|  | Dilimizin Gelişmesi Üzerine |  | 
|  10-21-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Dilimizin Gelişmesi ÜzerineDilimizin Gelişmesi Üzerine DİLİMİZİN GELİŞMESİ ÜZERİNE Dilimizin gelişmesi, batılılaşma çabamızın, devrimlerimizin zorunlu bir sonucudur  Bir uygarlık değiştiriyoruz  Doğunun durgun, içine kapanık, bir azlığın çıkarına kurulmuş ortaçağ toplum düzeninden ayrılmaya çalışıyoruz  Yaşayışımızın bütün alanlarında bu gidişin kaçınılmaz etkileri olacaktır  Dilimiz de ister istemez bu akıma uyacak, giderek batı uygarlığının gereklerini karşılamaya yeterli bir dil olacaktır  Gelişmenin gerçek anlamı da bu değil midir? Arınması gerekli bir dilimiz var bizim  Bu daha çok aydın çevrelerin dilidir  Çoğunluğun pek anlamadığı, konuşmadığı bir dil  Buna yazı dili, bilim, sanat dili diyenler var  Gerçekte yapmacık, yaşama gücünü yitirmiş, Osmanlıca artığı bir dildir bu  Yalnız sözcükleri (kelimeleri) bakımından değil, dokusu, söz dizimi bakımından da konuşulan Türkçeyle pek ilgisi yoktur  Yüz elli yılı aşan bir süreden beri değişegelen Osmanlıcanın bugünkü durumudur  Osmanlıca, Osmanlı aydınlarının diliydi  Arapça, Farsça, okumuşlardı onlar  Bu dilleri kullanmakta bir sakınca görmezlerdi  Yaşayışı, düşünüşüyle, beğenileriyle, halktan uzaklaşmış kimselerdi  Çoğunluğun dışında mutlu bir azınlıktılar  Bunu bir erdem sayarlardı  Onların gözünde halk, kaba saba bir topluluktu  Dili de öyleydi  İncelikten, derinlikten uzak, anlatım gücünden yoksundu  Arapça, Farsça dururken elin kaba Türkçesiyle uğraşacak değillerdi ya! Üstelik böylece daha bir bilgili, derin sayılır, saygı da görürlerdi  Bilimin de, sanatın da, dilin de kaynağı halktır  Halkın tutmadığı, anlamadığı, benimsemediği hiçbir şey yaşamaz  Halka dirsek çevirmiş aydının, halkın konuşmadığı dilin ileri bir toplumda yeri yoktur  Biz yeni eriyoruz bu gerçeğe  Halka yönelişimizin nedeni budur  Arınma işte bu yönelişin gereğidir  Bunu birkaç kişinin özentisi gelgeç bir akım sayanlar, ya bu gerçeği anlamıyorlar, ya da anlamak işlerine gelmiyor  Her çağda çıkarını kurulu düzende gören kimseler olmuştur  Arınmanın en az güçlük gösteren yanı, Türkçe karşılığı olan yabancı sözcüklerin atılması, kullanılmamasıdır  Kendimizi biraz sıkıya koyduk mu kolayca başarabiliriz bunu  Eş anlamlı sözcüklerin dilimize bir güç kazandıracağına, böylece dilimizin zenginleşeceğine inanmıyorum  Kimi yerde gerçek, kimi yerde hakikat, kimi yerde de realite demenin dilimize olsun, diyeceklerimize olsun bir yararı dokunur mu? Türkçe karşılığı olmayan Arapça, Farsça sözcükleri ne yapacağız? Biz kullansak bile bizden sonrakiler kullanmıyacaklar onları  Frenkçelerini de alamayız  Bir çıkmazdan başka bir çıkmaza girmek olur bu  Gerçi okullarımızda batı dilleri okutuluyor, okutuluyor ya, gene de köklerine inilmiyor onları; Yunanca, Latince gösterilmiyor, bu dillerin ürünleri incelenmiyor, Batı ekinin (kültürünün) temellerine yabancıyız biz  Böyle olmasaydı bile alamazdık batı dillerini  Okumuş bir azlığın anlayabildiği bir dile gidemezdik  Tek çıkar yol, anlaşılır Türkçe köklerden sözcük türetmek, bir de, bölgesel sözcükleri, deyimleri gün ışığına çıkarmaktır  Gelişmenin arınmayı da içine alan daha geniş bir anlamı vardır  Salt bir sözcük işi değildir gelişme  Batı dillerindeki bütün sözcüklere Türkçe karşılık bulmak da değildir  Bir kavram birkaç sözcükle de anlatılabilir  İş, Türkçe yazmaktadır  Şu yazı dilinin yapmacık, tekdüze söyleyişini sürdürdükten sonra, istediğimizce Türkçe sözcük kullanalım, dilimiz gelişmiş olmayacaktır  Konuşulan Türkçeyi alacağız  Yalnız İstanbul Türkçesi değil benim dediğim İstanbul'un dışında da Türkçe konuşulur  Hem daha bir Türkçe konuşulur  Büyük, güçlü bir kaynak var önümüzde  Pek el değmedik, işlenmedik bir gömü  Sıcak, kıvrak, soluk alıp veren, yaşama gücünü tüm halkımızdan alan bir dil  İşte biz bu dili işleyeceğiz  Halkımızın konuştuğu gibi yazacağız  Buna karşı duranlar, bunu beğenmeyenler bir devrik tümce bellemişler, ona tutuluyorlar  Devrik tümce olmazmış, dilimizin kurallarına aykırı düşermiş bu  Doğru değil dedikleri  Biz çoğu devrik tümcelerle konuşuyoruz  Bunu kurallara aykırı bulanlar önce savundukları kuralların dilimize uyup uymadığını düşünsünler  Diller kurallardan çıkmaz, kurallar dilden çıkar  Oysa, konuşur gibi yazmak yalnızca bir devrik tümce işi de değildir  Öyle olsaydı bundan kolay mı olurdu? Diller, yazarların, düşünürlerin sanatçıların yazılarıyla gelişir  Daha çok sanatçıların, ozanların öykücülerin, romancıların  Dili en iyi onlar kullanır, gelişmesine en çok onlar emek verirler  Dil uzmanları, kurumlar, kurullar, dernekler dillerin gelişmesinde ancak yardımcı olabilirler  Bilimsel çalışmaların verilerini değerlendiren yazarlardır, sanatçılardır  Bir yazar, bir sanatçı diyeceklerini daha iyi bir anlatmak istedi mi yolunu kendisi bulur  Uzmanlara danışmaz  Yeni bir sözcük mü gerekiyor? Kendisi bulur onu  Nitekim bu gereği duyan da kendisidir  Ya beğenir uzmanların yaptıklarını, ya beğenmez  Beğenirse kullanır, beğenmezse kendisi arar bulur  Başka yolu yoktur bunun  Yeni sözcükler yaza kullana yerleşirler, yayılırlar  Yazarlar kullanmadıkça kimse çıkaramaz onları sözcüklerden, kimse yaşatmaz  Büyük bir yapıya, geleceğin ileri Türkçesine çalışılan bir çağda yaşıyoruz  Elbirliğiyle başarılacak bir iş bu  Dilini seven, diline saygı duyan aydın kişi, dilerse bir şeyler getirebilir bu yapıya  İşe yaramak isteyen için bu ne güzel iş, ne büyük mutluluktur  | 
|   | 
|  | 
| Konu Araçları | Bu Konuda Ara | 
| Görünüm Modları | |
|  |