11-04-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Eğri Uzay Zamanın Anlamı
Einstein 1905 ve 1915 yıllarında ortaya attığı özel ve genel görelilik kuramlarıyla doğaya, maddeye, uzaya ve zamana farklı bir bakış açısı getirdi Onun bu buluşlarıyla; belki de fizik, felsefe dalında en Önemli sınavını veriyordu Birbiriyle İlintili olan bu kuramlara göre; hareket eden saatler yavaşlayabiliyor, cetvellerin boyları kısalıyor cisimlerin kütleleri, hızları dolayısıyla artabiliyordu Einstein'ın yeni denklemleri Newtonun koyduğu klasik anlayışa, ancak ışık hızından çok küçük hızlarda uygunluk göstermekteydi

Einstein hep saatlere, cetvellere ve gözlemcilere bağlı olmayan evrensel bir çekim kuramı hayal ederdi ve Tanrı'nın, kendine bir keçi inadı ile İyi koku alan bir burun verdiğini söylerdi Gerçek şu ki; O'nun bu özellikleri amacına ulaştırmıştı
Genel görelilik kuramı, kütle çekiminin nasıl islediğini anlatır Ama bunu yaparken; hiçbir zaman çekimi bir kuvvet olarak düşünmez Bunun yerine, cisimlerin çevresindeki çekim alanlarının, uzay ve zamanın bükülmesi sonucu oluştuğunu söyler Cisimler, içerdikleri kütlelerine oranla uzayda çukurluklar oluşturur Ve zamanın akışını yavaşlatır Ancak uzayın derinliklerinde, tüm çekim kaynaklarından uzakta, uzay ve zaman tam anlamıyla düzdür Çekim alanının gücü arttıkça uzay-zaman eğriliği de artış gösterir Bütün bunlardan çıkan sonuç şudur: Madde uzay-zamanın nasıl eğileceğini, uzay-zaman da maddenin nasıl davranacağını belirler
Uzay-zaman düşüncesine somut bir örnek olarak sunu verebiliriz: Ilık bir yaz gecesi uzaya baktığınızı düşünün Binlerce yıldız, gözlerinizin önüne serilmiştir Bize en yakın yıldızlardan olan Sirius'a gözlerimizi kaydırdığımızı haya! edelim Sirius güneş sistemine yaklaşık 8,5 ışık yılı uzaklıktadır Bu ise; o yıldızdan çıkan bir ışık ışınının gözümüze ancak 8,5 yıl sonra ulaşabildiğini bize anlatır Yani yıldıza bakmakla onun 8,5 yıl önceki halini görmekteyiz Ya 250 milyon ışık yılı uzaklıktaki bir galaksiyi gözlemlediğimizi düşünsek? Tahmin edersiniz ki; galaksinin yeryüzünde dinazorların hüküm sürdüğü devirlerdeki görüntüsünü algılarız
Sonuç olarak, yıldızlara bakmakla uzayın zamandan ayrı düşünülemeyeceğini kavrarız Çünkü, gökyüzünü incelerken, aslında evrenin geçmişine bakmaktayız İşte birbirinden ayrı olarak düşünmediğimiz bu dört boyutlu anlayışa (en boy yükseklik, zaman) uzay-zaman denir Nasıl, bir cetvel uzunluğu ölçüyorsa kolumuzdaki saat de zaman yönünde uzaklığı ölçer
Einstein kuramın matematiksel ispatı yanında bir de deney önerdi O'na göre Güneş de ışığı belli bir oranda saptamalıydı 1919'da bir Güneş tutulması esnasında, uzaydaki konumu önceden bilinen bir yıldız üzerinde gözlem yapıldı Gerçekten de yıldızın ışığı Güneş'in yanından geçerken: uzay-zaman eğriliği nedeniyle önceki konumundan daha açıkta görülüyordu Gözlem sonunda elde edilen sayılar da teorik hesaplarla bulunana yakındı 60 yıl boyunca tekrarlanan diğer deneyler de Einstein'i haklı çıkardı Günümüzde de çok hassas aletler yardımıyla, uzayda yapılacak bir deney düşünülüyor Dünyanın dönme ekseninin bulunduğu düzlem üzerine, yaklaşık 640 km yüksekliğe yerleştirilecek GP-B kütle çekim aracı en hassas uzay-zaman gözlemini yapacak
Görelilik kuramı, uzayın eğriliğine bağlı olarak zamanın da akışının yavaşlayacağını belirtir Uzayda, eğim ne kadar fazlaysa o bölgede aynı oranda zaman yavaş işler Eğimin en fazla olduğu yerler de gök cisimlerinin merkezleridir Merkezden uzaklık arttıkça zamanın büzülmesi de azalır Çok katlı bir binanın zemin katı ile en üst katı arasındaki zaman farkı ilk defa 1960'da ölçülebildi Günümüzde isg, en hassas saatler olan atom saatleriyle yapılan çeşitli deneyler de bu ilkeyi destekledi
Kaynak:Bilimnet
|
|
|