Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Genel Kültür & Serbest Forum > Serbest Forum

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
fatihe, hakaret, operası

Fatih'e Hakaret Operası

Eski 12-08-2010   #1
GöKKuŞaĞı
Varsayılan

Fatih'e Hakaret Operası




Avrupa'da Yazıldı, İstanbul’da Sahnelendi


Şüphesiz, 1453’te gerçekleşen İstanbul’un fethi, dünya tarihinde çok büyük bir dönüm noktasıdır Fetih, özellikle İslâm dünyası ile Hıristiyan Batı medeniyeti arasındaki ilişkiler açısından olumlu ve olumsuz birçok yeni gelişmelere sebep olmuştur Bilhassa Batı’da İslâm düşmanlığının artmasında fethin tesiri göz ardı edilemez

Alman şarkiyatçı Carl Heinrich Becker, İstanbul’un fethiyle İslâmiyet’in Avrupa’da genişlemesi, yayılması ve böylece Hıristiyanlığın önüne sed çekilmesinin; Batı’da İslâm düşmanlığının temel sebebi ve ilk tarihi olduğunu ileri sürmüştür Şunu da hemen belirtelim ki, 20 yüzyılda bile bazı batılı yazarlar o günün Batı dünyasını fetih karşısında duyarsız kalmakla suçlamışlardır Alman misyoner Julius Richter “Bizans İmparatorluğu yavaş yavaş eriyip, İslâm imparatorluğu içinde yok olurken, hatta 1453 tarihinde Osmanlı Türkleri İstanbul’u fethederken, Hıristiyanlar her şeyden habersiz ve gailesiz bir hayat yaşıyorlardı” demekten kendini alamamıştır


Aslında Richter’in söylediğinin aksine Batı, İstanbul’un fethine pek de duyarsız kalmamıştı Batı’da, günümüze kadar Konstantinopolis’in İstanbul oluşunun intikamını almak için Fatih’le ve fetihle alakalı yüzlerce eser ve binlerce makale kaleme alınmıştır ve bu türden yazılar halen devam etmektedir


Bugün Batı edebiyatında; romanından hikâyesine, destanından tiyatrosuna, Fatih ve fetihle alâkalı ciltler dolusu malzeme bulmak mümkündür Biz bu makalemizde sadece, Fatih’le alâkalı tiyatro eserlerine kısaca bir göz attıktan sonra, bunlardan, Sultan İkinci Abdülhamid’in yasaklatmak istediği “Sultan İkinci Mehmed” adlı trajedi üzerinde duracağız Fatih Sultan Mehmed’e isnad edilen uydurma bir hikâyeyi konu alan opera, bir zamanlar diplomatik krizlere yol açmıştı Günümüzde, “2010 İstanbul Avrupa Kültür Başkenti” faaliyetleri çerçevesinde İstanbul’un merkezinde oynatılan ve Abdülhamid Han’ın müdahalede bulunduğu operanın bir benzeri, festivalin açılış gösterisi olarak sergilendi




Başta Alman, İtalyan, İngiliz ve Fransız edebiyatı olmak üzere Batı edebiyatında Fatih’le alâkalı eserlerin birkaçı hariç, hemen hemen tamamı Fatih ve Türk aleyhtarı bir muhtevaya sahiptirler Almanların “Büyük Türk” adlı karnaval oyunu gibi küçük bir bölümünde ise Fatih ve Türkler, biraz daha insaflı(!) bir şekilde değerlendirilmektedir


İngiltere, Fransa, İtalya gibi diğer Batılı ülkelerin edebiyatında ise durum oldukça vahimdir Devirlerinin dram anlayışı ile hareket eden bazı Batılı yazarlar, korkunç, kanlı, tüyler ürpertici trajik sahneler meydana getirmeye çalışmışlar ve bazı tarih kitaplarındaki, Türklerle ilgili yanlış bilgiler de onların bu maksada ulaşmasında kolaylık sağlamıştır Böylece, Fatih Sultan Mehmed’in İrene’nin başını uçurması, Kanunî Sultan Süleyman’ın oğlu Mustafa’yı boğdurtması ve Yavuz Sultan Selim’in babası Sultan İkinci Bâyezid’i zehirlemesi gibi uydurma bilgiler, tiyatro yoluyla birer tarihî hakikatmiş gibi halka sunulmuştur Fransa’da Fatih’le ilgili olarak yazılan ilk piyes olan, yazarı meçhul “Tragédie Mohammad (1612)”in konusunun Fatih’in erkek kardeşini öldürtmesi olduğunu belirtirsek bu yalan ve uydurmaların ne derece garip boyutlara ulaştığını anlatmakta sanırım güçlük çekmeyiz


“İrene ve İkinci Mehmed” Piyesi


Batı’da Fatih ile alakalı en meşhur piyes “İrene ve İkinci Mehmed”dir Bu piyes, farklı coğrafya ve zamanlarda, farklı muhtevalar kazanmakla birlikte her zaman temel esprisini korumuş; Batılı yazarların, devrin ve mekânın şartlarına göre Türk-İslâm düşmanlığı yapmalarının meşhur vasıtalarından birisi hâline gelmiştir Bilindiği üzere, Fatih Sultan Mehmed ile İrene hikâyesi, ilk defa 1554’te Bandello’nun “Porte de Le Novelle del Bandello” adlı eserinde ortaya atılmıştır Güya Bandello, bu vakayı, Fatih’in muasırı Milano Dükü Francesco Sforza’nın hekimi F Appaiano’nun torunundan işitmiştir Hikâye Batı’da çok rağbet görmüş, 1559’da Boaissuan tarafından Fransızcaya, 1556’da Painter tarafından “Palace of Pleasure” adıyla İngilizceye tercüme edilmiştir Yine bu dönemde, yavaş yavaş Latince tarih kitaplarında da yer almaya başlamıştır


Meşhur tarihçi Knalles, bu uydurma hadiseyi “gerçek bir olay” olarak nakletmekten kendini alamamış; yine bu hadiseyle ilgili olarak William Barksted, 1611’de “Hiren or The Fair Greeke” adlı şiir kitabını yazmıştır

Farklı kaynaklarda az çok değişik şekillerde, fakat aynı kindar duygularla anlatılan ve baştan aşağı uydurma olan hikâyenin ana hatları şöyle hülasa edilebilir: İstanbul’un fethi sırasında esir edilen İrene adlı bir Rum kızı Sultan Mehmed’e takdim edilir Sultan, İrene’ye delice âşık olur; öyle ki yavaş yavaş devlet işlerini ihmal etmeye başlar Sonunda bütün vaktini bu kadına hasreder Bu durum, devlet yöneticileri ve yeniçerilerin hoşnutsuzluğuna sebep olur

Nihayet Mustafa Paşa tarafından ikaz edilen sultan, devletin ileri gelenlerini toplar ve İrene’den de en güzel elbiselerini giyerek huzuruna gelmesini ister Kadın huzura çıktığı zaman, güzelliği herkesi şaşırtır Fatih hemen etrafına dönerek “hislerine galebe çalamayacak bir padişah olmadığını” belirttikten sonra, vazife ve şeref duygusunu, aşktan daha üstün tuttuğunu ispatlamak için İrene’yi birden bire saçlarından yakalar ve bir kılıç darbesiyle kafasını uçurur


İrene/Hyrene isimli bu Rum kızıyla alâkalı olarak, Batı’da birçok piyes yazılmıştır Hem çıkış noktaları itibarıyla, hem de verdikleri mesaj bakımından bu piyeslerin hiçbirinin gerçekle uzaktan yakından bir alâkasının olmadığı ilim çevreleri tarafından zaten bilinmektedir Öyle ise İrene hadisesi nasıl ortaya çıkmıştır; bu hususu incelemek gerekir


Hammer’e göre, Eğriboz Adası’nın 1470’te fethi sırasında, elçi Paul Erisso’nun kızı Anna Erisso, iffetinden fedakârlık etmediği için(!) öldürülmüş ve İrene hikâyesi de buradan çıkmıştır Fatih’in hizmetinde de çalışan Giovanni Maria Angiolello’nun “Historie Turchesca” adlı yazma eserinde, Fatih’in, haremindeki kadınlardan birine kendini çok fazla kaptırdığı ve bu kadının etkisinden kurtulmak için onu öldürttüğü ileri sürülmektedir L Thuasne, İrene hikâyesinin başlangıcı olarak bu hadiseyi kaydetmektedir




Ancak yazdıklarının uydurma olduğu kesindir Nitekim Fransız yazar Voltaire bile Irene meselesi üzerine Fransızca yazılmış “İkinci Mehmed” adlı bir piyes hakkında, piyesin yazarına gönderdiği bir mektupta “istiklâlini kaybetmiş milletler, fatihlerine daima böyle korkunç, olur olmaz şeyler isnat ederler” diyerek, İrene hikâyelerinin tamamıyla uydurma olduğunu belirtmiştir Araştırmacılara göre İrene ve Fatih’le alâkalı sadece İngiltere’de altı uydurma piyes yazılmıştır


İngiltere’de İrene hikâyeleri, sadece Fatih’le de alâkalı değildir 1632’de T Goffe, The Covragiovs Turke or Amurath the First (Yiğit Türk veya Birinci Murad) adlı piyeste Fatih’in yerine Sultan Birinci Murad’ı, İrene’nin yerine de Eumorphe’yi koyup aynı iğrenç hikâyeyi sadece kahramanlarının adlarını değiştirerek nakletmiştir


Fatih-İrene hikâyeleri Avrupa’da sadece İngiliz edebiyatında yer almamış, Fransız, Alman ve İtalyan edebiyatlarında da sıklıkla kullanılmıştır

İtalya’da, 1856’da yayınlanan “Sultan” adlı operada yine Fatih-İrene hikâyeleri anlatılmaktadır

“İkinci Mehmed” Dramı


Avrupa’da, Osmanlı Devleti’nin kurulmasıyla Türk düşmanlığının artması bir tarafa; “Türk ve İslâm” kelimelerinin müteradif olarak kullanılması sonucu İslâm düşmanlığının da gittikçe arttığını belirtmek icap eder Bu hususta verilecek örnekler çok olmakla birlikte, konumuzla alâkalı olan bir tanesi, İtalyan yazar Rossini’nin yazdığı ve bestelediği “Maometto II” (İkinci Mehmed) adlı operadır Eserin yazılış sebebi, 1821 Mora İsyanı’na destek olmak ve Yunanlılar arasında milliyetçiliği canlandırmaktır Daha önce “İtalya’daki Türk” adlı eseri ile Müslümanlara kinini kusan Rossini’nin bu operasının dört ayrı baskısı yapılmış, 1820-1850 arasında, çeşitli Avrupa şehirlerinde defalarca sahnelenmiştir Batı’da Fatih Sultan Mehmed üzerine en önemli opera olarak kabul edilmektedir


Rossini, 1824 yılında Paris’e yerleşir Fransa’da yazdığı ilk operası başarısızlıkla sonuçlanınca önce 1826’da Türklere karşı savaşan Yunan askerleri yararına bir konser verir Daha sonra da “Maometto II” operasını yeniden yazmaya başlar Rossini, günün şartlarından yararlanarak kraldan birtakım çıkarlar sağlamak peşindedir Bu maksatla, Parislilerin hissiyatını galeyana getirmek için, iki perdelik “Maometto II”ye bir üçüncü perde ekler Operanın kişilerinin tamamı -Fatih dışında- Yunanlı olmuş, operanın adı da Maometto II’den “Le Siege de Corinthe”e (Korint Kuşatması) dönüşmüştür


Fatih, balelere de konu olmuştur Rossini’nin operası ile aynı konuda olan baleler şunlardır: Birincisi, 26 Şubat 1822’de Milano’da sahnelenen Paolo Brambilla’nın Le Siege de Corinthe Maometto (Korint Kuşatması ve Mehmet)’dir İkinci eser ise Antonio Monticini’nin 1834 yılında Napoli’de gösterilmiş altı perdelik balesi L’assedio di Negroponte (Eğriboz Kuşatması)’dır


Rossini’nin Fatih-Anna operasının yeni bir varyantından başka bir şey olmayan bu tarafgir ve uydurma piyeste yazar, sadece tarihi tahrif etmekle kalmamış; Türklere, İslâmiyet’e ve Osmanlı’ya karşı, her türlü kin ve garezini birer birer kusmuştur


33 sayfalık bu piyeste Türkler için 19 kez “barbar, zalim ve vahşi” sıfatları kullanılmış Öte yandan yıllar yılı Şiî İran’la mücadele etmiş Osmanlılardan “Barbar Şiîler” olarak bahsedildiği hesaba katılırsa, piyesin hiçbir edebî ve tarihî kaygı taşımadan sadece “Türk düşmanlığı ve Yunanseverlik” duyguları üzerine kurulu bir iftiranâmeden başka bir şey olmadığı kolayca anlaşılabilir


İtalya İle Diplomatik Mücadele


Yıl 1893 sonları Batı’da Yunanseverlik ve Girit meselesi yine gündemde Millî birliğini yeni kuran İtalya, Osmanlı’yı zor durumda bırakacak her oyunda rol almaya hazır Çünkü gözü, başta Trablusgarp olmak üzere Osmanlı topraklarında! Böyle bir vasatta, Rossini’nin menfur “İkinci Mehmed” operasının bir benzeri, İtalyan sahnelerinde yeniden oynatılmaya başlanır Operanın adı ve konusu aynı, yazarı farklıdır Bu defa operayı, Bolirci Fabris yazmıştır Sultan İkinci Abdülhamid ise operadan fevkalade rahatsızdır Hemen Hariciye vekiline, Roma sefirimiz vasıtasıyla harekete geçilmesi emrini verir Ancak İtalya’nın cevabı pek de tatmin edici değildir Padişah, 17 Ekim 1893’te bir irade ile bu husustaki çabanın artırılmasını ister




Sultan İkinci Abdülhamid’in Başkâtibi Süreyya Paşa’nın kaleme aldığı irâde özetle şöyledir:


“Sultan İkinci Mehmed unvanıyla yeniden sahneleneceği, İtalyan gazetelerinde görülen manzum dramın bir nüshasının gönderildiğine, İtalya Hariciye Vekili’nin; piyeste İslâm’a ve cennetmekân İkinci Mehmed’e karşı hakaret ihtiva eden sözler bulunmadığı için yasaklanamayacağına, durumun sükût ile geçiştirilmesinin daha münasip olacağına dair cevabı, Roma sefaretinin tahriratıyla manzur-i âli olmuştur Bu dramın oynanması asla caiz olmadığından her ne kadar İtalya Hariciye Vekili bir şey yapmıyor görünse de, daha öncelerde Fransa ve İngiltere’de bu tür oyunlar yasaklatıldığı hâlde, İtalya’da yasaklanmaması kabul olunamaz Bu dramın yasaklanması için kesin ve ciddi teşebbüslerde bulunularak, iradenin gereği mutlaka yapılmalıdır


Bu irade üzerine Roma sefirimiz yeniden teşebbüse geçer, ancak bu sırada İtalyan Hariciye vekili Roma dışındadır Bu sebeple bakanlık nezdinde herhangi bir girişimde bulunamaz Ancak, Venedik konsolosumuzdan, Venedik’te hâlâ oynanmakta olan Sultan İkinci Mehmed operasıyla alâkalı bilgi ister Venedik’teki konsolosumuz konuyu hemen araştırarak 3 Kasım 1893’te Roma sefirimize şu bilgileri verir:


“Sultan İkinci Mehmed adlı manzum drama dair, 29 Ekim 1893 ve 12 numaralı elçilik yazısı alındı İşbu dram, hakikatte, geçen nisan ayında Venedik’te sahneye konmuş olup, oyunun isminden hâsıl olan merak saikasıyla bendeniz dâhi gidip gördüm Bu dram bize azıcık dokunacak bir sözü havi olsa idi, size muhakkak haber verirdim Fakat hâl bu merkezde olmayıp bilakis bu dram, yüce adları her zaman anılan Ebu’l-Feth Sultan Mehmed Han Gazi hazretlerinin vatanperverâne fikirleri ve güzide hasletlerini ortaya koymaktadır Bu dram Venedik’te yalnız iki kere oynandı, ancak musikisinde görülen noksanlardan dolayı fazla bir muvaffakiyet hâsıl olmadığından hiç değilse Venedik’te bir kez daha oynatılması şüphelidir Aldığım bilgilere göre mezkûr dram bu kış Trieste’de de oynanacaktır Bu vesile ile şunu da haber vereyim ki, bugünlerde burada “Mustafa’nın Kerimesi” adlı bir opera daha oynanmaktaysa da, bize dokunacak hiçbir sözü havi değildir Bu opera, son zamanlarda Venedik Goldoni tiyatrosunda altı defa seyirci önüne çıkmıştır Kahire’de geçen bir aşk macerasına dair olup, pek mânâsız bir entrikayı tasvir ediyor Matbuatla, tiyatroya dair olan talimata tamamıyla uygun hareket etmeyi daima vazifeden addedeceğimi temine hacet göremem Emr ü ferman, hazret-i men lehü’l-emrindir


Roma sefiri, Venedik Konsolosluğu’nun bu raporunu, 7 Kasım 1893 tarih ve 365 numaralı bir yazı ile hemen Hariciye Vekâleti’ne bildirir ve bu arada İtalya Hariciye Nezareti ve hükümeti nezdindeki teşebbüslerine de devam eder Ancak netice alamaz, çünkü Hariciye Nazırı henüz Roma’ya dönmemiştir Osmanlı Hariciye Nezareti ise bir an önce netice alması için onu sıkıştırmaktadır Roma sefirimiz 17 Kasım 1893 tarih ve 377 numaralı telgrafla son durumu bir kez daha bildirir:


“Yüz yirmi sekiz numaralı telgrafnâmeniz alındı

(İtalya) Hariciye Nazırı burada bulunmadığı için reis-i vükelâ nezdinde teşebbüse geçtim Nazırın yakında dönmesinden sonra bu teşebbüsü takip edeceğim

Osmanlı Hariciye ve Sadaret’i telâşlıdır Çünkü Sultan İkinci Abdülhamid kendilerinden sürekli bilgi istemektedir Nitekim bu bilgiler Sadaret vasıtası ile hemen Sultan Abdülhamid Han’a arz olunur Hariciye nazırının konuyla ilgili olarak Sadaret’e gönderdiği belgelerden birine koyduğu üst yazıyı, Abdülhamid Han’ın hassasiyetini ortaya koyduğu için kısaltarak ve sadeleştirerek naklediyoruz:


“Sultan İkinci Mehmed unvanıyla sahneye konulacağı İtalya gazetelerinde okunan manzum dramın seyirci karşısına çıkmasının behemehâl yasaklanmasının temini hakkında çıkmış olan irade-i seniyye icabınca, adı geçen sefarete durumun derhal telgrafla haber verildiğini 16 Kasım 1893 tarihli cevabî tezkiremde arz etmiştim Bundan sonra bu hususta, Venedik şehbenderliğinden gelen rapor da takdim edilmişti (İtalyan) Hariciye Nazırı Roma’da bulunmadığı için, (İtalyan) heyet-i vükelası reisi (Başbakanı) nezdinde teşebbüste bulunduğunu ve Hariciye nazırının yakında dönmesiyle bu vakayı ısrarla takip edeceğini bildiren sefir beyefendi hazretlerinden cevaben alınan telgrafın tercümesi de leffen arz olunmakla emr ü ferman hazret-i veliyyü’l-emrindir


Roma sefirimiz Mahmud Nedim Paşa, 23 Kasım 1893 tarihinde gönderdiği 382 nolu telgrafında ise konuyu İtalyan Hariciye Nazırı ve başbakanı ile görüştüğünü ve görüşmenin müsbet neticelendiğini haber vermektedir Sadaret’çe Sultan Abdülhamid Han’a da takdim kılınan telgraf aynen şöyledir: “Hariciye Nazırı nezdinde lâzım gelen teşebbüsat-ı âcileyi ifa ettim Nazır ile vükelâ reisi, emel ve arzumuza yardım için, kanunlar dairesinde, elden geleni yapacaklarını bendenize kat’i surette vaad ve temin eylemişlerdir


Gerek Venedik Konsolosluğu’nun raporu, gerekse İtalyan hükümetinin, eserin muhtevasında “Fatih Sultan Mehmed”i rencide edici hiçbir hususun bulunmadığı yolundaki teminatı, Osmanlı hariciyesini tam tatmin etmemiş olmalı ki, Roma sefaretinden acilen eserin bir nüshasının gönderilmesi istenir Sefir Mahmud Nedim Paşa, 26 Eylül 1893 tarihli cevabında Hariciye Vekili Said Paşa’ya konuyla ilgili olarak şunları yazar:


“Devletlü Nazır Hazretleri

Zat-ı devletlerinin bana göndermekle şeref vermiş oldukları 26 Ağustos tarihli ve 5763/103 no’lu emirleri üzerine “Sultan İkinci Mehmed” isimli lirik dram hakkında bilgi edinmeye uğraştım Öğrenebildiklerime göre bu piyes hayli evvel yayınlanmış olmakla beraber alâka görmemiş, bu itibarla ne Roma’da, ne de arattığım ekseri büyük şehir kütüphanelerinde bulunamamıştır Bununla beraber bir nüshasını temin vaadi aldım

Bu arada kendisiyle temas etmekten geri kalmadığım Hariciye Nazırı, piyesin sahneye konulması halinde, eğer eser, gerek mukaddes dinimize, gerekse eserin ismini taşıdığı şanlı hünkârımıza (Fatih Sultan Mehmed’e) karşı herhangi tahrik veya rencide edici bir şeyi ihtiva ediyorsa, oynanmasının men edileceğini temin etmiştir Hürmetlerimle… Mahmud Nedim


Kumpanya Müdürü Teminat Veriyor


İtalya hükümeti bundan sonra da ısrarla piyesin farklı olduğunu, bu sebeple yasaklanmasına ve adının değiştirilmesine gerek olmadığını ileri sürmektedir Bununla birlikte, eğer piyeste “Fatih ve Osmanlı aleyhtarı herhangi bir unsur bulunursa” piyesin yasaklanacağı hususunda da teminat vermektedir Son olarak piyesin Milano’da sahneye konmasına müdahale eden Roma sefirimize, İtalya Hariciye Nazırı, piyesi oynayan kumpanyanın müdürü Mösyö Richard’ın cevabını göndermiştir Mösyö Richard’ın verdiği cevaptan, onun da İtalyan Hariciyesi ile aynı görüşte olduğu anlaşılmaktadır 14 Aralık 1893’te Osmanlı Hariciye Nezareti’ne, oradan da Sadaret’e gönderilen Richard’ın mektubu şöyledir:


“Fabris’in yazdığı “İkinci Mehmed” adlı opera, daha önce Venedik’te de sahnelenmiş olup, Milano’da ilk defa sahnelenecek değildir Mezkûr piyeste padişah hazretlerini (Fatih’i) küçük düşürücü hiçbir şey yoktur Zaten nezaket kaidelerine uymayan bir eseri kumpanyamız kabul etmez ve oynatmaz Şurasını da belirteyim ki böyle bir hadiseden bahseden bir operanın sahnelenmesi ilk defa olmayıp, bundan önce de Mösyö Rossini tarafından yazılan “Sultan İkinci Mehmed” adlı opera birçok tiyatroda defalarca oynanmış ve fevkalade ilgiye mazhar olmuştur Fransa ve İngiltere’de yasaklanan piyeslerin, bahsettiğiniz kıymetli zatın şan ve şöhretine dokunacak muhtevaya sahip olup olmadığını bilmiyorsam da bu piyesin, yasaklanmak için onlarla mukayesesi mümkün değildir Padişahın (Sultan İkinci Abdülhamid), muhafazasına itina göstermekte pek haklı oldukları millî hislerine dokunur bir yönü asla bulunmadığı cihetle, müellifi maddî ve manevî yönden zarara uğratacağı için, bu piyesin yasaklanması adalet ve hakkaniyet kaidelerine de uymaz Bu durumun taraf-ı âlilerince de kabul ve takdir olunacağı ümidindeyiz Bu durum yüksek huzurlarınıza ihtiramla arz olunur


Bundan sonra, bu piyesle ilgili tartışmalar kapanmıştır Çünkü piyeste Fatih’le alâkalı hakaretamiz hiçbir şeyin olmadığını İtalya hükümeti adına bizzat İtalya dışişleri bakanı temin etmiştir Kaldı ki, böyle bir durum olursa, Sultan İkinci Abdülhamid de tekrar müdahaleye hazırdır




Fatih’e Hakaretlerle Dolu Piyes Batı’da Yazıldı, İstanbul’da Sahnelendi


Yıllar önce, Bolirci Fabris’in yazdığı, Rossini’nin “İkinci Mehmed” piyesiyle aynı konuda olan piyes, İtalya’da oynatılmış ve Osmanlı-İtalya arasında diplomatik krize sebep olmuştu Bugün ise, bizzat G Rossini’nin Mora isyanına destek olmak ve Yunanlılar arasında milliyetçiliği yaymak maksadıyla yazdığı “Mehmed II” adlı opera, “Fatih Sultan Mehmed” adıyla 1 Uluslararası İstanbul Opera Festivali’nin açılış gösterisi olarak 2-3 Temmuz 2010’da Harbiye Cemil Topuzlu Açık Hava Tiyatrosu’nda sahnelendi Her ne kadar G Rossini’nin operasının uyarlanmış hali(!) olduğu iddia edilse de opera, tarihî hassasiyetlere ters düşen yönleriyle tepkiyle karşılandı


*Tarihçi-Yazar


Kaynaklar: BOA YAHUS 287/49; 284/63; 285/67; İ HUS 1311 No10; Mustafa HÂLİDİ - Ömer FERRUH, İslâm Ülkelerinde Misyonerlik e Emperyalizm, (Çev: Osman Şekerci), İstanbul, tarihsiz; Berna MORAN, “İngiliz Edebiyatında Fatih Sultan Mehmed Hakkında Piyesler”, Türk Dil ve Edebiyat Dergisi, 1958, Cilt: VII, s 73-83; C D Rouıllard, The Turk in French History, Thought and Literature 1520-1660, Paris 1941; Ümit GÜROL, İtalyan Edebiyatında Türkler, Ankara 1987; Ziyad EBUZZİYA, “Sultan İkinci Abdülhamid’in Dinî ve Millî Konulardaki Hassasiyeti: Fransa, İngiltere ve İtalya’da Oynanmasını Yasaklattığı Piyesler” Beşinci Milletlerarası Türkoloji Kongresi, Tebliğler (22-28 Eylül 1985), İstanbul 1983; 1 Uluslararası İstanbul Opera Festivali


Kaynak: Yedikıta Dergisi-
AHMET UÇAR

__________________
Bıçak soksan gölgeme, Sıcacık kanım damlar
Girde bak bir ülkeme: Başsız başsız adamlar
NFK





GaLiBa Bu GeCe YaĞMuRDa GöKKuŞaĞı MiSali
GüLeRKeN aĞLaMaNıN ZaMaNı
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.