|  | Atilla Destanı |  | 
|  06-24-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Atilla DestanıAtilla Destanı I  Kimse titretemedi Hunlar kadar Roma’yı  Roma ki, Akdeniz’i bir iç göl yapmış, üç kıtaya hâkim İleri karakolları, Tuna’dan Ren ve Fırat’a Oradan Sahra ve Lut Havzasına ulaşan Bir dünya emperyalı Hiçbir kuvvet korkutamadı Hunlar kadar Roma’yı  Hunlarla ittifakı reddeden Gotlar, Trakya- İtalya’ya; Vizigotlar, Güney Fransa’ya; Vandallar, Kuzeybatı Afrika’ya sürüldü  Zenci köle ticâretini Roma’nın ekonomik öğesi yaparak Roma’ya boyun büktüler  Uranus oğullarını Olympos’a gömmeyi başaran İsa, bu yabanıl kavimleri de kanatlarının altına almayı başaralı 200 yıl olmuştu Pagan Greko-Latin uygarlığı Hıristiyanlaşalı ve İsa asılıp "Konsül Hıristiyanlığı" resmi din ilân edileli beri Roma, İsa’yı asıp sosyal ve kültürel ihtişâmını koruyacağını düşünmüştü  Oysa İsa’nın gölgesiyle acze düşmüştü  Hunlarla Cermenler, aynı amaçla birleşince, Atilla’nın amcası Ruga, Kuzey Avrupa’da bir tehdit odağı olmuştu Başbuğ Ruga, Orta Asya’dan getirdiği töre ve törenlere sâdık kalıp kendi kültüründen geri bir kültüre sahip Cermenleri etkisi altına aldı   Hunların giyim-kuşamları, pusat ve donanımları, at ve araba koşumları, Romalılardan ileri düzeydeydi Örgüt yapıları da öyle  Hunların dinsel inançlarından da etkilenip Şaman tapınma törenleri, yekten Cermen kültürünün temelini oluşturdu  Hunların etkisiyle ilkel Cermen toplulukları Greko- Latinlere kafa tutar hâle geldi  Ruga Hunları ve Cermenleri aynı bayrak altında toplayıp görevi tamamlanınca, göğe uçtu  Atilla’nın eli, amcasının kanına bulaştı   II  Atilla’nın babası Muncuk sağ olmasa da, Cermen anası Yula, abisi Bleda’ya ve Atilla’ya analık görevini yapıp Hun törelerinde iyi bir bahadır olarak yetiştirdi  Bleda, çok genç ve gözü pekti  Batı Roma’ya akınlar düzenledi  Hun ve Cermen silahlı güçlerini yeniledi  Ardından geniş bir coğrafya üzerinde hiçbir muhâlif odak bırakmadı Uyruğundaki halklara dirlik ve düzenlik güvencesi verdi   Hun ve Cermen ittifakı, öç ve yağma üzerine kur(ul)du  Doğu ve Batı Roma, İmparatorluğun alternatifi oldu  Greko-Latin uygarlığı, step uygarlığının atları altında ezildi   Atilla’nın karısı Albız, boş durmadı  Atilla’nın içine şer  tohumları ekildi; “İki kılıç bir kına sığmaz!” diye fısıldadı; Atilla, aldırmadı  “Dünya, iki başbuğa dardır  ” diye mırıldandı; Atilla, umursamadı  “Senin akıbetini  Bleda tayin edecek!” diye bağırdı  “Bleda mı?" Olmazdı, Olamazdı  Niçin olamasındı?  Olur, olurdu elbet   Atilla’nın kardeş sevgisiyle yanan kalbi, birden öfkeyle kabardı, hınçla bilendi  Sağ kolu Arpad’ı yanına çağırdı  Bleda’nın kesilmiş saçı, iki hafta sonra Atilla’nın tolgasına sorguç oldu  Diriyken esirgediği kutluk değeri başının üstünde tuttu  Kendisine kâtil gözüyle bakanlara “Yeter!” diyordu çığlık gibi yırtıcı sesiyle  “Saygısızlık etmeyin Bela da benim öz karındaşım Ağabeyimdi  Alplik nedir, o öğretti bana  Kendisini öldürtmem gerektiğini de  ” Sonra sırtını bir ağaca dayayıp uzak bir sungura bakıyormuşçasına gözlerini kısıp ihânetini ve sebeplerini anlatıyordu ve sonucu şöyle bağlıyordu: “Ağabeyim Bleda’nın mâlum akıbeti, mevcut koşulların ve doğa yasalarının bir gereğiydi  Gerçekte, o ölmedi  Ruhen benim içimde  Gücünü bana bahşetti  Ondan önce saftım, gözüm açıldı  Bleda’nın uçmağa varışından itibâren uslamlama gücüm arttı” III  Tolgasıyla, kılıcıyla; çıkık elmacık kemikleri, sakal bırakmış yüzü, kısa boyuyla bir at çobanına benziyordu  Ne Bayındır Han kadar ihtişâmlı; ne Oğuz Kağan gibi bilge; yarı Cermen yarı Hun, sürekli tetikte, sürekli dikkatli  Bir at çobanı, kısık çekik gözleri bir step ejderi gibi kızıl diliyle tıslayarak gülüyordu: “Ben, Roma İmparatorluğu'nun baş belâsıyım Mağdur ve mazlum halkların öç mızrağı  ” Tepeden tırnağa insanı titreten bir sesi vardı  Burhan-haldun Dağı'nın alnacında ulayarak yedi düvele seyr-ü sefer eden Cengiz Han’dan el aldı  Seyr-ü sefer eyleyip köle ticaretinden büyük gelir sağlayan Burgondları kılıçtan geçirdi  Viking ve Saksonları hükümranlık alanlarından kovdu  Kuzey Avrupa’yı tümden ele geçirdi  Kendini kağan ilan edip Şaman kâhinlerinin elinden taç giydi   Atilla, kağan olur olmaz step törelerini kesintisiz yürürlüğe koydu Uyruğundaki halkların dinler mozaiğine saygılı davrandı Balkanlara Hunlardan önce gelen Hıristiyanlaşan Türk kabilelerine Romalılarla Hunlar arasında ezilmesinler diye özel önlemler aldı  Tebaasındaki karındaşlarına Talan ve yağma ganimetlerini eşit paylaştırdı   Ne var ki kağanlığına bağlı Kâhinler Kurulu, yeterli bilgi ve bilgeliğe sahip değildi  Step törelerinin temelindeki adalet anlayışı, Onlar(ın) elinde dehşet, kan ve gözyaşına döndü  En büyük müttefiki Cermenler; akıl almaz, tüyler ürpertici cezâlar aldı  Tarihe acımasız bir hükümdar olarak geçti  Oysa aşk ve adalet anlayışını bu ilkel insanlara aşıladığını sanıyor, kendi suretine bürünmüş korkunun kol gezdiğini fark etmiyordu   O, büyük ideallerin ve Tanrısal aşkların adamıydı Tek amacı, yeryüzünü bir Hun cenneti yapmaktı Bu kutluk ideali uğruna kelleyi koltuğa almış, Ggrçek bir step bilgesiydi IV  Atilla, bu idealle durmuyor, yeni seyr-ü seferler düzenliyordu  Doğu Romalılar, “Atilla Konstantinopolis’e geliyor!” diye  Trakya Bölgesi'ni olduğu gibi step atlılarına terk ettiler ve Marmara Bölgesi'ne  çekildiler   Atilla, Konstantinopolis’e girmedi  Meriç Havzasında durdu  Marianopolis’le Serdice dâhil, yetmişten fazla kent zapt edildi  "Şimdilik bu, yeter  "  dedi  Zamanın sarkacı gidip gelirken, öç duygusu Doğu Romalıların İmparator naibi Krysaphios’un Atilla’ya kininiyle birleşince; Krysaphios, kağanın başını Onun sağ kolu Edekon’dan istedi O'na bir servet teklif etti  Edekon, Krysaphios’un teklifini kabul etti ve hemen yola koyuldu  Atilla’yı katletmek şöyle dursun, Krysaphios’un girişimini Atilla’ya bizzat kendi anlattı  Atilla, Krysaphios’un başını istedi  Krysaphios, Hunları hiç tanımamasının bedelini canıyla ödedi  Çünkü elçi Edekon’un indinde Atilla, Gök Tanrı’nın bir suretiydi İstese de ona ihânet edemezdi Kaldı ki Atilla’nın erkânı, Atilla’dan daha iyi koşullarda yaşamaktaydı  Atilla, ihtişâmını tab'asından esirgemezdi de  Rahip Jordanes ve tarihçi Priskos, bu tuhaf gerçekliğin tanıklarıydı   Trakya’nın ilhâkından ve suikast olayından sonra, Atilla, kuzeye çekildi  Doğu Roma ile Batı Roma birleşip Atilla’ya saldırdı  Atilla, antlaşmalar yapıp bekle-gör politikası uyguladı Ta ki, Hororian’ın sesi, tâ Tuna kıyılarında yankılanınca kendisine 25 yıl önce gönderilmiş yüzüğe dudak büken Atilla, Hororian’ı kurtarmak için ant içti   İmparator Constantius’un kızı ve vârisi Hororian’u İmparator ölünce İmparatoriçe Plancdia, hapse attırıp oğlu Valentinianus’u imparator yapmıştı  Atilla, Hororian’ın zindana kapatılmaması ve karısı olması için Batı Roma ‘ya dünürcüler gönderip İmparatorluğun yarısını drohoma olarak istedi İmparatorluk reddedince, bu isteğini Orleans’da Roma ve ittifakı Got ordularıyla Batı Hun silahşorları göğüs göğse çarpıştı Kan, su gibi aktı Gök Tanrı’nın kutluk alpleri, Şaman bahadırlarının ümit ve cesaretle yoğrulmuş step atlıları, Batı Roma ordusunu dağıttı Kuzey Galya, küçük krallıklar halinde parçalandı   Britanya, Saksonlara; Güney Galya ve İspanya, Vizgotlara, Jura ve Alp bölgesine Burgonlar yerleşti  Step atlıları, vadilerden ağır ağır Po ovasına aktılar  Po ovasında salgın kasırga gibi Atilla’nın ordusuna çullanınca, O görkemli Hun ordusu, hızla eridi  Apeninler, toynak sesleri yerine hasta askerlerin öksürüğüyle yankılandı Atilla, Hıristiyanların Tanrısı’nın hışmına uğradığını düşünüp geri döndü  İçindeki ateş, bir türlü sönmüyordu   Hororian’ın da, Roma’nın da, Gök Tanrı belasını versindi Tekrar evlenmeye karar verdi  Kendisine İlek, Dengizik ve İrmek adlı üç oğul veren Albız yoktu artık  İldiko adlı bir peri kızını sevdi  İldiko kimdi, nereliydi, kimse bilmiyordu  Yedi gün şenlik ateşleri yakıldı  Davullar vuruldu  Yedinci gün, Atilla gerdeğe gencelip girdi   Ecel, onu nice savaştan yara almadan kurtulmuş, stepleri bozkır kurdu İldiko’nun gök gözlerinde boğuldu, yok oldu  Atilla ölmüş, Atilla öldürülmüştü  Şaman kâhinleri, bu kutluk ve bilge hânı gömecek yer bulamadılar  Tuna nehrinin kollarından birinin yatağını değiştirip üç günlük yuğ töreninden sonra kızıl otağın önünden Bbgümler saçlarını yoldu  Alpler, sakalların yolup; beyler, hançerleriyle yüzlerini çizip; Kızıl ateşlerin önünde, sinsin oynadılar  Bu nehir yatağına gömdüler ulu hakanlarını  Definle görevli Yund kabilesi, töreleri gereği Batı Hun topraklarını terk edip atlarını bir daha dönmemek üzere Anadolu’ya doğru sürdüler  Atilla, göğe uçup gitti, ulu bir sungurun kanadına takılıp     | 
|   | 
|  | 
|  |