|  | Karate |  | 
|  08-21-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   KarateKarate  Uzakdoğu ülkelerinde geliştirilmiş ve bütün dünyada yaygınlaşmış olan umumiyetle yumruk ve ayak vuruşlarından ibaret bir çeşit savunma, kültürfizik ve yarışma sporu  Çin, Japonya, Kore gibi ülkelerde geliştirilen bu sporun sayısız ekolleri vardır  Herkesce sevilen karate, genç ihtiyar demeden kadın ve çocuklar tarafından da tatbik edilmektedir   M  Ö  2000-3000 yıllarında budist rahipleri tarafından geliştirilmiştir  O tarihlerde Budist tapınakları halkın adak ve hediyeler bırakması sebebiyle çok zengindi ve bu zenginlik de soygunculara hedef teşkil etmekteydi   Budist inançlarına göre ***** kullanmak ve hele canlı hayatına son vermek kesinlikle yasaktı  Bu sebeple rahipler soygunculardan kendilerini koruyabilmek için karateyi geliştirdiler ve her gün manastır avlularında dini ayin havasında çalışmalarını sürdürdüler  Günümüzde ise karate sportif gayeli olduğundan bir takım kurallarla sınırlandırılmıştır   Karate bir kişinin *****sız olarak vücudunun tabii organları ile kendisini müdafaa etmesidir  Kesinlikle saldırı değil, savunma aracıdır  Savunma, spor ve vücut hakimiyeti ile birlikte karakterin olgunlaştırılmasıdır   Karate bir sanattır ve en büyük gayesi galibiyet değildir; gerçek bir karate insanın ahlak ve karakterini olgunlaştırmayı hedef edinmiştir   Aşağı yukarı 1600 yıllarında Çin ve Japonya ile daima iyi münasebette bulunmuş olan Okinawa Adasında "Okinawa-te" isminde bir dövüş sanatı doğar  Bu sanat, Çin askerleri ile gelmiş olan Kendo ve adadaki yerlilerin geliştirmiş olduğu bir dövüş sanatının birleşiminden ibarettir  Bir süre sonra politik sebepler yüzünden Okinawa yerlilerinin ***** bulundurmaları yasaklanınca "Okinawa-te" hızlı bir gelişme gösterir  Son yüzyıllara kadar bu sanat gizli kalır  Eski "Okinawa-te" üzerine ne bir kitap ne de tarihi bir belge bulunmaktadır   Okinawa-teden bugünkü karateyi kuran kişi Gichin Funakoshidir  Kendisi bir Okinawalıdır  Japonyada eski dövüş sanatlarında büyük bir rönesans gerçekleştirdiğinde; yani Jui-jitsu, Judoya, Japon eskriminin Kendoya dönüştüğünde, Funakoshi, Japonyada bulunmaktaydı  Meydana çıkarmak istediği dövüş sanatında yaptığı hamlelerde (1917 ve 1922) büyük başarı kazandı  Bu başarısından dolayı bu sanatı Japonyada öğretebilmesi için kendisine izin verildi  Bunun üzerine ülkeyi baştan aşağı dolaşıp kendi sanatı hakkında dersler ve seminerler verdi  Bu zaman zarfında birçok üniversite, karate grupları kurma çalışmalarındaFunakoshinin yardımını istemişlerdir  1900 yıllarında Okinawa-te yerine bu dövüş sanatına "karate" denilmiştir  Burada "kara" Çin anlamındadır  Yani tam tercümesi "Çin-eli" şeklinde olmaktadır   Funakoshi, Japonyada karateyi ilmi şekilde teşkilatlandırıyordu  Böylece karateyi tehlikesiz bir spor haline sokarak karate şampiyonaları düzenleme imkanı doğmuştu  Funakoshi, karateyi geliştirirken Judo ve Kendodan bir sürü teknik almış ve böylece bugünkü modern Japon karatesinin ilk temelleri atılmıştır  Funakoshi, sanatının ismini sonradan "Çin-eli"nden "Boş-el"e çevirdi  Yazılış değişse de okunuş yine aynıdır  Yani Çin veya boş (veya *****sız) kelimelerinin Japonca okunuşları yine "kara"dır   Karate Japonyada büyük bir hızla gelişirken, Okinawa ve Çinden başka karate hocaları Japonyaya geldi  Bu sırada Japonyada başka karate sistemleri de doğdu  Bunlar teknik açıdan birbirlerinden farklı ise de, öz ve esasta aynıdırlar  En tanınmışları şunlardır  Wado-Ryu, Goju-Ryu ve Shito-Ryu (Ryu, okul demektir)  Gichin Funakoshinin kurduğu karatenin ismi Shotokandır  Bu stil en tanınmışı ve en çok yayılıp benimsenmiş olanıdır  Shito-Ryu, 1930da Kenwa Mabuni tarafından kurulmuştur  Birkaç sene sonra Chojun Miyagi, Goju-Ryu karatesini kurdu  Goju-Ryunun bugünkü yöneticisi Gogen Yamaguchidir  Lakabı ise kedidir   1935te Funakoshinin talebesi olan Hironori Otsuka, Wado-Ryuyu kurdu  Wadonun manası "barışa giden yol" demektir  Teknik bakımdan Wado-Ryu karatesi ile Shotokan stili arasında pek fark yoktur  Karatenin esası sayılan Kung-fu Çinde, Taek-wan-do ise Korede geliştirildi   Karate ve çeşitleri yalınayak ve özel üniformalı olarak çalışılır  Bele, dereceye göre çeşitli renklerde "kemer" bağlanır  Kung-fu stillerinde Çin halkının günlük olarak giydiği elbiselerle ve kapalı terliklerle (iskarpinlerle) çalışılır   Karatede açık el, yumruk, ayak ve diz darbeleri görüldüğü gibi bu hareketler (blok) olarak da kullanılmaktadır  Bazı karateciler yumruk hatta parmak ucu ve ayak vuruşlarını sert satıhlara tatbik ederek darbe noktalarını sertleştirmektedirler  Önceleri kanayan temas noktaları daha sonra nasırlaşarak sertleşir  Fakat hekimler böylesi bir çalışmanın sıhhat yönünden geriye dönüşü olmayan menfi tesirler bırakacağını bildirmiştir   "Öldürücü vuruşların" ve isimleri efsaneye karışmış bazı karatecilerin olağanüstü güce sahib oldukları söylenmektedir  Bu güçler arasında, mesela, küçük kuşların bir haykırış (kader bağırışı) ile öldürülmesi, vücudun belirli hassas ve gizli noktalarına hafifçe temas etmek suretiyle ölüme sebebiyet verme (ölüm dokunuşu) ve çıplak el darbesi ile düşmanın vücudunu bölerek halen çarpmakta olan yüreği sökme de yer almaktadır  Ancak bütün bu olağanüstü gibi gözüken olayları belgeleyici ve inandırıcı vesikalar bulunamamıştır   Yumuşak ve sert stiller: Karatede yumuşak stili benimsemiş olan bir ekol, sürat ve inceliğe önem verirken; sert stili benimsemiş olanlar vuruş gücünün arttırılmasını ön planda tutmaktadırlar  Birincisinde, mesela süratli bir vuruşun meydana çıkardığı rüzgar ile muma dokunmadan ateşinin söndürülmesi antrenmanı yer alırken, ikincisinde mesela bir tuğlanın kırılması hüner olarak görülmektedir   Katalar (Dövüş şekilleri): Tek veya birçok hasıma karşı "hayali" bir savunmada, öğrenilen bütün tekniklerin bir plan dahilinde gösterilmesine kata denilmektedir   Müsabakalar: Karate müsabakalarında umumiyetle darbeler hedefe 1 cm kadar bir mesafede durdurulur  Böylece bir veya birkaç sayı toplanır  Başlıca hedefler arasında baş, gözler, yüz, göğüs, karaciğer ve kasıklar bulunmaktadır  Zamanımızda batılı ülkelerde ortaya atılan "full contact" karate müsabakalarında, ayak ve kasıklarda koruyucu eldiven, tozluk ve süngerler bulunmaktadır   Kemerler: Başlangıçta her kareteciye beyaz renk kemer verilir  Zamanla antrenman ve müsabakalarda tecrübe kazanan karateciler belirli imtihanlara tabi tutularak kemer atlarlar  Böylece kemerlerin rengi veya işaretleri değişir  Karatede en üst seviye, hocalık derecesi olan siyah kuşaktır  Bundan sonra "dan" denilen yükselmelere geçilir   Japon Karate Cemiyeti 1948de kurulmuştur  Birleşik Amerikada 1965te kurulan "Birleşik Karate Federasyonu" yalnız Amerikada bulunan karate okullarını tanımaktadır   Karate-do 1960 yılından sonra dünyaya penceresini açmıştır  Fakat bugün en çok sporcusu bulunan sevilen bir spor haline gelmiştir   Türkiyede karate: İnsanlık tarihi kadar eski olan mücadele sporları her milletin özünde vardır  Milletler bunları kendi dillerine göre adlandırmışlar ve kendi kültürleri içinde yaymaya çalışmışlardır   Biz de tarihimize baktığımız zaman, usullü vuruş denilen boks veya karateye benzer bir sporun, Göktürklerde bugünkü pankreasa benzer vurdulu kırdılı güreşlerin olduğunu; Osmanlılar devrinde askerlerin, mermerlere vuruşlar yaparak uzuvlarını sertleştirdiklerini ve bir Osmanlı tokadı ile hasımlarını yere serdiklerini, hatta bugün köylerimizin pek çoğunda gençlerin tekme oyunu diye karşılıklı geçip birbirlerini tekmeledikleri görülmektedir  Ama kimse bunlarıJaponlar gibi sistematize edip, prensip ve usuller dahilinde dünyaya tanıtmamışlardır   1962de, yurdumuza judonun girmesi ile beraber, karate de aynı kültürün ürünü olarak geçiş yaptı   Modern Türk judosunun önderlerinden ve ilk ustalarından olan İbrahim Öztek, Namık Ekin, Ahmet Ökten ve Natık Canca çalışmalarında karateye de yer verdiler  Judonun tanıtılması ve yayılması için çeşitli gösterilerde korunma teknikleri (Kime-Waza) şeklinde teknik ve vuruşlar yaparak, karateyi de tanıtmaya başladılar  1969da Türk Judo Federasyonu Teknik Direktörü Michael Novowitch, antrenör kurslarında Karate-do, Aiko-do ve Ken-do dersleri de verdi   İlk çalışmalarına Hakkı Koşarın yanında başlayan Ahmet Doğaner, Ferhat Özsert, Atilla Çeliktürk, Hakan Alpay, Ali Koca ve Kempo sistemini yurdumuza getiren Enver Hancı gibi değerli hocalar büyük bir gayretle çalışarak kısa bir zamanda binlerce sporcu yetiştirerek bu spora en büyük hizmeti vermişlerdir   Kaynak: Rehber Ansiklopedisi | 
|   | 
|  | 
| Konu Araçları | Bu Konuda Ara | 
| Görünüm Modları | |
|  |