|  | Makale Örnekleri |  | 
|  07-28-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Makale ÖrnekleriDeğişik Makaleler Kısa Makale Örnekleri Kalbin Emeği Dua kalbin emeğidir  Kalpten gelen arzuları ifade eder  Ancak insanın bu arzuların üzerinde bir gücü yoktur  İnsan öyle bir şekilde yaratılmıştır ki insan tam olarak ne aradığını ya da gerçek niyetinin ne olduğunu bilmez  Dolayısıyla dualarının önem teşkil eden doğasını da anlayamamaktadır   Buna karşılık, dua kitaplarında yazanlar aslında kişinin istemesi gerekenleri öğrenmesini anlatan şeylerdir  Eğer kişi kendisi üzerinde çalışırsa ve arzu ve düşüncelerini kontrol edip yönlendirme yolunda çalışırsa, dua kitaplarını yazan insanların arzu ve talep seviyelerine yükselir  Dua kitapları maneviyatı edinmiş insanlar tarafından binlerce yıl önce yazılmıştır   Kişinin dua kitaplarını yazan kişiler ile arzularını uyumlu hale getirebilmesi için birkaç hazırlık safhasından geçmesi gereklidir  Kişi kötülüğün doğasını ve nelere sebep olduğunu anlaması gerekir, şöyle ki, insanın doğası gereği egoist bir eğilimi olduğudur  Kişi egoizminin (benliğinin) kötülüğün kaynağı olduğunu anlamalıdır  Hatta dahası, bunların hepsinin ruhun en derin noktasında edinilmesi ve fark edilmesi gerekmektedir   Kısa Makale Örnekleri Fiziki sakatlıklar hemen dikkatimizi çeker  Mesela topallayan bir bacağı asla gözden kaçırmayız, ancak topallayan yürekleri de asla fark etmeyiz! Herkese bir soru sormak istiyorum: Bir kör, sağır, ya da tekerlekli sandalyeye mahkûm bir engelli gördüğümüzde içimizden geçen ilk duygu nedir?    Acırız    İçin için “vah vah” çeker, “zavallı” gibisinden mırıldanırız  Halbuki bizden beklenen “acıma” değil, “anlama  ” Fakat heyhat: Kendini anlamayan başkasını nasıl anlasın   Biz ne kendimizi anlıyoruz, ne de birbirimizi  Bu yüzden hayat gitgide anlamsızlaşıyor  Çünkü sadece zorluklarını, olumsuzluklarını, kirli yanlarını yaşıyoruz  Oysa hayatta bir sürü güzellik de var: Mesela güller açıyor, çocuklar gülümsüyor, yıldızlar göz kırpıyor, yağmur yağıyor, güneş doğuyor   Hayatın kışı ayrı, yazı ayrı güzel; denizin durgunu farklı, dalgalısı farklı güzel  Ancak bu güzellikleri fark edebilmek için görebilmek lazım   Şayet görmüyorsak, bir anlamda görme engelli sayılmaz mıyız? Kuşların rengi ve ahengi, uçuşu da, ötüşü de ayrıdır    Yazın ayrı, kışın ayrı öter kuşlar  Ama her sabah kuş orkestrasının ahenkli ritmiyle uyanmak sadece duymayı bilenlere mahsus bir imtiyazdır    Yazık ki çoğumuz kuşları duymuyoruz     Kuşları duymadığımız gibi, eşimizi ve çocuklarımızı da (dinlemiyoruz ki) duymuyoruz     Bir anlamda işitme engelli sayılmaz mıyız? Sevmekten korkuyoruz  Sevsek bile bunu saklıyoruz     Annemiz, babamız, eşimiz ve çocuklarımız onları ne kadar sevdiğimizi bilmiyorlar, çünkü sevgimizi söylemeyi zaaf sayıyoruz  Bir anlamda sevgi engelli sayılmaz mıyız? Sevdiklerimizin gönlünü alacak güzel sözler söylemiyoruz     Bir anlamda konuşma engelli sayılmaz mıyız? Elimizdeki güzelliklerle zenginlikleri fark etmediğimiz için, mutluluğu uzaklarda arıyoruz     Bir anlamda zeka engelli sayılmaz mıyız? Sevgilerimizle birlikte kızgınlıklarımızı, küskünlüklerimizi de saklıyor, duygularımızı salt kendi içimizde yaşıyoruz  Bunu izah için de “kol kırılır yen içinde kalır” diyoruz  (Kol kırılıp yen içinde kaldıkça, kemik yanlış kaynıyor, böylece bir uzvumuz daha çarpılıyor) Bir anlamda cesaret engelli sayılmaz mıyız? Farklı inanan, farklı düşünen, farklı giyinen, farklı yaşayan insanları kabullenemiyor, sosyal hayattan dışlamaya kalkışıyoruz     Bir anlamda saygı engelli sayılmaz mıyız? Ve hep yakınıyor, sadece şikâyet ediyoruz: Yani şükür engelliyiz! Bu anlamda engelli sayımız yedi buçuk milyon değil, belki de yetmiş buçuk milyon!    Yaşamı idrak etmeden yaşayıp gidiyoruz işte! Kısa Makale Örnekleri - Televizyon Zararı ÖZELLİKLE yaşlı insanlardan şu sözleri çok sık duyarsınız: “Televizyon çıkalı eski muhabbetler kalmadı  ” Biz bu haklı sözleri değiştirerek şöyle diyoruz: “Televizyon çıkalı anne babalar çocuklarına eskisi kadar zaman ayıramaz oldu  ” Anne gündüz televizyon izlerken eteğine yapışan çocuğu başından savmak için “git oyuncaklarınla oyna, görmüyor musun televizyon izliyorum” der  Baba işten dönüp akşam yemeğini yedikten sonra koltuğuna oturur, eline kumandayı alır, saatlerce şu kanal senin bu kanal benim dolaşır durur  Baba özlemi çeken çocuğuna yarım saatini ayırmaz  Geliri yerinde, okumuş ailelerin çoğu çocuk odasına da televizyon almaktadır  Alırken çocukla bir anlaşma yapar ve söz vermesini isterler: “Ancak ödevini yapıp dersini çalıştıktan sonra televizyon izleyeceksin  ” Çocuk hiç düşünmeden söz verir  Aslında bu anlaşmada iki taraf da birbirini aldatmaktadır  Anne babanın amacı çocuktan kurtulmak, çocuğun da amacı televizyon sahibi olmaktır  Araştırmalar, odasına televizyon alınan çocukların, beklenenin aksine okul başarısında düşme olduğunu göstermektedir  Çocuk, televizyon izleyebilmek için ödevlerini çala kalem yapmakta, derslerine yeterince çalışmamakta ve sınavlara iyi hazırlanamamaktadır  Çocuklarda televizyon seyretme alışkanlığı sadece okul başarısını etkilemekle kalmıyor; fiziksel, sosyal, zihinsel ve duygusal gelişimlerini de yavaşlatıyor  Çocuk, televizyon başında yeterince hareket etmediği ve biriken enerjisini harcayamadığı için devamlı kilo almaktadır  Sokakta arkadaşlarıyla oyun oynayan ve koşan bir çocuk birikmiş vücut enerjisini boşalttığı için rahatlamakta; eve sakinleşmiş olarak dönmektedir  Halbuki televizyonun karşısında saatlerce oturan bir çocuk enerjisini boşaltmak şöyle dursun, aksine bu cihazlardan yayılan elektronlara maruz kalmakta ve vücudundaki statik elektrik yükü artmaktadır  Bu sebeple, televizyon bağımlısı çocuklar daha sinirli ve daha saldırgandır  Yaşlarına uygun olmayan programları izlemeleri halinde kafaları karışır, ruh sağlıkları bozulur  Televizyona düşkün çocuklarda sosyal beceriler zayıflamaya ve içe dönük bir kişilik gelişmeye başlar  Ailesiyle, arkadaşlarıyla ve diğer insanlarla sosyal ilişki kurmada isteksiz davranırlar  Televizyon izleyen bir çocuk, kendisi birşey üretmemekte, sadece başkaları tarafından üretilen şeyleri izlemekte veya oynamaktadır  Hazırı kullanmaya alışmış bu çocuklarda el becerileri ve motor hareketler gelişmez, büyüklerin yardımı olmadan kendi başlarına bir iş beceremezler  Zihinsel ve duygusal gelişimleri de normal değildir  Olaylar arasında sebep-sonuç ilişkisi kuramaz, bilgiyi yorumlayamazlar  Kitap okumak ve ders çalışmak gibi zihinsel çaba gerektiren işlerden hoşlanmazlar  Televizyon karşısında daima alıcı durumunda oldukları için konuşmaya ihtiyaç duymamakta, dolayısıyla dil becerileri gelişmemektedir  Dil becerileri zayıf olduğu için başkalarıyla diyalog kuramaz, duygularını ve düşüncelerini doğru ifade edemezler  Küçük yaştan itibaren televizyon izlemeye alışan çocuklarda gelişim bozuklukları daha belirgin ve daha ciddidir  Bu çocuklar akranlarına nazaran daha geç yürür ve daha geç konuşurlar  Konuşulanları ve kendilerine verilen direktifleri anlamakta güçlük çekerler  Dil becerileri gelişmediği için isteklerini büyüklerin elinden tutarak veya işaret ederek anlatmaya çalışırlar  Anneye aşırı bağımlıdırlar  Yabancılarla duygusal ilişkiye giremezler  Öpülmekten ve kucaklanmaktan hoşlanmazlar  İsimleriyle çağırıldıkları zaman tepki vermezler  Yaşıtlarıyla oyun oynamayı ve oyun kurmayı beceremezler  Ellerini ve parmaklarını iyi kullanamazlar  Çarşı, pazar, toplu taşıma araçları gibi kalabalık yerlerde bulunmaktan hoşlanmaz, huysuzluk gösterirler  Doğuştan zihin geriliği olan ve fazla televizyon izleyen çocuklarda otizm belirtileri artmakta, bu çocukları eğitmek daha da zorlaşmaktadır  Çocuklarınıza Zaman Ayırın Çocukları televizyon bağımlılığından kurtarmanın tek çaresi onlara zaman ayırmaktır  Anne baba olarak öncelikli görevimiz çocuklarımıza iyi bir eğitim kazandırmaktır  Hiçbir işimiz çocuk eğitiminden daha önemli değildir  Eğer çocukların yapmaktan zevk alacakları müzik, resim, spor, kitap okumak gibi faydalı bir becerileri yoksa; anne babaların televizyonu yasaklamaları problemi çözmeyecek, daha da ağırlaştıracaktır  Çocuğunun inatçılığından, söz dinlememesinden, aşırı televizyon izlemesinden ve okuldaki başarısızlığından yakınan bir babaya “çocuğunuza zaman ayırın” tavsiyesinde bulunduğumuzda, “her akşam en az bir saat beraber ders çalışıyoruz, ödevlerine yardım ediyorum, ama değişen bir şey yok” demişti  Gülerek: “Hayır, dedim, bizim kastettiğimiz beraberlik bu değil  Çocuk bu beraberlikten zevk almaz, aksine bir an önce bitmesini ister  Siz çocuğunuza zaman ayırmıyorsunuz, ona ders çalıştırıyorsunuz  ” Çocuğunuza ayırdığınız zamanın süresi değil, kalitesi önemlidir  Eğer bu beraberlikten iki taraf da zevk alıyorsa, kaliteli bir beraberlik var demektir  Birlikte yürüyüşe çıkmak, çocuk parkına gitmek, piknik yapmak, akşam yemeğinden sonra ailece çaylı-pastalı sohbet etmek, birlikte televizyonda kaliteli bir film veya program izlemek, uyku saatinde çocuğunuza masal veya kısa bir hikaye okumak ilk anda aklımıza gelebilen kaliteli beraberliklerdir  Çocuğunuzla birlikte iken iyi bir dinleyici olmalısınız  Çocuk duygularını, hayallerini, düşüncelerini, endişelerini, korkularını çekinmeden dile getirmeli ve sizinle paylaşmalıdır  Çocuklarını dinlemeyen anne babalar onları tanımakta güçlük çekerler  Çocuğunuzu ne kadar çok tanırsanız, yetenekleri konusunda beklentileriniz o kadar gerçekçi olur   | 
|   | 
|  | 
|  | Makale Örnekleri |  | 
|  07-28-2012 | #2 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Makale ÖrnekleriBir Makale Örneği Küresel Çevre Kirlenmesi Günümüzün dünyasında çevre kirliliği, tüm gezegeni kaplayan boyutlara ulaşmış durumda  Dünyanın birçok bölgesinde insanlar, çevre felaketine karşı korumasız, nükleer tehdit ve radyasyondan habersiz bir yaşam sürmektedir  Bilim adamları ise bu olumsuzlukların devamı halinde dünyadaki tüm canlıların ciddi biçimde tehdit altında olduğunu vurguluyorlar  Halbuki insanoğlunun gelişimi başlarda yaşam ve doğal çevre ile uyum içinde sürmüştür  Ancak dünyadaki toplumsal ve teknolojik gelişmelerin hızla artışı karşısında ekolojik sistemin bu hassas dengesi giderek bozulmuştur  Bu tehlikeli gelişmenin seyircisi durumunda olan insanlık ise dünyada dengeli bir çevrenin korunamaması halinde tüm canlıların varlığının sürmesinin olanaksızlığını acaba ne zaman anlayacak? Bu yılın yaz başlarında başlayan yağmur dönemi dünyayı etkisi altına aldı  Barajları, setleri ve köprüleri yıkan seller ölümcül sonuçlara yol açtı  Bir süre önce Trabzon’da yaklaşık üç saat süren yağmur, Sürmene ilçesi ve haritadan silinen Beşköy beldesinde büyük mal ve can kaybına neden oldu, ocakları söndürdü… Yağışların etkili olduğu bir başka ülke olan Çin’in birçok bölgesinde barajlar yıkıldı  Harekete geçirilen askeri birlikler setleri yıkarak sel sularının kırsal kesime yayılmasını sağlamaya çalıştılar  Sel, eylülün ortasında da Meksika’nın Chiapas eyaletinin Valdivia köyünü yok etti  Dünyadaki benzer sel baskınlarının verdiği zararlar ürkütücü boyutlara ulaştı  240 milyon kişiyi etkilediği söylenen bu yazın selleri, resmi açıklamalara göre şimdiye kadar 2 binin üzerinde insanın ve sayısı bilinmeyen diğer canlıların yaşamlarına mal oldu  Yaklaşık 14 milyon kişi evini terk etmek zornuda kaldı  Bu durum, insana, Çinlilerin “Su ile şaka olmaz” özdeyişini hatırlatıyor  Gün geçmiyor ki çevre felaketi haberlerde yer almasın  Büyük Okyanus’ta 30 metreye kadar yükselen dalgalar sahilleri yerle bir etti  Deniz dibindeki deprem ya da yanardağların patlamasından meydana geldiği söylenen bu dev dalgalara karşı uyarı ağları da para etmiyor  Hatırlanacağı gibu bu dev dalgalar, 1993′te Endonezya’da bir adanın tamamını kapladı ve 2 bin kişinin yaşamını yitirmesine yol açtı  Yine Gine’de yaşamını yitirenlerin sayısı ise 3 bini aştı  Dev dalgalara yol açan depremin merkezi Büyük Okyonus’ta idi  Ama yer kabuğu, dünyanın başka bölgelerinde harekete geçecek şekilde etki alanını genişletti  Örneğin haziran başında başlayan depremlerin, dünyanın dört bir yanını salladığı ortaya çıktı  Ülkemiz de bundan nasibini aldı  Bu ve buna benzer felaketler bize, geleceğimizi bu günden tahmin etmenin olanaksızlığını gösteriyor  Ozondaki delinme ve hava kirliliğinin yaşamda olumsuzluklara neden olabileceği ve doğal yaşamın temellerini dinamitleyeceğini küresel gözlükle niçin göremiyoruz? Küresel çevre sorunlarının çözümü konusunda her ülkenin, çağdaş yöntemlerle halkını bilgilendirmesi bir görev olmalıdır  Sanayinin kent içinden uzaklaştırılmasına ve milli parkların gereği gibi korunup doğal hali ile tutularak toplumun yararlandırılmasına öncelik verilmelidir  Üçbinlinli yılların insanları için, doğayla çok daha büyük uyum içinde yaşanacak rüzgârgüneş enerjisinden yararlanacak doğal konut yapımına geçilemez mi? Bu sahada yeni arayışlar içinde olmalıyız  Doğanın intikamının daha büyük olmaması ve acının yoksul ülkelere çektirilmemesi için insanların bir an önce kendilerine çeki düzen vermeleri gerekiyor  Ölümcül etkileri yıllardır sürmekte olan ‘Çernobil’ olayından kim sorumlu? Bugün ‘Çernobil’den on misli daha tehlikeli olacak, radyoaktif artıkların bulunduğu söylenen Sibirya’nın batısındaki Karaçay Gölü, bir saatli bombadan farksızdır  Gölün altında, yaklaşık yüz metre derinlikte beş milyon metreküp radyoaktif tozlardan oluşan kütlenin varlığı bilinmektedir  İnsanların yazgıları ile ilgili dehşet dolu olası tehlikelere karşı evrensel yurttaş girişimlerinin etkinliği attırılmalıdır  Hepimizin paylaştığı bu dünyayı, bu gezegeni gelecek kuşaklara kirli ve çirkin bırakmaya hakkımız var mı? Geleceğe bir borcumuz yok mu? Hatalarımızın bedelini henüz doğmamışlara ödetmemeliyiz  Doğa ananın yasalarına yeterince duyarlılık göstermeli ve doğal afetlerini ciddiye almalıyız  Doğal zenginliklerle dolu olması gereken bir dünyadan daha fazla yoksun olmamalıyız  Mavi Ağladığında   *Bir yokluk zamanıydı    insanlar işlerine gider,aşıklar parklarda gezinir ,çocuklar top peşinde koşturur,yanlızlar köşelerineağıtlarsa yüreklere çekilirdi    Bir yokluk zamanıydı    onu görürdümbelli belirsiz aynalarınyüzüme yansıyan zamanlarında    Gözlerinde iki mavi damlacık yüreğime akardı    Mavi ağlardı     Mavi ağlarben yürek sıkıntılarıma çare arardım    Mavi ağlar,benduygu depremlerimden arta kalanlara sarılırdım    Yastaydımsiyahtı her yanım    Herkesin bildiği yerlerdeherkesin bildiği şeyler yapılırken dolardımavinin gözlerisiyah bir hüzünle    Martıların denize dokunup kaçtığı yerlerdeyakardı ışıklarını    yaktığı ışıklarla ışıl ışıl olurdumavinin gözleri,yüzünde mavi bir tebessümve dudaklarında umut mavisi kelimeler    Ben maviliğine ,maviliği ışıklarıyla aydınlattığı denize karışırdı    Denizsebildik hüzünleri savururdu dalgalarıylamavi bir iklimde    Bir yokluk zamanıydı    Ben yok olurdum,mavi ışığını kapatır    İnsanlar işlerinden evlerine döner,aşıklar parklarındaneski yalnızlıklarına karışır,yalnızlar durdukları köşeden sıkılırdaha yalnız köşeler ararlardı kendilerine    Siyah duvarlarımdan siyah hüzünler akardı     gölgem saklandığı yerden çıkardı    Mavi konuştukça susardı    mavi sustukça katardı maviliğini hüzünlerime    Kattıkça umut beyazına dönerdi hüzünlerimanlık siyahlığından    Umut edemezken yarım kalmış şarkıların tamamlanmasını,Mavi, notalar yazardı siyah çizgilerin üzerine    Mavi ağlardıve ben mavi gözyaşları biriktirirdim yüreğimde    Mavi ağladığında vazgeçerdimgünlük intiharlarımdan    Yaşamın karmaşasına döner,parklarda gezen yalnız aşıklara laf atar,işlerine koşuşturan insanların ayaklarınayaşamsal çelmeler takar,çocukların oyunlarına karışır,yalnızları çekildikleri köşelerde rahatsız ederdim    Buna rağmen mavi durmaztüm sessizliğiyle ağlardı    Mavi gözyaşları çoğalırdı yüreğimde    Mavi bir ölüm olurdu yaşam,mavi yapraklar dökülürdü zamansız dallarından    Bir yokluk zamanıydı    Siyahlığımın arasından geçipbilmediğim bir yere doğru giderkengörmüşlerdi onu,güneşin bile gözünü açmadığı bir zamanda    Giderken de ağlamıştı mavi,Mavi gözyaşlarına MAKALE ÖRNEĞİ BEŞ KURUŞLUK MALİYETİ DAHİ OLMAYAN TEBESSüMüN HİKAYESİ Küçük kiz,hüzünlü bir yabanciya gülümsedi  Bu gülümseme adamin kendisini daha iyi hissetmesine sebep oldu  Bu hava icinde yakin geçmiste kendisine yardim eden bir dosta tesekkür etmedigini hatirladi  Hemen bir not yazdi,yolladi  Arkadasi bu tesekkürden o kadar keyiflendi ki,her ögle yemek yedigi lokantada garson kiza yüklü bir bahsis birakti  Garson kiz ilk defa böyle bir bahsis aliyordu  Aksam eve giderken,kazandigi paranin bir parçasini her zaman köse basinda oturan fakir adamin sapkasina birakti  Adam öyle ama öyle minnettar oldu ki    iki gündür bogazindan asagi lokma geçmemisti  Karnini ilk defa doyurduktan sonra,bir apartman bodrumundaki tek odasinin yolunu islik çalarak tuttu  Öyle neseliydi ki, bir saçak altinda titreyen köpek yavrusunu görünce,kucagina aliverdi  Küçük köpek gecenin sogugundan kurtuldugu için mutluydu  Sicak odada sabaha kadar kosusturdu  Gece yarisindan sonra apartmani dumanlar sardi  Bir yangin basliyordu  Dumani koklayan köpek öyle bir havlamaya basladi ki,önce fakir adam uyandi, sonra bütün apartman halki    Anneler,babalar dumandan bogulmak üzere olan yavrularini kucaklayip, ölümden kurtardilar    Bütün bunlarin hepsi,bes kurusluk bile maliyeti olmayan bir tebessümün sonucuydu  MUTLU BiR GÜLÜMSEYiSiN YERiNi HiÇ BiR TATLI SÖZ TUTAMAZ | 
|   | 
|  | 
| Konu Araçları | Bu Konuda Ara | 
| Görünüm Modları | |
|  |