| 
 | |||||||
|    | 
|  | Konu Araçları | 
| altında, batı, etkisi, gelişmesi, tiyatrosunun, türk | 
|  | Türk Tiyatrosunun Batı Etkisi Altında Gelişmesi |  | 
|  01-31-2010 | #1 | 
| 
Şengül Şirin   |   Türk Tiyatrosunun Batı Etkisi Altında GelişmesiTürk Tiyatrosunun Batı Etkisi Altında Gelişmesi Bu başlık altında Türk tiyatrosunun gelişmesi şu dönemlere ayrılabilir: Tanzimat dönemi, Meşrutiyet dönemi ve Cumhuriyet dönemi  Tanzimat Dönemi  Tanzimat'la birlikte batılı bir tiyatro anlayışını  benimseyen Türk  tiyatrosu, Cumhuriyet döneminde yurdun her yanında  açılan halkevlerinde amatör  tiyatro çalışmaları başlayıncaya ve  Ankara'da 1940'lann sonunda devlet eliyle  bir konserva-tuvar ve Devlet  Tiyatrosu kuruluncaya kadar geçen sürede hemen  hemen yalnız İstanbul'da  bir gelişme alanı bulabilmiştir  Ama, bu dönemde atılan  adımlar ulusal  bir tiyatronun kurulması doğrultusunda özgün yapıtların  yazılmasını ve  yerli bir duyarlılığın oluşmasını sağlayacak çabalardan çok,  kendi  toplum yapısına uymayan bir dünyanın tiyatro örneklerine öykünme gibi   çelişik bir eğilimi yansıtır Siyasal ve ekonomik baskılar sonunda batıya açılmaya karar veren III  Selim, II  Mahmud, Abdülmecid gibi  yenilikçi   padişahların ve bu görüşü benimseyen okuryazar çevrenin Türkiye'ye  batı  tiyatrosunun girmesinde büyük payı vardır  İstanbul'daki yabancı  elçiliklerin  aracılığı ve batıya daha kolay yaklaşabilen azınlıkların  da girişimiyle çeşitli  sanat dallarında batılı biçimler denenmeye  başlanmış, tiyatro da bir kurum  olarak saray ve halk tarafından büyük  bir ilgi görmeye başlamıştır  Sarayın  desteği  İstanbul'a gelen yabancı topluluklara gösterdiği  ilgiyle kalmamış,  Çırağan, Dolmabahçe ve Yıldız saraylarında tiyatro  salonları yaptırılmıştır  Batılı anlamda ilk Türkçe oyun, Şinasi'nin Şair Evlenmesidir (1860)  Bu oyun Dolmabahçe  Saray Tiyatrosu'nda oynanmak üzere ısmarlanmıştır  Bu arada İtalyan, Fransız,  Alman, Avusturyalı tiyatro, opera ve bale  toplulukları, Adlaide Ristori, Sarah  Bernhardt gibi dünyaca ünlü  sanatçılar İstanbul ve İzmir'de temsiller vererek bu  kentleri önemli  sanat merkezleri durumuna getirdiler  İstanbul'da ilk yerli tiyatro topluluğunu kuran Güllü Agop bu olumlu hava içinde yetişmiş ve ilk adı Asya Kumpanyası olan topluluğun adını Osmanlı Tiyatrosu koyarak, Müslüman nüfusun daha yoğun olduğu İstanbul yakasındaki Gedikpaşa Tiyatrosu'nda temsiller vermeye başlamıştır  Batı  tiyatrosunun Türkiye'ye girişinde ilk  oyunlar yabancı dillerde  oynandığından bunları ancak o dilleri bilen az sayıda  Türk  izleyebiliyordu  Yabancı azınlıklar İstanbul'da tiyatro dernekleri ve   tiyatro okulları kurmuşlardı  Ayrıca Ermenice ve Türkçe temsiller veren  Ermeni  Tiyatro grupları da vardı  Güllü Agop'un bu girişimiyle önceleri  Ermenice  oyunlar oynayan topluluklar yerine, 1868'den başlayarak  yalnız Türkçe oynayan ve  Türk yazarların yetişmesine ön ayak olan bir  tiyatro kurulmuş oluyordu   1870 te Sadrazam Âli Paşanın desteğiyle 10 yıllık bir tekel ayrıcalığı elde eden Osmanlı Tiyatrosu Türkçe oyunlarda rakipsiz bir tiyatro niteliği kazandı  Türk  oyuncuların  sahneye çıkmalarında ve Türk seyircilerin batılı bir tiyatro  beğenisi  edinmesinde Güllü Agop'un topluluğunun önemli rolü oldu  Müslüman Türk   kadınlarının tiyatroya gitmesinin hoş karşılanmadığı bir ortamda Güllü  Agop  kadınlar için kafesli bölmeler yap-tırtmış, ama gene de kadınların  tiyatroya  gitmesinin sık sık yasaklandığı görülmüştür  Tanzimat  döneminde oynanan ilk  oyunlar, daha çok Paris'te ve öbür Avrupa  kentlerinde moda olan melodram,  duygulu komedi, romantik trajedi,  tarihsel oyunlar ve kolay beğenilir  vodvillerdi  Bu yüzden de  izleyicilerin yaşam biçimine oldukça aykırıydı  Daha  önce Karagöz ve  ortaoyunu ile koşullanmış olan izleyicinin kısa zamanda tiyatro  kültürü  ve görgüsü edinebilmesi kolay değildi  Üst localardaki izleyicilerin   aşağıya su dökmeleri, sahneye portakal fırlatmaları sık rastlanan  olaylardandı  Ayrıca salonda sigara dumanından göz gözü görmez,  ıslıktan ve gürültüden  geçilmezdi  Bunda seçilen oyunların kendi yaşamlarına yabancı, ağır bir dille ve bozuk bir şive ile oynanmasının da payı vardı  Önce bu türden oyunların  çevirilerini sahneleyen tiyatro  adamları, halkı ısındırmak için uyarlama ve  öykünme yoluna da  gittiler  Bu arada Şinasi, Namık Kemal, Direktör Âli Bey,  Ahmed Midhat  Efendi, Ebüzziya Tevfik, Teodor Kasap, Ahmed Vefik Paşa ve  Abdül-hak  Hamid (Tarhan) gibi ilk Türk oyun yazarları da yazdıkları ve   uyarladıkları oyunlarla Güllü Agop, Mardiros Mınakyan, Tomas  Fasulyeciyan ve  Ahmed Fehim (1856-1930) gibi tiyatro adamlarının  çabalarına destek oldular  Bu dönemin oyunlarında genellikle vatan ve özgürlük aşkı, evlilik ve aile düzeninin eleştirilmesi, inançlar ve boş inançlar, batıya açılmanın getirdiği sorunlar irdelendi  Batılı biçimlere yerli içerik  bulmaya çalışan Tanzimat tiyatrosunun  ahlakçı, öğretici bir tutumu  olmakla birlikte, eğlendiriciliği de elden  bırakmadığı görülür  Özellikle müzikli oyunlar Dikran Çuhacıyan' in (1836-98) kurduğu Opera Tiyatrosu'nda büyük ilgi görmeye başlayınca, bu türün Güllü Agop tarafından da ele alınmasına yol açmıştır  Çuhacıyan'ın sahneye koyduğu  Leblebici Horhor Ağa adlı müzikli oyun  büyük başarı kazanmıştı  Güllü  Agop'un temsilleri arasındaysa Ahmed Midhat  Efendi'nin Çengi ile  Zeybekler adlı oyunları yer aldı  Müzikli oyunların çoğu  yabancı  yapıtlardan uyarlanmaktaydı  Bu sırada ortaoyunundan, batı tiyatrosunun   etkisiyle kendine özgü bir tiyatro türedi   Tuluat olarak bilinen bu tür sahnede metinsiz ve suflörsüz oynanıyordu  Bu işe ilk başlayan eski  bir ortaoyunu ustası  olan Kavuklu Hamdi'dir  Tuluat tiyatrosunun  Kavuklu Hamdi'den sonra ikinci büyük  sanatçısı Abdürrezzak'ı, Ali Rıza  Efendi, Hakkı Efendi ve Kel Hasan izledi  İsmail Dumbüllü, Münir Özkul  ve Nejat Uygur'la da zamanımıza kadar geldi {bak  DUMBÜLLÜ, İSMAİL)  Ab-dülmecid'den sonra II  Abdülhamid'in baskı dönemi ve  sansürün  olumsuz etkisiyle oyun yazarlarının, oyuncuların siyasal ve ekonomik   baskı altında kalmaları, bu dönemin ikinci yarısında oyun seçiminde  belli bir  zevksizliği de getirmiştir  Tanzimat döneminde Gedik-paşa  Tiyatrosu'nda oynanan  Namık Kemal'in Vatan yahut Silistre oyunu  seyircilerin özgürlük duygularını  coşturup olaylara yol açınca, Namık  Kemal ve bazı arkadaşları sürgüne  gönderildi  Bundan böyle izin  alınmadan oyun oynatılmaması kuralı kondu  Ayrıca  vatan, dinamit,  hürriyet, adalar, birader, Makedonya, Girit, Kıbrıs ve burun  gibi  sözcükler de sakıncalı görüldüğü için yasaklandı  Gene aynı tiyatroda   oynanan Ahmed Midhat Efendi'nin Çerkeş Özdenleri (1884) adlı oyunu  sarayın  kuşkusunu çektiği için, tiyatro bir gecede yıktırıldı  Bundan  sonra uzunca bir  süre sansür, sürgün ve jurnalcilik yüzünden doğru  dürüst tiyatro çalışması  yapılamadı  Meşrutiyet Dönemi  1908'de II  Meşrutiyet' in ilan edilmesiyle gelen  özgürlük ortamı  İstanbul'da tiyatro yaşamına da büyük bir canlılık  kazandırdı  Anayasanın  yurttaşlara tanıdığı yönetime katılma ve  denetleme haklarını kullanmak isteyen  birçok yazar ve sanatçı  görüşlerini yansıtmak için tiyatroyu elverişli bir araç  saydı  Oyunların konularını Osmanlı tarihindeki zaferler, kahramanlık   destanları, çokevlilik, evlilik dışı ilişkiler, kadın hakları köylerdeki  sömürü  ve bozuk düzen oluşturuyordu  Tanzimat döneminde daha çok  Ermeni oyuncuların  ayakta tuttuğu tiyatro  sanatı  Meşrutiyet   döneminde  Türk oyuncuların da  katılmasıyla güçlendi ve yaygınlaştı  Böylece, yeni yazarlara ve tiyatroculara  hazırladığı yetişme  olanaklarıyla, 1923'ten sonraki cumhuriyet tiyatrosunun  temelleri bu  dönemde atılmış oldu  Halka tiyatronun ne olduğunu anlatmak ve iyi  bir  tiyatro izleyicisi yetiştirmek için de çaba gösterildi  Tiyatroya koyu  renk,  temiz bir giysiyle gelinmesi, oyun sırasında yüksek sesle  konuşulmaması, fındık  fıstık yenmemesi için programlar ve el ilanları  aracılığıyla uyarılarda  bulunuldu  Meşrutiyetin ilk yıllarındaki özgürlük havası, başlayan savaşların olumsuz sonuçlarıyla ve devlet yönetimindeki başarısızlıklarla kısa bir süre sonra toplumda genel bir karamsarlık yaratınca, bu durum tiyatronun yaratıcı doğrultuda gelişmesini baltaladı  Bir yandan  do-ğu-batı tartışması, bir yandan  da nasıl bir ulusal sanat  yaratılacağı çekişmesi sürüp giderken Hüseyin Suat  (Yalçın), Cenab  Şahabed-din, Halid Ziya (Uşaklıgil), Mehmet Rauf, Hüseyin    Rahmi    (Gürpınar),   Halide   Edip (Adıvar), Reşat Nuri (Güntekin) gibi   edebiyatçıların tiyatroya ilgi duyarak oyunlar yazdıkları görüldü  Bunlardan  Reşat Nuri (bak  GÜNTEKİN, Reşat NURİ) Cumhuriyet döneminde  de oyun yazarlığını  sürdüren ve tiyatroyla ilgili yazıları bu alanda  ilginç bir yer tutan önemli bir  oyun yazarı oldu  Meşrutiyet döneminin  iki önemli yazarı da Musahipzade Celal  ile İbnürrefik Ahmet Nuri  Sekizinci idi  Musahipzade Celal'in Köprülüler (1912)  adlı tarihsel  oyunu ile İstanbul Efendisi (1913), Yedekçi (1919), Kaşıkçılar  (1920)  ve Macun Hokkası (1916) gibi müzikli oyunları bu dönemde yazılmıştır  Operet ve müzikli tiyatro alanında da yeni bazı toplulukların aynı  dönemde  kurulduğunu görüyoruz  Muhlis Sabahattin (Ezgi) (1889-1947),  Cemal Sahîr  (Kehlibağcıoğ-lu) (1900-73) ve Kaptanzade Ali Rıza Bey  (1881-1934) bu türün  başarılı örneklerini yermişlerdir  Meşrutiyet  döneminde bir önceki dönemin  birçok oyun türleri sürdürüldüğü gibi,  toplumun siyasallaşmasını yansıtan  tarihsel ve belgesel oyunların önem  kazanması da ilginç bir gelişmedir  Toplumda  gelişen yeni düşüncelerin  açıklandığı bir alan olan tiyatroda savaşlar,  yenilgiler, parti  çekişmeleri sıcağı sıcağına sahnelenmiş, çözüm arayışları da  tiyatroda  yankısını bulmuştur  Tiyatronun kurumlaşmasında önemli bir adım da ilk tiyatro okulunun ve ödenekli tiyatronun bu dönemde kurulmasıdır  İstanbul' da tiyatro  oyuncusu yetiştirecek ve müzik  eğitimi verecek bir okul kurulmasının  gerekliliğine inanan Şehremini (belediye  başkanı) Cemil Topuzlu,  1914'te ünlü Fransız tiyatro yönetmeni Andre Antoine'ı  İstanbul'a davet  ederek bu işle görevlendirdi  Antoine'ın kuruluş çalışmalarına   başlamasından kısa bir süre sonra I  Dünya Savaşı çıktı  Bunun üzerine  Antoine  ülkesine dönünce yarıda kalan çalışmaları, onun yardımcılığını  yapmış olan Reşat  Rıdvan ve Muhsin Ertuğrul tamamladı   Tiyatro ve müzik bölümlerinden oluşan ve 27 Ekim 1914'te resmen açılan Darülbedayi ilk gösterisini 20 Ocak 1916'da sundu  Bu  dönemde Da-rülbedayi'den Muhsin  Ertuğrul, Raşit Rıza, Burhanettin (Tepsi), Reşat  Rıdvan, Sadi Fikret,  Kemal Emin gibi oyuncular yetişti  2 Mart 1917'de  Darülbedayi'de ilk  kez bir Türk oyunu sergilendi  Baykuş adlı oyunun yazarı  Halit Fahri  (Ozansoy), yönetmeni Muhsin Ertuğrul'du  Müslüman kadınların sahneye   çıkması hoş karşılanmadığı için tiyatroda kadın rollerini ya erkekler ya  da  Müslüman olmayan kadınlar üstlenirdi  1918'de Darülbe-dayi'ye ilk  kez beş kız  öğrenci alındı  Bunlar arasından Afife Jale ve Refika Hanım  aday oyuncu  kadrosuna seçildi  Ne var ki, ilk Müslüman kadın oyuncu  olarak sahneye çıkan  Afife Jale'nin (1902-41) tiyatro yaşamını  sürdürmesi polis baskınlarıyla  engellendi ve hakkında kovuşturma  açıldı  1921'de şehremane-tinin (belediye)  kararıyla Müslüman  kadınların sahneye çıkması yasaklandı  Cumhuriyet Dönemi  Bu dönemde İstanbul Türkiye'deki tiyatro  etkinliklerinin merkezi oldu  Kuruluş yıllarının coşkunluğu,  çağdaşlaşma çabalarının üstyapı kurumlarında  yoğunlaşan belirtileri  tiyatroya da yansımaktaydı  Kadın ve erkeklerin tiyatroya  birlikte  gitmeleri de bu değişimin örneklerindendir  Ayrıca, daha cumhuriyetin   ilk yıllarında kadın oyuncu sorunu çözümlenmiş, Darülbedayi'de oynanan   Othello'da Desdemona rolünü Bedia Muvahhit, Emilia'yı ise Neyyire Neyir   canlandırmıştır  Tiyatro öğrencileri arasında da artık kızlar  görülmektedir  Türkiye'nin ilk ödenekli tiyatrosu Darülbedayi'nin bu  dönemde adı İstanbul Şehir  Tiyatrosu olarak değiştirilmiş (1927), görgü  ve bilgisini yurtdışında geliştiren  Muhsin Ertuğrul'un yönetimindeki  bu tiyatro yeni oyun yazarlarının, oyuncuların,  yönetmenlerin ve her  kuşaktan binlerce tiyatro seyircisinin yetişmesinde bir  okul görevi  görmüştür  Önceleri Tepebaşı'nda Dram ve Komedi tiyatrolarında çalışmalarını sürdüren topluluk, yapıların yıkılması ve yanması nedeniyle Beyoğlu Yeni Komedi Tiyatrosu, Harbiye Şehir Tiyatrosu gibi salonların yanı sıra, 1960'tan sonra yapılan Üsküdar ve Fatih şehir tiyatrolarında ve Kadıköy Halk Eğitim Merkezi'nin salonunda her tiyatro mevsiminde oyunlar sunmuştur  Bu  ödenekli tiyatronun dışında bazı özel  tiyatrolar da Meşrutiyet döneminden beri  süregelen dağınık bir düzen  içinde, gerek Naşit (1886-1943) gibi büyük halk  sanatçılarının gördüğü  ilgiyle, gerek operet topluluklarının getirdiği  canlılıkla İstanbul'un  tiyatro yaşamını zenginleştirmişlerdir  1936'da Milli  Musiki ve Temsil  Akademisi'nin bir bölümü olarak açılan Ankara Devlet  Konservatuvarı,  yetenekli Alman tiyatro adamı Cari Ebert'in çabasıyla değerli   oyuncuların yetişmesine katkıda bulundu  İlk hazırlık döneminden sonra  1949'da  Devlet Tiyatroları resmen kuruldu  Böylece tiyatro sanatının  yurt düzeyinde  yaygınlaşmasında da önemli bir adım atılmış oldu  Bu  kurum daha sonra İstanbul,  İzmir, Bursa, Adana, Trabzon ve  Diyarbakır'da yerleşik kadrolarla çalışan  şubeler açarak ve daha başka  kentlere turneler düzenleyerek tiyatroyu  yaygınlaştırdı  1950'de çok partili yönetime geçen Türkiye'de siyasal iktidarın genel olarak sanata ve özel olarak da tiyatroya olumsuz yaklaşımı tiyatroyu belli bir destekten yoksun bırakmışsa da, tiyatroyla ilgili kimselerin yurt ve dünya sorunları konusunda bilinçlenmelerini hızlandırmıştır  Devlet Tiyatroları genel müdürlüğünden  ayrılan Muhsin Ertuğrul'un  1951'de İstanbul'da Küçük Sahne adıyla bir tiyatro  kurması tiyatro  yaşamını yeniden canlandırdı  Geleceğin birçok ünlü oyuncusu burada ilk oyunlarını oynadı  1954'te Küçük Sahne da-ğıldıysa da, tiyatro salonu   daha sonra çeşitli özel topluluklarca kullanıldı  1957-63'te daha çok   İstanbul'da etkinlik göstermiş bir tiyatro topluluğu olan Genç Oyuncular   üniversiteli gençlerden oluşuyordu  Her kesimden kişinin tiyatro  izleyebilmesini  amaçlayan Genç Oyuncular, sahnelerden başka okul,  hastane, sokak ve kasaba  alanları gibi yerlerde de oyunlar  sergilediler  Ortaklaşa bir çalışma yürüterek  oyun yazımından, sahneye  koyma, kostüm dikimi, müzik ve ışıklandırmaya kadar  birlikte iş  yaptılar  Birlikte yazdıkları oyunlar arasında Tavtati Kütüpati,   Vatandaş Oyunu, Kervan vardır  Bu topluluk içinde tiyatroya başlayan  Genco  Erkal, Mehmet Akan, Çiğdem Selışık, Ani ve Çetin İpekkaya  çalışmalarını başka  sahnelerde sürdürdüler  Yurtdışında öğrenim görerek görgü ve yetenekleriyle tiyatro kuran, oyunculuk ve yönetmenlik yapan bazı sanatçılar 1960'lı yıllarda başarılı oyunlar sergilediler  Bunlardan  ilk akla gelenler oyuncu ve  yönetmen Tunç Yalman, Şirin Devrim, Haldun Dormen,  Zeliha Berksoy,  Genco Erkal, Engin Cezzar, Ayla ve Beklan Algan'dır  Haldun  Dormen'in  kurmuş olduğu Dormen Tiyatrosu, 1955-72'de hareketli vodviller ve   müzikaller sergiledi  Oyuncuları arasında Altan Erbulak, Erol Keskin,  Nisa  Serezli ve Gülriz Sururi gibi yetenekli sanatçılar yer aldı  Dormen Tiyatrosu 11  yıllık bir aradan sonra 1983'te yeniden perdelerini  açtı  1952'de kurulan Gülriz  Suru-ri-Engin Cezzar Tiyatrosu Gülriz  Sururi'nin başrolde olduğu Keşanlı Ali  Destanı, Sokak Kızı İrma, Hair,  Kaldırım Serçesi gibi müzikallerden başka, Nâzım  Hikmet'ten Ferhat ile  Şirin, Güngör Dilmen'den Canlı Maymun Lokantası ve Kurban,  Erskine  Caldvvell'den Tütün gibi toplumsal içerikli oyunlar sergiledi  Yıldız ve Müşfik Kenter kardeşler tarafından kurulmuş olan Kent Oyuncuları 1961'den beri etkinliğini sürdürmektedir  Bugüne kadar yerli  ve yabancı çok sayıda nitelikli  oyun sergileyen Kenterler, ayrıca  Anadolu ve Avrupa turnelerine de çıkmaktadır  Adından da anlaşılacağı gibi Ankara'da etkinliğini sürdüren Ankara Sanat Tiyatrosu (AST) 1963'te Asaf Çiyiltepe tarafından kuruldu  Kurulduğundan beri ortak bir çalışma  yürüterek, toplumsal konulara  ağırlık veren yapıtlar sahneledi  Güner Sümer'in  Bozuk Düzen, Sermet  Çağan'ın Ayak Bacak Fabrikası, Orhan Kemal'in 72  Koğuş,  Bilgesu  Ere-nus'un Nereye Payidar, Oktay Arayıcı'nın Rumuz Goncagül adlı   yapıtları bunlardan bazılarıdır  Dostlar Tiyatrosu 1969'da Genco Erkal, Mehmet Akan, Şevket Altuğ, Arif Erkin ve Attila AlpÖge tarafından kuruldu  20 yıl boyunca Rosenbergler  Ölmemeli, Havana  Duruşması, Abdülcanbaz, Şili'de Av, Aslan Asker  Şvayk, Bitmeyen Kavga, Kafkas  Tebeşir Dairesi ve Yalınayak Sokrates    gibi nitelikli oyunlar sergiledi   Yukarıda adı geçenlerden başka,195o lerde ve 1960 larda kurulmuş Karaca Tiyatrosu, Gönül Ülkü-Gazanfer Özcan Tiyatrosu, Nejat Uygur Tiyatrosu, Ulvi Uraz Tiyatrosu, İstanbul Tiyatrosu, Devekuşu Kabare Tiyatrosu, Ali Poyrazoğlu, Hadi Çaman, Tevfik Gelenbe, Enis Fosforoğlu ve Ferhan Şensoy'un Ortaoyuncular'ı gibi daha birçok özel tiyatro topluluğu vardır  Bunlardan  bazıları sonradan dağılmıştır   
				__________________  Arkadaşlar, efendiler            ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler,            müritler, meczuplar memleketi olamaz  En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet            tarikatıdır   | 
|   | 
|  | 
|  |