01-31-2010
|
#1
|
Şengül Şirin
|
Türk Filmlerinde Sinemacılar Dönemi
Türk Filmlerinde Sinemacılar Dönemi
Filmlerdeki tiyatro öğelerinin ne zaman iyice ortadan kalkıp yerini sinemasal öğelere bıraktığı kesin olarak belirlenememekle birlikte, birçok kaynak Lütfi Ö Akad'ın Vurun Kahpeye (1949), Orhon M Anburnu'nun Yüzbaşı Tahsin (1950-51), Aydın Arakon'un Vatan İçin (1951) ve Şakir Sırmalı'nın Efelerin Efesi (1952) filmlerinin "sinema sanatını Türk sinemasına getiren ilk başarılı örnekler" olduğunu kabul eder
Ama sinema dilinin uluslararası düzeyde ve olgun biçimde kullanıldığı ilk örneğin Lütfi Ö Akad'ın yaşanmış bir olaydan esinlenerek ve bir Fransız filminden yararlanarak çektiği Kanun Namına olduğu, sinemacılar döneminin de bu filmin yapıldığı 1952'den sonra başladığı kabul edilebilir

1952 birçok bakımdan Türk sinemasında önemli bir yıl oldu Lütfi Ö Akad'ın ilk kez yaşayan karakterler oluşturduğu, kahramanlarının psikolojik durumlarını verirken hem duygusal, hem de polisiye açıdan sürükleyici bir gerilim kurduğu Kanun Namına'mn çekildiği 1952/53 mevsiminde, Metin Erksan Âşık Veysel'in yaşamına dayanan ilk filmi Âşık Veysel'in Hayatı/Karanlık Dünyayı yönetti Sansür tarafından yasaklanan film daha sonra bazı sahneleri kesilerek gösterime çıktı 1951'de Kanlı Feryatla yönetmenliğe başlayan Atıf Yılmaz (Batıbeki) Hıçkırıkla (1953), çok tutulan gözyaşı romanlarının sinemaya aktarılması geleneğini başlattı Muharrem Gürses'in yönettiği Zeynep'in Gözyaşları (1952) ise sonraki ağdalı, duygusal filmlerin öncüsü oldu Muhsin Ertuğrul'un Halıcı Kız\ yönettikten sonra sinemadan çekilmesi de, sinemadaki tiyatrocular geleneğinin kesin biçimde sona erdiğini gösteriyordu
1952'de, Türk filmciliğinin sanatsal bakımdan gelişmesi ve uluslararası düzeye ulaşması için Türk Film Dostları Derneği (TFDD) kuruldu Derneğin ertesi yıl düzenlediği Türk Film Festivali'nde Kanun Namına en iyi film seçildi
Kanun Namına filmi ayrıca Türk sinemasının ilk büyük yıldızını, "taçsız kral" olarak anılacak olan Ayhan Işık'ı ortaya çıkardı Yıldız dergisinin artist yarışmasını kazanan Işık ilk kez 1951'de Yavuz Sultan Selim ve Yeniçeri Hasan'da oynamıştı, ama asıl ününü Kanun Namına'yla kazandı Yıldız dergisinin ortaya çıkardığı bir başka yıldız da Belgin Doruk oldu
Giderek geniş kitlelerin tek eğlencesi olan sinema ülke çapında yayıldı Yıllık film yapım sayısı 1960'ta 78'e ulaştı Türk sinemasının şarkıcı filmleri, köy filmleri, acıklı filmler, tarihsel filmler, kalabalık kadrolu güldürüler gibi belli başlı türleri bu dönemde oluştu Lütfi Ö Akad, Orhon M Arıburnu, Metin Erksan, değişik türleri art arda deneyen Atıf Yılmaz filmlerinde hareketli bir anlatım uygulayarak şiddete fazlaca yer veren Osman Seden, küçük insanların dünyasını akıcı bir dille ve duygusallıkla anlatan Memduh Ün bu dönemde sivrilen yönetmenler oldu Fransız ya da ABD filmlerinden esinlenmiş olsalar da, bu yönetmenler filmlerinde uluslararası sinema dili düzeyinde düzgün bir anlatım tutturmaya, sinemanın kendine özgü anlatım tekniklerini kullanmaya büyük özen gösterdiler

Bu dönemde "yıldız sistemi" ya da "star sistemi" de gelişmeye başladı "Yıldız sistemi" diye adlandırılan anlayış belli sanatçıları reklam yoluyla da destekleyerek gündemde kalmalarını sağlamaya dayanır Sevilen, tutulan sanatçılara karşı izleyicinin ilgisi ayakta tutulmaya çalışılır, hayranlıklarını körükleyici yollar aranır Ayhan Işık ve Belgin Doruk'a Eşref Kolçak, Ekrem Bora, Fatma Girik, Leyla Sayar, Orhan Günşiray, Göksel Arsoy, daha sonra da Türkan Şoray ve Cüneyt Arkın gibi oyuncular katıldı
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|
|
|