|  | Yedi Uyuyanlar |  | 
|  06-24-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Yedi Uyuyanlar Yedi Uyuyanlar Yöre: Mersin, Tarsus On binlerce yıllık insan beşiği Anadolu'nun, Tarsus yöresinde Dakyanus adında oldukça uyanık, kurnaz, düzenbaz ve acımasız bir kral yaşarmış  Dakyanus, sarayında her an hazır beklettiği kahin, astrolog, ve büyücülerinin yardımıyla, küçüklü büyüklü, kurnazca hileler ve oyunlar oynayıp cahil ve korkak halkını korkutarak hükümdarlığını devam ettiriyormuş  Zamanla oynadığı bu oyunlara kendisi de inanarak gerçekten de bir tanrı olduğunu düşünmeye başlamış  Dakyanus, sarayının dört bir tarafına putlar diktirmiş ve halkının onlara tapmasını, tanrıların onları koruması için de putların önünde hazırlanan sunaklara gelirlerinin en az üçte ikisini bırakmalarını emretmiş  Aksi takdirde tanrıların insanlara çok kızacaklarını ve onların gazaplarını da hiç kimsenin durduramayacağını söyleyip korkutmuş onları  Zavallı cahil halk da bu söylenenlere inanıp tüm kazançlarını hazırlanan sunaklara bırakıp tanrıların kendilerine kızmasını önlemek için sadakat yarışına girmiş  Bütün bu olan biten sonucunda her gün daha da zenginleşen Dakyanus gücüne güç katmaya devam etmiş  Zalim kral Dakyanus'un Mernuş, Sezenuş, Debernuş, Yemliha, Makselmine ve Meslina isimli altı yardımcısı varmış  Dakyanus onlara çok güvenir, her konuda akıl danışıp bütün sırlarını da anlatırmış yardımcılarına  Zamanla bu altı yardımcısı da Dakyanus'un göz kamaştıran zenginliğinden ve gücünden etkilenerek halka söyledikleri yalanlara inanıp onun bir tanrı olduğuna inanmaya başlamışlar   Günlerden birgün Tarsus büyük bir düşman saldırısına uğramış  Görkemli Tarsus şehri tamamen istila edilip, yağmalanmış  Kurnaz Dakyanus durumun vahametini görünce hiç düşünmeden istilacı düşmanlarıyla anlaşma yoluna giderek hem canını hem de krallığını kurtarmış  Kurnaz kral halkına ve insanlarına bu durumu anlatırken de işin içinden kendisini sıyırmaya çalışmış  Onlara şöyle demiş Zalim ve Kurnaz Dakyanus; “Bakın bu şeytan güçleri karşısında hangi insan durabilirdi  Elbette ki hiç kimse  Ama krallığımızın büyük ve ulu tanrılarının gücüyle hepimiz canımızı kurtardık  Bu büyük ve belalı sınavdan sonra hâlâ tanrılarımızın gücüne inanmayan var mı aranızda?” Yoksul ve cahil halk yaşadıkları dehşetten sonra canlarını kurtarmış olmanın rahatlığıyla hak vermiş kurnaz kralın söylediklerine  Ancak kralın en güvendiği altı danışmanından biri olan Yemliha, kralın söylediklerine hiç inanmış  Ve arkadaşlarıyla bir toplantı yapmışlar kendi aralarında  Cesur ve akıllı Yemliha şöyle demiş arkadaşlarına; “Şu kralın dediklerine hanginiz inandınız? Güzel ülkemiz saldırgan düşmanlar tarafından yağmalanırken, insanlarımız öldürülürken neredeydi şu büyük ve güçlü tanrılar? Onlar kendilerini bile korumaktan aciz taş parçaları  Bu gerçeği görmediniz mi artık? Bu şarlatanlığa bir son vermenin zamanı gelmedi mi sizce? Çevrenize bakın bir    Güneşi kim doğuruyor hergün? Bizi ısıtan ve üşüten güç kimdir? Bu doğa kimin eseridir? Bunları küçük bir düşman saldırısından bile kendini korumaktan aciz Dakyanus ve heykelleri mi yaptı? Hayır! Bu bana hiç de inandırıcı gelmiyor  Gelin bir olup bu şarlatanın maskesini düşürelim artık  ” Diğer arkadaşları cesur ve akıllı Yemliha'nın bu sözlerine hak vermişler ve kralın maskesini düşürmek için hep beraber çalışmaya karar vermişler  Ancak zalim ve kurnaz Dakyanus'un her yerde, herkesi dinleyen ajanlarından biri de o gün danışmanların toplantısını dinliyormuş gizlice  Bütün duyduklarını hemen krala aktarmış tabii ki  Dakyanus hemen altı danışmanını da huzuruna çağırtmış  Onlara olan bitenden haberdar olduğunu söylemiş  Ancak en güvendiği ve bütün sırlarını paylaştığı bu altı adamı bir anda yok etmeyi de göze alamamış  Bu yüzden onlara iyice düşünüp kendisine tekrar sadakatle hizmet etmeleri için zaman tanıyacağını söylemiş  Danışmanlar kralın huzurundan ayrıldıktan sonra akıllı Yemliha arkadaşlarına şöyle demiş; “Arkadaşlar, hepimiz Dakyanus'u iyi tanıyoruz  Bu saatten sonra o bizi yaşatmaz  Şimdi kendisine güvenemediği için bize bir şey yapmıyor ama uygun zamanı yakaladığında hepimizi ortadan kaldıracağına hiç şüphe yok  En iyisi biz bir an önce Tarsus'u terk edip başka bir yere gidelim  Orada gücümüzü birleştirip iyice güçlendikten sonra yeniden buraya geliriz  Diğer arkadaşları da Yemliha'ya hak vermişler  Yanlarına yol için gerekli malzemeyi aldıktan sonra hep birlikte gizlice yola çıkmışlar  Tarsus'tan iyice uzaklaşan altı arkadaş yolda sürüsünü otlatan bir çobana rastlamışlar  Çoban gördüğü bu altı yabancıya büyük bir konukseverlik göstermiş ve onları çok güzel bir şekilde ağırlamış  Çobanın iyi niyetinden etkilenen altı arkadaş başlarından geçenleri çobana da anlatmışlar   Bütün olup biteni dinleyen çoban misafirlerine içten bir gülümsemeyle karşılık vermiş ve demiş ki; “Arkadaşlar hiç şüphe yok ki siz en doğru olanı yaptınız  Güneşe bir bakın hele  Nasıl da yavaş yavaş gösteriyor yüzünü dağların ardından  Sıcaklığı ve aydınlığı nasıl da sarıyor şu dünyamızı  Şu tarladaki günebakanlara bir bakın hele  Güneşle birlikte nasıl da başlarını gökyüzüne çeviriyorlar  Akşamın karanlığında da tekrar önlerine eğiyorlar  Bu nasıl bir mucizedir  Bütün bunları yapan bir güç mutlaka var  Bu güç ne Dakyanus olabilir ne de onun taştan yapılmış putları    ” Çobanın bu sözleri altı arkadaşı verdikleri karar konusunda daha da cesaretlendirmiş  Çoban da onlara katılmaya karar vermiş  Yanlarına çobanın Kıtmir adlı köpeğine de alıp tekrar yola düşmüşler  Bütün gün hiç durmadan yürümüşler  Akşam olup karanlık bastığında dağlarda rastladıkları ve saklanmaya müsait Yencelüs isimli mağaraya girmişler  Hâlâ yaşadıkları ve sığınacak bir yer bulabildikleri için şükredip uyumaya çekilmişler  İlk uyanan akıllı Yemliha olmuş  Arkadaşları da sırayla derin uykularından uyanmışlar  Şaşkınlık içerisinde birbirlerinin yüzlerine bakıyorlarmış  Hepsinin saçı sakalı iyice uzamış, birbirine dolanmış haldeymiş  “biz ne kadar uyuduk ki” diye sormuş içlerinden biri  Bir diğeri “bana sanki bir gün ya da daha az gibi geldi” diye cevap vermiş  Durumlarına çok şaşırmışlar ama bir anlam da verememişler  Karınlarının iyice acıktığını hissettikleri için Yemliha'nın gizlice şehre gitmesine ve yiyecek bir şeyler almasına karar vermişler  Yemliha bu haliyle kendisini kimsenin tanıyamayacağını düşünerek şehre doğru yola koyulmuş  Şehre vardığında gözlerine inanamamış  Her şey baştan sona değişmiş durumdaymış  İnsanlar, evler, caddeler, herşey  Hiç biri kendilerinin bıraktığı gibi değilmiş  “Bir gecede bu kadar büyük bir değişiklik nasıl olur diye şaşırmış” Yemliha  Gördüğü ilk fırının önünde durup içeri girmiş  Cebinden çıkardığı Dakyanus altınını fırıncıya uzatıp ekmek istemiş  Yemliha'nın elindeki Dakyanus altınını gören fırıncı hemen koluna yapışmış Yemliha'nın  “Sen bu altını nereden buldun” Çabuk söyle  Yoksa hısızlık mı yaptın, gömü mü buldun” Diye arka arkaya sorular sormaya başlamış  Yemliha ne olduğunu anlamaya çalışırken fırındaki diğer müşteriler de işe karışmış ve hep birlikte şehrin mahkemesinin yolunu tutmuşlar  Mahkemedeki yargıç fırıncının elindeki altına bakıp Yemliha'ya “Bu 309 yıl önce yaşamış kral Dakyanus'un parası  Bu altını nereden buldun” diye sormuş  Yemliha yargıcın sorusu üzerine mağarada tam 309 yıl uyuduklarının farkına varmış  Bunu yargıca söylese inanmayacağını düşünmüş mağaradaki arkadaşları da aklına gelince doğruyu söylemenin kendisi ve arkadaşları için hiç de iyi olmayacağına karar vermiş  Ve yargıca “Evimden” diye cevap vermiş  “Yargıç evin nerede” diye sorunca da, arkadaşları geceyi geçirdikleri mağaranın ismini söylemiş  Yargıç askerleri çağırmış hemen ve demiş ki” Bu adamı alın ve söylediği yere gidin  Eğere söyledikleri doğruysa sorun yok  Yok eğer yalan söylüyorsa hemen buraya getirin de cezasını verelim” Yargıcın bu kararından sonra askerler Yemliha'yı yanlarına alıp mağaraya doğru yola çıkmışlar  Mağaranın önüne geldiklerinde Yemliha askerlere şöyle demiş; “Siz burada bekleyin  İçerideki arkadaşların aniden karşılarında sizi görürlerse korkup çıkmayabilirler  Ben gidip onları alıp geleyim”Askerler mağaranın önünde beklerken Yemliha da mağaraya girmiş  Arkadaşlarını mağaranın derinliklerinde kendisini beklerken bulmuş  Onlara başından geçenleri bütün ayrıntısıyla anlatmış ve demiş ki; “Arkadaşlar şimdi mağaranın girişinde askerler bizi bekliyor  Kararı siz verin artık, çıkalım mı yoksa burada mı kalalım”İçlerinden birisi söz almış ve şöyle demiş; “Bu saatten sonra insanların içine karışmak hiç de hayrımıza değil  Sevdiklerimizden hiç biri hayatta değildir şimdi  Bir de yeni yaşamın nasıl bir şey olduğu hakkında hiç birimizin fikri yok  Madem bizi yaratan, bizi burada tam 309 yıl uyutmuş bence bizim için en hayırlısı buradan hiç çıkmamaktır  Sen hepimiz adına dua et de yüce yaratıcı bizi burada 309 yıl sakladığı gibi sır etsin” diğerleri de bu görüşe katılmışlar  Yemliha arkadaşlarının ortak kararı ile yüce Yaradana dua edip kendilerini sır etmesini istemiş  Hepsi de duanın ardından içtenlikle amin demişler    Dışarıda bekleyen askerler içerinden uzun süre hiç ses gelmeyince meraklanıp mağaraya girmişler  Büyük mağarayı iyice aramışlar ama kimseyi görememişler  Sadece mağaranın dibinde birbirine sokulmuş yedi kuş yavrusunu görmüşler  Büyük bir korkuya ve paniğe kapılıp hemen geri dönmüşler ve bütün olup biteni komutanlarına anlatmışlar  Çok geçmeden bu ilginç olayı bütün yöre halkı duymuş ve akın akın bu mağarayı görmeye gelmişler  Ve bu hikayede dilden dile dolaşarak “Eshabı-ı Kehf” yani Yedi Uyurlar olarak günümüze kadar gelmiş | 
|   | 
|  | 
|  |