Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
ankara, savaşı

Ankara Savaşı

Eski 06-22-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ankara Savaşı




III Mektup ve Cevabında

Yıldırım Bayezid’den alınan ikinci cevabın ardında;

Timur; “Sungur Çavuş ve Hacı Bayezid ile gönderdiğimiz haberler doğrudur Sizin küffârla savaştığınızı biliyoruz Bu tarafta Gürcü kâfirlerle biz savaşıyoruz Hem siz hem de bizler bu konuda mutluyuz Bu durumun sayısız faydaları her iki tarafa olmaktadırYazdıklarımızda zerre kadar şaibe ve şüphe olamaz Antlaşma kararı olursa, Mısır’la aramızda olanlardan ıslâh edici olunması isteğiniz uygun görülmemiştir


Çünkü ölen eski Mısır Vâlisi, elçilerimizden Irak ve Acem’in büyük saygı duyduğu Bahaddin Savcı’yı haksız yere öldürdü Yine uzun süredir hapsettiği Gönültaş’ı serbest bırakması için elçi gönderdiğim halde isteğimi yerine getirmedi ve o günahsızı hiç endişe duymadan katletti Biz Şam ve Haleb’e geldiğimizde, Mısır’da Hacı adındaki elçileri gelip haps olunan Otlamış’ı Haleb’e gönderelim dediler Fakat bu sözün de aksini yaptılar


Timur, Osmanlı sultanının Memlüklerle irtibat kurmasına, bağları kuvvetlendirmesine vesile olacak faaliyetlerden rahatsız olduğunu ve Yıldırım Bayezid’in muhtemelen elçileri vasıtasıyla sözlü olarak Mısır Valisi
olan kişi hakkında akrabalık ve kutsal mekanlara idarecilik yapmış olması, Timur ile Yıldırım Bayezid arasında arabuluculukta bulunmasına itiraz edip, rıza göstermeyerek; “Senin, şimdi Mısır Vâlisi olan kimseye oğlumuzdur demeni uygun görmedik Onu Sultânu’l-Harameyn elkâbıyla anmanız doğru olmaz Belki Mücâvirü’l-Harameyn demeye lâyık değillerdir” tepkisini bildirmiştir Ancak Yıldırım Bayezid’in göndermiş olduğu önceki mektubu incelendiğinde Memlük Sultanı için yukarıdaki ifadeleri kullanmadığını görüyoruz Acaba Karaman Beyliğine ait bazı kimselerin Osmanlı elçilerini ele geçirip, gönderilen mektuptaki ifadeleri değiştirdiklerine dair Bayezid’in kastettiği hadise bu sırada olmuş olabilir mi, sorusu akla gelebilir



Timur mektubuna devamla; “Bize dost olmayanı, kendinize yakın ve sevdiklerinize dahil etmeyiniz Saltanat işleri nezâkete bağlıdır Dikkat edilecek yönleri çoktur” şeklinde tavsiye ve isteklerini dile getirmiş, “Ahmed Celâyir şimdi Bağdat yakınlarına gelmiş, biz de oraya asker göndermişiz Tekrar size taraf kaçar gelirse sahip çıkmayıp, bilâkis yakalayıp bize teslim etmeniz sizden isteğimizdir Erzincan’a varıp, yerleri tahrip için şimdilik serhadda durularak elçilerinizin gelmesini beklemekteyiz” şeklinde düşüncelerini Yıldırım Bayezid’e iletmiştir



Yıldırım Bayezid; Timur’un mektuplarında yer alan isteklerini kabul etmeyerek, onu kendi atası olan Hülâgu’nun sergilediği tutuma davet etmiş, Osmanlı ülkesine sığınan Bağdat Sultanı Ahmet Celâyir ile Kara Yusuf’u teslim alma arzusundan vazgeçmesi için; “Mısır hakimi ile aranızda geçen olaylardan dolayı bizim niyetimizi doğru anlamamışsınız Biz arzu etsek Mısır’ı feth etmeye her zaman kadiriz Ahmet Celâyir tekrar geri Osmanlı topraklarına gelirse, Kara Yusuf ile birlikte ikisini size teslim etmemi istemişsiniz Biliyorsunuz ki Hûlâgu Dârü’s-Selâm’ı alıp İran’ın çoğunu eline geçirdiği sırada, halifenin amcası çocuklarından bir iki kişi Mısır’a Kâhire Vâlisi Baybars’a sığındılar ve onun himayesine girdiler Hülâgu’nun Bağdat Vâlisi olan Karaboğa Noyan, Baybars’la cenk ettiler Halifenin amcasını Mısır askeri sanıp, orada şehit ettiler Kaçanlar şimdiye kadar Kâhire’de kaldı ve Hülâgû Han onları geri istemedi ve takip de etmedi


Şimdi bu dostunuz feleğin tokadını yemiş bir iki kişiyi himaye etmekle hatırınızı kıracak bir durum olamaz Zira Hülâgû böylesine cüz’i şeylerden vazgeçmiştir Muradımız Sivas ve çevresinden elinizi çekmenizdir Bunu yerine getirmeniz güzel bir işaretinizin gereği olduğu anlaşılacaktır Ancak her hâlde Allah’ın takdirinden kaçılmaz ve bizim kimseden korkumuz yoktur” şeklindeki düşüncelerini bildirmiştir

Timur, Yıldırım Bayezid ile savaşa girmenin riskli olabileceği husussunda tereddüte düşmüş, elçiler vasıtasıyla savaş yapmadan amacına ulaşma yoluna gitmiştir Diğer taraftan Yıldırım Bayezid, onun isteklerini yerine getirmekle, otoritesinin sarsılacağı, tarafında yer alan kimselerin Osmanlı idaresine güvenlerinin kalmayacağı ve Osmanlı geleneğine ters düşen “Kendisine sığınan kimseyi düşmanına teslim etmek” durumda olmak ismediği için Timur’a olumlu cevap vermediği anlaşılıyor


IV Mektup ve Cevabında

Karşılıklı yazılan mektupların en sonuncusunda Timur’un, Osmanlı idaresinden birkaç kale ve şehrin kendisine teslim edilmesi gibi kabulü mümkün olmayacak yeni şartları da ilave ederek, savaş niyetini daha açıkça belirttiği görülmektedir Hatta mektuplarda geçmeyen, ancak bazı tarih araştırmalarında rastladığımız “Timur, Yıldırım Bayezid’den oğullarından birini kendisine rehin bırakması” isteğinde de bulunduğunu kaydetmişlerdir



Timur; “Şimdiye kadar sulh için çalıştım ve nihayet Sivas’a gelmem söz konusu oldu Kâfire fırsat vermemek, İslam diyarlarını harap etmekten endişe edip, Şam tarafına giderek Mısır azizinden intikamımızı aldık Sizin hasta olduğunuz hususu ağızlarda dolaşırken, biz bunu fırsat bilip dikkate almadık Ancak siz fırsat bulunca bize bağlı olan Erzincan’a gelip valimizi rencide ettiniz Adamımız olan Taharten (Muttaharten) sulhu sağlamak için sizin pişman olduğunuzu bize yazmıştır Biz de güvendik ve sulh için antlaşmaya varılacağı umuduyla birkaç kez mektuplar gönderdik Ama siz gittikçe artan bir katı tutum içerisinde oldunuz Tâ ki biz ve askerimiz için kâfir ve kâfirden daha eşed kâfirlerdir demeniz sözü her yerde söylenir olmaya başladı Elçileriniz olan Sungur ve Ahmed adamlarınız uzun süredir yanımızdadırlar İslamlığımızı ve inancımızı biliyorlar


Hedefimiz Kefe ve Kırım yönüne iken, Şirvan’dan geri dönüp tekrar Erzincan’dan o tarafa varmak icap etti Semerkand’da bulunan oğlum Muîneddin Muhammed Sultan Bahadır da askeri ile birlikte bana katılacaktır İsteğimiz Erzincan’a varmadan ve askerimiz şehirlerinize girmeden önce Sivas, Malatya, Elbistan, Erzincan ve Kemâh’ın bize bırakıldığını sağlam bir ahit-nâme ile bildirmenizdir Sulha muhalif değilim ve bağlıyım Bu sulhun bir sûretini Mekke-i Mükerreme’de Bâbü’l-Harâm’da kapalı muhafaza olunsun ki, kimin bu sulha uyup uymadığı ortaya çıksın Bu mektup Sungur, Ahmed ve Hacı Bayezid ile gönderildi


Alıntı Yaparak Cevapla

Ankara Savaşı

Eski 06-22-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ankara Savaşı




I Mektup ve Cevabında

Timur;Yıldırım Bayezid’e yazdığı birinci mektubunda özetle; “Kara Yusuf ile Bağdat Sultanı olan Ahmed Celâyir’in, Osmanlı idaresine sığınma taleplerini kabul etmemesini, bu iki kişiyi yakalayıp aileleri ile birlikte ya kendisine teslim edilmesini, veya öldürülmelerini, ya da ülke sınırları dışına çıkarılmaları”21 gibi alternatif tekliflerini iletmiştir




Yıldırım Bayezid; Timur’un bu gibi isteklerini emr-i vâki saymış, muhtemelen kendisine iltica edenlerin kışkırtmaları ve onun daha önceki Sivas kuşatması da dahil, Osmanlıya karşı beslediği istilâ planları sebebiyle çok sert ve hakaret edici cevabî mektubunda ; “Ey ihtiyar köpek, tekfurdan daha şiddetli kâfirsin Mektubunda bizi korkutmak ve hile ile kandırmak istemişsin Osmanlı sultanlarını, Acem padişahlarına benzetme Osmanlı askerleri de, ne Kıpçak ülkesi Tatarı gibi sıradan insanlar, ne de Hint toplulukları gibi başı boş, sere serpe avare kalabalıklar değildirler Osmanlı askerleri, Irak ve Horasan askerleri gibi hamiyetsiz ve perişan olmayacak kadar onurlu askerlerdir Yine sen, Osmanlı askerlerini Şam ve Haleb(Memlûk) askerlerine de benzetmeyesin” şeklinde ifadeler kullanmıştır



Yukarıda mektup içerisinde anılan tüm bu ülkeler, Timur’a mağlup olmuş yerler olduğu için, Yıldırım Bayezid buraları kötü birer örnek olarak Timur’a göstermek istemiştir Ayrıca Yıldırım’ın mektubunda adları geçen İslam ülkelerinde Timur’un, çok sayıda Müslümanı öldürdüğü ve şehirlerini harab ettiği kaydedilmektedir ki, bu durumu Timur da söylemekte bir beis görmemiştir Böylesine bir âkibete uğramak istemeyen Yıldırım Bayezid, işi savaş yoluyla bitirmek istemiş olacak ki ona yazdığı cevabında; “bu mektup eline geçtikten sonra savaş meydanına her kim ki gelmeyip kaçarsa, onun eşi üç talakla kendisinden boş olsun” diyerek, Timur’u savaş meydanına davet etmiş, gözdağı vermiştir

II Mektup ve Cevabında

Karşılıklı yazılan bu sert ve aşağılayıcı ilk mektuplardan sonra, taraflar daha temkinli olmayı yeğlemiş olmalı ki daha sonra yazacakları mektuplarda üslûplarını yumuşatmayı tercih ettiklerini görüyoruz Şöyle ki;

Timur; “Sen kendini Allah yolunda cihad eden, bizi ise haksız yere kan döken bir kâfir ve beni yeni yetme bir savaşçı saymışsın Bil ki, ben kırk yıla yakın bir süredir nefsimi cihada adamışım Bu cihatlar sonunda kaleler ve ülkeler feth ederek, beldeleri kurtarmakla meşgulüm Kaldı ki bu halim, dünden daha açık ve kesindir Bu mücadeleler esnasında, çok sayıda kişi bize itaat etmiş ve yolumuzda canlarını feda etmiştir Siz niçin bize hizmet etmekten kaçıyor, sevgi göster miyorsunuz? Hem yaşça da senden büyük durumdayım Bu güne kadar hangi tarafa gittiysem, kısa sürede orayı ele geçirdim Sivas’ı da kısa zamanda elde ettim Sen Malatya’yı muhasara ettin, dört ay elde edemedin ve geri dönmek zorunda kaldın


Sinop Kale’sini ne zamandan beridir elde edemedin Mektubundaki gibi tehdit ve gurura kapılma, akıl yolundan uzak sözlere cesaret etme Kaldı ki Sivas’ta ele geçirdiğim adamlarınızdan durumunu anlamış haldeyim Dolayısıyla pek çok Müslümanı rencide etmek, han ve mallarını harab etmek uygun görülmemiştir Bu sebeptendir ki, güzel cevap vermeyi yüksek bir iş olarak bil, ülkeni harap etmekten kurtarmış olursun Bizimle anlaşma yoluna döner, özür dileyen bir ifade ile cevap verirsen, aramızda dostluk ve sevgi olur Böylece Frenk kâfirine fırsat vermemiş olur, biz de, Sivas’tan çekilerek geri döneriz Bizim niyetimiz ve meylimiz sizi zayıf düşürerek meşgul etmek, böylece kefere dinine yardım etmek değildir



Bizi ve askerimizi kâfir, dinsiz, sapık itikatlı mezhep sahibi ve çirkin âdetleri bulunmakla itham etme Bizim askerimiz babadan ataya Müslüman ve Müslüman çocuklarıdır Niçin hidâyete layık olmasınlar? Kaldı ki, Osmanlı’nın askerleri çoğunlukla kâfirlerden devşirme olduğu açıktır Davamız cihangirlik olup, saltanatımız adına hutbeler okunmaktadır, sikkeler basılıdır Müslümanların ûlü’l-emri olduğumuzda şüphe yoktur Bizim soyumuz, İlhân-ı Âlişân’a ulaşmaktadır Eğer samimi selâmınızla beraber iyi ifadeler içeren mektubunuz gelirse, her iki taraf arasında yumuşama ve sevgi peyda olur Aksi halde kılıç ortaya çıkınca, kaleme yer kalmaz ve’s-selâm” ifadelerini içeren ikinci mektubunu Yıldırım Bayezid’e göndermiştir



Yıldırım Bayezid; “Zamanın cihan sultanı olan Timur-i Köregen, Sivas’a gelip yerleşmeyi, bizim Tebrîz’e yöneldiğimize benzeterek tuhaf kıyaslamada bulunmuşsun Kaldı ki biz, Kefe’den Şirvan’a varıp, o ülkeye asker çıkarsak, kim mani olabilir? Kıpçak halkı sizden bıkıp usandığı için bizimle beraber olmayı tercih etmektedir Malatya ve Sinop hususundaki iddianız da doğru değildir Bazı sebeplerden dolayı muhasaradan vazgeçilmiştir


Yoksa bizim askerimizin azlığı veya sizin askerinizin çokluğundan dolayı olmamıştır Kastamonu ve Karaman hakimlerinin inatları ve o sırada fırsat bulup, bazı vilâyetlerimize saldırmaları, bizim Malatya ve Sinop’taki muhasarayı kaldırmamızı zaruri kılmıştır” dedikten sonra mektubuna devamla; “İyi bil ki, atam Ertuğrul Han üç yüz kadar gazisiyle beraber, Hülâgû Tatar’ından onbin Tatar’a vurup, Alâeddin Keykubât’a galip gelenleri mağlup etmiştir Bundan sonra devlet idâre etme şerefine nâil olmuş, hil‘at kendisine verilerek, Allâh’ın lutfu ile Âl-i Selçûk’un yerine idareyi elde tutması isyân ve baş kaldırma ile olmamıştır Osman Bey’in ilk culûsundan itibaren, dört tarafında bulunan kâfirlerle gece-gündüz iki yüzbinden fazla askeriyle cihat etmiştir Bu saltanat yıldızımız bugün dördüncü tabakaya erişmiş ve şimdiye kadar fethettiğimiz kale ve kasabaların sayısı geçmiş sultanların hayalinden geçmesi dahi mümkün olmamıştır” sözleriyle Osmanlı saltanatının tarihî seyrini açıkladıktan sonra, Osmanlının iktidar amacını şu ifadelerle duyurmaya çalışmıştır;“

Bizim nazarımızda; dünya ve içindekilerin kıymeti, Allah yolunda cihat etmenin yanında saman çöpü kadar değeri yoktur Osmanlı askerine Abdullâh oğlu demekten fazlasıyla zevk duyarız Çünkü bütün sahâbe-i kirâmın ataları kâfir iken, kendileri müslüman oldular Böyle müslüman olanlar, insafı olmayan müslüman-zâdelerden çok çok üstündürler” şeklinde dinî kanaatini ifade etmiştir Timur’un istila ettiği İslam ülkelerinde yaptıklarını tasvip etmeyerek; “Siz Sivas’ı harap idüp, ehl-i İslâm’ın ırzını pâyimâl etdükten sonra ne denilebilir ki! Siz, ilk suçlamayı kendinizden gidermeye uğraşıyorsunuz Arapça ve Farsça gelen mektuplarınızda sertlik, kabalık, kibir ve gururdan başka bir nesne yoktu Âl-i Osman, hile ile ülkeleri kendisine mülk edinmemiştir Mektuplarımız akıllı devlet erkânımızla yapılan istişâreler sonrası yazılmıştır” tepkisini göstermiştir



Görüldüğü gibi Yıldırım Bayezid, Timur’dan gelen ikinci mektuba, iltifat gösteren diplomatik bir üslûpla cevap vermiştir Timur’un İslâm âleminin liderliğini temsil edemeyeceğini belirtirken, Osmanlı Sultanları, liyâkat ve meşru yollarla iktidarı elinde bulundurdukları ve tek gayeleri, Allâh yolunda cihat etmek olduğu, mal ve arazi elde etmek gibi dünyevî emeller peşinde koşmak olmadığını özellikle belirtmiştir Ayrıca Osmanlı ordusu, fethettiği ülkelerde Timur’un yaptığı gibi yıkıp yakarak harap etmediklerini de söyleyerek onu, Osmanlı idaresi altındaki yerlere saldırıda bulunma düşüncesinden vaz geçirmeye çalışmıştır Timur’a yazılan ilk cevap niteliğindeki mektupta, Yıldırım Bayezid’in ağır ifadeler kullanmaya, onun ilk mektubundaki sert ve kaba sözlerinin yol açtığını izah ederken, ikinci cevap niteliğindeki mektupta Yıldırım Bayezid yumuşak bir ifade ile meseleyi hal etmeye çalıştığı anlaşılmaktadır Çünkü Timur, Anadolu’ya bu seferden önce geldiğinde verdiği zararı Yıldırım Bayezid çok iyi bilmektedir Timur’u engellemek için onun psikolojisini bozmak ve vazgeçirmek niyetinde olduğu açıktır Ancak, Bayezid’in yazdığı ağır ifadeler, ona karşı duyduğu öfkenin mektuba yansımasıdır Zira, Sivas’ın ilk defa Timur tarafından tahrip edilmesi ve Yıldırım Bayezid’in oğlu Ertuğrul’un öldürülmesi sonrasında, Bayezid’in “Çal çoban çal, Ertuğrul gibi oğlun mu öldü, Sivas gibi kalen mi yıkıldı” dizelerini söylemiş olması, onu ne derece üzdüğünü göstermektedir




Alıntı Yaparak Cevapla

Ankara Savaşı

Eski 06-22-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ankara Savaşı




Ankara Savaşı
Ankara Savaşı, Osmanlı sultanı Yıldırım Beyazıt ile Timur Han'nın 1402 yılında Ankara'da yaptıkları savaştır
Yıldırım Bayezit Han; Niğbolu zaferiyle Rumeli'de Osmanlı egemenliğini sağladıktan sonra, Anadolu'da birliği sağlamak için harekete geçti Bu niyetle Aydın, Menteşe, Karaman ve İsfendiyaroğulları beyliklerine son verdi Ancak bu beyliklerin başındaki beyler, Asya'da kuvvetli bir devlet kurup, batıya yönelen Timur Han'a sığındılar



Aynı şekilde Timur Han'nın hükümdarlığına son verdiği Karakoyunlu Beyi Kara Yusuf ile Tebriz hükümdarı Ahmed Bey de Yıldırım Bayezid'e sığınmış, Erzincan beyi Mütahharten de akrabalarını Yıldırım Bayezid'e göndererek yardım istemiştir
Timur Han'a sığınan Anadolu beyleri, Osmanlı sultanı hakkında; Timur Han'nın işgalinden kaçan beylerde Yıldırım Bayezid'e Timur'la ilgili olmadık şeyler söyleyip kötüleyerek, her iki müslüman Türk hükümdarının arasını açtılar, iki taraf da karşılıklı kendilerine sığınanları kayırdılar Timur Han, Yıldırım Bayezid'e mektup göndererek kendisine sığınanların geri verilmesini Bu mektuplarda her iki hükümdarın birbirlerine hakaret dolu sözlere yer verdikleri bilim adamları döğrulamamaktadır


Bu gün bilinen hakaret dolu mektupların sahte olduğu bilinmektedir Yıldırım Bayezıd, Timur Han'nın isteğını kabul etmeyince savaş kaçınılmaz oldu
Timur Han, kuvvetli bir ordu ile, Anadolu içlerine doğru harekete geçti Bunu haber alan Yıldırım Bayezid de, İstanbul kuşatmasını kaldırarak, kuvvetlerini Bursa'da toplamaya başladı Bursa'dan hareket eden Osmanlı ordusu, iki koldan yürüyerek Ankara önüne geldi Bu sırada Timur Han Sıvas'ı ele geçirmişditimur bir çok Anadolu Şehrini yakıp, yağmalamıştır


Onun, Sivas'da olduğunu haber alan Yıldırım Bayezid, ağirlıklarının bir kısmını Ankara'da bırakarak Akdağmadeni ve Kadışehri dağlık mıntıkaşında mevzi almak istedi, iki ordunun öncü kuvvetleri Sivas ve Tokat bölgelerinde karşılaştılarsa da, Osmanlı Sultanı Sivas ile Tokat arasındaki geçitleri tuttuğundan, burada karşılaşma yapmayı kendisi için tehlikeli gören Timur Han Kayseri'ye doğru yürüdü Timur Han, Bayezid'i kendisine doğru çekmek istediyse de durumu anlayan Yıldırım Bayezid bu oyuna gelmedi ve yapacağı saldırının zamanını bekledi
Timur Han Kırşehir üzerinden hızla Ankara önlerine gelerek kaleyi kuşattı Kale koruyucusu Yakup Bey, kaleyi ölümüne korudu

Timur Han Osmanlı ordusunun geleceğini düşündüğü yolu güvenceye aldı Osmanlı ordusu ise önün hıç beklemediği taraftan ve düşündüğünden çok erken Ankara önlerine geldi
Osmanlı ordusunun merkezinde sultan Yıldırım Bayezid bulunuyordu Yanında sadrazam Çandarlızade Ali Paşa, Şehzade İsa, Mustafa ve Musa Çelebiler yer alıyordu Sağında bulunan Anadolu birliklerini Vezir Timurtaş Pasa, solunda yer alan Rumeli birliklerini Şehzade Şüleyman Şah yönetiyordu, yedek birliklerin başında da Şehzade Mehmed Çelebi bulunuyordu Sol cepenin yedek birliklerini, Sırbistan Despotu ve Sultan'nin Kayınbirade'i Stefan Lazreviç'in yönetiminde yirmi bine yakın zırhlı sırp askeri meydana getiriyordu


Merkez Yedeğinde Karakoyunlular, sağ çepenin yedeğinde Karatatarlar denilen Türkleşmiş Moğollar (Savaşı Timur'un kazanmasındaki nedenlerden biri de Timur'un Tatar kökenli olup Moğol Devletinin Generalı olmasıdır Böylece savaşın ilerleyen zamanlarında Timur bu Tatar birliğını kendi yanına çekecektir) yer alıyordu Ayrıca Şüleyman Şah'ın kumandaşında akıncı birlikleri de vardır Osmanlı askerinin sayısı yetmiş binden fazladır


Timur Han, ordusunun merkezinde yer almıştı Törünü Muhammed Mirza, zırhlı ve atlı olan Maverahünnehir askeri ile yedekte idi Diğer torunları Pır Muhammed ve İskender Mirza, Muhammed Mirza'nın yanında yer alıyorlardı Sağ cepeye üçüncü oğlü Miranşah, sol çepeye ise dördüncü oğlu Sahruh Mirza kumanda ediyordu


Zırhlı otuz iki fil, ordunun önünde dizilmiştir İkiye ayrılmış olan merkez kuvvetlerin sağ tarafına Timur Han'nın ikinci oğlu Ömer Şeyh Mirza, sol tarafına ise Emir Celal İslam yönetiyordu Akkoyunlu sultanı Osman Bey ile Emir Cihan Şah'ın tümenleri sağ çepenin önünde yeralmıştı Mütahharten Bey Karamanoğlü, Aydınoğlu, Menteşeoğlü, Germiyanoğlü, Saruhanoğlu ve Candaroğlü, sağ cepede bulumaktaydı Çağatay sultana Mahmud Han, Timur'un yanında idi


Muharebe günü sabah namazından sonra Yıldırım Bayezid, askerlerine kısa ve özlü bir konuşma yaptı Fakat karşı taraf da Müslüman ve Türk olduğu için; askerin, Hıristiyan ordularına karşı gösterdiği başarıyı gösteremiyeceği ortada idi


İki ordu, Ankara'nın kuzey doğusundaki Çubuk ovasında 28 Temmuz 1402 tarihinde karşılaştı Burada, o devrin en büyük kumandanlarından ikisi arasında tarihin en büyük savaşlarından birisi oldu Fil görmemiş Osmanlı atları ürktü Osmanlı ordusundaki Kara tatarların aniden Timur tarafına geçip, Rumeli sipahilerinin arkasından ok atmaya başlamaları, Osmanlının saldırı gücünü kırdı


Bu sırada Osmanlı ordusundaki Karaman, Candar, Germiyan, Aydın, Menteşe ve Saruhanlı sipahileri karşı tarafta bayrak açmış olan beylerini görünce, Timur Han'in tarafına geçtiler Yıldırım Bayezid'in yanında az bir asker kaldı Osmanlı ordusunun bir kısmı geri çekildı Kara Timurtaş ve Firuz Paşalar, birlikleri tamamen bozuluncaya kadar dayandılar Yıldırım Bayezid gün batarken üç bin kişi ile Çataltepe'de çenge devam ediyordu Burada süren üç saatlık vuruşmadan sonra yenilgiyi anlayınca etrafındaki askerleri yararak kurtulmak istedi Yıldırım Bayezid'in atı yaralanınca öğlu ile beraber Çağatay hani sultan Mahmüd Han'in kumanda ettiği birlik tarafından esir alındı



Timur Han kendisini iyi karşıladı ve tesellide bulundu Bir Osmanlı padişahına yaraşır şekilde, izzet ve ikramda bulundu Timur'un, Yıldırım Bayezid'e iyi davranmadığıda bazı kaynaklarda geçer Ancak tutsaklığın acısını çekemeyen Yıldırım Bayezid Han, kederinden ve nefes darlığından kırk dört yaşında vefat etti(Bazı kaynaklara göre Timur Yıldırım'ın gözde hatunu ile evlenmiştir, bazı kaynaklara göre de Yıldırım kafes içerisinde Anadoluda gezdirilmiştir Yıldırımın yüzüğü içerisinde ki zehiri içerek intihar ettiği de söylentiler arasındadır)
Ankara savaşı ortaçağın en büyük meydan savaşıdır İki yüz binden fazla Türk askeri birbiri ile savaşmiştir Anadolu topraklarında iki Altay Kökenli ve Müslüman devlet araşında yapılmış olan büyük meydan savaşlarındandır Ankara şavasının önemli sonuçları araşında; Anadolu Türk Birliği'nin parçalanması, Bizans ve istanbul fethinin elli yıl daha uzaması ve Osmanlı Devleti'nin gelişmesinin en azından yarım yüzyıl daha fazla gecikmesi sayılabilir



Timur Han, Ankara savaşında kırk bine yakın zarar vermiştir Oysaki o bu savaşa kadar altı binden fazla kayıp vermemiştir Buna Osmanlı ordusundaki sevk ve idarenin kusursuzluğu sebeb ölmüştür Bazı tarihçiler, Yıldırım Bayezid ile savaşdığı için Timur Han'ı haksız olarak kötülemekte, cenk sahasında olanları, zulüm ve ortalığı kana boyamak şeklinde bildirmektedir Oysaki bunun iki devlet arasında bir egemenlik ve savaşı olduğu unutulmamalı, bu savaş tarafsız ele alınıp değerlendirilmelidir



Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.