|  | Yoros Kalesi (Ceneviz) |  | 
|  06-01-2011 | #1 | 
| 
Şengül Şirin   |   Yoros Kalesi (Ceneviz)Yoros Kalesi (Ceneviz) İstanbul Boğazı’nın Karadeniz girişinde, Anadolu Kavağı’na hâkim bir tepenin üzerinde bulunan bu kale, karşısındaki Rumeli Kavağı’nın üzerindeki kale ile birlikte boğazın kontrolünü sağlamak amacıyla yapılmış kalelerden biridir  Kalenin adının Grekçe “dağ” anlamına gelen  “oros” kelimesinden veya “uygun rüzgârlar” anlamındaki “ourios”  kelimesinden geldiği ileri sürülmüştür  Burada bulunan antik mimari parçalara dayanarak burada 12 Tanrıya atanmış bir mabet bulunduğu da iddia edilmiştir  Kulelerden birindeki  Grekçe kitabeden ilk inşaatın Bizans döneminde olduğunu anlaşılmaktadır  Kale 1305’de Şile Kalesi ile birlikte Osmanlıların eline geçmişse de  1348’den itibaren Karadeniz ticaret yolunu ellerinde tutan  Cenevizlilerin yönetimine geçmiş ve birtakım ekler yapılarak  genişletilmiştir  Bu yüzden bu kale Ceneviz Kalesi olarak  tanımlanmaktadır  Ceneviz dönemine ait, kale kapısı üzerindeki tarihi okunamayan Latince bir kitabede: Tarihinde Cenevizli Vincenzo Lercari kutsal burun üzerindeki bu kaleyi tamir ettirdi” yazılıdır  Ayrıca kale bedenindeki birtakım  Ceneviz armalarının da bulunması buranın bir süre Cenevizlilerin elinde  bulunduğuna işaret etmektedir  Yıldırım Beyazıd 1391’de karayolu ile İzmit’ten yola çıkarak Yoros Kalesi’ni almış ve burasını bir üs gibi kullanarak İstanbul’u fetih hazırlıkları için Anadoluhisarı’nı yaptırmıştır  İstanbul’un fethi  sırasında şehit düşen askerlere ait mezarların kalenin biraz  ilerisindeki ağaçlık alanda bulunduğunu İnciciyan yazmaktadır  Fransız Mareşali Boucicaut 1399’da Karadeniz Boğazı girişine yaptığı akında bu kaleyi almak istemişse de başarılı olamamış sadece kalenin eteğindeki köyü yakarak geri çekilmiştir  Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküş döneminde, Yıldırım Beyazıd’ın oğlu Çelebi Mehmet kardeşi Musa Çelebi ile yaptığı taht savaşı sırasında 1414’de Gebze kadısı Fazlullah’ı Bizans İmparatoru II  Manuel  Palaiologos’a göndererek yardım istemiş, Trakya’ya geçmek için Bursa’dan  hareket ederek Yoros’a gelmiş ve bir müddet burada konaklamıştır  Daha  sonra da İmparatorun gönderdiği gemiye binerek buradan Rumeli’ye  geçmiştir   İspanya Kralı’nın elçisi olan Ruy Gonzales de Clavijo Timur’un yanına gitmek için boğazdan bir yelkenli gemi ile geçerken burada gördüğü kalenin son derece bakımlı olduğunu, içerisinde askeri bir garnizonun bulunduğunu seyahat notlarında yazmaktadır  Clavijo da  kalenin eteğinde bir duvar bulunduğunu buradan muhtemelen karşı kıyıda  bulunan harap olmuş kaleye bir zincir çekilme olasılığından da  bahsetmektedir  II  Bayezıd (1481–1512) zamanında bu kaleyi onartmış, içine “Yoros  Kalesi Mescidi” denilen bir ibadethane yaptırmıştır  Bu sırada kale  dizdarı olan Mehmet Ağa da bir hamam yaptırmıştır  Başbakanlık Osmanlı Arşivindeki 28 Recep 984 (1576) tarihli bir belgede kale ile beraber buradaki cami, çeşme ve hamamın tamir edildiği yazmaktadır  Alman gezgin M  Heberer 1580’li yıllarda çıktığı gezisinde  İstanbul’a da uğramış ve kitabında bu kalenin çok iyi bir durumda  olduğunu yazmış ayrıca bir de gravürünü eklemiştir  İnciciyan XVIII  yüzyılın sonları ile XIX  yüzyılın başlarında bu kalenin içinde 25 evlik  bir mahalle bulunduğunu, muhafız olarak da bir dizdar ile 20 kişilik  bir askerin burada görev yaptığını yazmaktadır  Doğudan batıya doğru 500 m  uzunluğundaki bu kale Karadeniz’e paralel  bir arazi üzerinde yapılmıştır  Kalenin genişliği 60–130 m  arasında  değişmektedir  Kale aralarında tuğla hatılların bulunduğu kaba taş  dizilerinden yapılmıştır  Burada kullanılan taşların bir kısmı antik parçalar ve Bizans dönemine ait devşirme malzemedir  Kalenin giriş kapısı tepenin üstünde,  doğu tarafında yükseklikleri 20 m  olan iki büyük burcun ortasındadır  Kapının devşirme malzemeden mermerden bir çerçevesi vardır  Üzerindeki  tuğladan yapılmış olan hafifletme kemeri ise yıkılmıştır  Bu kapı girişi  Anadolu tarafından gelecek tehlikelere karşı hem dıştan, hem de içten  örülerek kapatılmış ve kapı geçidi de kapalı bir mekân haline  getirilmiştir  Laurens’in 1847’de çizdiği bir resimde kapı geçidi üzerindeki mekânın burçlarla aynı seviyede olduğu, cephesinin yukarı kısmında da bir dizi halinde üç kemerin bulunduğu görülmektedir  1930’da çekilmiş bir  fotoğrafta buradaki odanın kale içine iki pencere ile açıldığı  görülmektedir  Bu girişteki çifte kulelerin içleri dört kolu birbirine eşit olan haç şeklinde mekânlar bulunmaktadır  Bu mekânların üzerlerine, farklı duvar  yapısından anlaşıldığına göre daha geç bir devirde yükseltilerek birer  kat ilave edilmiştir  Doğuya birer pencere ile açılan bu üst katlar  günümüzde yıkık bir durumdadır  İki kule arasında kalan kapı geçidi üzerinde de bir katın bulunduğu ve buradan aşağıya “herse” denilen bir kafes kapının indiği anlaşılmaktadır  Bu çifte burcun kapıya dönen yüzlerinde mermer işlenmiş  bir haçı çevreleyen dairenin içinde “İesos Hristos Nika “ kelimelerinin  baş harflerinden meydana gelen birer monogram bulunmaktadır  Sonradan örülmüş olan büyük girişin iç tarafında, kapı kemerinin üst tarafına yerleştirilmiş mermer levhada “Hükümdarlara hükmeden hükümdarların hükümdarı” cümlesinin kısaltılması olan dört harfli bir monogram bulunmaktadır  Bu cümle VIII  Mikhael Palaiologos için söylenen  bir söz olduğu düşünülürse, bu kalenin Onun tarafından Lâtin  istilasının hemen arkasından bir daha böyle bir işgale uğramamak için  yapılmış olduğu anlaşılmaktadır  Güney duvarındaki siperli (kazamatlı) kısmın sonundaki kapı açıklığı gibi görünen kısım aslında küçük bir burcun kalıntısıdır  İç mekânı,  girişteki kuleler gibi haç biçimli dört kemerli ve üzeri tonoz örtülü  olan bu küçük burç bilinmeyen bir tarihte yarısına kadar yıkılmıştır  Kalenin yukarı kesimi bir duvarla bölünerek bir iç kale meydana  getirilmiştir  Bu duvarın iki ucunda birer kare burç, orta kısmında ise  yarım yuvarlak bir kule vardır  Bu yuvarlak kulenin üzerinde tuğladan  harflerle meydana getirilmiş, çok harap durumda olduğu için okunamayan  iki satırlık Grekçe bir yazıt bulunmaktadır  Bu duvar ve burçlardaki  duvar tekniği tamamen Bizans üslubundadır  Allom’un gravürlerinde kulelerin üzerleri sivri külahlı çatı ile kaplı olarak yapılmıştır  Kalenin güney cephesinin arka tarafındaki  duvar siperler halinde inşa edilmiştir  Bu duvarlar büyük olasılıkla  kıyıya kadar iniyor ve bir liman ile birleşiyordu   
				__________________  Arkadaşlar, efendiler            ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler,            müritler, meczuplar memleketi olamaz  En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet            tarikatıdır   | 
|   | 
|  | 
|  |