|  | Saraylar-Büyük Yapılar |  | 
|  01-01-2010 | #1 | 
| 
Şengül Şirin   |   Saraylar-Büyük YapılarSaraylar-Büyük Yapılar Eskiden hükümdarların ve yüksek devlet görevlilerinin oturdukları büyük yapılara ya da yapı topluluklarına saray adı verilirken, günümüzde sözcük anlam değiştirmiş, çeşitli kamu hizmetlerinin görüldüğü (örneğin Belediye Sarayı) ya da kültür-sanat etkinliklerinin yürütüldüğü (örneğin Kültür Sarayı) büyük yapılar için de kullanılır olmuştur  Hükümdarların tanrı sayıldığı ya da kutsal bir soydan geldiğine inanıldığı dönemlerde saray dinsel bir merkez özelliği kazandığı gibi, yüzyıllarca devletin yönetildiği yer olarak da işlev görmüştür  Bu özelliklere bağlı olarak ve uygarlığın gelişmesine koşut biçimde gittikçe büyümüş, ülkenin gücünün simgesi durumuna gelmiştir  Tarihte bilinen ilk saraylar uygarlık tarihinde önemli bir yeri olan Mezopotamya ve Mısır'da yapılmıştır  Bunların en eskisi Suriye'de Ugarit'teki (Ras Şamra) saraydır (İÖ 2  binyıl)  Onu Mısır firavunlarının Teb'deki sarayları (İÖ 1500-1400) izler  Mezopotamya' daki bütün uygarlıklar saray yapımına önem vermişlerdi, ama saray mimarisindeki asıl gelişme Asurlular'ın en parlak döneminde (İÖ 9  -7  yüzyıllar) görüldü  Asurlular'ı izleyen dönemde Yunanistan'daki kent devletleri ile İran'daki Pers İmparatorluğu'nda da görkemli saraylar yapıldı  Roma imparatorlarının en büyük sarayları ise Roma kentinin Palatium (bugün Palatino) Tepesi'ndeydi ve 200 yıla (İS 3-212) yayılan bir süre içinde yapılmıştı  Ortaçağın iki güçlü devletinden Bizans'ın Konstantinopolis'te (bugün İstanbul), Sasani ler'in de Ktesiphon'da büyük sarayları vardı  Feodal bir yapının egemen olduğu ortaçağ Avrupa'sında prenslerin sarayları daha çok yüksek tepelere yapılmış, kale görünümündeki korunaklı yapılardı   Avrupa'daki saraylar ancak ortaçağdan sonra geniş bahçelerin ortasında, genellikle büyük tek yapılar biçiminde inşa edilmeye başlandı  Tarihöncesi dönemlerden ortaçağa uzanan zaman dilimi süresince birçok uygarlığın doğduğu yer olma özelliği taşıyan Anadolu'da da birçok saray kalıntısı vardır  En eskilerden biri Truva kazılarında ortaya çıkarılmıştır  Önemli bir saray kalıntısı da Beycesultan'da (Denizli) bulunmaktadır  Ayrıca Kültepe'de (Kayseri), Hititler'in başkenti Hattuşaş (Boğazköy) ve Alacahöyük'te, Geç Hitit Devlet leri'nin önemli merkezleri olan Karkamış, Zincirli ve Sakçagözü'nde, Doğu Anadolu'da büyük bir uygarlık yaratmış olan Urartular'ın (İÖ 9  -6  yüzyıllar) mimarlıktaki ustalıklarını gösteren Çavuştepe ve Altıntepe ile Frigler'in merkezi Gordion'da da saray kalıntılarına rastlanmıştır  Türkler yüzyıllar boyu göçebe bir yaşam sürdüklerinden hükümdarlar da büyük çadırlarda yaşardı  Toprağa bağlandıkları ilk dönemlerde de pek çok yapı gibi saraylar da ahşaptı  Bu yüzden hiçbiri günümüze ulaşamamıştır  Türkler gibi göçebe bir Asya kavmi olan Moğollar egemenliklerini Avrupa sınırına kadar yaydıkları dönemlerde bile sık sık merkez değiştirmişler, bu yüzden kalıcı yapılar yapmamışlardı  Moğollar'da ilginç olan özellik hükümdarın oturduğu kente Saray adı vermeleridir  İslam dünyasındaki en eski saray Emeviler' den (661-750) kalan Mşatta Sarayı'dır  Eme viler'i izleyen Abbasiler de (750-1258) merkez edindikleri Bağdat'ı görkemli saraylarla donatmışlardı  Yalnız hükümdarların değil, Ber mekiler gibi ünlü vezir ailelerinin de büyük sarayları vardı  Buradaki yaşam Birbir Gece Masallarına konu olmuştur  Eyyubi (1171-1252) ve Memlûk (1250-1517) saraylarından ise ancak küçük parçalar günümüze ulaşabilmiştir  İslam dünyasında özellikle bezemeleriyle bugün bile hayranlık uyandıran en önemli saray Müslümanlar'ın İspanya'daki egemenliklerinin son dönemini oluşturan Nasriler zamanından (1232-1492) kalma Gra nada'daki (Gırnata) Elhamra Sarayı'dır  İlk Müslüman Türk devleti olan Karahanlı lar ile Gazneliler'den bazı saray kalıntıları günümüze ulaşmıştır  Büyük Selçuklular'ın Merv'deki (İran'da) saraylarının ise oldukça büyük bir yapı olduğu bilinmektedir  Asya'da daha sonra kurulmuş İslam devletlerinden Timurlular'ın Keş kentinde, Safeviler'in İsfahan'da ve Hint-Türk İmparatorluğu'nun Delhi başta olmak üzere Hindistan'ın birçok kentinde yaptırdıkları sarayların önemli bölümü bugün de ayaktadır  Türkler'in Anadolu'da kurdukları ilk büyük devlet olan Anadolu Selçuklu Devleti'n den ancak merkez Konya'daki Alaeddin Köşkü, Kayseri'deki Keykubadiye Sarayı ve Beyşehir'deki Kubadabad Sarayı'nın kalıntıları günümüze ulaşmıştır  Anadolu Beylikleri döneminden ise hemen hiçbir şey kalmamıştır  Osmanlılar'ın ilk sarayı Orhan Gazi'nin (1324-61) Bursa Kalesi'nde yaptırdığı Bey Sarayı'ydı  I  Murad (1361-89) başkenti Edirne'ye taşıyınca burada Kavak Sarayı olarak bilinen sarayı yaptırdı  II  Murad (1421-51) ise Tunca Irmağı kıyısında yeni bir saray yaptırarak burada oturdu  Başkentin İstanbul'a taşınmasından sonra acemi oğlanlarının eğitimi için kullanılan bu saray zaman zaman Edirne'ye gelen padişahların konaklama yeri olduğu gibi, bazı padişahlar (örneğin IV  Mehmed) uzun süre bu sarayda kaldı  II  Mustafa'nın tahttan indirilmesine yol açan kanlı olaydan (1703) sonra terk edilen Edirne Sarayı zamanla yıkıma uğradı  Osmanlılar'ın İstanbul'u merkez edinmesinden sonra Fatih Sultan Mehmed ilk sarayı bugün İstanbul Üniversitesi merkez binasının bulunduğu Beyazıt'taki alanda yaptırmıştı  Daha sonra Bizans imparatorlarının saraylarının bulunduğu Sultanahmet Meydam'ndan Sarayburnu'na uzanan geniş alanda yeni bir saray yaptırınca Beyazıt'taki saray Eski Saray olarak anıldı ve burası ölen ya da tahttan indirilen padişahların ailesine ayrıldı  Osmanlılarca Yeni Saray, günümüzde ise Topkapı Sarayı olarak adlandırılan saray başlangıçta birkaç yapıdan oluşurken hemen her padişahın yaptırdığı ekler ya da yeni yapılarla genişleyerek bugünkü durumunu aldı   Osmanlılar döneminde sadrazamlar da saray olarak anılan büyük yapılarda oturdukları gibi (bunlardan yalnızca Sultanahmet'teki İbrahim Paşa Sarayı'nın bir bölümü günümüze gelmiştir) 18  yüzyılda Lale Devri'nden başlayarak Boğaziçi ve Haliç kıyılarında padişah ailesi için birçok sahilsaray yapıldı  Bu sarayların hepsi ahşap olduklarından ortadan kalkmıştır  19  yüzyılda bunların yerlerine yapılan kagir saraylardan bir bölümü (Beşiktaş-Ortaköy arasındaki Fer'iye sarayları, Çırağan Sarayı, Beylerbeyi Sarayı) ayaktadır  19  yüzyılda hız kazanan Batılılaşma hareketine koşut olarak sarayın yönetim merkezi olma işlevini yavaş yavaş yitirmesi, mimarlık anlayışının ve yaşam biçiminin değişmeye başlamasıyla Topkapı Sarayı'nın bu yenileşmeye uyum sağlayacak bir yapı olmadığı da belirgin biçimde ortaya çıktı  Abdülmecid (1839-61) yeni yaptırdığı Dolmabahçe Sara yı'nda oturmaya başladı  II  Abdülhamid (1876-1909) ise birçok yapıdan oluşan Yıldız Sarayı'nı yeğledi  (Ayrıca bak  BEYLERBEYİ SARAYI; Dolmabahçe Sarayi;   Topkapi Sara yi  ) 
				__________________  Arkadaşlar, efendiler            ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler,            müritler, meczuplar memleketi olamaz  En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet            tarikatıdır   | 
|   | 
|  | 
|  |