|  | Minos Uygarlığı |  | 
|  08-17-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Minos UygarlığıBatı, Rönesans ile beraber Yunan düşüncesini keşfettikten sonra Yunan uygarlığı üzerine birçok araştırmalar yapılmış, 19  Yüzyıldan sonra da sistemli kazılara başlanmıştı  Ancak Girit ve çevresi 19  Yüzyılın sonuna kadar ihmal edilmişti  Burada araştırmalar yapan ilk isim, ünlü Heinrich Schiliemann idi  Efsanelerden yola çıkan Schiliemann, Girit’te kazı yerleri belirlemiş fakat bu çalışmalar Schiliemann’ın ölümü nedeniyle gerçekleşmemişti  Girit’te ilk kazıları yapan en önemli kişi Sir Arthur Evans’dır  İlk yazı örnekleri üzerine araştırmalar yapan Evans, Girit’e geldikten sona buradan ayrılamamış ve ilk kazıları başlatmıştır  Knossos’da kazılara başlayan Evans buradaki kalıntıların yanı sıra birçok da yazılı tablet bulmuştur  Ünlü sarayı da bulan Evans, daha sonra adanın birçok yerinde kazılar yapmıştır  Evans dışında birçok arkeoloji ekipleri de 20  yüzyıl içinde Girit’te kazılar yapmış ve birçok buluntuyu gün ışığına çıkarmışlardır  Neolitik dönem (MÖ 6000 - 2600) Girit, Paleolitik dönem boyunca iskan edilmemiş gibi gözükmektedir  Paleolitik döneme ait hiçbir arkeolojik buluntuya rastlanmaması ve adanın neolitik kültürüne ait keramiklerin, Anadolu'da üretilenlerle belirgin benzerlik göstermesi nedeniyle adaya ilk yerleşenlerin Anadolu’dan geldikleri ve adada Neolitik dönemin bu şekilde başladığı kabul edilmektedir  Bu dönemde konut inşaatı ve alet kullanımı gelişmiş ve ilk ana tanrıça idolleri ortaya çıkmıştır  Ayrıca bu dönemde Girit çevresindeki adalarla, Anadolu, Yunanistan, Mezopotamya ve Mısır ile ticari ilişkiler içine de girmeye başlamıştır  Eski Minos Dönemi (MÖ 2600 - 2100) Bu dönem aynı zamanda adada ilk metalin kullanıldığı zamanlardır  Evans’a göre adada ilk metal kullanımı buraya kaçan Mısır’lılar tarafından başlatılmıştır  Ancak bu görüş zamanla terk edilmiş ve adadaki metal kullanımına geçişte kaynağın Anadolu olduğu anlaşılmıştır  Böylece adanın doğu bölümünün de uygarlaşmada Anadolu ile bir köprü teşkil ettiği görülmüştür  Bu dönemde Girit çevresindeki adalarla da ticaret ilişkilerini geliştirmiştir  Bu da büyük ölçüde Girit’in denizcilikte, bölgedeki diğer uygarlıklara göre ileri olmasından kaynaklanmıştır  Bu dönemin sonuna doğru Knossos önem kazanmaya başlamıştır  Orta Minos Dönemi (MÖ ~ 1600 - 1400) Bu dönemde Girit Uygarlığında hızlı bir ilerleme kaydedilmiştir  Bu dönemin en önemli özelliği Anadolu ile olan ilişkilerin zayıflaması, buna karşılık Mısır ile olan ilişkilerin kuvvetlenmesidir  Buna bağlı olarak Girit’in Doğusu zamanla önemini kaybetmiş ve orta kısımlar kuvvetlenmeye başlamıştır  Girit Kronolojisinde bu dönem sarayların yapımına göre Eski ve Yeni Saraylar Devirleri olmak üzere ikiye ayrılır  Eski Saraylar Devri MÖ 2000 ile 1700 yılları arasına tarihlenir  Bu dönemde Girit yüzünü Ege adaları ve Mısır’a çevirmiş ve buralarda yoğun ekonomik ilişkilere girmiştir  Öte yandan Anadolu ile olan ilişkiler zayıflamaya başlamıştır  Ekonominin ağırlığının doğudan orta bölgelere kayması da bu dönemde hızlanmıştır  MÖ 2000 yılında adanın Doğu bölgesinde, Mallia’da inşa edilen bir sarayın 1900’de itibaren kullanılmamaya başlanması bu bölgenin ekonomik gerileyişi hakkında da ipuçları vermektedir  Eski Saraylar devrinde Orta Girit’te bulunan iki şehir ön plana çıkmıştır  Bunlardan birincisi Ege adaları ile ticareti geliştiren Knossos öteki de Mısır ile ticareti geliştiren Paestos’dur  Bu şehirlerdeki ekonomik zenginlik kalıntıları gün ışığına çıkartılan saraylarla da ortaya konmuştur  Her iki şehir arasında zaman zaman çekişmeler olsa da Knossos üstünlüğünü ortaya koymuştur  Bu dönemin sonunda bölgedeki binalarda bir yıkım göze çarpmaktadır  Bu yıkımın kaynağı büyük bir olasılıkla adaya dışarıdan gelen istilacılar olmakla birlikte daha araştırılmaktadır  Yeni Saraylar devrinde ise, Girit uygarlığı sanki hiçbir kesintiye uğramamış gibi devam etmektedir  Knossos’da, Phaestos’da ve Mallia’da yeni saraylar inşa edilmiş, eskileri de onarılmıştır  Bu dönemde Girit şehirleri arasında rekabet devam etmiş de olsa Knossos her bakımdan üstünlüğünü ortaya koymuştur  Yakın Minos Dönemi (MÖ ~ 1600 - 1100) Bu dönem Knossos Krallığının egemen olduğu dönemdir  Evans bu dönem uygarlığını, efsanevi kral Minos’dan ötürü, Minos uygarlığı diye adlandırmayı uygun bulmuştur  Bu dönemde Knossos’da Minos diye bir kralın bulunduğuna dair tarihi belgeler yoktur, ancak MÖ 1700-1400 yılları arasında hüküm süren bir hanedanın krallarının Minos ya da buna benzer bir isimle adlandırıldığı düşünülmektedir  Bu dönemde Girit’in büyük bir deniz üstünlüğüne sahip olduğu bilinmektedir  Thukydides bu konuda şöyle yazmaktadır: “ Geleneğe göre bir donanmaya ilk olarak Minos sahip oldu ; bugün Yunan Denizi adını verdiğimiz şeyin büyük bir kısmına gücünü kabul ettirdi ; Kyklades adalarına boyun eğdirdi ve Karia’lıları kovduğu bu adalarda ilk olarak koloniler kurdu; adalara vali olarak öz oğullarını yerleştirmişti ; ayrıca vergilerin toplanmasını daha kolayca sağlamak amacıyla korsanlığı elinden geldiğince ortadan kaldırdı  ” Knossos ayrıca, bu dönemde diğer Ege adalarına hükmetmeye başlamış ve gücünü Yunanistan’a , anakaraya kadar genişletmiştir  Mısır’da, 18  sülale de Keftiu ülkesine yani Girit’e hediyeler göndermiştir  Ancak Girit uygarlığının sonu MÖ 1400 yılına doğru bir yıkımla gelmiştir  Bu dönem saraylarında, yapılarında bir yangın izine rastlanmaktadır  Yıkımın nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte dışarıdan gelen bir istila ya da içeriden bir ayaklanma olasılıkları tartışılmaktadır  Bu yıkımdan sonra ise gelen Akha istilaları adayı Helenleştirmiş ancak uzun yıllar boyunca eski kültürü ve dili koruyanlar olmuştur  Daha sonraları Miken egemenliğine giren Girit MÖ 1100 yıllarında da Dor hakimiyeti altına girmiştir  Bu dönemde bir kere daha yakıp yıkılan Girit artık bir Yunan şehri olarak eski, görkemini kaybetmiştir  Klasik Yunan Mitolojisinde Girit ile ilgili anılar yerini mitoslara bırakmış ve burası ile ilgili değişik mitler oluşmuştur  Bunlardan en önemlisi Minos ile ilgili olan mitlerdir  Minos adının belli yaşamış bir krala mı ait olduğu yoksa Midas, Cæsar gibi yaşamış kişilerden alınan bir unvan mı olduğu tartışmalıdır  Ancak mitolojik öykülerde Girit dönemini anlatmak için kullanılmaktadır  Mitolojide de Minos boğa kültünden ayrı olarak geçmez  Mitolojiye göre Minos Zeus ile Europe’nin üç çocuğundan biridir  Minos efsanesini Azra Erhat şöyle anlatır: “ Minos Girit tahtına çıkmak isteyince üç kardeş arasında kavga kopmuş, ama Minos tanrıların kendisinden yana olduklarını ileri sürmüş, bunu kanıtlamak üzere de Poseidon tanrıdan bir dilek dilemiş, denizden bir boğa çıkarmasını istemiş ve bu boğayı da gene tanrıya kurban etmeye söz vermiş  Dilediği gibi olmuş, denizden köpükler gibi ak bir boğa çıkagelmiş  Minos boğayı almış, tahta oturmuş ama hayvanı tanrıya kurban etmeyi unutmuş  Güzelim ak boğayı sürülerinin arasına damızlık olarak göndermiş  Bu duruma çok kızan deniz tanrı, ak boğayı Minos’un başına bela etmiş; bir efsaneye göre de hayvan kudurmuş , ortalığı kasıp kavurduğu bir sırada Herakles’in elinden öldürülmüş, ama iş bununla da kalmamış, kralın karısı Pasiphae bu boğaya doğadışı bir aşkla tutulmuş ve onunla birleşmiş  Kral Minos güneş tanrı Helios’un kızlarından Pasiphae ile evlenmişti  Bir zamanlar Europe gibi boğaya vurulan Pasiphae ak boğayla birleşebilmek için Daidalos’a bir inek heykeli yaptırır, içine girer ve gebe kalarak Minotauros’u doğurur  Ondan sonra da doğurur  Ondan sonra da Girit sarayının yaşamı karmakarışık olur  Helios döllerinin hepsi gibi Pasiphae de büyücüdür, seviştiği boğayı öldürttü diye Minos’u büyüler, yatağından yılanlar, çıyanlar, akrepler çıkmasını sağlar  Bunlar işi çapkınlığa vuran Minos’un yatağına giren her kadını sokup öldürmekteymişler  “ Minos hakkında anlatılagelen bu efsaneler de Minos’un Yunan mitolojisinde Midas’a benzer bir yer aldığını göstermektedir  Bu efsanede boğa kültünün önemi de dikkat çekmektedir  Burada Minos’un boğayı kurban etmemesi ve sonrasında da bu boğayı öldürmesi sonucu bir tür lanetlenme ile karşı karşıya kalması anlatılmaktadır  Başka bir efsaneye göre de bu yılanların,çıyanların ve kreplerin Minos’un sperminden çıkması , Girit kraliyet soyuna karşı da bir tepki olduğunu göstermektedir  Pasiphae’nin, Helios soyundan olması ve büyücü olması boğa ile ilintili ay kültü ile güneş kültü arasındaki bir karşıtlığı yansıtmaktadır  Bütün bunların yanında Minos, Yunanlılara göre halkının üzerinde adil ve düzgün bir şekilde hüküm sürmüş bir hükümdardır  Minos’un hükümdarlığı da, doğu kültürlerinde olduğu gibi tanrısaldır  Minos da kanunları Zeus’un iradesi ile yapmaktadır  Bunu kanıtlamak için de her dokuz yılda bir İda mağarasına gitmektedir ve burada tanrısal ilhamı da almaktadır  Minos’un mitolojide birçok yere gitmiş olması da Girit kolonilerinin buralara uzandığını göstermektedir  Minos ile ilgili en ünlü efsanelerden biri de yukarıda kısaca sözü geçen Minotauros efsanesidir  Azra Erhat , Mitoloji Sözlüğü’nde Minotauros’u şöyle anlatır: “ Adı Minos’un boğası anlamına gelen Minotauros insan bedenli boğa başlı bir canavarmış  Tanrı Poseidon’un kral Minos’a gönderdiği bir boğa ile Minos’un karısı Pasiphae’den doğmaymış  Minos bu korkunç yaratığı saklamak için mimarı Daidalos’a Labyrinthos sarayını yaptırmış  Theseus Minos’un kızı Ariadne’nin yardımı ile Minotauros’u öldürmüş  Minotauros Girit sarayında derin izler bırakmış olan Girit’e özgü bir boğa kültünün simgesi olsa gerek  “ Aslında bu efsane çok önemli ipuçları da vermektedir  Minotauros sadece Minos’un boğası anlamına gelmemekle birlikte bir bileşik isim olarak Boğa Minos anlamına da gelmektedir  Eğer Minos’u bir unvan olarak düşünürsek Boğa Kral gibi bir anlam kazanabilir  Bu ise daha eski dönemlerden kalan bir unvanı ya da bir tapınakta duran bir Boğa-tanrı heykeli ile ilişkili bir kültü düşündürtmektedir   | 
|   | 
|  | 
| Konu Araçları | Bu Konuda Ara | 
| Görünüm Modları | |
|  |