06-24-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Ulubat

İdari olarak Bursa ilinin Karacabey ve Mustafa Kemalpasa ilçeleri içersinde yer almaktadır Bursa kent merkezine 34 km, Balıkesir iline ise 90 km mesafede olan göl, Bursa Karacabey karayolunun hemen güneyindedir Uluabat Gölü, Marmara Denizi’nin güneyinde, dogu-batı dogrultusunda uzanan tektonik kökenli Yenisehir-Bursa-Gönen çöküntü alanında olusmustur Aynıçöküntü alanındaki Kus Gölü’nden alçak bir esikle ayrılmaktadır Gölün olusumu hakkında degisik yorumlar yapılmıstır A PHILIPPSON ve E LAHN Neojende Bursa-Gönen depresyonu çöküntü alanında büyük bir tatlısu gölünün olustugunu; Neojen sonu veya Kuvaternerde meydana gelen hareketler sonucu, bu göl alanında 4 adet küçük küvetin olustugunu diger iki küvetin (Bursa ve Gönen) alüvyonlarla doldugunu ve geriye Uluabat ve Kus Göllerinin kaldıgını bildirmektedirler Emre ve Kazanı ile arkadasları ise (1997) Pliyosende tektonizmaya baglı olarak meydana gelen Bursa-Gönen çöküntü alanının baslangıçtan Kuvaternerin sonlarına kadar karasal halde iken, daha sonra yöredeki menderesli akarsuların tasıdıkları alüvyonlarla yataklarını tıkamaları sonucunda Uluabat ve Kus Göllerinin olustugunu; her iki gölün de tipik birer alüvyon-set gölü olduklarını kabul etmislerdir

Her iki görüs de degerlendirildiginde göllerin tektonik çöküntü alanında olustugu ve biçimlenmelerinde yöredeki akarsuların etkisinin büyük oldugu görülmektedir
Deniz seviyesinden 8-9 m Yükseklikte bulunan gölün, kuzeyinde fazla yüksek olmayan ve yumusak bir eğimle alçalan Neojende olusmus tepeler, güneyinde ise Paleozolojik zamana ait dik yamaçlı daglık alanlar bulunmaktadır

Kabaca üçgen biçimli olan gölün dogu-batı yönünde uzunlugu 23-24 km , genisligi ise 12 km kadardır Göl alani yıllara ve mevsimlere göre degisiklik göstermektedir Göl alanı için bugüne kadar verilmis en yüksek deger 24 000 hektar, en düsük deger 13 500 hektardır Gölün güney-batı kıyıları 1993 yılında yapılan seddelerle çevrilmis ve gölün bu kesimi tarıma açılarak geçmişte oldugu gibi genis alanlara yayılması engellenmistir
Gölün ortalama derinligi 2 5 metredir Büyük bir bölümü oldukça sığ olup, bu kesimlerdeki derinlik 1-2 metre arasında degismektedir En derin yeri Halilbey Adasındaki 10 metreyi bulan çukurluktur

Gölün kuzey kıyıları diger kesimlere göre nispeten giritili çıkıntılıdır Kuzeyde kalker yapılı iki yarımada (Eskikaraagaç ve Gölyazı) bulunmaktadır Yine göl içerisinde yapılarında kalkerlerin egemen oldugu 7 adet ada bulunmaktadır Bu adaların en büyügü Halilbey adasıdır
Göl suyu kolloidal kil ihtiva ettigi için devamlı bulanıktır Göldeki fitoplanktonların baskın durumuna göre göl suyuna bazen yesilimsi-sarı, bazen de grimsi-sarı renkler hakim olmaktadır Göl suyunun bulanık olmasından dolayı ısık geçirgenligi çok azdır Ilkbaharda göle giren süspanse maddelerin artısına baglı olarak ısık geçirgenligi 22 cm’ye kadar düsebilmektedir Gölü besleyen en önemli su kaynagı Mustafa Kemalpasa Çayı'dır Göl dibindeki ve çevresindeki karst kaynakları ile yagıslı dönemlerde göle ulasan küçük dereler gölün beslenmesine katkı saglamaktadır Ayrıca, gölün güneybatısındaki tarım alanlarının drenaj suları da göle verilmektedir Göle giren su miktarı mevsimlere ve yıllara göre büyük degisiklik göstermektedir Gölün fazla suları gölün batısındaki Uluabat Deresiyle Susurluk Çayı'na ve bu çay vasıtasıyla da Marmara Denizi'ne bosalmaktadır Ancak, göl su seviyesi Uluabat Deresinin altına düstügünde dere göle dogru akısa geçerek gölü beslemektedir Ayrıca, gölden pompalarla su çekilmekte ve göl çevresindeki 6350 hektar tarım arazisi sulanmaktadır

TARİHİ VE KÜLTÜREL DEGERLER
Yapılan arastırmalar, yörenin I Ö 4000'lerden beri çesitli yerlesimlere sahne oldugunu ortaya çıkarmıstır Ancak ilk kesin bilgiler I Ö 1200'lere aittir Yöredeki en eski yerlesimlerin Miletepolis (Karacabey) ile Uluabat Gölü kıyısındaki Lapadion (Uluabat Köyü) oldugu bilinmektedir I Ö 1200'lerden Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulusuna kadar yörede Bithynia, Lydia, Pers, Roma, Bizans ve Osmanli egemenligi yasanmıstır
Antik Miletepolis kentinde yapılan arastırmalarda Roma dönemine ait çanak ve çömlekler, su küngü kalıntıları ile bir tunç Apollon heykeli bulunmustur Ayrıca aynı döneme ait sikkeler, hamam ve tapınak kalıntılarına rastlanmıstır

SANAYİ
Yöredeki sanayi daha çok tarıma dayalı küçük ölçekli isletmeleri kapamaktadır Bunlar: konserve fabrikalari, deri isletme tesisleri, mandıralar, bitkisel sıvı yag tesisleri ve su ürünleri isletme tesisleridir Bu tesislerin hemen hepsi üretimleri dolayısıyla kirletici vasfi yüksek tesislerdir Pek çoğunda arıtma tesisi bulunmadığı veya yeterli olmadıgı için gölde kirlenmeye neden olmaktadırlar Ayrica, yörede metal esya ve imalat kollarinda österen çok sayida atölye bulunmaktadır
Mustafakemalpasa ilçesinde bulunan Etibanka ait Kestelek Bor Madenleri Isletmeleri Mustafakemalpasa Çayi vasıtasıyla göle atık veren en önemli tesislerden biridir



|
|
|