|  | Edebi Sanatlar..2 |  | 
|  08-25-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Edebi Sanatlar..21  TEŞBİH (BENZETME):  Aralarında türlü  yönlerden benzerlik ilgisi bulunan iki şeyden  benzerlik bakımından güçsüz  durumda olanı daha üstün olana  benzetmektir  Dört ögesi vardır  (Benzeyen  kendisine benzetilen  benzetme yönü  benzetme edatı)  Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik  Benzeyen benzetilen benzetme benzetme Edatı yönü Şimşek gibi bir semte atıldık yedi koldan Benzetilen benzetme benzetme Edatı yönü Askerlerimiz aslan gibi kuvvetlidir  Benzeyen benzetilen benzetme benzetme Edatı yönü A) TEŞBİH-İ BELİĞ (GÜZEL BENZETME): Sadece benzeyen ve benzetilen ögelerle yapılan benzetmedir  Benzetme yönü ve  benzetme  edatı kullanılmaz  Gürz ayaklı Kalkan elli Sancaktar olduğu Sancak tutuşundan belli F  H  Dağlarca * Divan edebiyatındaki mazmunların çoğo teşbih-i beliği sanatına örnektir  Servi boy  elma yanak  gonca ağız  kiraz dudak………  B) YAYGIN BENZETME: Benzeyenle benzetilen arasındaki birden çok özelliklerin sıralnmasıyla yapılan benzetmedir  Aşağıdaki örnekte “vatan” bir çınara benzetilmiştir  ÇINAR Hani bir gün seninle Topkapı’dan Geliyorduk; yol üstü bir meydan Bir çınar gördük; Enli  boylu  vakur Bir ağaç; hiç eğilmemiş  mağrur Koca bir gövde  belki altı asır Belki ondan da fazla dalgın  ağır Kaygısız bir ömür sürüp gelmiş; Öyle serpilmiş  öyle yükselmiş  ……………………  Tevfik Fikret 2) İSTİARE (EĞRETİLEME): Benzetme sanatının temel ögelerinden benzeyen ve benzetilenden sadece birinin kullanılmasıyla yapılan benzetmeye denir  Diğer bir deyişle  bir şeyi  kendi adının dışında türlü  yönlerden benzediği başka bir şeyin adıyla  anma sanatıdır  Bu bakımdan istiare  hem bir benzetme hem de mecaz  sanatıdır  A) AÇIK İSTİARE: Benzetme ögelerinden yalnızca benzetilenle yapılan istiaredir  “Aslanlarımız düşmanı denize döktüler” “Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor  Bir hilâl uğruna ya Rab ne güneşler batıyor”  Yukarıdaki örneklerde altı çizili sözcüklerde  askerlerimizle  “aslan” ve  “güneş”  arasında birer benzetme yapılmıştır  Burada benzeyen (benzetme   bakımından zayıf olan öge  yani askerler) söylenmemiş  kendisinebenzetilen  (benzetme bakımından güçlü olan öge  yani aslan ve  güneş) söylendiğine göre bu  benzetmeler “açık istiare”dir  B) KAPALI İSTİARE: Benzetme ögelerinden sadece benzeyenin bulunduğu (kendisine benzetilenin bulunmadığı) benzetme sanatına “kapalı istiare” denir  “Askerlerimiz  kükreyerek düşmana saldırdı”  Yukarıdaki örnekte askerler  aslana benzetilmiştir  Güçlü olan öge yani aslan   (benzetilen)söylenmemiş  sadece benzeyen söylenmiş olduğundan bu  benzetme bir  “kapalı istiare”dir  (Kişileştirme sanatının bulunduğu her  dizede kapalı istiare  de vardır)  Kıyı takmış yaprağını gülünü Mahzun hudutların ötesinde akan sular Boynu bükük adalar  tanıyorsanki bizi  C) YAYGIN İSTİARE: Benzetmenin temel ögelerinden yalnız biriyle  çok sayıda benzerlikleri sıralayarak  yapılan  istiaredir  Örneğin Yahya Kemal’in “Sessiz Gemi” adlı şiirinde  “ruh” söylenmemiş  (benzeyen)  Benzetilen yani “gemi” söylenmiştir  3) MECAZ: Bir sözü gerçek anlamının dışında kullanma sanatıdır  Aşkın aldı benden beni Bana seni gerek seni Ben yanarım dün ü günü Bana seni gerek seni Yunus Emre Yukarıdaki dörtlükte “yanmak”  aşağıdaki dörtlükte de “deynek” sözcüğü mecaz   sanatına örnektir  Anavarza at oynağı Kana bulanmış gömleği Kıyman a zalimler kıyman Kör karının bir deyneği 4) MECAZ-I MÜRSEL (MÜRSEL MECAZ): Bir sözün benzetme amacı gütmeden gerçek anlamının dışında başka bir sözün ya da kavramın yerine kullanılmasıdır  Kavramlar arasında  benzetmenin dışında  gerçek veya mecazlı anlamlar arasında  parça-bütün  özel-genel  neden-sonuç…   gibi ilgiler bulunur  Anadolu  hepimize hınç ve  şüpheyle bakıyor  Anadoluda yaşayanlar Çankaya  bu gelişmelere sessiz kalamazdı  Cumhurbaşkanlığı makamı O  beyaz perdenin en güzel sanatçısıdır  Sinema Çatma  kurban olayım çehreni ay nazlı hilâl  Türk bayrağı Sobayı yaktınız mı? Odun/kömür O  ülkemizin en güçlü raketlerinden biridir  Tenis oyuncusu Siz  hiç Yaşar Kemal’i okudunuz mu? Eserleri Son günlerde Vivaldi dinliyorum  Eserleri Gökten bereket yağıyor  Yağmur 5) KİNAYE: Bir sözü hem gerçek hem de mecaz anlamda kullanma sanatıdır  Ey benim sarı tanburam Ben toprak oldum yoluna Sen ne için inilersin Sen aşırı gözetirsin İçim oyuk derdim büyük Şu karşıma göğüs geren Ben onun’çün inilerim Taş bağırlı dağlar mısın? Yunus Emre Yukarıdaki dörtlüklerde altı çizili sözcükler hem gerçek hem de mecaz anlamlarını düşündürecek şekilde kullanılmıştır  6) TEVRİYE: İki ya da daha çok anlamı olan bir sözün yakın ve uzak anlamlarını birlikte kastetme sanatıdır  Bana  Tahir Efendi kelp demiş İltifatı bu sözde zâhirdir  Mâliki mezhebim benim zirâ İtikadımca kelp tâhirdir  Tahir: 1) Özel isim;2) Temiz Kelp: Köpek 7) TARİZ: Söylenen sözün ya da kavramın gerçek ve mecazlı anlamı dışında büsbütün tersini kastetmektir  Genelliklebir kişiyi ya da durumu iğnelemek  alaya almak  için yapılır  Bir  yetim görünce döktür dişini Bozmaya çabala halkın işini Günde yüz adamın vur kır dişini Bir yaralı sarmak için yeltenme Huzuri 8) TEŞHİS VE İNTAK (KİŞİLEŞTİRME VE KONUŞTURMA): İnsana özgü niteliklerin başka varlıklara aktarılmasına  onlara kişilik kazandırılmasına  “teşhis”; onların  konuşturulmasına da “intak” denir  İntak sanatının bulunduğu  her yerde  teşhis sanatı da vardır  Toros dağlarının üstüne Batı isteyü haktan ayrıldım Ay un eledi bütün gece Boynuz umdum kulaktan ayrıldım  (Hârname  Şeyhi) Masallar ve fabller  teşhis ve intak sanatına an çok rastlanan türlerdir  Kurnaz tilki sesini yumuşatarak  ona Dedi ki: ”Kardeşciğim artık dostuz; Müjde getirdim sana in de öpüşelim; Barış oldu hayvanlar arasında  ” 9) TENASÜP (UYGUNLUK): Bir dize  beyit ya da dörtlük içinde anlamca  birbiriyle ilgili sözcükleri  birarada kullanma sanatıdır  Lâleyi sümbülü  gülü hâr almış  Zevk u şevk ehlini âh u zâr almış  Bu beyitte lâle  sümbül  gül  hâr (diken) arasında ayrıca zevk  şevk ve âh  zâr  sözcükleri arasında tenasüp sanatı vardır  10) LEFF Ü NEŞR: Genellikle bir beyit içinde birinci dizede en az iki şey söyleyip  ikinci dizede  bunlarla ilgili benzerlik ve karşılıkları verme  sanatıdır  Bâran değil  şafak değil  ebr-i seher değil Gözyaşıdır  ciğer  kanıdır  dâd-ı ah’tır  Bu dizelerde bârana (yağmur) karşılık olarak gözyaşı  şafağa (güneşe  batarkenki  kızıllık) karşılık olarak ciğer kanı  ebr-i seher’e (sabah  bulutu) karşılık  olarak dud-ı ah (ah’ın dumanı) verilmiştir  Bağ-ı dehrin hem baharın hem hazanın görmüşüz  Bir neşatın da gamın da rüzgarın görmüşüz  11) TECAHÜL-İ ARİF: Bilinen bir gerçeği bir nükteye dayanarak bilmiyormuş gibi söylemektir  Göz gördü gönül sevdi seni  ey yüzü mâhım Kurbanın olam var mı benim bunda günahım Nahifi Ey şuh Nedima ile bir seyrin işittik Tenhaca varıp Göksu’ya işret var içinde Nedim Yukarıdaki dizelerde şairler kendi yaşadıkları olayları bilmiyormuş gibi sorarak tecahül-i arif sanatı yapmışlardır  12) HÜSN-İ TALİL (GÜZEL NEDENE BAĞLAMA): Herhangi bir gerçek olayın meydana gelmesini hayali ve güzel bir nedene bağlamaktır  Ancak bu nedenin kesin  bir yargıya dayanması  gerekir  Hüsn-i talil’de de tecâhül-i arif’te olduğu gibi  gerçek bir  nedeni bilmezlikten gelme gibi bir durum vardır  Hüsn-i talil’i  tecâhül-i ariften ayıran yön  gerçek bir olayın hayali nedene  bağlanmasıdır  “Güzel  şeyler düşünelim diye yemyeşil oldu ağaçlar” (İlkbaharda doğanın uyanması  ağaçların yapraklanması gibi gerçek bir olay  hayali bir  nedenle açıklanmış)  “Güller ki yüzünün renginden utandıkları için kızardılar”  Niçin sık sıkbakarsın öyle mirat-ı mücellâya Meğer sen dahi kendi hüsnüne hayran mısın kâfir Nedim (Mirat-ı mücellâ: Parlak ayna) 13) MÜBALAĞA (ABARTMA): Bir sözün etkisini güçlendirmek amacıyla bir şeyi ya olamayacağı bir biçimde anlatmak ya da olduğundan pek çok veya pek az göstermektir  Alem sele gitti gözüm  yaşından  Söyle nâz uykusuna varmış o yâr ey Bâki Ki cihan halki figan eylese bidâr olmaz  Merkez-i hâke atsalar da bizi Kürre-i arzı patlatır çıkarız  Namık Kemal (Yerkürenin merkezine de atsalar bizi  yerküreyi parçalar yine dışarı çıkarız)  14) TEZAT (KARŞITLIK): Birbirine karşıt düşüncelerin  kavramların  duyguların bir arada  kullanılmasıdır  Ne  siyah eylemiş bu nasiyeyi Saçımı bembeyaz eden bahtım  Abdülhak Hamit (Nasiye: alın) Ne efsun-kâr imişsin âh ey didâr-ı hürriyet Esir-i aşkın olduk gerçi kurtulduk esâretten Namık Kemal (Ey özgürlük ne kadar büyüleyiciymişsin  tutsaklıktan kurtulduk ama bu kez  de  senin tutsağın olduk)  15) TEKRİR: Sözün etksini güçlendirmek amacıyla anlamın üzerinde yoğunlaştığı sözcük ya da söz öbeklerini arka arkaya yinelemektir  Kaldırımlar  çilekeş yalnızların annesi; Kaldırımlar  içimde  yaşamış bir insandır  Kaldırımlar  duyulur  ses kesilince sesi; Kaldırımlar  içimde  kıvrılan bir lisandır  Necip Fazıl Büyüksün ilahi büyüksün büyük Büyüklük yanında kalır pek küçük Ali Haydar Bey 16) NİDA (SESLENME): Şairin çok duygulanması ve heyecanlanması sonucunu doğuran olayları ve varlıkları gözönüne getirip “ey  hey” gibi  ünlemlerle onlara  seslenmesidir  Ey  köhne Bizans  ey koca fertut-i musahhir Ey bin kocadan arta kalan bive-i bâkir  (Sis  Tevfik Fikret) 17) İSTİFHAM: Yanıt alma amacı gütmeden  duyguyu ve anlamı  güçlendirmek için  anlatılmak istenenlerin  soru biçiminde anlatılmasıdır  Beni candan usandırdı cefadan yâr usanmaz mı Felekler yandı ahımdan muradım şemi yanmaz mı Fuzuli Kim söylemiş beni Süheyla’ya vurulmuşum diye? Kim görmüş ama kim  Eleni’yi öptüğümü  Yüksek kaldırım’da güpegündüz? Melahat’i almışım da sonra Alemdar’a gitmişim  öyle mi? Onu sonra anlatırım  fakat Kimin bacağını sıkmışım tramvayda? Orhan Veli 18) TELMİH (HATIRLATMA): Söz arasında herkesçe bilinen geçmişteki bir olaya  ünlü bir kişiye bir  inanca ya da yaygın  bir atasözüne işaret etmek  onu anımsatmaktır  Telmih edilen şey uzun uzadıya  açıklanmaz  bir iki sözcükle  anımsatılır  Gökyüzünde İsâ ile Tur dağında Musâ ile Elindeki asâ ile Çağırayım Mevlam seni Yunus Emre (Birinci dizede “Hz  İsa’nın göğe çıktığı inancı”na  ikinci dizede “Hz  Musa’nın   Tur-ı Sinâ dağında Tanrı ile konuşması” olayına ve üçüncü dizede de  yine “Hz  Musa’nın yere atınca yılan olan asasıyla gösterdiği  mucizelere” telmih vardır)  SÖZ SANATLARI 19) CİNAS: Söyleniş ve yazılışları bir  anlamları farklı sözcükleri (sesteş  eşsesli) bir  arada kullanma sanatıdır  (Aynı zamanda bir uyak türüdür)  Kısmetindir gezdiren yer yer seni Göğe çıksan âkıbet yer yer seni  İbni Kemal Her nefeste eyledik yüz bin günah Bir günaha etmedik hiç bir gün ah Lâedri 20) ALİTERASYON: Aynı ses ya da hecelerin bir ahenk yaratmak amacıyla tekrarlanmasıdır  Dest-busi arzusıyle ölürsem dostlar (“S”) Kûze eylen toprağım sunun anınla yâre su Fuzuli Kara pulat uz kılıcım tartmayınca Kara börklü koca başın kesmeyince Alca kanın yer yüzüne tökmeyince Karındaşım Kayan kanın almayınca Komazım………  Dede Korkut | 
|   | 
|  | 
| Konu Araçları | Bu Konuda Ara | 
| Görünüm Modları | |
|  |