Prof. Dr. Sinsi
|
İzmir İzmir Kentinin Tarihi
İzmir kentinin tarihi
Eski İzmir kenti (Smyrna) körfezin kuzeydoğusunda yer alan ve yüzölçümü yaklaşık yüz dönüm olan bir adacık üzerinde kurulmuştu Son yüzyıllar boyunca Meles Çayı'nın ve bugünkü Yamanlar Dağı (Spil Dağı)'ndan gelen sellerin getirdikleri mil ile bugünkü Bornova ovası oluştu ve yarım adacık bir tepe haline dönüştü Konak Pier'den Pasaport'un görünümü
Pasaport Vapur İskelesi(Solda) ve Kordon
Şimdi Tepekule adını taşıyan bu höyüğün üzerinde Tekel Müdürlüğü'nün İzmir Şarap ve Bira Fabrikası'na ait numune bağı bulunmaktadır 1955'ten beri yoğun gecekondu bölgesi olan bu çevrede İzmir'deki ilk yerleşim yeri olarak tespit edilen İzmir Höyüğü bulunur Buradaki ilk kazılarda Türk Tarih Kurumu ile Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü"nün katkıları büyük olmuştur
Batı Anadolu kıyılarındaki ilk yerleşimler -ki bunlar Troya Savaşlarından sonra kurulan Aiol, İon ve Dor kökenlidir- genelde küçük yarımadalar üzerinde kurulmuştur Bunlar, Çandarlı (Pitanes), Foça (Phokaia), İzmir (Smyrna), Kilizman (Klazomenai), Milet ve İasos gibi yerleşimlerdir Bunun nedeni yerleşim yerlerini kuran ve oturan insanların daha çok Hellenli ve den olmalarıdır Böylece yarımada yerleşikleri hem iki limana sahiptiler, hem de kara denizden gelecek saldırılara karşı güvence içindeydiler Elverişsiz havalarda limanlardan biri uygun olmadığı takdirde gemiciler diğer limanı kullanma şansına sahiplerdi Bayraklı Höyüğü körfezin kuzeydoğu köşesinde, kuzeyine sarp kayalı Yamanlar Dağı'nı da alarak karadan gelecek saldırılara karşı rahat bir konumdaydı Güneyi imbata açıktı Eski İzmir yerleşimi yaklaşık 3000 yıl boyunca bu yarımada üzerinde ver aldı MÖ 4 yüzyılın ikinci yarısında büyük nüfus artışı yüzünden bugünkü Kadifekale (Pagos) eteklerine taşındı
Demir Çağı (M Ö )
Hititler Çağı'nda {M Ö 1800-1200) Anadolu'da yazı kullanılıyordu ve bundan ötürü o dönemde tarih çağına ulaşılmış bulunuluyordu Ancak M Ö 1200'lerde Troya Vll ve Hititler başkenti Hattuşaş'ın Balkanlardan gelen kavimlerce yıkılmasından sonra Orta ve Batı Anadolu yeniden yazısız ve karanlık bir çağa, Demir Çağı'na girdi Demir Çağı, Anadolu'da yazının yeniden kullanılması ile Frigya Krallığı'nda M Ö 730, geri kalan Orta ve Batı Anadolu'da ise M Ö 650 yıllarına kadar sürmüştür,
Kazılarda fazla miktarda çıkarılan keramik ürünlerden anlaşıldığına göre, Demir Çağı boyunca Eski İzmir'de Hellas'tan göç eden, Aiolller ve İonlar yaşıyordu Yarımadada yerli halkın yaşadığına dair herhangi bir bulguya ise rastlanmamıştır Bayraklı Höyüğü'nün M Ö 1050 yıllarında kurulmaya başlayan yerleşmesinin Hellas kökenli olduğu anlaşılmaktadır
400 yıl devam eden bu ilkel dönem boyunca başlıca beş yerleşme katı saptanmıştır Bunlar :
1 Aiol yerleşmesi (M Ö 1050-M Ö 1000)
2 Erken, Orta ve Geç Protogeometrik yerleşme (M Ö 1000-M Ö 875)
3 Erken ve Orta Geometrik yerleşme (M Ö 875- M Ö 750)
4 Geç Geometrik yerleşme (M Ö 750-M Ö 675)
5 Subgeometrik yerleşme (M Ö 675-M Ö 650)
Söz konusu beş tabaka denizden 6,40 metre yükseklikte başlamakta ve 9,50 metrede son bularak 3 metre kalınlığında bir tabaka oluşturmaktadır Kazılarda elde edilen Aiol keramiği Submyken orijinlidir Protogeometrik ve Geometrik stildeki kap-kaçak ise genelde Attika vazoculuğunun bir devamıdır diyebiliriz İzmir Kordonboyu'ndan Bir Görünüm
Demir Çağı boyunca İzmir evleri, büyüklü küçüklü tek odalı yapılardan oluşmakta idi Gün yüzüne çıkarılan en eski ev M Ö 925 ile M Ö 900'e tarihlenmektedir İyi korunmuş halde ortaya çıkarılan bu tek odalı evin (2,45 x 4 m) duvarları kerpiçten, damı ise sazdan yapılmıştı Erken Geometrik dönemden itibaren (M Ö 875'ler) bu tek odalı evler at nalı biçimli bir avlunun üç bir yanını çevirmekte idiler İzmir Alsancak'taki Gökdelenler
Eski İzmir'liler kentlerini M Ö 850'lerde kerpiçten yapılmış kalın bir surla korumaya başladılar Bu tarihten itibaren Eski İzmir'in bir kent devlet kimliği kazanmış olduğu söylenebilir Kenti 'Basileus' adı verilen bir beyin idare ettiği olasıdır Göçleri gerçekleştirenler ve kent ileri gelenleri soylu tabakayı oluşturuyordu Kent duvarları içinde yaşayan nüfus olasılıkla bin kişi civarındaydı Geç Geometrik ve Subgeometrik seramikle açıklanan dönemde (M Ö 750-650) ise yarımadanın nüfusu daha kalabalık olup belki de 1500 kişiyi aşıyordu Kent devlete ait halkın büyük bir bölümü civar köylerde yaşıyordu Bu köylerde, bu çağdaki Eski İzmir'in tarlaları, zeytin ağaçları, bağları, çömlekçi ve taşçı işlikleri yer alıyordu Geçimi tarım ve balıkçılıkla sağlanıyordu
Kentin en önemli kutsal yapısı Athena Tapınağı idi Bu tapınağın günümüze değin korunan en eski kalıntısı M Ö 725-700 yılları arasına tarihlenmektedir Daha önceki dört dönemde (M Ö 1050- 750), büyük bir olasılıkla yine Tanrıça Athena'ya tapınılıyordu, ancak o tarihlerde kadın tanrıçanın heykeli herhalde küçük bir niş (naiskos) içinde bulunuyordu Bilindiği gibi Homeros'un destanı İlias, Aiol ve İon lehçelerinin karışık olduğu bir dille yazılmıştır Bu nedenle dünya tarihinin bu çok önemli destansı yapıtı büyük olasılıkla bu iki lehçenin konuşulduğu sınır bölgesi olan İzmir'de oluşturulmuştur Nitekim Hellenistik dönem İzmirlileri Homeros için 'Homeraion' adlı bir yapı inşa etmişlerdir
Parlak Dönem (M Ö 650-545)Cumhuriyet meydanı
Kordonboyundan görünüş
İzmir, Konak'ta Türk Fırkateyni
Eski İzmir'in parlak dönemi M Ö 650-545 yılları arasına denk düşer Yaklaşık yüzyıl süren bu süre, bütün İyon uygarlığının en güçlü dönemini oluşturur Bu dönemde Miletos'un liderliğinde Mısır'da, Suriye ve Lübnan'ın yavuz kentiBatı kıyılarında, Propontis'te (Marmara Bölgesi), Pontus'ta (Karadeniz) koloniler kurulur ve Doğu Hellen dünyası kıta Yunanistan ile rekabet ederek birçok alanda ve konuda onun yerini almaya başlamıştır Bu dönemde İzmir'in tarımcılıkla yetinmeyip Akdeniz ticaretine de ortak olduğunu görmekteyiz Bu dönem katlarında bulunan Fenike kökenli eserler, Kıbrıs kökenli heykel ve heykelcikler, Ön Asya ya da Akdeniz orijinli fayans figürcükler bu uluslararası ticaretin günümüze kalmış eserleridir
Parlak dönemin İzmir'deki önemli belirtilerinden biri M Ö 650'den beri yazının yaygınlaşmaya başlamasıdır Kadın tanrıça Athena'ya sunulan armağanların birçoğunda sunu yazıtları bulunmaktadır Kent halkının sayısı fazla olmasa da bir bölümü okuryazardır Kazılarda ortaya çıkarılan Athena Tapınağı (M Ö 640-580), Doğu Hellen dünyasının en eski mimarlık eseridir En eski ve en güzel sütun başlıkları şu ana kadar İzmir'de bulunmuştur Samos, Milet, Efes, Erythrai ve Phokaia'da çıkarılan sütun başlıkları M Ö 6 yüzyılın ikinci yarısından (M Ö 575-550) tarihinden önce değildir Helken sanatının en özgün mimarlık öğeleri olan Aiol ve İon türü başlıklar ile İon ve Lesbos biçimi kymationlar (yaprak ya da yumurta şekilli mimarlık süslemesi) doğuşlarını Eski Izmir de gün ışığına çıkan ve büyük ölçüde Anadolu Hitit sanatından esinlenmiş olan bu başlıklara borçludurlar
Hellen Dünyasının çok odalı ev tipinin en eski örneği Eski İzmir de bulunmuştur Gerçekten M Ö 7 yüzyılın ikinci yarısında yapılmış olan iki katlı, beş odalı, ön avlulu çifte megaron, Hellenlerin bugün için bilinen, bir çatı altındaki en eski çok odalı evdir Ondan önceki Yunan evleri yan yana dizilmiş megaronlardan oluşuyordu Eski İzmir'in cadde ve sokakları daha 7 yüzyılın ikinci yarısında ızgara planlı idi, caddeler ve sokaklar kuzeyden güneye ve doğudan batıya uzanıyor, evler genellikle güneye bakıyordu 
İlerde M Ö 5 yüzyılda Hippodamos tipi adını alacak olan bu kent planı özünde Yakın doğuda çoktan biliniyordu Bayraklı şehir planı bu tür kent dokusunun Batı dünyasındaki en erken örneğidir İon uygarlığının en eski parke döşeli yolu Eski İzmir'de gün ışığına çıkarılmıştır
Hellen dünyasının en eski sivil mimarlık eseri Eski İzmir'de 7 yüzyılın ilk yarısında yapılmış olan güzel taş çeşmedir Bir zamanlar Yamanlar Dağı üzerinde yükselen Tantalos mezarı, tholos biçimli anıtsal mezarların güzel bir temsilcisidir Tantalos tümülüsünün mezar odası adı geçen çeşmenin planında idi ve onun gibi Isopata tipi adını taşıyan yapı türünde idi, yani planı dörtgendi ve üstü bindirme tekniğindeki bir tonozla örtülü bulunuyordu Tantalos mezarı adı ile anılan bu anıtsal eser Eski İzmir'de M Ö 520-580 tarihlerinde yönetimi elinde tutan basileusun ya da tyranın mezarı olmalıdır
Eski İzmir'de, çömlekçi işlikleri, arkeoloji literatüründe "Oryantalizan" ya da "Friz Stili" adı ile anılan seramik türünün güzel örneklerini üretiyor, taşçı ustaları mimarlık eserlerinden başka anıtsal boyda heykeller ve heykelcikler yontuyor ve bütün bu sanat yaratılarının bir bölümü dış pazarlara sürülüyordu
Bilindiği gibi M Ö 6 yüzyılın ilk yarısında o zamanki antik dünyanın kültür merkezi Batı Anadolu idi Özellikle Milet'de tarihte ilk defa batıl inançlardan ve her çeşit din etkisinden kurtulmuş, özgür düşünceye dayalı bilimsel araştırmalar başlamıştı Doğu dünyasının zengin bilgi ve deneyim hazinelerinden yararlanarak ve özellikle özgür düşünce yöntemiyle Thales, Anaksimenes ve Anaksimandros gibi doğa filozofları' bugünkü Batı uygarlığının temellerini atmışlardı Thales dünyada ilk defa bir doğa olayını, M Ö 28 Mayıs 585 tarihinde olagelen güneş tutulmasını oluşundan önce hesaplamıştır Böylece kültür ve bilim alanında tarihin başlangıcından beri 2500 yıl boyunca Mezopotamya ve Mısır'ın elinde olan önderlik, Batı Anadolu'ya geçmiştir Batı Anadolu bu önderliğini İranlıların Anadolu'yu işgal ettikleri 545 yılına değin korumuştur Ancak İran işgali ile filozoflar, bilim adamları ve sanatçılar Atina'ya göç edince kültür ve ilim alanındaki önderlik Atina'ya geçmiştir
Milet, Efes, Samos gibi İzmir de 6 Yüzyılın başlarında büyük olasılıkla düşünce ve bilim alanında önde gelen kentlerden biriydi Ancak Eski İzmir M Ö 640-545 tarihlerinde döneminin en ileri kültür merkezlerinden biri olduğu halde daha sonraları önemini yitirdiği için, çalışmalarda eskisi hızını kaybetmişti Eski İzmir'in edebiyat, şiir, tarih, felsefe ve bilim konularında ne düzeyde olduğu hakkında yeterli bilgi mevcut değildir Mimarlık konusunda ise önemli bir merkezdi
Herodotos, Eski İzmir'i Lidya kralı Alyattes'in aldığından bahseder Kazılarda da bu olay M Ö 500 sıralarına tarihlenir Kent ve Athena tapınağı tahrip olsa da İzmirliler M Ö 590 yıllarında tapınağı tekrar inşa ederler
Daha sonra Persler tarafından 6 Yüzyılın ortalarında ele geçirilen kent Bu olayla birlikte parlak devrini tamamlamıştır Bu tarihten sonra Athena tapınağına hediye edilmiş hiçbir armağan bulunamaması da bu tahribatın önemli göstergelerinden birisidir
Gerileme Dönemi (M Ö 500-300)
Athena Tapınağı M Ö 545 tarihlerinde terkedilmişse de yerleşim sürmüş, ancak bundan sonra 200 yıl kadar bir süre eski İzmir önemini ve işlevini yitirmiştir
M Ö 5 yüzyıl boyunca küçük ancak zengin bir yerleşmenin yer aldığı Bayraklı Höyüğü M Ö 5 yüzyılın sonunda ve özellikle 4 yüzyıl süresince yoğun bir iskana sahne olmuştur Bu dönemde, ortalarında büyük avlular olan biri 5, biri 8 ve diğeri 15 odalı olmak üzere üç ev gün ışığına çıkarılmıştır Bunların, kenti idare eden ve muhtemelen dönemlerindeki Pers etkisine uyarak yakın civardaki Larissa'da olduğu gibi, birer tyran olan beylere ait olmaları akla yakın gelmektedir Nitekim Yamanlar Dağı'nda hala kısmen korunmuş olan ve önemli kişilerin mezarları olması gereken düzgün krepisli birkaç 4 yüzyıl tümülüsü bu düşünceyi desteklemektedir
Söz konusu merkezi avlulu büyük üç evden başka birçoğu megarondan bozma dörtgen planlı küçük evler bulunmuştur Bayraklı höyüğünün bütün üst düzeyinin 4 yüzyıl boyunca evlerle kaplı olduğu söylenebilir Öyle anlaşılıyor ki Anadolu'daki Pers işgali 4 yüzyılda gücünü yitirmiş ve İyon kentlerinin büyümesine neden olmuştur Meydana gelen nüfus patlaması ile yüz dönümlük Bayraklı Höyüğü, İzmirlilere küçük gelmeye başladığından, M Ö 300 tarihlerinde Kadifekale (Pagos) eteklerinde yeni İzmir kenti kurulmuştur
Roma İmparatorluğu dönemi (M Ö 133-M S 395)Bergama Harabeleri
Büyük İskender'in İssos'ta (İskenderun) Pers Kralı Darius'u yenmesinden (M Ö 333) ve arkasından bütün doğuyu ele geçirmesinden sonra Hellen dünyası büyük bir refah çağına erişti Kentler nüfus patlamalarına sahne oldu Hellenistik Dönem'de İskenderiye, Rodos, Bergama ve Efes kentlerinden her biri 100 binin üstündeki bir nüfusa eriştiler Küçük bir tepeciğin üzerinde kurulmuş olan eski İzmir kentinin duvarlarının içinde yalnız birkaç bin kişi yaşayabiliyordu Bu nedenle en geç M Ö 300 sıralarında Kadifekale'nin eteklerinde, yeni ve büyük bir kent kuruldu
M Ö 323 yılında Büyük İskender'in ölümü üzerine çıkan iç savaşta İzmir (zamanın ismiyle Symrna), önce Lysimakhos'un, sonra Lysimakhos'u M Ö 281 yılında yapılan Corupedion Savaşı'nda yenen Selevkoslar'ın kralı 1 Selevkos'un eline geçti Selevkos egemenliği M Ö 190 yılında yapılan Magnesia (bugün Manisa) Savaşı'na kadar sürdü Selevkoslar, Romalılar'a karşı kaybettiği bu savaştan 2 yıl sonra yapılan Apameia (bugün Dinar) savaşıyla Bergama Krallığı'na verildi Bergama'nın egemenliği, Kral 3 Attalos'un ölümüne dek sürdü ve bu tarihte Romalılar'ın eline geçti ve Asya Eyaleti'ne bağlandı
Tarihçi Strabon, Smyrna'nın kendi zamanında yani M Ö 1 yüzyıla geçiş sırasında en güzel İyon kenti olduğunu belirtmektedir O dönemde kentin küçük bir bölümü Kadifekale'nin Pagos'un üzerindeydi Büyük bölüm ise düz arazi üzerinde bulunan liman çevresine toplanmıştı Ana tanrıçanın tapınağı ile gymnasion da bu hat üzerinde yer alıyordu Caddeler düzdü ve tamamı büyük taşlarla düzgün bir biçimde kaplanmıştı Aristeides, kentin doğu-batı yönünde uzanan iki ana yolunun (Kutsal yal ve Altın yol) bulunduğunu ve bu yollarla kentin , denizden gelen esinti ile serinlediğini anlatmaktadır Strabon İzmir'de Homereion olarak adlandırılan bir stoanın varlığından söz eder (belki de bir perystil ev) Bu evin içinde Homeros'un bir heykeli bulunuyordu İzmir Agorasından bir görünüş
Roma Çağı'nda İzmir'de inşa edilen yapılar arasında, Kadifekale'nin (Pagos) kuzeybatı eteğindeki antik tiyatro ve batıdaki stadyumun her ikisinden de pek az iz kalmıştır Diğer taraftan Smyrna Agorası oldukça iyi korunmuş olup, bugün kısaca Agora olarak bilinmektedir Agoranın ölçüsü 120x80 metre uzunluğunda geniş bir avlusu vardı Doğusunda ve batısında birer stoası vardı Her iki yapı 1 7,5 m olup ikişer katlıydı Ayrıca 28 m uzunlukta bir bazilika da mevcuttu M Ö 2 yüzyılda Romalıların egemenliğine giren İzmir ikinci kez altın dönemini yaşamaya başlar M Ö 88 yılında Pontus Kralı 6 Mithridates'in eline geçtiyse de 2 yıl sonra Romalılar şehri geri aldı
İncil'de sözü edilen "Yedi Kilise"den bir tanesinin bulunduğu Smyrna Hıristiyanlığın gelişmesinde önemli bir rol oynar İzmir'in ilk başpiskoposu olan Aziz Polikarp havari ve İncil yazarı St John'un ilk müridlerinden biridir Yaklaşık M S 70 yılında Anadolu'da doğmuş, inancından ötürü 23 Şubat 155 tarihinde, İzmir akropolü üzerinde bulunan stadyumda Romalılar tarafından yakılarak ölüme mahküm edilmiştir M S 395 yılında Roma İmparatorluğu ikiye bölününce, İzmir, sonradan Bizans İmparatorluğu olarak tanınacak Doğu Roma İmparatorluğu'nun bir parçası olur
Bizans İmparatorluğu dönemi
Bizans İmparatorluğu döneminde Araplar, Selçuklular, Haçlılar ve Cenevizliler kenti ele geçirmek için birbirleriyle savaşırlar Kenti ilk önce Araplar 672 yılında denizden zaptedip İstanbul'a yaptıkları akınlarda bir üs olarak kullanırlar Türkler İzmir'i ilk kez 1076'da Selçuklu akıncılarından ve zamanla ilk büyük Türk denizcisi olan Çaka Bey'in komutasında ele geçirirler İzmir'den hareketle Ege Adaları ve Çanakkale Boğazı'na düzenlediği akınlarla Bizanslılara korku salan Çaka Bey'in ölümünden sonra Bizanslılar kenti 1098'de geri alırlar ve şehrin kıyı tarafı 1204 yılında Rodos Şovalyeleri'nin eline geçer 1310'da Aydınoğlu Umur Bey tüm şehri ele geçirir 1344 yılında Cenevizliler kıyıdaki St Peter kalesini ele geçirirler Cenevizliler aşağı kenti kontrollerinde tutarken Aydınoğulları Beyliği yukarı kentte (Kadifekale) hakimiyet kurar Gavur İzmir deyimi o dönemden kalmadır ve Cenevizlilerin elinde kalan aşağı kenti tanımlamak için kullanılmıştır 14 yüzyıl ortalarında St Peter kalesi ve aşağı kent bu kez Rodos Şövalyeleri tarafından ele geçirilir Bu arada Osmanlı Devleti 1398'de İzmir üzerinde hakimiyet kurdu Ankara Savaşı'nı kazanarak Osmanlı Devleti'ni mağlup etmiş olan Timur'un 1403'te bizzat komuta ettiği Moğol ordusu kenti istila edip, St Peter Kalesini yerle bir eder Bu fetih Timur'un Hıristiyan güçlere karşı yapmış olduğu tek savaş olması nedeniyle ayrıca önemlidir Osmanlı Devleti'nin toparlanmasından sonra 1422 yılında II Murat kenti zapteder ve İzmir bundan sonra Osmanlı İmparatorluğu'nun bir parçası olur Piri Reisin Kitab-ı Bahriye kitabında İzmir körfezi
Osmanlı İmparatorluğu dönemi
Osmanlı idaresinin ilk yüzyıllarında ikinci derece bir sancak olan İzmir'in İlk Osmanlı yöneticisi Karasubaşı Hasan Ağa'dır İzmir 1605-1606 yıllarında Celali İsyanları kapsamında Arap Sait ve Kalenderoğlu ayaklanmalarına sahne olmuştur Ancak kent, Osmanlı İmparatorluğunun 1620 yılında yabancılara tanıdığı kapitülasyonlardan sonra giderek İmparatorluğun en önemli ticaret merkezlerinden biri haline gelir
1619'da Fransız, 1620'de İngiliz konsoloslukları açılır Bu arada şehrin nüfus yapısı da değişmeye başlar 16 yüzyıl kaynakları İzmir'de 19 cami, 18 havra ve sadece 1 Rum Ortodoks kilisesi bulunduğunu, kentin 9 mahallesinden sadece birinde Hristiyanların yaşadığını belirtmektedir Dolayısıyla, o dönemde şehir merkezinde Müslüman-Türkler çoğunlukta, önemli ve köklü bir Musevi cemaati mevcut (Sabetay Sevi 17 yüzyılda İzmir Musevi cemaatinin içinden çıkmıştır) ve Hrıstiyan Rumlar azınlıkta olmalıdır Evliya Çelebi de, 1672'de İzmir'i ziyaretinde, nüfus yapısındaki değişimin ilk gözlemlerini kaydeder ve Punta (Alsancak) mahallesinde giderek artan sayıda yerli gayrimüslimlerin, Levantenlerin ve Batılı tüccarların yoğunlaştığını yazar İzmir'de 1676'da yaklaşık 30 bin kişinin öldüğü bir veba salgını, 1742'de şehrin yarısının yandığı büyük bir yangın olur Osmanlılarca İzmir'e paşa düzeyinde yapılan ilk atama, 1707'de yabancı tüccarlarca düzenlenen Buca ayaklanması ndan sonra 1716'da tayin edilen Köprülü Abdullah Paşa'dır 18 yüzyıl ve 19 yüzyıllarda kent Fransız, İngiliz, Hollandalı ve İtalyan tüccarların gözdesidir Bu gelişmeye paralel olarak, eyalet merkezi (Aydın eyaleti) önce 1841'de geçici olarak, sonra da 1850'de temelli İzmir'e aktarılmıştır Aynı yıl Sultan Abdülmecit, 1863'de de Sultan Abdülaziz İzmir'i ziyarete gelmişler, 1871'de kurulan belediyenin ilk başkanı da Yenişehirlizade Ahmet Efendi olmuştur Çokuluslu bir ticaret şehri haline gelen ve servet birikimi yaratarak metropolleşen İzmir civarında aşayişi korumak herzaman zorlu bir uğraş olmuştur Bu bağlamda, bölgenin ünlü Rum eşkiyalarından Katırcı Yani 1853'de Buca'da yakalanabilmiş, başta Çakırcalı Mehmet Efe olmak üzere, efeler ve eşkiyalar İzmir'e özel ilgi göstermişler, çoğu kez resmi görevlilerden, yerli, levanten ve yabancı tacirlerden ve azınlıklardan oluşan çetrefil bir ilişkiler ağı içinde rol oynamışlardır
İzmir I Dünya Savaşından sonra 15 Mayıs 1919'da Yunan ordusu tarafından işgal edilir Bu işgal 9 Eylül 1922 tarihinde İzmir'in Kurtuluşu ile sona erer Ancak, İzmir 13 Eylül 1922 sabahı tarihinin belki de en büyük felaketlerinden birini yaşamaktan kurtulamaz Basmane semtinde başlayan yangın 2 600 000 metrekarelik bir alanda 20 000'den fazla ev ve işyerini tahrip eder Bu yangın ne yazık ki kentin geleneksel alanının dörtte üçünü tahrip etmiştir Fakat yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti ile birlikte İzmir zümrütü anka kuşu gibi kendi külleri içinden yeniden doğmuştur Yangın alanında bugün İzmir Enternasyonal Fuarı bulunmaktadır
İzmir Enternasyonal Fuarı
İzmir Hilton Oteli
Kaynak : Wikipedia
|