|  | Dilin Yapısı Ve Dilin Görevleri |  | 
|  10-21-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Dilin Yapısı Ve Dilin GörevleriDilin Yapısı ve Dilin Görevleri Dil, insanlar arasında iletişimi sağlayan sesli ya da yazılı simgeler sistemi  Dil simgelerine "gösterge" adı verilir  Bu göstergeler, saymaca bir nitelik taşır; anlamlan doğal bir bağlantıdan kaynaklanmayıp toplumsal bir anlaşmadan, bireyler arasında üstü kapalı bir uzlaşmadan doğar  Bu tanıma göre dil, yalnızca insan toplumlarında bulunan bir yetenektir  Hayvan türleri de sesler ve beden hareketlerinin yardımıyla birbirleriyle iletişim kurar, hatta birçokları bir noktaya kadar insan dilini anlamayı da öğrenebilir  Ama insanın dışında hiçbir tür, çıkardığı sesleri, insan dilinde olduğu gibi açık ve iç tutarlılığı olan, saymaca bir sistem durumuna getirememiştir  Tanımı Dilin birçok tanımı yapılmıştır  Dil, bir yaklaşıma göre, düşüncelerin, sözcük haline getirilmiş sesler aracılığıyla anlatılmasıdır  Ama bu tanım düşünce öğesine fazla ağırlık vermektedir  Dil, düşünce dışında kalan, bilinçsiz varlık alanlarını, duyguları, düşleri de kapsar  Kesin bir tanımdan önce, dilin bazı özelliklerinin belirtilmesi gerekir  1  Fizyolojik ve zihinsel özürleri olmayan bütün insanlar, çocukluklarında, gırtlak ve ağızlarında bazı organların hareketlerinden doğan sesleri bir sesli iletişim sistemi haline getirmeyi ve öbür insanlarla iletişimlerinde bu sistemden hem işitici, hem de konuşucu olarak yararlanmayı öğrenirler   2  Farklı sesli iletişim sistemleri yeryüzündeki farklı dilleri oluşturur  Farklı bir dilin ortaya çıkması için gerekli farklılık derecesini çok kesinlikle saptamak olanaklı değildir  Ama bu, örneğin iki Almanın farklı diller konuşması anlamına da gelmez  Eğer bir insan bir başka insanın dilini özel bir öğrenim görmeksizin anlayamıyorsa, bu iki insan farklı diller konuşuyorlardır  Buna karşılık, belirli bir dil içinde anlaşmayı güçleştiren, ama kesin olarak engellemeyen farklılıklara lehçe farklılığı denir  3  Çoğunlukla insanlar önce bir tek dil öğrenirler  Çocuğun ailesinin ya da doğup büyüdüğü ortamdaki insanların konuştuğu bu dile anadili adı verilir  Bir çocuğun iki dili birden öğrenerek büyüdüğü durumlar enderdir  4  Bu özellikleriyle dil, insana özgü bir yetenektir  Öteki türlerin de seslerle ya da başka araçlarla birbirleriyle iletişim kurabildikleri ilinmektedir, ama insan dilinin en önemli özellikleri olan çift eklemliliğe, tutumluluğa, sınırsız üretkenliğe ve yaratıcılığa hiçbir hayvan türünün iletişiminde rastlanmaz  İnsanların konuşma konuları sınırsızdır  Dilin kapsayamayacağı hiçbir alan yoktur  Oysa hayvanların iletişim konuları, üreme ve sağ kalma gibi en temel gereksinimlerle sınırlıdır  Papağan gibi insanların yanında uzun süre bulunan kuşların çıkardığı, sözcüklere benzeyen seslerin de iletişim amacı taşımadığı bilinmektedir  Bu tür sesler, canlılardaki öykünme dürtüsününürünüdür  Dilin önemi ve gücü ilk çağlardan beri vurgulanmıştır  Adlandırma, nesnelere ad yerme, dilin yalnızca bir yönü olsa da, ilk insanlar için büyüleyici bir değer taşımıştır  Birçok kültürde adlandırma yeteneği, nesneler üzerinde denetim kurmanın, onlara sahip olmanın en kesin yolu olarak görülmüştür  İlkel kültürlerde insanların adlarını yabancılara açıklamaktan kaçınmaları da buna bağlanabilir  Geçmişte, dilin tanrısal bir kökeni olduğuna inanılırdı  Eski Sami inançlarını yansıtan Eski Ahit'te, Adem'in dünyadaki yaratıkları Tanrı'nın yardımıyla adlandırdığı anlatılır  Hindu dinine göre de dili, tanrı İndra yaratmıştır  İskandinav mikolojisinde rünik alfabeyi yaratan tanrı Odin'dir  Gene Eski Ahit'in Tekvin bölümünde, başlangıçta bütün dünyanın "dilinin bir, sözünün bir" olduğu belirtilir  Ama insanlar gökyüzüne ulaşacak bir kule ( Babil Kulesi) yapmaya kalkışınca, Tanrı onların dillerini böler ve böylece birbirlerini anlamalarını önleyen birçok dil ortaya çıkar  Arap inançlarında da yazıyı ve dili Adem'e veren Tanrı'dır  18  yüzyılda, özellikle Alman romantizm felsefesinde "kökenler" kavramının önem kazanmasıyla dilin doğuş ve gelişme koşullan konusu bir kez daha gündeme gelmiştir  Ancak dilin hangi koşullar altında ortaya çıktığı ve ilk dillerin neye benzediği soruları bugün henüz tam anlamıyla açıklığa kavuşturulamamıştır; çünkü şu ya da bu biçimde dilin doğuşu, Homo sapiens'in ortaya çıkışıyla eşzamanlıdır  Oysa bugün var olan ilk yazılı belgeler en çok 5 bin yıl öncesine gitmektedir  İnsanlar dil üzerine düşünmeye başlayınca, dilin düşünceyle ilişkisi de kaçınılmaz olarak gündeme gelir  Aristoteles'e göre "Konuşma, zihnin yaşantılarının temsil edilmesidir"  Aristoteles'in bu tanımı, yakın zamanlara değin bütün bir Batı düşünce geleneği üzerinde etkili olmuştur  17  yüzyılın usçu felsefesi de dil konusunda benzer bir görüş öne sürer  Konuşma, düşüncenin bu amaç için yaratılmış göstergelerle ifade edilmesidir ve düşüncenin farklı yönlerini ifade etmek için de farklı sözcük türleri ortaya çıkmıştır  Düşünce öğesine ağırlık tanıyan bu usçu yaklaşımın sakıncası şudur: Düşünce kavramının kapsamını ya fazla geniş tutmakta ve böylece içeriğini de bulanıklaştırmakta ya da fazla daraltarak dilin birçok işlevini dışanda bırakmaktadır  Oysa günlük yaşamda dilin dar anlamıyla düşünceleri açıklamaktan başka işlevleri de vardır  Bu yaklaşım, bir başka açıdan, Condillac ve Herder gibi 18  yüzyıl düşünürlerince de eleştirilmiştir  Usçu felsefe, dilin daha önce var olan düşünceleri anlatan bir araç olduğunu savunur  Oysa Herder'e göre dilden önce, dilden bağımsız bir düşünce olamaz  Düşünce de dille birlikte ortaya çıkmıştır  Bu açıdan, farklı dillerin farklı düşünce yapılarına denk düştüğünü söylemek yanlış olmaz  İnsanlar ve kültürler arasındaki farklılık, bir bakıma diller arasındaki farklılıktır | 
|   | 
|  | 
| Konu Araçları | Bu Konuda Ara | 
| Görünüm Modları | |
|  |