Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
commagene, kommagene, krallığı

Kommagene (Commagene) Krallığı

Eski 05-27-2009   #1
[KAPLAN]
Varsayılan

Kommagene (Commagene) Krallığı



Kommagene (Commagene) Krallığı



Yunanca “Genler Topluluğu” anlamına gelen Kommagene, ismiyle bağdaşırcasına, Grek ve Pers Uygarlıklarının inanç, kültür ve geleneklerinin bütünleştiği güçlü bir krallıktır Toros Dağlarındaki çeşitli yolların birleştiği noktada bulunan antik Kommagene Krallığı, Suriye'nin Kuzeyi, Hatay, Pınarbaşı, Kuzey Toroslar ve doğuda Fırat Nehri'nin çevrelediği verimli topraklarda yer almıştır Tarıma ve hayvancılığa elverişli ve ekonomik önemi yüksek sedir ağacı ormanlarını barındıran Kommagene topraklarının, ilk çağlardan beri yerleşim alanı olarak kullanıldığı civardaki mağara ve arkeolojik buluntulardan anlaşılmaktadır

İÖ 2000 yılının ortalarında Hitit İmparatorluğu'nun egemenliği altına girdiği tahmin edilen Kommagene yöresi'nde Kommagene Krallığı'nın öncesi kabul edilen Kummuh Krallığı'nın olduğu ve Kummuh'un İÖ 711'lerde Asurlular, İÖ 605'te de Babilliler tarafından fethedildiği anlaşılmaktadır İÖ 6 Yüzyılın sonlarına doğru Kommagene toprakları Pers İmparatorluğu'nun eline geçmiştir İÖ 323'te Kommagene Bölgesinin idaresi Grek-Makedon yöneticilerin eline geçmiştir

Antik dünyanın küçük ancak güçlü ülkesi Kommagene, baba tarafı Pers Krallarından “Krallar Kralı olarak anılan Darius'a ile, anne tarafı Makedonya Hükümdarı Büyük İskender ile akraba olan bir prensin oğlu Mithridates Kallinikos tarafından, İÖ 109 yılında bağımsız bir krallık olarak kurulmuştur
Farklı topluluklardan meydana gelen ve ayrı inanç ve kültürlere sahip Kommageneliler arasındaki birliği sağlamak konusunda büyük başarı sağlayan Mithridates Kallinikos, tanrılarla olan bağını kuvvetlendireceği ve böylece ulusunu barış içerisinde yaşatacağı inancıyla ülkesinin çeşitli yerlerinde tapınaklar yaptırmıştır

Nemrut Dağı ve iki Arsameia şehrindeki kült yapılarıyla Kommagene Krallarının en ünlüsü olan 1 Antiochos devri (İÖ 69-38), krallığın en müreffeh dönemdir Kendi mezarını Nemrut Dağı'nın zirvesine, babası Mithridates 1 Kallinikos'un mezarını ise Arsameia'da Eski Kahta Çayının kenarına yaptıran 1 Antiochos, krallığını ekonomik ve kültürel yönden en üst seviyeye çıkartmıştır 1 Antiochos'tan sonra Kommagene Krallığının parlak dönemleri, halefleri tarafından devam ettirilemez ve İS 29 yılından itibaren Kommagene Kralları Roma tarafından atanır İS 72'de Romalılar'ın Kommagene'yi istila etmesiyle 200 yıllık krallığın bağımsızlığı tamamen sona erer ve bu tarihten sonra Kommagene toprakları Suriye'nin parçası olarak tarihteki yerini alır


Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Kommagene (Commagene) Krallığı

Eski 05-27-2009   #2
[KAPLAN]
Varsayılan

Cevap : Kommagene (Commagene) Krallığı



Komagene Krallığı

Kommagene (Komajen) krallığı MÖ 162 – MS 72 yılları arasında Anadoluda bugünkü Adıyaman ili cıvarlarında büyük Zilan aşiretine mensup Kürtler tarafından kurulmuştur Nemrud Dağı Kürt krallığının en önemli merkezi, başkenti, idi Kral Nemrud Kürd olup adıda Kürtçedir Nemrud kelimesi Kürtçedeki “Nemir” veya “Nemird” kelimesinin Türkçeleşmiş şeklidir ve “ÖLÜMSÜZ” demektir Komagenes, Helen kökenli bir adlandırmadır Nemrut Dağına, öteki adıyla Kürt Dağı diyorlar Kom sözcüğü Kürtçede topluluk anlamına geliyor Gene ise soy, kabile, aşiret anlamına gelmektedir Komagene yan yana geldiğinde herkesin evi anlamını ortaya çıkarıyor veya göçebe aşiretler diyarı anlamına gelmektedir Kürtlüğün tüm kriterlerini üzerinde taşıyan yuvarlak tepe, örnek inşa planları ve karmaşık renkli duvarlarıyla dizayn edilmişti Kürtler'in tüm tarih, gelenek, görenek ve kültür mirasları Kürtçe'nin derinliklerinde gizlidir Kürtlerin ataları olan Kommageneler döneminde bölgede barış ve huzur hüküm sürmüştür Yazılı belgelerde MÖ 850 yılında görülen krallığın ismi o dönemlerde “Kummu” veya “Kummuhu” olarak geçer Yüzyıllardır ışık Anadoluya Tanrılar dağı Nemruddan doğar ve tüm dünya uygarlığa uyanır

Kommagen Kralı bir keresinde Asurlulara başkaldırır Asur kralı Sargon Kommagenleri yener ve yenilen asi kralı: “Tanrılardan korkusu olmayan tanrısız bir adam bu Sadece kötü planlar yapan bir hilekar,” diyerek suçlar Kral Sargon’un nitelemesi fazlasıyla öznel görünebilir Ancak Sargon sözlerine söyle devam eder: “karısını, oğullarını ve kızlarını, malını ve hazinelerini aldım ve son olarak halkını aldım ve onları Mezopotamya’nın güneyine (bugün Irak) sürdüm” Anlaşılan, yerleşik halkları yurtlarından topraklarından sürmek o zamanlarda da uygulanan bir yöntemdi
Yunanlı tarihçi ve coğrafyacı Strabo, MS 7-18 yılları arasında yazdığı "Coğrafya" (Geographika) adlı ünlü eserinde Komagene’den bahseder Komagene’nin küçük bir ülke olduğunu, Samosata (Samsat) adındaki, doğayla kaplanmış başkentte kraliyet ailesinin ikamet ettiğini, ama şimdi Roma eyaleti olduğunu anlatmış Şehrin fazlasıyla bereketli topraklarla kaplı ve Fırat nehrinin kenarında olduğunu yazmış

Kommagene Valileri, MÖ 290-163

• Sames I (MÖ 290-260)
• Arsames I (MÖ 260-228)
• Xerxes (MÖ 228-201)
• Ptolemaeus (MÖ 201-163)
Komagene Kralları, MÖ 163-MS 72
• Ptolemaeus (MÖ 163-130)
• Sames II Theosebes Dikaios (MÖ 130-109)
• Mithridates I Callinicos (MÖ 109-86)
• Antiochus I Theos Dikaios Epiphanes Philorhomaios Philhellen (MÖ 86-38)
• Mithridates II Philhellen (MÖ 38-20)
• Antiochus II (MÖ 29)
• Mithridates III (MÖ 20 -12)
• Antiochus III (MÖ 12 - MS 17)
• Roma’ya İmparatorluğuna geçti (MS 17-38)
• Antiochus IV Epiphanes (MS 38-72)

Komagenenin Tarihi Eserleri

Adıyaman şehrinde bulunan Nemrud 2150 metre yüksekliğinde ve bütün bölgeye hükmedercesine durmaktadır Toros sıradağlarına aittir Gündoğumu ve günbatımının tüm ihtişamıyla izlenebildiği bu tepede, Kommagene (Komajen) Kralı 1 Antiochos kendisi için görkemli bir anıt mezar, mezar odasının üzerine kırma taşlardan oluşan kutsal alanlar inşa ettirmiştir Kral 1Antiokhos'un (Tanrılar Dağı) Nemrud dağına yaptırdığı görkemli kutsal alan, kendi heykeli ve herbiri 9 m yüksekliğindedir
Doğu ve batı teraslarda; sıra halinde dizilmiş blok halinde 8 yontma taşın üst üste oturtulmasıyla oluşturulan 8-10 metre yüksekliğinde muhteşem heykeller, kabartmalar ve yazıtlar bulunmaktadır Heykeller, bir aslan ve bir kartal heykeliyle başlar ve aynı düzende son bulur Hayvanların kralı olan aslan yeryüzündeki gücü, tanrıların habercisi olan kartal ise göksel gücü sembolize eder

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Kommagene (Commagene) Krallığı

Eski 09-02-2009   #3
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Kommagene (Commagene) Krallığı



Kommagene Krallığı








Roma’yla Savaş


Romalılar batı Anadolu’ya ilk adımlarını atar atmaz Bythinia, Pisidia, Galatia ve Cappadocia gibi Küçük Asya krallıklarını birer birer ele geçirmeye başladılar Pergamon’dan sonra İÖ 80 dolaylarında Bythinia ve Pisidia’yı egemenlikleri altına aldılar Aynı sıralarda Partlar da Kommagene sınırlarına varmışlardı Romalılar İÖ 70 sıralarında en büyük düşmanları Pontus Krallığı’nı devirdiler Hemen arkasından da Pontus’un güçlü müttefiki olan Arm krallığını yıktılar ve fetihlerini tamamlamak için süratle bölgedeki son bağımsız krallık olan Kommagene’ye yöneldiler Bu küçük ülkenin istilası başlangıçta hiç de zor görünmüyordu



İÖ 69′da Kommagene’nin baskenti Samsat kuşatıldı Ancak hiç umulmayan bir şey oldu ve Roma savaş makinesi durdu Romalı askerler daha önce hiç görmedikleri bir maddeyle bombalanıyorlardı Romalı tarihçi Plinius onun vurduğu asker silahıyla beraber yanıyordu’ Anlasılan Kommagene dışında bilinmeyen bu gizli silahın sebep olduğu korku çok büyük olmuştu Samsat düşmedi Roma konsülü Lucullus ile Kral Antiokhos özel bir görüşme için bir araya geldiler Bu görüşmenin kaydı yok ama toplantı sonunda Roma ordusu geri çekildi Kommagene için durum gerginligini korumaya devam ediyordu zira bir yanlarında sömürgeci savaş tutkunu Romalılar diğer tarafta güçlü Part ülkesi vardı

İÖ 64′de Romalılar istilalarına devam ettiler Seleukos devletinden kalanlar Suriye vilayetine dahil edildi Bu devirde Roma’nın Kommagene Krallığı dışında Küçük Asya’da egemenliği altına almadığı devlet kalmamıştı Kommagene Seleukos devletinin yıkılısından küçük bir toprak parçasını ülkesine katarak yararlandı Kommagene’nin stratejik konumu Roma’nın doğuya doğru genişlemesinde hayati önem tasımaktaydı Ya burası da istila edilecek ya da genişlemekten vazgeçilecekti







Antiokhos Partlarla ilişkisini güçlendirmesi gerektiğini biliyordu Bu amaçla kızı Laodike’yi Part kralına es olarak verdi Bu evlilikten bir erkek çocuk dünyaya geldi, Pakoros O babasının gözdesi ve tahtının tek varisiydi Küçük Asya’da savaşlar sürüyordu IÖ 53 yılında Partlar Romalıları yenerek Suriye’yi fethettiler Bunu fırsat bilen Pontus Krallığı Roma’ya başkaldırma gücünü kendinde buldu


Jül Sezar Küçük Asya’a yürüyerek ayaklanmayı bastırdı Sezar’ın tarihe geçen “geldim, gördüm, yendim’ sözü bu zaferin ardından söylenmiştir Sezar’ın öldürülmesiyle Roma İmparatorluğu bölündü Markus Antonius doğuyu Oktavianus batıyı aldı Markus Antonius meclisini, sevgilisi Kleopatra da yanında olduğu halde, Tarsus’ta kurdu Jül Sezar da Mısır kraliçesinin güzelliği karsısında ezilmiştir

İÖ 38′de Markus Antonius Part ordusunu yendi ve veliaht prens Pakoros’u öldürdü Annesi Laodike ve Part Kralı olan babası derin bir acıya düştüler Antiokhos kızı ve damadının acısını paylastı ve onlara yardım etmek istedi Antiokhos savaştan kaçarak Kommagene’ye sıgınanları himayesini altına aldı ve onları Marcus Antonius’a teslim etmeyi reddetti Savas istemeyen Antiokhos esirlere karşılık, 25 bin ton gümüşe eşit olan 1000 talens teklif etti Zenginligiyle ünlü Kommagene’nin tüm altın ve gümüş varlığına göz koyan Markus Antonius sığınmacılara karşılık olarak Kommagene’nin tüm servetini istedi Antiochus’un bu teklifi kabul etmesi söz konusu olamazdı

Markus Antonius küçücük bir krallıktan gelen bu cevabı büyük bir hakaret olarak görerek askerlerine derhal Kommagene’yi kuşatmalarını emretti; kendisi Tarsus’ta, meclisinin basında, kalarak ordusundan gelecek iyi haberleri beklemeyi tercih etti Ancak beklenenin aksine, Samsat kuşatması istenildiği gibi gitmiyordu Bunun üzerine gücünü arttırmak isteyen Markus Antonius Tarsus’daki keyifli yaşantısını bırakıp yanına Judea Kralı Herod da olduğu halde ordusunun basına geçti

Zaferin yakın olduğuna emindi Belki de şu gerçekleşti: Samsat kuşatması boyunca Kommagene askerleri Kommagene’yi çevreleyen alanlarda yoğunlaşmayı sürdürdüler Eli silah tutan her Kommageneli krallarının çağrısına sadakat gösterdi Yeterli sayıya ulaştıklarında Roma ordusunun malzeme kollarına saldırıya başladılar Kısa bir süre sonra Roma ordusu malzeme sıkıntısı çekmeye başladı bunun üzerine Markus Antonius durumun düzeltilmesi için bölgeye kendi süvarisini gönderdi

Kommagene konseyinin beklediği hamle de tam buydu Ağır zırhlı seçkin Kommagene süvarilerini devreye girdi Kommagene ordusunu askerleri ve atları kendileri adeta yenilmez kılan siyah çelikten zırlarını kusandılar Sayıları ancak bir kaç yüz kadardı ancak saldırılarına hiç bir düşman dayanamazdı Bu çelik kuvvet ordunun gözbebeğiydi

Kommagene atlıları sabah sisinde Roma süvarilerini bekliyorlar Atlar sinirli sinirli toprağı eseliyor Aniden yürek titreten bir trompet sesi sisi yırtıyor Bu işaretle Kommagene süvarileri harekete geçiyor Şaşkınlık içindeki Roma ordusu için artık çok geç İlk saldırıya karsı koyabilmek için Roma süvarileri saflarını çekiliyorlar Trompet sesleri ikinci kez duyulduğunda Kommageneli süvariler koşuya geçiyorlar

Şimşek gibi ilerleyen atların altında yer titriyor Ağır zırhlı atlılar hafif kuşamlı Roma süvarilerinin üzerine saldırıyorlar Romalılar oyuncak askerler gibi yıkılıyorlar Soğuk kanlı ve yüksek disiplinli Roma süvarileri çabucak toparlanıyor ve sayıca olan üstünlüklerine de güvenerek bu küçük çelik gücü çember içine almaya çalışıyorlar Ve yine trompet sesleri

Kommagene süvarilerinin iki yanından bir kartalın kanatlarını andırırcasına çıkıveren okçu birliği Roma süvarilerine ok yağdırmaya başlıyor Hafif kuşamlı süvariler çelik ok yağmuru altında çaresizler ve pek çoğu yaralanıyor Ağır zırhlı Kommagene atlıları Romalıları okçuların önüne doğru sürüyorlar Okçular müthiş bir hızla ok yağdırmaya devam ediyorlar Romalılar önce akıllarını sonra da hayatları kaybediyorlar

Günün sonunda Markus Antonius süvari birliğini yitirmiştir Bir yanda Samsat surları diger yanda Kommagene süvarileri olmak üzere Romalılar artık kuşatan değil kuşatılmış olandır Böylece Markus Antonius Samsat kuşatmasından vazgeçmek zorunda kalır Ortağı Herod savasın sonunu beklemeden krallığı Judea’ya döner Markus Antonius çaresiz geri çekilir Antiokhos durumu yumuşatmak için Markus Antonius’a 300 talens verir Sadakasızlıktan nefret eden Antiokhos verdiği para karşılığında Markus Antonius’dan kendisine bir vatan hainini teslim etmesini sart koşar

Kommagene’nin Sonu

Bu olaylardan kısa bir süre sonra ölen Antiokhos Nemrud tapınağına, tahminen babasının yanına, gömüldü Antiokhos’tan sonra tahta oglu 2 Mithridates geçti Kommagene Roma İmparatorlugu’na denk değildir artık Mithridates’in yönetimindeki Kommagene Suriye’nin önce uydusu sonrada eyaleti haline gelir Romalılara karsı verilen savaşta oğlunu kaybeden Part Kralı’nın acısı o kadar derindir ki kendi arzusuyla tahtından feragat eder Veliaht prensin dedesi Antiokhos’un Kommagene’yi riske atarak krallığına sığınan Part askerlerini koruması da babanın üzüntüsünü hafifletmemiştir

Part Kralının yerine oğullarından biri geçer Bu acımasız bir hükümdardı ve tahtını tehlikeye atacağına inandığı, Laodike ve onun çocukları dahil, kimseyi öldürtmekten kaçınmaz 2 Mithridates kız kardeşini Kommagene topraklarındaki Karakuş mezar tepesine gömer Laodike’nin kabrine üzerinde ëo tüm kadınların en güzeliydi’ yazan çok güzel bir tas yazıt koyar


Mithridates Karakuş’u Kahta Çayı’nın kıyısında yaptırmıştır Annesi Isias ve diğer bir kız kardeşi Antiochis ve onu kızı Aka da orada yatmaktadırlar Mithridates yazlık malikanesinin terasından derin çaya inen baş döndürücü vadiyi ve Karakuş’u seyreder böylelikle ölümlerinden sonra da sevdiklerini yanında hissedebilirdi Kıskanç kardeş 2 Antiokhos 2 Mithridates’i tahttan indirmek istiyordu Bu nedenle Roma senatosu 2 Antiokhos’u ölüm cezasına çarptırdı İÖ 29′da Roma’da idam edildi

Kommagene son olarak, kısa bir süre için, Kral 4 Antiokhos devrinde bağımsız kalmıştır 4 Antiokhos IS 71′de Roma ordusuna yenildi Kommagene’nin ağır zırhlı ünlü süvarileri ve muhteşem okçuları “cohortes Comagenorum” adı altında Roma ordusuna dahil edilmek suretiyle küçük Kommagene ordusu lâğvedildi Gelecekte çıkabilecek isyanlara önlem olarak Kommagene Krallığı’nın yüceliğini hatırlatan binalar ve heykeller yerle bir edildi Kutsal Nemrud Dağı’ndaki tapınak yıkıldı Kommagene devrinin kapanışıyla Nemrud sadece dağ rüzgarlarının ve yolunu kaybeden çobanların ziyaretleriyle irkileceği uzun uykusuna daldı

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Kommagene (Commagene) Krallığı

Eski 09-02-2009   #4
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Kommagene (Commagene) Krallığı



Kommagene Krallığı




Kommagene Krallığı Türkiye’nin güneydoğusunda, Dicle ve Fırat Nehirlerinin yukarı kıyılarında kurulmuştu Bugün bu topraklar anlatılan o cennete ait ipuçları vermiyor-cenneti çağrıştırmakta zorlanıyor Yamaçları kapladığı söylenen o ağaçlar artık yok ve keçi sürüleri bitki örtüsünün son yeşilliklerini tüketmekle meşgul Başlatılan sulama kanalları mucizeler yaratacak ve verilen çabalar sonunda bölge yeniden ağaçlanacak zira toprak burada çok verimli ve sayısız dağ pınarı var

Kommagene kömür, demir, altın ve petrol gibi mineral ve madenleriyle ünlü çok verimli bir bölgeydi Bu zenginliklerin bir kısmı bugün yeniden keşfedilmiş durumda Örneğin 1960larda bir arkeolog Fırat’tan altın çıkarmayı başardı Diğer bir kesif petrol ile yasandı Son birkaç yıldır bölgede yaygın olarak ham petrol sondajı yapılıyor

Her yerde Türk Petrol Ofisi’nin kara altın çıkaran petrol çıkarma şantiyelerini görmek mümkün Ama artık zamanda yolculuk etme vakti Kommageneyi ilk kez IÖ 850 civarında yazılı tarihin kayıtlarında görmeye başlıyoruz Bir Asur kralının tutanaklarında, halkın krala yıllık vergi olarak altın, gümüş ve sedir ağacından yapılmış tahta verdiği yazılı Belli ki o günlerde değerli sedir ağaçları sadece Lübnan’da değil Kommagene topraklarında da yetişiyordu Kommagene Asurluların bir uydusu haline geldiği dönemde

İÖ 700 civarında bir Kommagen Kralı Asurlulara başkaldırır Asur kralı Sargon Kommagenleri yener ve yenilen asi kralı: “Tanrılardan korkusu olmayan tanrısız bir adam bu Sadece kötü planlar yapan bir hilekar,” diyerek suçlar Kral Sargon’un nitelemesi fazlasıyla öznel görünebilir Ancak Sargon sözlerine şöyle devam eder: “karısını, oğullarını ve kızlarını, malını ve hazinelerini aldım ve son olarak halkını aldım ve onları Mezopotamya’nın güneyine (bugün Irak) sürdüm” Anlaşılan, yerleşik halkları yurtlarından topraklarından sürmek o zamanlarda da uygulanan bir yöntemdi

İÖ 600 dolaylarında Babilliler Asurluları yenilgiye uğratırlar Sonradan Kommagene krallığını başkenti olacak olan Samsat’da son kez savaşırlar Bu savaşta Mısır ordusu Asurlulara destek verir ancak Babilliler birleşik orduları yenmeyi başarırlar Kommagene halkı İÖ 550 dolaylarında, önce Babillileri yenen Perslerin sonra da Persleri yenen Büyük İskender’in ordularının istilasına tanık olur İÖ 300′lerde Büyük İskender’in veliahtlarından biri olan Kral Seleukos 1 Nikator bölgesinde hüküm sürer 1Nikator Kommagene krallarının Yunan atalarından birisidir İÖ130′larda Kommagene krallığı bağımsızlığını kazanır

Kral Mithridates I Kallinikos

Küçük Asya’da hüküm süren çogu krallık gibi Kommagene de dogu ve batı halklarının kaynaştığı bir pota oldu Farklı kültürleri, gelenekleri olan farklı diller konuşan insanlardı onlar ve doğal olarak kendilerini birleşmiş tek bir halk olarak görmüyorlardı Onlar için aile ve kan bağı Kommagene krallığı altında birleşmiş olmaktan daha önemliydi Kral Mithridates bu tavrı değiştirmek için çok çalıştı
Örneğin her yıl atalarının onuruna Kommagene krallığında Olimpiyat Oyunları düzenledi Bu oyunlar, Yunanlıların Olimpiyat Oyunlarıyla karsılaştırılabilir nitelikteydi Gençlik yıllarında Kral Mithridates de bu oyunlara katılmış ve Kommageneliler arasında popüler olmayı başarmıştı Yetenekleri sayesinde Kral Mithridates pek çok ödül almış ve bunun bir sonucu olarak Güzellikle zafer kazanan’ anlamına gelen Kallinikos’ adını almıştı

Mithridates Laodike adında bir Seleukos prensesiyle evlendi Üç kızları oldu ve dördüncü çocukları da kız olunca çift bir oğul sahibi olamama kaygısına kapıldılar Bir oğula sahip olmak krallığın kalıcılığı açısında çok önemliydi ve erkek evladı olmayan bir kralın veliahdı da yok demekti Oğulları olduğunda tattıkları mutluluk ve rahatlık sonsuzdu ve çocuğa Laodike’nin babasının adı, Antiokhos, verildi


Kommagene krallığı gücünü kat kat asan güçlerin tehdidi altındaydı ve Mithridates yardıma muhtaçtı Yardım alma amacıyla Mithridates tanrılarla bir anlaşma yaptı Bu tanrıların gerçek mi hayali mi oldukları bilmiyoruz, ancak krallığın bağımsızlığını koruduğu dikkate alınırsa Mithridates’in anlaşmasının ise yaradığı söylenebilir

Diğer taraftan bu sözleşmenin halklar arasındaki uyumsuzlukları yumuşattığı anlaşılıyor Kommagene Krallıgı’nı oluşturan bu başka başka köklerden gelen insanların kendilerini birbirleriyle bağlantılı hissetmeleri güçtü Ancak tanrılarla yapılan sözleşmeden etkilendiler ve kendilerini tanrıların korumayı kabul ettiği seçilmiş insanlar olarak gördüler Böylelikle, Mithridates krallığını meydana getiren halklar arasında bir bağ oluşturulabildi

Kral bu sözleşmenin onuruna ülkenin her yerinde, temenos denilen, küçük tapınaklar insaa ettirdi Temenoslar ülkenin en göze çarpıcı noktalarında kuruldu Bu noktalardan tapınakların en önemlisi olan kutsal Nemrud Dagı’nın tepesindeki tapınağı görmek mümkündü Bu tapınakların hepsinde tanrılardan biriyle el sıkısan Kral Mithridates’in tasvir edildiği bes tablet bulunurdu





Kommagene Krallığı



Mithridates tanrılaraiYunanca ve Persce olan isimler verdi: Apollo/Mithras
Artagnes/Herakles
Zeus/Oromasdes
Hera/Teleia
Helios/Hermes

Mithridates tanrılara her iki dilde isim vermesinin sebebi krallığını oluşturan halkların kendilerini tanrılara yakın hissetmelerini sağlamaktı Bu tas tabletler stel olarak da bilinir Bu steller sayesinde Kral Mithridates tebaasını sadece onun sayesinde koruma altıda olabileceklerine inandırdı Bur temenoslar kralın tanrılarla yaptığı anlaşmanın şahitleriydiler Apollo / Mithras, Artagnes / Herakles, Zeus / Oromasdes, Hera / Teleia ve Helios / Hermes’i karsılayan / ev sahipligi yapan Kral Mithridates’in beş steli


Loos’un onuncu günü–14 Temmuz– “Yüce Tanrıların Tezahürü” günü olarak kabul edildi O gün Kral Mithridates’in taç giydiği gün olarak da seçilmişti Her yıl o gün Kommageneliler köylerinin veya kasabalarının yakınındaki tapınaklarında biraraya gelerek kutlamalar yaparlardı Bu kutlu günde Kral Mithridates Nemrud Dagı’nın zirvesinde Kommagene’nin asilzadeleri ve diğer önemli şahsiyetleriyle bir araya gelir ve yüzlerce yurttaşının önünde tanrıların temsilcilerini kabul ederdi

Kral Antiokhus I Theos

Kral Mithridates’in oğlu Antiokhos ailesinden Yunan ve Pers kültürün karışımı bir eğitim aldı Annesi Kraliçe Laodike Büyük İskender’in soyundandı, babası ise Perslerin kralların kralı’ dedikleri 1 Darius idi Antiokhos çok genç yastayken babası onu bir Seleukos prensesi olan İsias Philostorgos, Sevgili’ ile evlendirdi Bu evlilik tamamen politik bir amaç uğruna plânlanmıştı ve aşkla pek ilgisi yoktu

Mithridates tahtını ogluna bıraktıktan sonra onu gözetmeye devam etti Nemrud DaĞı’ndaki tapınağı birlikte tasarladılar Tapınak Mithridates’in temellerini attığı tanrılarla yapılan sözlesmenin merkezi olacaktı Mithridates’in yaklaşımı, her zaman olduğu gibi pragmatikti Tapınak öylesine etkileyici bir anıt olmalıydı ki tebaası sözleşmenin önemini anlamalıydı

Nemrud Dagı’nın bölgeye hakim konumu tapınagın ülkenin her yerinden kolaylıkla görülmesini sağlayacaktı Antiokhos ise idealistti Ona göre sözleşme yeni bir dine beşik, Nemrud Dagı da onun merkezi olacaktı Bu yeni din Nemrud’dan tüm medeni dünyaya yansıyacaktı Bir din yaratmanın verdiği güvenle olsa gerek, Antiokhos taç giyişinin hemen ardından kendine Theos (Tanrı) adını verdi Ve kendince bir efsane oldu

Antiokhos babasına çok derin bir saygı duyar ancak annesi Laodike’yi her şeyin üstünde severdi Bir çok yazıtta kendisini annesini seven kişi’ olarak kaydettirmiştir Annesine tanrıça anlamına gelen Thea ismini verdi Nemrud Dagı tanrılarının heykelleri arasında annesini kendisiyle birlikte ölümsüzlestirdi Tanrı Zeus’un soluna Kommagene Kralı, Theos olarak kendisini, Zeus’un sağına da Kommagene’nin Anası, Thea, olarak annesi Laodike’yi yerleştirdi

Sanat

Kommagene’nin tamamen kendine özgü bir sanat geleneği vardı Bu gelenek Yunan ve Pers sanatlarının essiz bir senteziydi Antiokhos sanata destek verdi Meclisinde sanatçıları ve bilginleri toplardı Bunlara karalın arkadaşları’ anlamına gelen philoi denirdi Kral Mithridates zamanında sanatta dogu etkisi agır basmaktayken Kral Antiokhos dönemi sanatı daha doğalcı (naturalist) ve daha az stilize (geleneğe uygun) bir üslup kazandı Antiokhos Yunan kültürünü tercih etmiş ve kendine Yunanlıların ve Romalıların dostu’ adını vermişti
Dağın zirvesindeki heykeller Kommagene sanatının ihtişamını belgeler Orada doğu ve batı tam bir uyumla kaynaşır Batı Terası’ndaki Antiokhos basında formu bozabilecek tüm ayrıntılardan arındırılmış çok güzel bir örnektir Heykelde süslü bir sakal, takı ya da başka bezemeler yoktur Sade ve dinamik bu eser bugün bile ebedi güzelliğiyle görenleri heyecanlandırır

Ticaret

Ticaret Kommagene Krallığı için önemli bir gelir kaynağıydı Romalılar ile Partlar arasında büyüyen sorunlar dogu ve batı arasındaki ticareti engelliyordu Bu iki süper güç arasında bağımsız tek devlet olan Kommagene hem Romalılar hem de Partlarla ticari ilişkiler kurmuştu Kommageneli tüccarlar özgürce Partların topraklarında ticaret yapabilyorlardı Çin’den ipek, Hindistan’dan egzotik hayvanlar ve baharatlar dahil pek çok malın ticaretini yapıyorlardı
Antiokhos denetimi altında tuttuğu Toros Sıradağları ve Fırat Nehri geçitleri sayesinde ağır vergiler topluyordu Zenginliği sayesinde Kommagene sadece bir geçiş yeri degil aynı zamanda lüks malların tüketildiği bir ülke olmuştu Getirilen mallar başkent Samsat’da Romalılara ve zengin Kommagenelilere satılıyordu Antiokhos devrinde Samsat dogu ile batı arasındaki ticaretin merkezi haline geldi Partlar, Kommageneliler, Romalılar, Yunanlılar ve Araplar orada bir araya geliyorlardı

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Kommagene (Commagene) Krallığı

Eski 10-24-2010   #5
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Kommagene (Commagene) Krallığı



Kommagene Krallığı Türkiye’nin güneydoğusunda Dicle ve Fırat Nehirlerinin yukarı kıyılarında kurulmuştu
Kommagene: Unutulan Krallık
“Meşe ve çınar ormanları tepenin yamaçlarını kaplıyor Vadilerinde incir zeytin ceviz ve nar yetişiyor Mısır dünyanın başka hiç bir yerinde bu kadar iyi ürün veremez” Bu manzarının yüzyıl başında bölgeye gelen Alman bir gezginin güncesinde olduğuna inanmak zor

Sanki bir yeryüzü cenneti tasvir ediliyor Gerçektende Aden Bahçesi’nin burada çiçeklendiği söylenir

Bugün bu topraklar anlatılan o cennete ait ipuçları vermiyor—cenneti çağrıştırmakta zorlanıyor Yamaçları kapladığı söylenen o ağaçlar artık yok ve keçi sürüleri bitki örtüsünün son yeşilliklerini tüketmekle meşgul Başlatılan sulama kanalları mucizeler yaratacak ve verilen çabalar sonunda bölge yeniden ağaçlanacak zira toprak burada çok verimli ve sayısız dağ pınarı var

Kommagene kömür demir altın ve petrol gibi mineral ve madenleriyle ünlü çok verimli bir bölgeydi Bu zenginliklerin bir kısmı bugün yeniden keşfedilmiş durumda Örneğin 1960larda bir arkeolog Fırat’tan altın çıkarmayı başardı

Diğer bir keşif petro ile yaşandı Son birkaç yıldır bölgede yaygın olarak ham petrol sondajı yapılıyor Heryerde Türk Petrol Ofisi’nin kara altın çıkaran petrol çıkarma şantiyelerini görmek mümkün

Ama artık zamanda yolculuk etme vakti Kommageneyi ilk kez İÖ 850 civarında yazılı tarihin kayıtlarında görmeye başlıyoruz Bir Asur kralının tutanaklarında halkın krala yıllık vergi olarak altın gümüş ve sedir ağacından yapılmış tahta verdiği yazılı Belli ki o günlerde değerli sedir ağaçları sadece Lübnan’da değil Kommagene topraklarında da yetişiyordu Kommagene Asurluların bir uydusu haline geldiği dönemde

İÖ 700 civarında bir Kommagen Kralı Asurlulara başkaldırır Asur kralı Sargon Kommagenleri yener ve yenilen asi kralı: “Tanrılardan korkusu olmayan tanrısız bir adam bu Sadece kötü planlar yapan bir hilekar” diyerek suçlar Kral Sargon’un nitelemesi fazlasıyla öznel görünebilir Ancak Sargon sözlerine şöyle devam eder:

“Karısını oğullarını ve kızlarını malını ve hazinelerini aldım ve son olarak halkını aldım ve onları Mezopotamya’nın güneyine (bugün Irak) sürdüm” Anlaşılan yerleşik halkları yurtlarından topraklarından sürmek o zamanlarda da uygulanan bir yöntemdi

İÖ 600 dolaylarında Babilliler Asurluları yenilgiye uğratırlar Sonradan Kommagene krallığını başkenti olacak olan Samosata’da son kez savaşırlar Bu savaşta Mısır ordusu Asurlulara destek verir ancak Babilliler birleşik orduları yenmeyi başarırlar

Kommagene halkı İÖ 550 dolaylarında önce Babillileri yenen Perslerin sonra da Persleri yenen Büyük İskender’in ordularının istilasına tanık olur

İÖ 300’lerde Büyük İskender’in velihatlarından biri olan Kral Seleukos 1 Nikator bölgesinde hüküm sürer 1Nikator Kommagene krallarının Yunan atalarından birisidir İÖ 130’larda Kommagene krallığı bağımsızlığını kazanır

2 Kral Mithradates 1 Kallinikos


Küçük Asya’da hüküm süren çoğu krallık gibi Kommagene de doğu ve batı halklarının kaynaştığı bir pota oldu Farklı kültürleri gelenekleri olan farklı diller konuşan insanlardı onlar ve doğal olarak kendilerini birleşmiş tek bir halk olarak görmüyorlardı Onlar için aile ve kan bağı Kommagene krallığı altında birleşmiş olmakdan daha önemliydi

Kral Mithradates bu tavrı değiştirmek için çok çalıştı Örneğin her yıl atalarının onuruna Kommagene krallığında Olimpiyat Oyunları düzenledi Bu oyunlar Yunanlıların Olimpiyat Oyunlarıyla karşılaştırılabilir nitelikteydi

Gençlik yıllarında Kral Mithradates de bu oyunlara katılmış ve Kommageneliler arasında popüler olmayı başarmıştı Yetenekleri sayesinde Kral Mithradates pek çok ödül almış ve bunun bir sonucu olarak ‘Güzellikle zafer kazanan’ anlamına gelen ‘Kallinikos’ adını almıştı

Mithradates Laodike adında bir Seleukos prensesiyle evlendi (*) Üç kızları oldu ve dördüncü çocukları da kız olunca çift bir oğul sahibi olamama kaygısına kapıldılar Bir oğula sahip olmak krallığın kalıcılığı açısında çok önemliydi ve erkek evladı olmayan bir kralın velihatı da yok demekti

Oğulları olduğunda tattıkları mutluluk ve rahatlık sonsuzdu ve çocuğa Laodike’nin babasının adı Antiochos verildi

Kommagene krallığı gücünü kat kat aşan güçlerin tehditi altındaydı ve Mithradates yardıma muhtaçtı Yardım alma amacıyla Mithradates tanrılarla bir anlaşma yaptı Bu tanrıların gerçek mi hayali mi oldukları bilmiyoruz ancak krallığın bağımsızlığını koruduğu dikkate alınırsa Mithradates’in anlaşmasının işe yaradığı söylenebilir

Diger taraftan bu sözleşmenin halklar arasındaki uyumsuzlukları yumuşattığı anlaşılıyor Kommagene Krallığı’nı oluşturan bu başka başka köklerden gelen insanların kendilerini birbirleriyle bağlantılı hissetmeleri güçtü Ancak tanrılarla yapılan sözleşmeden etkilendiler ve kendilerini tanrıların korumayı kabul ettiği seçilmiş insanlar olarak gördüler

Böylelikle Mithradates krallığını meydana getiren halklar arasında bir bağ oluşturulabildi Kral bu sözleşmenin onuruna ülkenin her yerinde temenos denilen küçük tapınaklar inşaa ettirdi

Temenoslar ülkenin en göze çarpıcı noktalarında kuruldu Bu noktalardan tapınakların en önemlisi olan kutsal Nemrud Dağı’nın tepesindeki tapınağı görmek mümkündü Bu tapınakların hepsinde tanrılardan biriyle el sıkışan Kral Mithradates’in tasvir edildiği beş tablet bulunurdu Mithradates tanrılarai Yunanca ve Persce olan isimler verdi

Apollo / Mithras
Artagnes / Herakles
Zeus / Oromasdes
Hera / Teleia
Helios / Hermes
Mithradates tanrılara her iki dilde isim vermesinin sebebi krallığını oluşturan halkların kendilerini tanrılara yakın hissetmelerini sağlamaktı Bu taş tabletler stel olarak da bilinir Bu steller sayesinde Kral Mithradates tebasını sadece onun sayesinde koruma altıda olabileceklerine inandırdı Bur temenoslar kralın tanrılarla yaptığı anlaşmanın şahitleriydiler

Loos’un onuncu günü--14 Temmuz-- “Yüce Tanrıların aaaahürü” günü olarak kabul edildi O gün Kral Mithradates’in taç giydiği gün olarak da seçilmişti Her yıl o gün Kommageneliler köylerinin veya kasabalarının yakınındaki tapınaklarında biraraya gelerek kutlamalar yaparlardı

Bu kutlu günde Kral Mithradates Nemrud Dağı’nın zirvesinde Kommagene’nin asilzadeleri ve diğer önemli şahsiyetleriyle biraraya gelir ve yüzlerce yurttaşının önünde tanrıların temsilcilerini kabul ederdi

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.