|  | Dil Bilimi Türk Yazı Dilinin Gelişmesi Ve Tarihi Dönemleri |  | 
|  10-09-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Dil Bilimi Türk Yazı Dilinin Gelişmesi Ve Tarihi DönemleriDil Bilimi Türk Yazı Dilinin Gelişmesi ve Tarihi Dönemleri DİL BİLİMİ TÜRK YAZI DİLİNİN GELİŞMESİ VE TARİHİ DÖNEMLERİ Eski Türkçe: Türkçe''nin ilk dönemidir  Başlangıçtan, 12-13  asra kadar olan zamanı içine alır  Türkçe''nin ele geçmiş ilk büyük eserleri, 8  asrın ilk yarısında yazılmış olan Orhun Abideleridir  Fakat, bu abideler, çok işlenmiş bir dille yazılmıştır  Bundan, Türk yazı dilinin başlangıcının birkaç asır daha önceye çıktığını anlıyoruz  Orhun Abideleri''nin dilini, Danimarkalı bilgin Thomsen çözmüştür  Bu abidelerdeki metinlerin büyük bir kısmı, Prof  Dr  Muharrem Ergin tarafından Türkiye Türkçesi''ne aktarılmıştır  Türk yazı dilinin ilk dönemi, Eski Türkçe''dir  Bundan daha önceki dönem ise, Türkçe''nin karanlık dönemidir  O dönem, artık Eski Türkçe''nin, Çuvaşça ve Yakutça ile bunlardan daha ileride, diğer Altay dilleri ile birleştikleri dönemdir  Orta Türkçe: Kuzey-Doğu Türkçesi: Orta Asya''da ve Hazar Denizi''nin kuzeyinden yayılan Türklük kolunun gittiği ülkelerde, Eski Türkçe''den sonra kullanılan yazı dilidir  Eski Türkçe''nin devamı niteliğindedir  Eski Türkçe''nin, Orta Asya''da ve kuzeydeki yeni yazı dillerine bir geçiş safhası durumundadır  Bu yazı dili, 13 ve 14  asırlarda kullanılmıştır  15  asırda; içindeki iki kol iyice farklılaşarak, bu yazı dili, Kuzey Türkçesi ve Doğu Türkçesi olarak ikiye ayrılmıştır  Kuzey Türkçesi: 15  asırdan zamanımıza kadar gelen ve Kuzey Türklerinin kullandığı yazı dilidir  Bu yazı dili, Kıpçak şivesine dayanır  Bu sebeple, Kuzey Türkçesine, Kıpçak Türkçesi ve Tatar Türkçesi de denmektedir  Doğu Türkçesi : 15  asırdan zamanımıza kadar gelen ve Orta Asya Türklerinin kullandığı yazı dilidir  Çağatay Türkçesi ismiyle de anılır  Bugün, yerini modern Özbekçe''ye bırakmıştır  Doğu Türkçesi, Doğu ve Batı Türkistan şivesine dayanır  Batı Türkçesi: Eski Türkçe döneminden sonra ortaya çıkan, iki yeni yazı dilinden biridir  Hazar Denizi''nin güneyinden, batıya yayılan Batı Türklerinin kullandığı yazı dilidir  13  asırdan günümüze kadar devam etmektedir  Batı Türkçesi, Oğuz şivesine dayanır  Bu sebeple, Oğuzca ismiyle de anılır  Türklüğün, en büyük ve en verimli yazı dilidir  Azerî Türkçesi-Osmanlı Türkçesi: Oğuz Türklerinin vatanı; Hazar Denizi''nden, Orta Avrupa''ya ve Kırım''dan, Afrika''ya kadar çok geniş bir sahaya yayıldığı için; zamanla Oğuzca içinde, Doğu ve Batı Oğuzca olarak iki saha belirmeye başlamıştır  Doğu Oğuzcası, Azerî Türkçesi; Batı Oğuzcası ise Osmanlı Türkçesi''dir  Aradaki fark; Azerî Türkçesine, bilhassa Kuzey ve Doğu Türkçelerinden, bazı tesirlerin daha fazla gelmiş olmasından doğmuştur  Fakat; Azerî ve Osmanlı Türkçeleri arasındaki bu olmamış ve hepsi de yazıya geçmemiştir  Onun için, Azerî ve Osmanlı Türkçeleri, Batı Türkçesi olarak tek bir yazı dili teşkil ederler  Doğu Oğuzcası, yani Azerî Türkçesi; Azerbaycan, Kafkasya, Doğu Anadolu ve Kuzey Irak sahalarında; Osmanlı Türkçesi ise; Orta ve Batı Anadolu, Kıbrıs ve Rumeli ile Balkanlarda konuşulur  Batı Türkçesinin Gelişmesi: Batı Türkçesi, kendi içinde üç döneme ayrılır  1  Eski Anadolu Türkçesi: Batı Türkçesi?nin ilk dönemidir  13-15  asırları içine alır  Eski Türkçe''nin izlerini taşır  Bu bakımdan, Batı Türkçesine bir geçiş dönemidir  Dolayısıyla, batıdaki Orta Türkçe dönemidir  Arapça ve Farsça unsurlar, henüz fazla değildir  Fakat, yabancı terkipler kullanılmaktadır  Selçuklular, Anadolu Beylikleri ve ilk Osmanlıların yazı dilidir  Azerî ve Osmanlı saha farkları, henüz belirgin değildir  2  Osmanlı Türkçesi: Batı Türkçesi?nin ikinci dönemidir  16  asırdan, 20  asrın başına kadar devam eder  Eski Türkçe''nin izleri artık kaybolmuş, yeni gramer şekilleri yerleşmiştir  Arapça ve Farsça unsurlar, kelime ve terkipler, pek çok artmış ve terkipler katmerlenmiştir  Öyle ki, Türk yazı dili âdeta; Türkçe, Arapça ve Farsça''dan kurulu üçüzlü bir dil hâline gelmiştir  Bu karışık dil; İstanbul''un fethinden, Osmanlı İmparatorluğu''nun sonuna kadar, imparatorluğun yazı dili olarak, beş asra yakın bir ömür sürmüştür  3  Türkiye Türkçesi: Batı Türkçesi?nin üçüncü dönemidir  1908 meşrutiyetiyle başlar  Bugün, bu dönemin içinde bulunuyoruz  Türkçe, gramer yapısı bakımından Osmanlı Türkçesinden farksızdır, yeni gramer şekillerini taşır  Yabancı unsurlar bakımından da, terkipsiz Türkçe dönemidir  Arapça ve Farsça terkipler atılmıştır  Arapça ve Farsça kelimeler de, gittikçe azalmaktadır  DİL BİLİMİ(LEHÇE TASNİFLERİ) Eski ve özellikle yeni Türk lehçelerinde gördüğümüz fonetik ve gıramer farklarını göz önüne alan uzmanlar, en eski çağlardan başlayarak bu lehçeleri tasnife çalışmışlardır  Bu yolda yapılan ilk deneme olarak Kaşkarlı Mahmud''un yaptğı tasnif gösterilebilir  Divanü Lügati''t Türk yazarı 11  yüzyılda yaşayan Türk boylarını coğrafi durumuna göre sıralamakla kalmamış, dillerinin ses ve gıramer özellikleri üzerine de bir takım bilgiler vermiştir  Kaşgarlı Mahmud''un bu gözlemleri daha sonra yetişen Türkologların çalışmalarında da sağlam bir dayanak olarak değerlendirilmiştir  Türk boylarının coğrafi durumlarını göz önünde tutan Kaşgarlı Mahmud , Kırgız, Yabaku, Kay, Basmıl, Yağma, Çigil, Uygur, Çomul, Çaruk, Başkurt, Kıpçak, Oğuz, Yimek, Suvar, Bulgar ve Peçenek gibi bir takım boyların adlarını saymıştır  Kaşgarlı Mahmud, çağdaş Türklerin dilleri üzerine birçok bilgiler vermişse de Suvar ve Bulgarların dili üzerine topladığı veriler çok azdır  Divanü Lügati''t Türk yazarı Hazarlar?ın dili üzerine de bilgi vermemiştir  Wilhelm Radloff''un Tasnifi Türkolojinin kurucularından W  Radloff, Phonetik Der Nördlichen Türksprachen (Leipzig 1882 ) adlı eserinin V  Bölümünde çağdaş Türk lehçelerini dört gurupta toplamıştır  1  Doğu diyalektleri; 2  Batı diyalektleri; 3  Orta Asya diyalektleri; 4  Güney diyalektleri  I  Doğu diyalektleri  1  Asıl Altay diyalektleri 2  Baraba diyalekti 3  Kuzey Altay diyalektleri 4  Abakan diyalektleri 5  Küerik diyalekti 6  Soyan diyalekti 7  Karagas diyalekti 8  Uygur diyalekti II  Batı diyalektleri  1  Kırgız diyalekti 2  Irtış diyalektleri 3  Başkurt diyalektleri 4  Volga veya Doğu Rusya diyalektleri III  Orta Asya diyalektleri  1  Tarançi diyalekti 2  Hami diyalekti 3  Aksu diyalekti 4  Kaşgar diyalekti 5  Yarkent diyalekti 6  Çagatay diyalekti IV  Güney diyalektleri  1  Türkmen diyalekti 2  Azerbaycan diyalekti 3  Kafkas diyalektleri 4  Anadolu diyalektleri 5  Kırım diyalekti 6  Osmanlı diyalekti DİL BİLİMİ(TÜRKÇEYE BENZEYEN BAŞKA DİLLERDEN GELMİŞ SÖZCÜKLER) 1- metelik: Sondaki -lik eki, Türkçe sözcük çağrışımı yapıyor; "yemeklik yağ"daki gibi    Aslı ise batı dillerinden geliyor: İngilizce''de, metallic; yani metal para    Biz kullanırken baştaki bölümü de bir Türk ismiyle (mete) değiştirip kullanagelmişiz  2- isterik: Biliyorum ki birçok kişi bu hatalı biçimiyle kullanmıyordur bu sözcüğü  "Histeri" nöbetlerine tutulan kişinin aldığı sıfattır ve İngilizce?de "histerical" denir  Başarısızlığa ve bir şeyi elde edememeye dayanamama ve aşırı sinirlenme gibi (ruhbilimci değilim) etkileri olan bir ruh hastalığı olan kişi "histerik" olarak anılır  Oysa Türkçe''de "isteme" ile bağ kurulması ve "bir şeyi çok isteyen" anlamında kullanılması da çok yaygındır  Hatta bazen, "isterik kadın" lafı oldukça aşağılayıcı bir mantıkla kullanılır  3- bendeniz: Bu sözcüğün ne "ben" adılıyla, ne de "deniz"le bir ilgisi yoktur; ancak sondaki "-niz" eki Türkçe''dir  "Bende", Farsça''da, "kul, tutsak" demektir  Yani kişi kendini sunarken - eski dönemlerin aşırı nezaketiyle -, "Ben kulunuz X kişi," diye sunar ya; bu da öyle konuşmalarla geçmişten günümüze gelmiş  Bu açıklama gösteriyor ki, "Ben bendeniz X kişi," demek doğru olur ve yalnız kendimizi değil başkalarını da, "Bu da naçizane bendeniz Y," diye sunabiliriz (tabii Y''nin affına sığınarak)  Neyse, bu sözcüğe bu kadar açıklama fazla bile    4- kaldırım: Bunun "kaldırmak" ile bir ilgisi var gibi görünse de (otoyolun yükseğinde olması açısından), asıl kökeni Rumca''dır  Rumca''da "kali", "iyi" anlamındadır (kalimera: günaydın, iyi günler)  "Dromos" (sondaki "s" genelde okunmaz) ise "yol" anlamını taşır  Yani kali-dromos: iyi-yol; yani yürümeye elverişli, taşsız, tozsuz, çamursuz yol    5- sütyen: Genelde ilişki kurulmasa da, bu sözcük "süt-meme" ilişkisini çağrıştıracak bir yapıda kullanılmaktadır  İtiraf etmeliyim ki ben küçükken bu iç çamaşırının - isminden dolayı - sütün dış giysiye sızmasını engellemeye yaradığını sanıyordum  Asıl kökeni Fransızca''daki "sous tien"dir ("aşağıdan tutan" anlamında)  Okunuşu: sutien  6- lahmacun: Bu sözcüğün "macun"la ilgisi dolaylıdır  Arapça''da "acin" yoğrulmuş (macun o kökten gelir), "lahm" ise "et" demektir  Lahm-i acin: yoğrulmuş et    7- boğa yılanı: Bu yılan, avını boğarak öldürmesi ve belki de boğa gibi iri ve güçlü olmasından dolayı, ismi Türkçe sanılmaya oldukça yatkın olan ilginç bir örnektir  Oysa aslı, şimdi kesinlikle hatırlayamayacağım bir Afrika dilinden geliyor: boa    Sondaki "yılanı" sözcüğü gereksiz    Kobra, piton der gibi, boa!   8- vapur: İngilizce "vapour" (buhar) sözcüğünden geliyor  Önceleri buharlı gemilere verilen ingilizce isimden    Aslında, dilimizde batı dillerinden uyarladığımız sözcüklerin genelde fransızca okunuşunu kullandığımızdan bunu da "vapor"dan uyarlamışız  9- anahtar: Bu sözcüğün kökü, yunanca "anihto" (açmak) eylemidir  "Anihtiri" ise "açmaya yarayan" anlamındadır; yani "anahtar"    Yunanca kökenli sözcükler aslında dilimize Anadolu''da konuşulan ("konuşulmuş olan," demek daha doğru olur sanırım) Rumca''dan geçmiştir  Gerçekte iki dil biririne çok benzese de, Rumca''daki birçok sözcük Yunanlar''ca bilinmez  Bu yüzden bu sayfalardaki birçok grekçe sözcüğe "Yunanca kökenli" demek yerine "Rumca kökenli" demeyi yeğleyeceğim  Bu durumda ise "Anadolu Rumları''nın dili" anlaşılmalıdır  10 - kilit: Yine Rumca''daki "kleo" (kapatmak) eyleminden türeyen "kleidi" ("klidi" diye okunur; "kapamaya, kilitlemeye yarayan" anlamında    ) sözcüğünden gelmektedir  | 
|   | 
|  | 
| Konu Araçları | Bu Konuda Ara | 
| Görünüm Modları | |
|  |