Prof. Dr. Sinsi
|
İran Cami Mimarisi
iran cami mimarisi

Camiler
Karahanlı ve Gazneli camileri tanınmadan önce, Türk cami mimarisi, İran'da Büyük Selçuklularla başlatılıyor ve bu yüzden mimari gelişmede birçok problemler aydınlatılamadığı gibi, sürekli değişen hipotezler ortaya atılıyordu Bugün mihrap önü kubbesi ile bir mekân birliği gösteren camilerin, Karahanlı ve Gazneli mimarisinde ele alındığı son yıllardaki araştırma ve kazılarla anlaşılmıştır
Selçuklular, İran'da Türk mimarisinde daha önce başlayan gelişmeleri toplayıp değerlendirerek, büyük ölçüde anıtsal bir cami mimarisi yaratmışlar, ondan sonra, bütün İran ve Orta Asya'da dört eyvanlı, avlulu ve mihrap önü kubbesi ile, onların cami tipleri hakim olmuştur
İlk Selçuklu camii, en önemli kısımları Melikşah zamanında (1072-1092) yapılmış olan Isfahan Mescid-i Cuması'dır Kitabelere göre, büyük mihrap kubbesi ile bunun tam karşısında avlu dışında kuzeydeki küçük kubbeli mekân, Melikşah zamanında, dört eyvanlı avlu ve revaklar da bütün ana hatlarıyla yine Selçuklular devrinde meydana gelmiştir Bundan sonra cami, otuza yakın kitabe ile belirtilen uzun bir devrede çeşitli ilâve ve değişikliklerle genişletilmiş,XIX ve XX yy 'larda da tamirler geçirmiştir
Bir defada, avlulu, mihrap önü kubbeli olarak gerçekleştirilen cami; "Zavvare Ulu Camii" (1135)' dir Bu camiden sonra, bütün İran - Orta Asya'da bu plân şeması uygulanmaya başlanmış ve Selçuklular'dan sonra da devam etmiştir Ancak bu şema, mihrabın her yandan görülmesini engellediğinden, çeşitli yerlere mihrap yapmak gerekmiştir Eyvanların çok yüksek görünmemesi için revaklar iki katlı yapılmıştır Ardistan'daki Mescid-î Cuma da (1160) bu grup tandır ve İran'daki Selçuklu camilerinin en göze çarpan eserlerindendir
İran'da, daha önce yapılan Selçuklu camileri, tuğladan, hafif sivri, tromplu kubbeleri ile küçük ölçüde, İsfahan'da Melikşah kubbesinin devam eden varyasyonları olarak görünürler Bunlardan ilki olan Gülpayegân Camii (1108-1118), kare bir mekân üzerine, mukarnaslı tromplarla çok hafif sivrilen bir kubbeden ibarettir Cami, XIX yy 'da Kaçarlar zamanında dört eyvanlı hale getirilmiştir
Kazvin şehrinde gene XII yy’ın başlarında (1113 veya 1119) yapılmış olan Mescidi Haydariye, kare bir alan içinde daha farklı bir plan şeması gösterir Oldukça geniş tutulan açık avlu, yapının bütününe hakimdir Avluyu dar hacimler halinde çevreleyen küçük mekanlar dış duvarlara paralel olarak devam eder Kuzeydeki eyvanın karşısına düşen hacim gene eyvanlı bir giriştir ve 10 m’den biraz daha geniş çaplı bir kubbeyle örtülü olan ana mekana girişi sağlar Bu mekanın avluya doğru taşırılarak önemle vurgulanmış olması, mimari tasarımda kubbe-mekan ilişkisinin araştırıldığını anlatır Günümüze ulaşabilen mihrap duvarının süslemeleri diğer yapılardan farklıdır Tuğla duvar örgüsü üzerine alçı kabartmalarla zenginleştirilmiş olan bu yüzey, enli bordürler ve sivri kemerlerle bölünmüştür
Selçuklu kubbelerinin daha İsfahan'da tamamen gelişmiş olan zengin iç yapılarına karşılık, dış görünüşleri her türlü süslemeden uzak, sık tuğla örgüsünden, kübik masif yüzeyler halindedir Kübik blok üzerinde, sekizgen bir geçiş bölgesinden sonra hafifçe sivrilen kubbe silueti, sağlam bir ifade kuvveti ile Selçuklu kubbesini sembolize eder Gaznelilerde daha önce ele alınan kubbe-eyvan birleşmesi, en başarılı şekli ile Selçuklularda geliştirilmiştir Selçuklulardan önce, İslâmiyet devrinde ne doğu ne de batı İran'da kubbe ile eyvanın birleştiği bir tek örnek görülmemiş ve Selçuklular bunu yeniden bulmuşlardır
Büyük Selçuklu camilerindeki minareler, genel olarak Karahanlı minarelerinin özelliklerini sürdürmektedir Zaman zaman Gazneli formlarına yakın örnekler de görülür Büyük Selçuklular İran'da, ince uzun silindirik gövdeli minareleri yeğlemişlerdir Bunların en eski örneklerinden biri, Damgan Mescid-i Cuması'nın 1058 tarihli minaresi olup, düz silindirik gövde tuğlaların, değişik biçimde dizilmesiyle baklava ve geometrik motifler ve kûfî kabartmalı yazıt kuşağıyla süslenmiştir (Selçukluların ilk çini bezemeli minarelerindendir) Daha sonra yapılanlar, bu biçimi geliştirip zenginleştirmiştir
Türbeler ve Kümbetler
Büyük Selçuklular zamanında, camilerde olduğu gibi türbelerde de gelişme, Karahanlılara ve Gaznelilere bağlanmaktadır İsfahan'ın güneyinde Albakûh'da, Kümbed-i Ali ve Damgan'da Cihil Duhteran (40 kız), 1056'da, Tuğrul Bey zamanında yapılmış iki kümbettir Mukarnas kornişle nihayetlenen, dümdüz alçak sekizgen gövde üzerinde, bir kubbe ile örtülü olan Kümbed-i Ali, İran'daki tuğla kümbetlerin aksine, taştan bir yapıdır Kubbenin üstünde, herhalde, sekizgen piramit bir külâh bulunuyordu
Tuğladan silindirik gövde üzerine, konik külâhlı bir kümbet olan Cihil Duhteran, gövdenin üst kenarında, geniş kûfî kitabe kuşağı, bunun üstünde ve altında tuğladan, geometrik frizleriyle dikkati çeker
Demavend'de bulunan bir kümbet (XI yy ), düşey çizgilerinin belirginliği, içten kubbe, dıştan pramit çatılı oluşuyla diğerlerinden ayrılır Dehistan'da, meşhed denilen mezarlıktaki küm betler (XII yy başları), yalın tuğla mimarilerine karşılık, değişik plânları ile dikkati çekerler Silindirik ya da yukarıya doğru daralan sekizgen gövdeler yarım silindir ya da dik köşeli kulelerle bölünmüşlerdir Cephelerde sivri kemerli, yüzeysel nişler vardır; önlerinde alçak bir eyvan biçiminde giriş mekânı bulunur
Merv'deki ünlü Sultan Sencer Türbesi (1157), Selçuklu türbe mimarlığının şaheseridir Kare plânı ile Karahanlı türbelerine dönüşü simgeler Sekiz köşeli piramit çatıyla örtülü yapı, geometrik düzenli, ince tuğla örgüler arasına yerleştirilmiş firûze çinilerle bezenmiştir
Orta Asya’da Merv kentinde mimar Muhammed bin Atsız tarafından yapılan Sultan Sencer Türbesi’nin, 17m çapında yıldız biçiminde kaburgalı kubbesi, o güne kadar gerçekleştirilen kubbelerin en büyüğüydü Günümüze ulaşamamış olan dış kubbe, firuze renkli sırlı tuğlayla kaplıydı Duvarları 6m kalınlığında yapılmış, duvarlardan kubbeye geçiş, tonoz bingiler ve köşelere yerleştirilmiş geometrik düzende tuğla örgülü payelerle gerçekleştirilmiştir
Büyük Selçuklu Devleti’nin son parlak döneminin hükümdarı Sultan Sencer, melik olduğu 39 yıl boyunca başkent Merv’in büyük bir kültür merkezi olmasında önemli rol oynamıştı Sultanın ölümünden önce Büyük Selçuklu Devleti’nin görkemini yansıtacak biçimde inşa edilmesini istediği türbesinin adını kendisi koymuştu: “Darül ahiret” (Ahiret evi) Sencer Türbesi “Devlethane” adıyla da anılırdı
Selçuklu türbe mimarlığının gelişimini yansıtan bir başka yapı, Tus'da İmam Gazali'ye bağlanan türbedir(1111) Türbe, dışa taşkın giriş eyvanı, kare plânı, kubbeli ana mekânı ve arkaya doğru uzanan tonoz örtülü üç bölümden oluşan plânıyla dikkati çeker
Gazvin-Hemedan arasındaki Harakan bölgesinde bulunan ve İran Selçuklu sanatının pek çok özelliğini biraraya getiren erken tarihli iki kümbet, yöre halkı arasında Koşa İmam (çifte imam) adıyla bilinir Birbirinden 30 m uzakta yapılan bu iki mezar anıtı sanat tarihine I ve II Harakan kümbetleri olarak geçmiştir I Harakan Kümbeti’nin girişindeki yazıtta Alparslan döneminde, 1067-1068 yıllarında Ebu Said Bicar ibn Sad takafından Zencanlı mimar Muhammed bin Mekki’ye yaptırıldığı yazılıdır Tamamiyle tuğladan ve sekizgen planlı olarak yapılan kümbet, köşelerinden silindirik payelerle desteklenmiştir Üstünü örten külah bugün yok olduğu için sadece alttaki kubbenin tuğla örgüsü görülür
|