Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Tıp / Biyoloji / Farmakoloji

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
böbrek, çalışırböbrek, hastalıkları

Böbrek Nasıl çalışır-böbrek Hastalıkları

Eski 06-26-2009   #1
Şengül Şirin
Varsayılan

Böbrek Nasıl çalışır-böbrek Hastalıkları



Böbrek nasıl çalışır-böbrek hastalıkları


İnsanda ve gelişmiş hayvanlarda en önemli organlardan biri olan böbreklerin görevi kandaki zararlı maddeleri süzerek idrar halinde vücuttan dışarı atmaktır Eğer böbrekler bu görevi yerine getiremezse insan zehirlenerek ölebilir

İnsanın yaklaşık 1012 cm uzunluğunda ve fasulye tanesi biçiminde iki tane böbreği vardır Bunlar omurganın iki yanında, belin biraz üstünde, sırta daha yakın olarak yerleşmiştir Böbreklerin dıştaki kabuk bölümü koyu kırmızı, içteki yumuşak öz bölümü daha açık renktedir Her birinin kabuk bölümünde bir milyon kadar kılcal damar yumağı bulunur Glomerül denen bu yumakçıkların çevresini de Bowman kapsülü denen zarsı bir yapı sarar Yumakçıkların sayısının bu kadar çok olması, vücuttaki bütün kanın incecik kılcaldamarlardan geçerek yaklaşık beş dakika gibi kısa bir sürede temizlenmesini sağlar

Kan böbreklerden geçerken suyunun bir bölümünü burada bırakır Çözünmüş durumdaki atık ve zararlı maddeleri taşıyan bu su kılcal damarların duvarlarından geçip Bowman kapsülüne girer Bu kapsülden çıkan ince, uzun ve kıvrımlı bir borucuk suyu önce böbreğin öz bölümüne, sonra U biçiminde bir kıvrım yaparak yeniden böbrek kabuğuna taşır Bu taşıma sırasında süzme işlemi bir ölçüde tamamlarımış, drar oluşmaya başlamıştır Kılcal damar yumakçığı, Bowman kapsülü, taşıyıcı borucuklar ve çevresindeki kılcal damar ağıyla birlikte başlı başına küçük bir böbrek sayilan bu süzme birimleanne nefron denir

Kandan ayrilan su mikroskobik borucukların içinde yavaş yavaş akarken, böbrek bu sudaki yararlı tuzları ve glikoz gibi kimyasal maddeleri emerek yeniden kan dolaşımına verir Böbreğin bir ödevi de bazı hormonların denetimi altında vücuttaki su miktarını düzenlemektir Eğer uzun bir süre su içilmezse, böbrekler idrar olarak dışarı atılmak üzere borucuk ve kanallarda dolaşan suyun bir bölümünü geri emer; bu yüzden idrar miktarı azalır Eğer çok su içilirse, böbrek suyun bir bölümünü geri almaya gerek duymayacağı için idrar miktarı artar

Her gün yaklaşık 170 litre su yumakçıklardan süzülerek borucuklara geçer Kuşkusuz bunun hepsi idrar olmaz Suyun büyük bölümü geri emildiğinden, yetişkin ve sağlıklı bir insan günde 1,5 litre kadar idrar boşaltır

Suyu böbrek özüne taşıyan uzun borucuklardan her biri yeniden böbrek kabuğuna döndüğünde, daha geniş olan toplayıcı kanallarla birleşir Bu kanallar da kendi aralannda birleşerek en sonunda idrar borusunu oluşturur Yetişkin bir insanda idrar borusu yaklaşık 30 cm uzunluğundadır ve böbrekten idrar kesesine kadar uzanır


Karnın en alt bölümüne yerleşmiş olan idrar kesesi, duvarları kas ve lifsi dokudan oluştuğu için daralıp genişleyebilen esnek bir torbadır Her iki böbrekten gelen idrar bu kesede biriktikçe genişler ve ortalama yarım litre idrarı taşıyabilir İdrar kesesi dolduğunda, beyinden gelen bir emirle ve işeme kanalı

ya da siyek {üretra) denen başka bir boruyla idrar vücuttan dışarı atılır Böbrekler, idrar boruları, idrar kesesi ve işeme kanallarından oluşan bütün bu sisteme boşaltım sistemi denir

Böbrek Hastalıkları

Mikrobik bir hastalık ya da herhangi bir örselenme söz konusu olsa bile böbrekler bir süre normal çalışmasını sürdürebilir Ama hemen gerekli önlemler alınmazsa böbrekler artık görev yapamayacak duruma gelir ve hasta birkaç gün içinde ölebilir
Böbreklerin çalışmasını aksatan koşullardan biri böbrek taşlarıdır Başta kalsiyum olmak üzere çeşitli minerallerin çökelip sertleşmesiyle oluşan bu taşlar böbrek borucuklarını ya da kanallarını tıkayabilir

Özellikle idrar borularına kadar inerek orada sıkışıp kalan taşlar çok şiddetli ağrı yapar Belin iki yanında ve sırtta nöbet halinde duyuları bu dayanılmaz ağrıya böbrek koliği denir Böbrek taşlarının ilaçlarla eritilmesi, sesüstü (ültrason) dalgalanyla parçalanması ya da ameliyatla alınması gibi çeşitli tedavi yolları vardır Ama idrar yollarında sürüklenerek ilerleyebilecek kadar küçük ve düzgün yüzeyli bir tassa, genellikle kendiliğinden idrarla dışarı atılması beklenir


Çeşitli mikroplardan ileri gelen bütün iltihaplı böbrek hastalıklarına genel olarak nefrit, yani böbrek iltihabı denir Nefritin belirtileri böbreğin hangi bölümünün hastalandığına bağlıdır; ama genel olarak ateş, baş ağrısı ve idrarın rengi ile miktarında değişme görülür Dışarı atılamayan fazla su dokularda biriktiği için, deride ödem denen yumuşak şişkinlikler oluşur

Hafif nefritler antibiyotiklerle tedavi edilebilir Ayrıca idrar söktürücü ilaçlar da böbreklerin vücuttaki fazla su ve tuzları dışarı atmasına yardımcı olur
Daha ağır iltihaplar, böbreklerin işlevlerini yerine getiremez duruma geldiği böbrek yetmezliğVyle sonuçlanır Ağır böbrek yetmezliğinde hasta bilincini yitirir ve tedavi edilmezse ölebilir İltihaplarıma dışında başka nedenlerden de ileri gelebilen böbrek yetmezliği için başlıca iki tedavi yöntemi vardır

Biri diyaliz, öbürü böbrek naklidir Bir çözeltideki maddelerin yarı geçirgen zarlardan geçirilerek ayrılmasına dayanan diyaliz yöntemi de iki ayrı yoldan yapılabilir Hemodiyalizde, yani "kan diyalizi"nde hastanın kanı bir bağlarıtı aracılığıyla yapay böbrek denen bir diyaliz makinesine gönderilir Bu makine tıpkı böbrekler gibi kanı süzer, atıkları ve zehirli maddeleri ayırarak temizlenmiş kanı yeniden hastanın damarlarına aktarır Ne var ki, hemodiyaliz makineleri hem pahalıdır, hem de her hastanede bulunmaz Üstelik hastanın haftada en az 20 saat makineye bağlı kalması gerekir

İkinci bir diyaliz yöntemi olan karınzan (periton) diyalizinde, hastanın karın boşluğuna atıkları soğurabilen özel bir sıvı şınnga edilir Kanda birikmiş olan atıklar ve zararlı maddeler karınzarından geçerek bu sıvıya karışır Yaklaşık yarım saat sonra gene özel bir boru ya da sondayla sıvı dışarı akıtılır Bu yöntemde hastanın hemodiyalizde olduğu gibi bir makineye bağlarıması gerekmez

Uzun süren (kronik) böbrek yetmezliklerinde diyaliz tedavisi hastanın özel yaşamını büyük ölçüde kısıtladığı için, böbrek nakli daha iyi bir seçenektir Bu ameliyatlar genellikle başarıyla sonuçlanır ve hastalann çoğu normal yaşantilanna dönebilirler Ama bu yöntemin de uygun böbrek bulma güçlüğü gibi bir sakıncası vardır

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla

Böbrekler ve hastalıkları

Eski 11-09-2010   #2
Şengül Şirin
Varsayılan

Böbrekler ve hastalıkları







Böbrekler, omurgalılarda bulunan fasulye biçiminde boşaltım organlarıdır 10 cm boyuna kadar olabilen böbrekler, boşaltım sisteminin bir bölümünü oluştururlar Bu organlar, başta üre olmak üzere atıkları kandan süzer ve onları su ile birlikte idrar olarak boşaltırlar Böbrekleri ve böbreklere etki eden hastalıkları inceleyen tıbbi dal nefrolojidir
Nefroloji, adını Yunanca “böbrek” anlamına gelen nephros sözcüğünden alır Böbrek(ler) ile ilgili anlamında kullanılan renal sözcüğü ise Latince renalis sözcüğünden gelir Böbreklerin içindeki süzme birimlerine nefron denir Her böbrekte yaklaşık 1 milyon nefron bulunur


Anatomi



İnsanlarda, böbrekler karın bölgesinin arka bölümünde, bir başka deyişle karınzarı arkası (retroperitonal) bölgesinde yer alırlar İki tane bulunan (çoğu insanda tek böbrek bulunabilmektedir, ve bu insanlar bunun ayrımına varmadan sağlıklı bir yaşam sürdürebilirler) böbreklerden sağda olanı diyaframın hemen altında, ve karaciğerin arkasında (posterior), solda olanı ise diyaframın altında ve dalağın arkasında yer almaktadır Böbreklerin ikisinin de üstünde böbreküstü bezleri yer almaktadır Böbreklerin konumları bakımından bakışımsız olmalarının nedeni karın boşluğunda büyük bir yer kaplayan karaciğerin, sağda bulunan böbreğin soldakine göre 1-2 santimetre daha aşağı bir konumda (inferior) bulunmasına neden olmasıdır
Karınzarı arkasında bulunan böbreklerin boyutları 9 ila 13 cm arasında değişmekte, ve sol böbrek sağdakinden az da olsa biraz daha büyüktür Yaklaşık 12 göğüs omuru ile 3 bel omurlarının (T12-L3) düzeyleri arasında yer almaktadırlarBöbreklerin üst bölgeleri 11 ve 12 kaburgalarca korunmaktadır

Böbreküstü bezleriyle birlikte böbrekler, yağ dokuyla çevrelenip (buna pararenal yağ denilmektedir), bu yapı da böbrek zarı (renal fasiya olarak da bilinir) ile bütünüyle sarılmış durumdadır Yukarıda da belirtildiği gibi, böbreklerden biri ya da ikisi doğuştan bulunmayabilirler, ve bu duruma böbrek oluşmaması ya da renal agenez denilmektedir
Böbrekler, süzülmemiş kanı karın bölgesi aorttan ayrılan sol ve sağ böbrek atardamarları yoluyla almaktadırlarBöbrekten dönen süzülmüş kan ise sağ ve sol böbrek toplardamarları yoluyla alt ana toplar damara döner Böbreğe giden kan, kalbin pompaladığı toplam kanın (kardiyak debi) üçte birine ulaşabilir




Doku bilimi (histoloji)
Genel





Böbrekten ayrılan idrar borusu (üreter) takip edilerek böbreğin içine ilerledikçe huni biçiminde bir boşluk olarak genişler; buna havuzcuk (pelvis) denilmektedir Havuzcuktan da küçülerek ayrılan bölgelere büyük çanak (majör kaliks), bunlardan ayrılan daha da küçük bölgelere küçük çanak (minör kaliks) denmektedir İnsan böbreğinde yaklaşık 12 adet küçük çanak bulunmaktadır Böbrek, kesildiğinde, kabuk (korteks) ve öz (medulla) bölgelerinden oluştuğu görülür Öz bölgede uçları papilla olarak bilinen piramitler bulunmakta, ve bunların herbiri bir çanağa bağlıdır Kabuk bölgesi dokusu her iki ardışık piramitler arasına sokulur, ve bunlara Bertin sütunları denilmektedir


Damarlar



Böbrekler damarlarca çok iyi bir biçimde beslenmekte, ve vücut ağırlığının yalnızca %05′lik bir bölümünü oluştursa da, kardiyak debinin %25′ini alırlar, ve bu daha da artabilir Kabuk bölgesi organın en çok damarlarının bulunduğu bölgedir, bu bölge böbreğe gelen kanın %90′ını toplar Böbreğe gelen atardamar ön ve arka olmak üzere iki dala ayrılır


Bu dallardan, loplar arası damarlar ayrılıp loplar arasında ilerleyerek yayımsı damarlara ayrılır Bu damarlar da kabuk ve öz bölgeler arasına yayılarak lopçuklar arası damarlara ayrılırlar Lopçuklar arası damarlardan getirici damarlar ayrılıp yumakçık (glomerülus) yapısına girer


Damarlar, yumakçık içinde daha da küçük dallara ayrılıp, 20 ila 40 arasında değişen kılcal damar kıvrımlarına dönüşürler Bu kılcal damarlar yumakçık içindeki tampon bölge (mesenjium) ile çevrelenmiştir Kılcal damarlar birleşerek yumakçıktan götürücü damarlar olarak ayrılırlar


Genel olarak, kabuk bölgesinin yüzeyine yakın olan nefronlardan ayrılan götürücü damarlar borucukları çevreleyerek peritubüler damar ağını oluştururlar
Öte yandan kabuk bölgesinin daha derinlerinde yer alan yumakçıklardan ayrılan damarlar vasa recta (dik damar anlamına gelmektedir) denen, öz bölgenin derinliklerine inen damarları oluştururlar Bu damarlar öz bölgenin derinliklerine indikten sonra toplardamar olarak yukarı çıkarlar


Böbrek damar atar ve toplar damar üzerinde ilgi çekici ve çoğu organlardan değişik olup, kendine özgü olan birkaç özelliği bulunmaktadır Genellikle bir organa gelen atardamar küçük dallara ayrıla ayrıla atar damarcıkları (arteriyol) oluşturur
Bunlar da kılcal damarlara ayrılıp (dokuyla alyuvarlar arasında oksijen alışverişinin gerçekleştiği, ve kansıvısıyla dokular arasında besin öğelerinin ve dokulardaki atıkların alış-verişlerinin gerçekleştiği damar bölgesidir), kılcal damarlar da toplar damarcıkları, bunlar da birleşerek toplar damarları oluşturur


Böbrekte ise temiz kanı taşıyan getirici damarlar yumakçık içine girdikten sonra kılcal damarlara ayrılır, ve bunlar yumakçıktan ayrıldıktan sonra yine atar damarcık niteliğinde olan götürücü damarlara dönüşür Özetle, böbrekte öbür organlarda bulunan temel atar damarcık-kılcal damar-toplar damarcık düzeni bulunmaz; yumakçık içinde bulunan kılcal damarlar iki atar damarcık arasında bulunmaktadır


Yumakçık (Glomerülus)



Yumakçıkların kılcal damarlarında duvarları delikli endotel (damarların en iç katmanında bulunan göze türü) gözeleri bulunur Bu endotelin dışında ise iki katlı epitel gözeler bulunur Endotele yakın olan iç epitel gözeleri (viseral) endotel dokudan yalnızca bir bazal zarı (epitel dokularda epitel gözenin en alt bölümünde bulunan, epiteli altındaki bağ dokudan ayıran zardır) ile ayrılır Dış epitel gözeleri (paryetal) ise Bowman kapsülü (yumakçığı çevreleyen yapı) üzerinde bulunmaktadır Bu iki katlı epitel gözeleri arasındaki boşluğa da üriner boşluk (yumakçıktan süzülen kandan oluşan sıvının -süzüntü- geçtiği boşluk) denilmektedir


Yumakçığın kılcal damarının duvarı, bu damarlardan geçen kansıvısının süzme işleminin gerçekleştiği yerdir, ve şu yapılardan oluşmaktadır:


* İnce, delikli endotel gözeler Her bir delik 70 ila 100 nm (nanometre) çapındadır
* Yumakçık bazal zarı 3 katmandan oluşur Ortada elektron bakımından yoğun olan lamina densa (“yoğun katman” anlamına gelmektedir), ve bunun her iki yanında elektron bakımından seyrek bulunan lamina rara (“seyrek katman” anlamına gelmektedir) bulunmaktadır Lamina raranın endotele yakın olan katmanına lamina rara interna, iç epitele yakın olan katmanına ise lamina rara eksterna denilir Yumakçık bazal zarı çoğunlukla 4 tip kolajenden (kolajen, bağ dokuların yapı taşı olup, organları yapı bakımından ayakta tutan büyük moleküllerdir), laminin adlı bileşikten, çoklu anyonik proteoglikanlardan (çoğunlukla heparan sülfat), fibronektinden, entaktinden, ve birkaç başka glikoproteinlerden oluşmaktadır 4 tip kolajen bir yapı ağı oluşturarak öbür glikoproteinleri birbirlerine bağlar

* İçteki epitel gözeler (podosit, “ayak gözeleri” anlamına gelir), yumakçık bazal zarının lamina rara eksterna katmanı üzerinde yer alıp, adetâ çok ayaklı gözeleri andırır Bu ayakçıklar arasındaki 20 ile 30 nanometre genişliğindeki boşluklara süzme yarıkları denir Bu süzme yarıkları birbirlerine ince bir böleç ile bağlanır

* Yumakçık yapısı tampon bölge olan mesenjium bölgesi ile dengelenmektedir; mesenjium gözeleri kılcal damarlar arasını doldurmaktadır Bu gözeler mezoderm kökenli olup, kasılabilir, yutabilir, çoğalabilir, bağ dokuyu oluşturan kolajen yapabilir özelliktedir Tıpkı damar çeperlerindeki kasılıp gevşeyebilen düz kası andırmaktadır Bu gözeler ayrıca bir sürü tür yumakçıktan kaynaklanan hastalıkların (glomerulonefrit) oluşmasında rol oynar


Yumakçıkdaki kılcal damarların duvarlarındaki endotel gözelerin delikli olması, su ve küçük moleküllere karşı geçirgen olmasını, ve aynı zamanda 70 kilodaltondan büyük proteinlere karşı ise geçirimsiz olmasını sağlar Ayrıca bazal zarın negatif yüklü (anyon) heparan sülfat ve başka anyonik molekülleri bulundurması pozitif yüklü moleküllere karşı geçirgenliğini arttırır Bundan dolayı, kandaki yüksek derişimde bulunan Albumin proteini, negatif yüklü olmasından dolayı bu kılcal damarlardan süzülmez Bu seçici geçirgenliği ayrıca süzme yarıklarının arasındaki böleçte bulunan proteinler de etkiler Bu seçici geçirgenliği sağlayan moleküllerin genlerindeki değişinim sonucunda bu seçici geçirgenlik bozulabilir, ve ortaya nefrotik sendrom denilen klinik durum çıkabilir

Borucuklar



Borucukları çevreleyen epitel gözelerin yapıları ve buna bağlı işlevleri böbreğin katmanlarına göre değişiklik gösterir Yakınsal borucuk gözeleri uzun mikrovilüsleri, çok sayıda mitokondrileriyle geri emilimde önemli rol oynar Yakınsal borucuk gözeleri süzülmüş sodyumun ve suyun üçte ikisinin, ayrıca glikozun, potasyumun, fosfatın, amino asitlerin ve proteinlerin geri emiliminde büyük önem taşır Aynı zamanda bu gözeler ağıların da geri emilimini yapar, ve ağılar bu gözelere zarar verebilir

Yumakçık-bitişiği aygıtı (jukstaglomerüler aygıt) yumakçığın içine sokulmuş durumda olup, getirici damarla da bitişiktir Bu aygıtın içinde yumakçık-bitişiği gözeler yer almaktadır Bu gözeler düz kas niteliğinde olup, getirici damarların duvarlarında bulunur, ve renin bileşiğini içerir Ayrıca uç borucukların yumakçığa yakın olan bölgesine maküla densa denir ve bu bölge yumakçık-bitişiği aygıtıyla da iç içedir Süzüntüdeki sodyum derişimini algılayan maküla densa, yumakçık-bitişiği aygıtına geri besleme yaparak burdaki gözelerin kasılıp ya da gevşemesini sağlar Böylece, böbrekler kendilerine gelen kandaki (başta sodyumun olmak üzere) elektrolitlerin derişimlerine göre yumakçığa gelen kan miktarını ayarlayıp, süzmeyi de buna koşut bir biçimde etkiler Bu yolla, böbrekler, kandaki olağan değerlerinin üstünde ya da altında olan elektrolitlerin atılımlarını etkileyerek derişimlerini ayarlayabilir


İşlevleri


Böbreklerin işlevleri beş çatı altında toplanabilir:
* Metobolizma atık ürünleri olan üre, kreatinin, ürik asit, ilaç ve toksinlerin vücuttan atılmasını sağlamak
* Vücut sıvı elektrolit dengesini düzenlemek
* Vücudun asit baz dengesini düzenlemek
* Kan basıncını ayarlamak
* Alyuvar yapımını uyarmak
Böbreğin işlevlerinin daha iyi anlaşılması için böbrek fizyolojisinin iyi bilinmesi gerekir

Atık ürünlerin atılması


Böbrekler yapım-yıkım sonucunda oluşan çeşitli atık ürünleri özellikle protein yapımı ve protein yıkımı sonucunda oluşan üreyi ve nükleik asitlerin yapım-yıkımı sonucunda oluşan ürik asidi, ve suyu vücuttan dışarı atar Böbreklerin çalışmaması veya işlevini yapamaması durumunda bu atıklar atılamayacağı için sorun teşkil eder


Vücut dengesinin (Homeostaz) sağlanması


Böbrekler vücut dengesinin sağlanmasında çok büyük önem taşır İşlevleri arasında:
* Asit-baz dengesini sağlamak,
* Kansıvısının, ve vücuttaki değişik bölmelerdeki sıvıların elektrolit derişimlerini düzenlemek,
* Kan basıncını ayarlamak,
* Kan hacmini düzenlemek
önemli yer tutar
Böbrekler bu işlevlerin çoğunu öbür organlarla (özellikle kalp, iç salgı bezleri ve karaciğer) eş güdümlü bir biçimde gerçekleştirir Böbrekler bu organlarla kandaki hormonlar yoluyla iletişir Ancak, kan hacmini, basıncını algılama konusunda böbreğin içsel alıcıları bulunmaktadır

Asit-baz dengesinin düzenlenmesi



Böbrekler kandaki pH’yi, H+ (protonun) ve HCO3- (bikarbonatın) derişimini ayarlayarak küçük bir aralıkta tutar Bu konuda akciğerle eş güdümlü çalışır Daha ayrıntılı bilgi için böbrek fizyolojisi maddesine bakınız

Kan basıncının ayarlanması


Böbrekler kan basıncının düzenlenmesinde önemli rol oynarlar Kansıvısındaki sodyum derişimi, kan hacmiyle ve dolayısıyla kan basıncıyla yakından ilgilidir Nefronların içinde sodyumun (ve öbür elektrolitlerin) süzülmesini ve geri emilimini sağlayan yapılar bulunmaktadır Ayrıca böbreküstü bezlerinin Zona Glomerulosa bölgesinden salgılanan Aldosteron da böbreğin uç borucuklar ve toplama kanalları üzerinde etkisini göstererek kan basıncını ayarlamada önemli bir yer tutar

Kansıvısı hacmi


Kansıvısının toplam derişimindeki (osmolalite) değişikler hipotalamustaki derişim-alıcılarınca algılanır Hipotalamusun uzantısı olan hipofiz bezinin arka bölümü kansıvındaki derişimin artması üzerine vazopressin (ADH) salgılar Bu da böbreklerin toplama kanallarına etkiyerek suyun geri emilimini arttırıp, sidiğın daha derişik olmasına neden olur Böylece böbrek, hipofiz beziyle eş güdümlü bir biçimde çalışarak kansıvısının hacmini dengede tutar

Hormon salgılamak


Böbrekler eritropoietin (alyuvar yapımını uyaran hormon) salgılar Ayrıca etkin durumda olmayan vitamin D’yi (önhormon) etkin duruma getirir

Hastalıklar


Böbrekler karmaşık örgenler oldukları için, hastalıkları da karmaşıktır Bundan dolayı, böbrek hastalıklarını öbeklere ayırmak mantıklıdır Ancak, böbrekte çok türde hastalık bulunmasına karşın, bunların belirtileri aynı oranda çeşitli değildir; çoğu aynı öbekten hastalıklar benzer biçimlerde kendilerini gösterir Dolayısıyla, öncelikle böbrek hastalıklarının genel bulguları incelenecek, ondan sonra hastalıklar öbek halinde ele alınacaktır


Böbrek hastalıklarında bulgular



* İveğen (akut) nefritik sendromu yumakçıktan kaynaklanan ve çoğunlukla iveğen gelişen, idrarda kan bulunması durumudur (hematüri) Bunun yanında, idrarda orta düzeyde protein (proteinüri) ve yüksek kan basıncı bulguları, streptokok sonrası gelişen glomerulonefritin alışılmış sunumudur

* Nefrotik sendrom, idrarda ağır oranda protein bulunması (günde 35 gramdan çok), kanda albümin düzeyinin düşmesi (hipoalbüminemi), aşırı şişlik, kandaki yağ düzeylerinin yükselmesi (hiperlipıdemi), ve idrarda yağ bulunması bulgularıyla ortaya çıkar

* İveğen böbrek yetmezliği idrarın kesilmesi (oliguri), ya da idrarsızlık (anüri), ve kanda azotlu atıkların artması (azotemi) ile ortaya çıkar Yumakçıkta, ara bölgelerde, böbrek damarlarına gelen hasar sonucunda, ya da borucuklarda iveğen gelişen doku ölümü (akut tubüler nekroz) sonucunda ortaya çıkar

* Süreğen (kronik) böbrek yetmezliği, üreminin (böbrek yetmezliği sonucu kandaki azotlu atıkların artıp, bunların vücuttaki dokulara ve organlara zarar vermesi sonucunda ortaya çıkan belirtiler bütünüdür) belirtileriyle özdeştir, ve herhangi bir böbrek hastalığının ilerlemesi sonucunda varacağı son noktadır

* Böbrek borucuk bozuklukları, idrar çokluğu (poliuri), gece yatağı ıslatma (noktüri), ve elektrolit düzensizlikleriyle ortaya çıkar

* İdrar yollarında bulaşım, idrarda bakteri (bakteriuri) ve irin bulunmasıyla ortaya çıkar Bulaşım belirtili de, belirtisiz de olabilip, yalnızca aşağı idrar yollarını (sidik kesesini), ya da böbrek de içinde olmak üzere yukarı idrar yollarını da etkileyebilir

* Böbrek taşı, böbrek kuluncu, idrarda kan olması, ve yineleyen taş oluşumları ile ortaya çıkar

* Boşaltım yollarında tıkanma ve böbrek urları daha çok anatomiyi ilgilendiren durumlardır, ve sorunun olduğu yere göre belirtileri değişir


Böbrek hastalıkları



Doğuştan bozukluklar:
* Böbreklerin oluşmaması,
* Az gelişmişlik (hipoplazi),
* Yer dışında böbrekler,
* At nalı böbrekleri olarak bilinir
Kistli böbrek hastalıkları:
* Bozuk gelişmiş kıstli böbrek,
* Çokkistli (polikistik) böbrek hastalığı (otozomal baskın ve çekinik olarak bilinen iki türü bulunmaktadır),
* Öz bölge kistik hastalıkları (öz bölge süngerimsi böbreği ve nefroftizi),
* Edinilmiş (diyalizle ilgili) böbrek kistleri,
* Yumakçık kaynaklı kistik hastalığı,
* Özekdoku dışı böbrek kistleri (havuzcuk-çanak kıstleri)
Yumakçıktan kaynaklanan hastalıklar :
* Birincil glomerulonefrit (hastalığın kendisinin yumakçıkta başladığı durumlardır, ve çoğunlukla yumakçık yangısı anlamına gelen glomerulonefrit ile anılırlar):
İveğen yaygın çoğalan glomerulonefrit,
Streptokok bulaşımı sonrası,
Streptokok-dışı bulaşımı sonrası,
Hızla ilerleyen (yumakçık, mikroskop altında hilal görünümlü olduğu için, buna hilalimsi de denir) glomerulonefrit,
Zarımsı glomerulonefrit,
En az değişiklik hastalığı,
Yerel bölümsel glomeruloskleroz (yumakçık sertleşmesi anlamına gelmektedir),
Zarımsı-çoğalıcı glomerulonefrit,
IgA nefropatisi,
Süreğen glomerulonefrit,
* Yumakçığı etkileyen tümsel hastalıklar:
Yaygın lupus kızarıklığı,
Şeker hastalığı,
Amiloidoz,
Goodpasture sendromu,
Mikroskopik çoklu damar yangısı (poliarterit),
Wegener granülomatozu,
Henoch-Schönlein purpurası (purpura, pıhtılaşmadaki ya da damarlardaki düzensizliklerden kaynaklanan, deride oluşan kanamalardır)
Bakterisel endokardit (kalpteki kapakçılarda bulaşımdan dolayı oluşan yangı, zarar)
* Kalıtsal düzensizlikler:
Alport sendromu,
İnce bazal zar hastalığı,
Fabry hastalığı
Borucuklardan kaynaklanan hastalıklar:
* İveğen borucuk doku ölümü (akut tubüler nekroz),
* Tubülointerstisyel nefrit (borucuk-dokuaralığı yangısı anlamına gelmektedir; bu genel bir durumdur, ve birçok nedenden kaynaklanabilir):
Piyelonefrit ve idrar yolları bulaşımı,
İveğen piyelonefrit,
Süreğen piyelonefrit ve geriakış,
İlaçlar ve ağılardan kaynaklanan tubülointerstisyel nefrit
Ağrıkesici nefropati,
Ürik asit nefropatisi,
Hiperkalsemi (yüksek kalsiyum düzeyi), ve nefrokalsinoz (böbreğin kireçlenmesi),
Çoklu miyelom (plazma gözelerinin kemik iliğinde çoğalmalarıyle oluşan ur),
Damarlardan kaynaklanan hastalıklar:
* İyicil nefroskleroz (böbreksertliği anlamına gelmektedir; böbrek damarcıklarında ve küçük damarlarda oluşan sertlikten kaynaklanır,
* Kötücül yüksek tansiyon ve hızlanmış nefroskleroz,
* Böbrek atar damarı darlığı:
Damar sertliği (yaşlı hastalarda),
Fibromüsküler displazi (bağ ve kas dokularının özellikle böbrek atar damarında bozuk gelişerek bu damarın darlığına neden olması, genç hastalarda daha çok rastlanır),
*Pıhtılı mikroanjiopati (küçük damar hastalığı anlamına
gelmektedir, ve bir çok nedeni olabilir):
Alışılmış çocukluk HÜS (hemolitik üremik sendrom: kanlı ishalle tanınan, bağırsakta özel bir ağı (shigatoksin) üreten bulaşımın kana karışıp böbrek damarcıklarına zarar vermesi ve gelişen iveğen böbrek yetmezliği,
Yetişkin HÜS (birçok nedeni olup, çoğunlukla kemoterapiden kaynaklanır),
Kalıtsal HÜS,
TTP (trombotik trombositopenik purpura): kanın pıhtılaşmasındaki bir bozukluktan kaynaklanır
* Orak hücreli kansızlık,
* Yaygın kabuk doku ölümü
Böbrek taşları:
* Kalsiyum oksalat ve fosfat,
* Magnezyum amonyum fosfat (strüvit taşları),
* Ürik asit,
* Sistin
Böbrek urları:
* İyicil urlar:
Böbrek parmaksı adenom,
Anjiyomiyolipom (damar, kas, ve yağ gözelerinden oluşan iyicil bir ur olup, daha çok tüberoz skleroz hastalarında rastlanır,
Onkositom
*Kötücül urlar:
Böbrek gözesi karsinomu,
Havuzcuk ürotelyum (geçiş gözesi) karsinomu

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.