Şengül Şirin
|
Yunan Ve Roma Sanatı
Yunan Ve Roma Sanatı

Anadolu , M Ö IŞI binden başlayarak daha çok Doğu’dan gelen etkilere açıktı Ama bu durum M Ö 1200 yıllarından sonra değişerek, Batı ile ilişkiler önem kazanmaya başlamış ve Roma çağının sonuna kadar sürmüştür Bugünkü Batı uygarlığı kökenini, büyük ölçüde Anadolu topraklarında M Ö 1200’de başlayan ve uzun yıllar sürecinde gerçekleşen kültür gelişimine borçludur
Ege dünyası M Ö 16 yüzyıldan M Ö 1200’e kadar Miken çağının etkisinde kalmıştır Miletos, Troja, Ephesos, Müskebi buluntuları da bu etkiyi kanıtlamaktadır M Ö 1200-1050 yılları arası Batı Anadolu için karanlıkta kalmış bir dönemdir M Ö 1050 yıllarından sonra ise genelde “Polis” adı verilen ilk kent devletleri kurulmaya başlamıştır Bu kentler, çevresinde bir sur bulunan aşağı kent ve gerisindeki “Akropolis” adı verilen yüksek bir tepeden oluşuyordu Başlangıçta düzensiz bir plana sahiptiler M Ö 5 yüzyıldan başlayarak düzenli plan uygulanan kentler de vardır ki, bunlara tasarımının Hippodamos’a ait olduğu düşünülen dama tahtası planlı Miletos ve Priene kentleri örnek gösterilebilir Bu kentlerin ana merkezlerinde devlet ocağı, tapınaklar, resmi yapılar, pazar meydanları (antik Tiyatro yapisi ortaya cikmadan ve diyonizos şenlikleri atinadaki akropolis;in güneydogu yamacina alinmadan önce oyunlar pazar yerinin basamakli tarafinda oynanirdi seyirciler basamaklara otururdu (Agora) ve diğer yapılar yer alıyordu
Antik kentlerde nekropol adı verilen mezarlıklar da önemli bir yer tutar Özellikle kral mezarları arasında Anadolu’daki tümülüs mezarlar, Ksanthos’daki (Harpiler) gibi kule ya da paye tipli mezarlar ve tapınak tipli mezarlar önemlidir Tapınak tipli mezarların en önemlileri ise Nereidler - Neresus ile Dorisin kızları olan deniz perilerine verilen ad Birbirinden güzel dalgaların sembolu olan bu ad dalgaların bir vasfını karşılardı (Glauke - Mavi), (Thalia - Dalgalı), (Kyomodeke - Oynak) anlamlarına gelir Bunların en meşhurları: Galateia ile Thetsdir ', Nereidler, Belevi Mausoleumu ve Halikarnassos Mausoleumu’dur Öteki mezar tipleri arasında kaya mezarları ve lahitler de önemli yer tutarlar
Heykeltraşlık sanatında ise önceleri kil, taş, kemik, fildişi ve tunç gibi malzemelerden yapılan ilkel heykeller, M Ö 7 ve 6 yüzyıldan başlayarak anıtsallaşmışlardır Bu arada bazı ekoller oluşmuştur
Sanatçılar, Mısır etkisi altında frontal, dimdik ayakta duran anıtsal çıplak erkek heykelleri yapmışlardır Bir başka ekol ise ıyonya’da gelişmiştir Miletos’tan Didyma’ya giden kutsal yol üzerindeki oturan heykeller bu ekole aittir Her iki ekol de Atina’yı etkilemiş ama Atinalı sanatçılarda farklı özellikler göstermiştir M Ö 5 yüzyılda frontal duruş değişerek, doğaya daha uygun bir duruş biçimi sağlanmış ve Atinalı sanatçılar özgün yapıtlar vermeye başlamışlardır Disk atan heykeli ile Myron,iki hareket arasındaki anı vermekte başarı göstermiştir Atina heykelciliği Phidias ile doruk noktasına ulaşmıştır Parthenon heykeltraşı olan Phidias, teknik güçlükleri yenmiş, elbise ile vücut arasındaki uyumu sağlamada başarılı olmuştur
Polykleitos ise, tanrı heykelleri ile erkek vücudunun güzellik ve gücünü gösteren atlet heykelleri ve vücudun çeşitli kısımları arasındaki oranları saptayan kitabı ile ünlüdür M Ö 4 yüzyılda ise Praksiteles, genç tanrıları insanlaştırmış, onları belirli bir iş görürken betimleyerek vücut güzelliklerini ustalıkla belirtmiştir Ünlü Belvedere Apollonu heykelini yapan Leohares de güzellik ve görkemi ile göze çarpan, aynı zamanda zarif vücutlu olan tanrı heykelleri yapmıştır Skopak, yapıtlarında tanrı ve insanların hiddet ve kendinden geçme hallerini konu olarak işlemiştir Skopas ve Leohares’in yanı sıra Halikarnassos’daki (Bodrum) Mausoleum’da çalüşan Briyaksis ise doğal büyüklüğün üstünde yaptığı heykeller ile ün kazanmıştır
Hellenistik dönemde karakter portreleri de gelişmiştir En ünlü sanatçı Lysippos’dur Lysippos yaptığı tunç heykellerde insanları oldukları gibi değil, kendisine göründükleri gibi betimlemeye önem vermiştir Ayrıca başları küçülterek, yeni bir oranlar sistemi ortaya koymuştur Bu dönemin en önemli yapıtlarından biri, İstanbul
"Arkeoloji Nedir
Arkeoloji Müzesi’ndeki ıskender Lahdi’dir Suriye’de Sayda’da bulunmuş olan bu lahdin üzerinde Büyük ıskender tasvir edilmiştir Ama bu lahit aslında Fenike’de yerli bir krala aittir Kral böyle bir lahit yaptırmakla kendisine ıskender süsü vermek istemiştir Hellenistik dönem heykeltraşlığında Bergama ekolü de önemli bir yer tutar İstanbul Arkeoloji Müzesi’ndeki ıskender Başı da bu ekole aittir Yine M Ö 2 yüzyılın ortalarına tarihlenen Bergama’daki Zeus Sunağı’nın frizinde ise tanrılarla devlerin savaşı sahnelenmiştir ıiddet, aşırı hareketler ve yüzlerde patetik ifadelerin görüldüğü bu kabartmalarda bir dram havası sezilir
Resim sanatı hakkında en iyi bilgiler ise vazo resimlerinden elde edilir Sanatın gelişimi en açık ve doğru olarak çanak-çömleklerde izlenebilir Aka geleneğine bağlı "Submiken" vazolardan sonra M Ö 11 yüzyılın sonlarıyla 10 yüzyılda "Proto-geometrik" adı verilen bir üslup ortaya çıkmıştır Bu üslupta bezeme ile vazo biçimi arasında tam bir uygunluk sağlanmıştır Açık renkte yapılan vazoların dış yüzleri siyah parlak boyayla şeritlere ayrılır, bu şeritlerin içi düz hatlar, içiçe geçmiş daireler ya da dalgalı hatlarla doldurulurdu Bu vazo bezemesi, yerini M Ö 9 yüzyıldan 7 yüzyıla dek "Geometrik" denilen üsluba bırakmıştır Bu üslupta ise vazo yüzeyi yine yatay şeritlere ayrılıyor, bunlar da dikey çizgilerle kare ya da dikdörtgen alanlara bölünüyordu Bu bölümler de zigzag hatlar, menderes, gamalı haç, dama tahtası gibi geometrik bezemelerin yanı sıra o döneme özgü insan ve hayvan motifleriyle doldurulmaktaydı
Doğu ile ilişkilerin artması sanat yapıtlarını da etkilemiştir Vazolarda doğulu bitki ve hayvan motifleri yer almaya başlamış, böylece M Ö 700 yıllarında "Orientalizan" ya da "şarkkari" denilen üslup ortaya çıkmıştır M Ö 7 yüzyılda Atina’da iyi bir teknikle çok güzel bezenmiş vazolar yapılıyordu M Ö 6 yüzyılda ise "siyah figürlü" denilen teknikte yapılmış vazolarda geometrik bezemenin yerini insan figürlerinin aldığı görülür Bu dönemde vazoyu yapan ve pişiren çömlekçi ile boyayan ressamın imzalarını atmaları, yaptıklarının bir sanat yapıtı olduğuna inandıklarını gösterir Buna en güzel örnek François Vazosu’dur M Ö 530-520 yıllarında Atina vazo tekniğinde siyah figürlü vazoların yerini "kırmızı figürlü vazolar" almıştır Bu teknikte, figürler siyah zemin üzerine kırmızı boya ile yapılmaktaydı Atina vazo sanayii tüm görkemine karışn, M Ö 4 yüzyılın sonunda gerileyerek ortadan kalkmıştır
Bu dönemde yapılmış olan büyük tablolar kaybolduğundan etkileri ancak mozaiklerde izlenebilmektedir Pompei’deki bir evde bulunmuş olan İskender Mozaiği, ıskender döneminde yapılmış bir savaş tablosu hakkında fikir vermektedir Yine ıskender Lahdi’nin üzerindeki savaş kabartmasının da büyük bir tablonun etkisiyle yapıldığı kabul edilmektedir
Hellenistik çağın bitimiyle sanatın merkezi Batı Anadolu ve Yunanistan’dan Roma’ya kaymıştır Roma sanatının köklerini ise ıtalik Etrüsk ve Hellenistik sanatta aramak gerekir Etrüstler, olasılıkla M Ö 1 binin başlarında Anadolu’dan ıtalya’ya geçmişler ve büyük bir uygarlık kurmuşlardır Surlarla çevrili şehirlerde taş temeller üzerine kerpiç duvarlı ve ahşap çatılı evler ile tapınaklar yapmışlardır Mezar mimarisine de büyük önem vermişler, mezar odalarını kabartmalarla ya da frekslerle süslenmişlerdir Etrüsk yapı tekniğine ek olarak kireç harcının kullanılması da Roma mimarisinin gelişmesinde büyük etken olmuştur Harcın kullanılmasıyla kemer ve kubbe tekniği ilerlemiş ve geniş mekanların üzerleri örtülebilmiştir Etrüsk geleneğini sürdüren Roma tapınağı ise, yüksek bir kaide üzerinde, ön cephesinde geniş bir merdivenle çıkılan derin bir portik ve geresindeki dikdörtgen celladan oluşur Genellikle Korint düzeni yaygındır Cellanın duvarlarında ise ön cephenin sütunları yarım sütun şeklinde devam ettirilmiştir Ayrıca yuvarlak tapınaklar da yapılmıştır En önemlisi İmparator Hadrianus döneminde Roma’da yapılan Pantheon’dur Üzeri büyük bir kubbe ile örtülmüştür Anadolu ise Roma egemenliği altında olmasına karışn, mimaride eski geleneğini sürdürmüştür Ankara Augustus Tapınağı ile Aizanoi’deki (Çavdarhisar) Zeus Tapınağı da Roma çağında Yunan geleneğini sürdüren yapılardır
Roma tapınakları, avluların ortasında ya da gerisinde ama hep tam eksende yer alacak şekilde yapılmışlardır Bu avlulara toplantı ve pazar yeri olan agoranın karışlığı olarak Roma’da "forum" adı verilir Özellikle imparator forumları çok görkemli komplekslerdir
Tiyatro yapıları da Roma mimarisinin en önemli yapıtları arasında yer alırlar Bu tiyatrolar, Yunan tiyatroları gibi sahne binası, yarım daire şeklinde meydan ve oturma kademelerinden oluşmaktaydı Ama sahne binası çok gelişmiş olup, oturma basamakları ile birleştirilerek mimari bir bütünlük sağlanmıştır Bu tiyatroların en iyi örneği, Antalya yakınlarındaki Aspendos Tiyatrosu’dur Gelişen kemer ve tonoz yapımı sayesinde, oturma basamakları kemerli mekanlar üzerine oturtulabilmekte, böylece Side’de olduğu gibi düz bir arazide de tiyatro yapılabilmekteydi Ayrıca oval bir alanı tamamen çevreleyen oturma kademelerinden oluşan amphitiyatrolar, gladyatör oyunları ya da vahıi hayvanların boğuşmaları için yapılmışlardır Bunların en başarılı örneği Roma’daki Colosseum’dur Bu yapının dış cephesinde bilinen her üç düzen de kullanılmıştır
Roma mimarisinin en önemli yapı tiplerinden biri de hamamlardır Bu hamamlarda bazı bölümler alttan ve duvardan ısıtılarak sıcak mekanlar elde edilmişti Soyunma yerleri, soğuk, ılık ve sıcak mekanlar hamamın en önemli bölümlerini oluşturuyordu Hamamlar imparatorluk döneminde kitaplıklar, konferans salonları, havuzlar, spor salonları ile birleştirilerek görkemli yapılar halini almıştır Roma’da Diokletianos ve Carakalla hamamları ile Anadolu’da Miletos, Ankara, Ephesos ve Perge’deki hamamlar en önemli örneklerdir
şehirlere ve hamamlara su, kaynaktan su köprüleri ile sağlanırdı Fransa’daki Pont du Gard ve Antalya’daki Aspendos su kemerleri günümüze kalan en iyi örneklerdir İmparator Valens zamanında yapılmış olan İstanbul’daki Bozdoğan Kemeri de bu tip yapıların geç örneklerinden biridir
Roma mimarisi hakkında en iyi fikir veren evler, Pompei ve Herkulaneum’dakilerdir Bu evlerin esasını "
Atrium Nedir
'Atrium denilen üzeri örtülü, tavanının ortasında bir delik ve tam altında havuz bulunan bir mekan oluşturmaktadır Bunun çevresinde ise dükkanlar, yemek ve yatak odaları ile bahçe yer almaktaydı Bu tip evlerin yanı sıra sütunlu avlulu Yunan tipi evler ile apartman tipinde çok katlı evler de yapılmıştır Evlerden başka, zengin kişilerin villaları ve imparator sarayları da Roma uygarlığının zenginliğini ve görkemini gösteren yapılardır
Roma kentinin en önemli ögelerinden biri de her iki yanında dükkanlar bulunan direkli caddelerdir Bu caddeleri ya da meydanları süsleyen taklar ise heykel taşıyıcı olup, üzeri tonoz kemerle örtülü bir ya da üç gözlü geçitlere sahiptirler Tek gözlü taklara Roma’da Titus, üç gözlülere yine Roma’daki Konstantin takı örnek gösterilebilir
Heykeltraşlıkta ise Romalılar, Yunanlılar kadar yaratıcı olamamışlardır Yunan yapıtlarını toplayarak ülkelerine getirmişler, kolleksiyonlar yapmışlar ve bunları kopya ederek çağaltmışlardır Bu kopyalar Yunan heykeltraşlığı hakkında önemli bilgiler edinmemize neden olmuştur
Romalılar, plastik sanatların portre ve tarihi kabartma kolunda ise orijinal yapıtlar ortaya koymuşlardır Roma portre sanatı ölüler kültünden doğmuştur Yunan portrelerinde görülen idealizm yerine realist bir üslup uygulamışlar ve bugünkülere benzer portreler yaratmışlardır Roma cumhuriyet döneminde portrelerde kişisel hatların realist bir tarzda gösterilmesine önem verilmiştir Augustus’un Primaporta heykeli bunun en güzel örneğidir Flavuslar döneminde de bu üslup sürmüş, ancak imparator Trajanus ve Hadrianus döneminde gölge-ışık oyunlarından ve hareketli ifadelerden vazgeçilerek, yunan etkisi altında, realist hatlar hafifletilmiş olarak verilmiştir Belirli bir zaman ve yerde meydana gelen bir olayı betimleyen tarihi kabartmaların en önemlilerinden biri, Augustus zamanında Roma’da yapılmış olan Ara Pacis yani Barış Sunağı’nın kabartmalarıdır Bu kabartmalarda Roma kentinin geçmişi ile ilgili sahneler, imparator ve ailesinin, yüksek memurların portreleri tasvir edilmiştir Roma’daki Titus Zafer Takı’nın kabartmalarında ise imparatorun zafer alayı ve ele geçirdiği ganimetler gösterilmiştir İmparator Trajanus’un sütunu üzerinde de imparatorun Dakia seferi ile ilgili savaş sahneleri devam eden bir tablo gibi betimlenmiştir
Roma sanatının tüm dallarında eyaletlerin etkisi açıkça görülmektedir Bu eyaletlerin en önemlilerinden biri de Anadolu’dur Anadolu, daha tarih öncesi çağlardan beri büyük bir uygarlığın beşiği olmuş ve etkilerini çağlar boyunca sürdürmüştür
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|