Prof. Dr. Sinsi
|
İlahi Armağan -42- Meclis
Ey evlat! Her hayrın esası olan bir şey var: Sabır Bunu birçok yerde söyledik Yine sırası geldikçe söyleyeceğiz Allah'a güvenen, itimat eden ve O'na bağlı olan, sabırlı olmalıdır Sabra niyet ettin mi, yalnız Hakk'ı dile Bunun mükâfatı sana O olur Sabrı Hak Teâlâ için yaparsan, kalbine sevgisini koyar, dünya ve âhiret yakınlığını verir Sabrın asıl mânası Hakk'ın kaza ve kaderine boyun eğmektir O'nun hükmüne boyun eğmek gerekir Çünkü olacak işler geçmişte yazılmıştır Bu arada sana sabırla dayanmak düşer O'nun hükmünü tağyire, hiçbir kimse güçlü değildir Bu hâlde sana da sabırdan başka ne düşer ki? Bu hâl iman sahibine göre müsellemdir Bu sebeple hakkında verilen hükme boyun eğmekten başka çare yoktur İman sahibi ihtiyarı ile sabırlı olur Sabır ilk devirlerde zorla yapılır İman kemale erince de severek yapılır
Sabırlı olmayan, iman iddiasında bulunamaz İmanın zayıf, çünkü sabrın yok Boş yere iddiaya kapılma Marifet sahibi de olman kabil değildir Çünkü Hakk'ın fiillerine rızan yok Bunlar büyüklerin işidir Mücerret iddia ile olmaz
Konuşma Sana söz hakkı yok Kapıyı görmekten laf etme Kapıya var Eşiğine başını koy Kader ayağı seni çiğner ve başını alır; buna da sabırlı ol Zarar ve fayda ayakları da üzerinden geçer; buna da dayan Bunlar kalp varlığında mevcut pasları siler Dış varlığın olduğu gibi kalır; ezilecek diye üzülme Güzelliğinin bozulması aklına gelmesin Her şey kendiliğinden olur, hem de yerinde Cesedin gitmiş gibi bir ruhanî âleme dalarsın Bu işler sükûn ister Huzur ister Maddî şeylerin kalpten çıkmasını ister Bu hâllerin gerçekleşmesi için kalbe sahip olmak lazımdır İç ve mâna âlemini, sırrını ve kalbini fani varlıklara bağlama Mademki artık iman sahibi olmak istiyorsun, bu söylediklerimi yap Ah ne kadar çok ilâç tarif ediyorum; fakat hiçbirini kullanmıyorsun Benim günahım ne? Arz ve tul yönünden meseleyi açıyorum; şerh ediyorum Fakat yine anlamıyorsun Size öyle öğütler veriyorum ki, hayret, hiçbir öğüdü tutmuyorsunuz
Kalbiniz ne kadar kararmış Yaratan'a karşı olan bu cehalet ne? Eğer ona iman edip irfan sahibi olsaydınız, ölümü ve sonrasını düşünmek zahmetine katlansaydınız, bu hâle düşmezdiniz Yaratan'ın karşısına nasıl olsa bir gün çıkacağınız aklınıza gelseydi, bu durum sizden uzak olurdu
Her gün şahlarınızdan biri yolcu olmakta; buna şahitsiniz Bu hâl size öğüt vermiyor mu? Babanızın ölümü de mi göz önünüze dikilmiyor? Her gün size dualar okuyan ve ardınızdan gözyaşları akıtan ananızın ölümü de mi sizi uyandırmıyor? Her an beraber yaşadığınız çocuklarınız ve hanımınızın ölümü de mi size ders vermiyor?
Bunlardan öğüt alınız Ve nefsinizi biraz terbiyeye çalışınız
Kalbinizi yoracak kadar dünyaya bağlanmayınız Orada daimi kalan olmadı; devamlı kalmaya heveslenmeyiniz
Kalbinizi temizleyebilirsiniz Onu kötü hâlinden çekip almak sizin elinizde Halkı kalbinize sokmayabilirsiniz Siz hâlinizi iyiye çevirmek isterseniz, Hak Teâlâ da size yardım eder Hak Teâlâ şöyle buyurur: “Allah Teâlâ hiç bir kavmin halini değiştirmez Ta, onlar kendilerinde bir değişiklik yapıncaya kadar ” (er-Ra’d, 13/11)
Söylediğiniz hiç bir işi yapmadınız Birçok işler yaptınız; fakat ihlâs sahibi olmadınız Akıllı olunuz Hak Teâlâ'nın azameti önünde edepli durunuz Hâlinizi kuvvetlendiriniz Hakikat âlemine eriniz Hak Teâlâ'ya dönünüz Ve tefekkür sahibi olunuz Bugün içinde bulunduğunuz hâl öbür âlemde sizi kurtaramaz
Siz nefislerinize karşı cimri davranmaktasınız Eğer öyle olmasaydı, ona yarayan şeyi temine çalışırdınız; âhirette onu kurtarmaya yarayacak şeyleri şimdiden verirdiniz Hâlbuki siz, daima geçici şeylerle meşgul oldunuz Bu yüzden devamlı kalacak şeyler elinizden çıktı
Mal toplamayı, kendinize ve çocuklarınıza sahip olmayı kalbinizden atınız Yakında onlarla aranıza açıklık girecek
Dünyalık olan geçici şeyleri bir yana at Halka azizlik satma Halka büyüklük satmak neye yarar? Büyüklük satanları halk pek sevmez Sonra, bir afete düşersen tutup kaldıran olmaz
Kalbin şirkle pislendi İlâhî kudret hakkında şüpheler besliyorsun Ve onu itham ediyorsun O'nun kudretine taarruz etmek sana yakışmaz; yapma Bu, hâlinde görülüyor; olmaz! Hakk'a karşı tutumun değişirse sâlih kulların kalbi sana karşı öfke ile dolar, köpürür
Büyüklerden biri, zamanın hâline göre, çarşıya çıkmazdı Çıkmaya mecbur olduğu zaman gözlerini bir örtü ile kapatırdı Yavrusunun elinden tutar, çarşıya çıkardı Sebebi sorulunca şöyle anlatırdı: “Allah'a isyan bayrağı çeken ve onun iyiliğini inkâra kalkan kimseleri görmek istemiyorum ”
O zât bir gün yine çıktı Gözlerini açmıştı Korktuğu şeyleri gördü, düştü bayıldı Çünkü yapılan işler küfür ehlinin yapacağı işlerdi “Allah'a nasıl kulluk edilmez? O'na nasıl şirk edilir? Kullara nasıl köle olunur?” diyerek üzülürdü
Siz her gün O'nun nimetini yemektesiniz Ama inkâr hâliniz gene üzerinizde  Siz bunu anlamıyorsunuz Her gün küffarla sofralar kurarsınız Onlarla oturur eğlenirsiniz Çünkü kalbinizde iman nuru kalmadı Hak için bir gayrete sahip değilsiniz
Tevbe ediniz Hatalarınızın bağışlanmasını talep ediniz Hak Teâlâ'dan utanınız Utanç elbisesini giyiniz O'nun huzurunda tertemiz kalbinizle durunuz Dünyanın haram ve şüpheli şeylerini terk ediniz Daha sonra lüzumu olmayan mubah şeyleri de bir yana atınız Ömrü boşa gideren kötü arzulara kapılmayınız Boş yere yemek ve yersiz, aşırı duygular peşinde koşmak, insanı Hakk'ı anmaktan alıkoyar
Peygamber (s a v) Efendimiz şöyle buyurur: “Dünya iman sahibi için zindan sayılır ”
Zindanda yatan adam hiç ferahlık duyar mı? Yüzünden sevinçli olsa bile kalbi sızlar Dışından sevinçli gibi durur Ama içi afet ve bela ile parçalanır Belki yabancıların yanında gizler, ama halvete çekildiği zaman sızlanır Dışında elbise vardır; onun altı keder yarası ile doludur Tebessüm gömleği ile iç âlemini perdeler İşte bu yüzden Hak Teâlâ meleklere bu kulu över Nur parmakları o kula uzanır ve kutsî bir ses meleklere şöyle hitap eder: “İşte benim asıl kulum budur ”
Bu bahadır kişi, dinin kahramanı olur İlâhî varlık onu sever ve över
Büyük insanlar Hakk'a sabra alışıktır O'nun hükmü icabı gelen afet acılarını seve seve tadarlar Bunu yapmakla sevilmek dilerler Zaten, “Allah Teâlâ sabırlı kulları sever ” (Âl-i İmrân, 3/146)
âyet-i celilesi bu mânaya gelir
Sen bir darlığa düşersen sevildiğin içindir Her ne zaman ki, emri tutar, yasaktan kaçarsın, o zaman sevgin artar; hem sever, hem de sevilirsin Başına gelecek bazı darlıklara sabırla karşı çıkarsın Hakk'a karşı yakınlık nurun çoğalır
Bazı büyükler şöyle konuşurlardı: “Allah kuluna azap etmez; yalnız imtihan kabilinden bazı afetler gönderir ve onun sabrını dener
Peygamber (s a v) Efendimiz bazı hadîs-i şeriflerinin sonuna şu cümleyi eklerdi: “Sanki dünya hiç yok ve sanki âhiret de sonsuz  ”
Ey dünyayı seven ve ona talip olan, yaklaş bana  Dünyanın kötü yönlerini görmüyorsun Yanıma gel, sana onun ayıplarını anlatayım Hak yolunu sana göstermek ve seni yalnız, Hakk'ın vechini dileyenlerin safına katmak istiyorum Sizler heves peşindesiniz Ciddî meseleleri ele aldığınız yok
Sözlerimi iyi dinleyiniz Onunla amel ediniz ve ihlâs sahibi olunuz Dediklerimi yapar ve o hâlde ölürseniz, mânevi makamların yükseğine erersiniz Oraya gittiğiniz zaman bakar, sözlerimin aslını orada bulursunuz Oradan bana selâm verir, yanınıza çağırırsınız Çünkü sözlerimin doğruluğunu anlamış olursunuz
|