarihi ve bu spor olayını hala gururla anıyor, o günlerden kalan spor tesislerini gösteriyorlar
O KORKUNÇ GÜNLER
Ve sonra üçüncü olay, o korkunç 1992 yılı Yani, Sırpların, bir ölçüde Hırvatların da desteğini alarak, Bosnalı Müslümanları varlıkları ve giderek canlarıyla birlikte yok etme girişimi Aslında, daha ilk savaştan sonra kurulan Yugoslavya Kırallığı da Bosnalılara karşı tam bir zulüm siyaseti uygulamış Bu olay, ancak İkinci Dünya savaşı sonrası Tito komünizminin birleştirici çimentosuyla durmuş Ama o rejim çökünce, eski hesaplar yine ortaya çıkmış
1992'de bağımsızlığı uluslararası olarak tanınan Bosna-Hersek cumhuriyetinin başkenti Saraybosna, hemen ardından Ortaçağ kuşatmaları gibi yıllar süren biçimde kuşatılmış: tam 1322 gün (yani üç buçuk yıl kadar) Modern dünyanın olup biteni anlaması ve müdahele etmesi zaman almış Bu arada, Bosnalılar 16 000 şehit vermiş: onda biri çocuklar olmak üzere  Savaşın tüm Bosna-Hersek'e maliyeti ise 200 bin can! Kent, BM kontrolünde olan havaalanından itibaren binbir zorlukla kazılmış 800 metrelik bir tünel sayesinde ayakta kalabilmiş  Dış dünyayla teması, ilaç, hammadde ve asgari yiyecek gelmesini sağlayan bu "tünel", bugün iftihar ve de acıyla karışık olarak gezdiriliyor Ve sonu malum  Her diktatörlüğün, haksız savaşın ve gerçek soykırımın acıklı sonu 

Miljacka Nehri; Bosna-Hersek sınırları içinde bir nehirdir Saraybosna Irmağı olarak da adlandırılmaktadır
|