|  | Türkçe |  | 
|  06-21-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   TürkçeBÖLÜM 1: TÜRKÇE Dinsel açıdan, Batı Avrupa’dan Doğu Asya’ya kadar uzanan geniş bölgede, kimi yerde yoğun, kimi yerlerde dağınık olarak yaşayan Türk asıllı halkların konuştuğu dile genel olarak Türkçe denir  Türkçe üzerinde yapılan çalışmalarda, Ana Türkçe’nin bir kolu olan ve tarihi süreç içinde yazı (veya edebiyat) dili olarak gelişme gösterenlere dil (Türk dili), henüz sözlü dil durumunda olanlara lehçe (Türk lehçesi) adı verilmektedir  Ana Türkçe’nin kollarına dil denilmesine politik düşüncelerle karşı çıkanlar da vardır  Buna karşılık, ister dil, ister lehçe, ister şive terimi kullanılsın, bunların Ana Türkçe’nin tarihsel süreç içinde gelişen kolları olduğu konusunda bugün herhangi bir tereddüt bulunmamaktadır  Türkçe, son yıllardaki bilimsel araştırmalara göre Altay dillerine bağlanmaktadır  Ancak bu görüş de henüz kesinlik kazanmış değildir  Bitişken dillerden olan Türkçe’nin, ilginç özellikler gösteren dil ve lehçeleriyle, bağımsız bir dil ailesi olarak da değerlendirilmesi de söz konusudur  1  1 Türkçe’nin Yapısı Türkçe, dillerin yapı bakımından sınıflandırılmasında, bitişken diller öbeğine girer  Sözcük yapımı ve çekimi sırasında köklerde değişiklik olmaz  Türkçe’nin önemli özelliklerinden biri de kelime köklerinin tek heceli oluşudur (tek heceli fiil kökleri 200 dolayındadır)  Türkçe’nin başka ayırıcı özelliği ses uyumudur  Bu da ünlüler (kalınlık-incelik, düzlük-yuvarlaklık), ünsüzler (titreşimlik-titreşimsizlik), ünlü ve ünsüzler arasında görülür  Türkçe’ye giren bazı yabancı kelimeler de uyumdan etkilenmiştir (Fars  Nerdban >merdiven, Ar  Sahife >sayfa, Ar  Kitab >kitap, Ar  Merd >mert, vd  )  Türkçe’de, çeşitli dillerde (Arapça, Almanya, Fransızca) görülen cinslik yoktur  Cinslik, bazen erkek ve dişi kelimeler yardımıyla (erkek kedi / dişi kedi) veya ayrı kelimelerle belirtilir (tavuk / horoz, koyun / keçi)  Sözcüklerin cinsliklerini belirleyen tanımlık ve erkekler de yoktur  Türkçe hafif vurgulu dillerdendir  Bileşik sözcüklerde, vurguyu belirleyen özel kurallar yoktur  Türkçe’nin söz dizimi de büyük bir düzenlilik gösterir  Cümleler genellikle sıralanışı uygundur  1  2 Türk dil ve lehçelerinin kökeni ve sınıflandırılması Türk ve Türkçe kelimeleri ilkin 7  y  y  ’da Çin ve Türk kaynaklarında (Orhon ve Yenisey Yazıtları)geçmesine rağmen, bilim adamları Türkçe’nin en eski uygarlık dillerinden biri olduğu konusunda görüş birliği içindir  Türk dil ve lehçelerinin kökeni ve sınıflandırılması konusunda uzmanlarca farklı görüşleri sürülmüştür: yakın zamanlara kadar Türk dil ve lehçeleri Ural-Altay dil ailesi Altay dalında, Moğolca ve Tunguzca ile birlikte ele alınmıştır  Son yıllarda Altayistik çalışmalarının ilerlemesiyle, Türk dil ve lehçelerinin bağımsız bir dil Altay dilleri ailesinden olduğu görüşü ağırlık kazanmaktadır  Türk dil ve lehçelerinin bilimsel açıdan sınıflandırılması çalışmalarına 16  y  y  ’da başlanmıştır  11  y  y  ’da ünlü Türk dilcisi Kaşgarlı Mahmud, Türk lehçelerini sınıflandırılmaya çalışmıştı  Sınıflandırma denemeleriyle ilgi gören bilim adamları arasında W  Radloff, G  J  Ramstedt, A  N  Samoyloviç, L  Ligeti,S  E  Malov, R  R  Arat, N  A  Baskakov, J  Benzing, K  H  Menges, T  Tekin özellikle anılabilir  Türk dil ve lehçelerinin coğrafi ölçüte göre sınıflandırılmasında dört öbek ayırt edebilir: 1  Güneybatı öbeği: Türkiye Türkçe’si, Gagavuzca, Kırım Osmanlıca’sı, Kerkük ağzı, Kıbrıs ağzı, Rumeli ağzı; 2  Kuzeybatı öbeği: Karaimce, Karaçayca, Balkarca, Kumukça, Tatarca, Başkırtça, Kazakça, Karakalpakça, Nogayca, Kırgızca; 3  Güneydoğu öbeği: Özbekçe, Yeni Uygurca; 4  Kuzeydoğu öbeği:Altayca, Hakasça, Tuva, Sayan ağzı; 5  Yakutça 6  Çuvaşça 7  Halaçça Reşit Rahmetli Arat da fonetik açıdan yaptığı sınıflandırmada lehçe ve şive gruplarını belirtmiştir: A-Türk lehçe grupları: 1)r grubu (Çuvaş); 2)t grubu (Yakut); B- Türk şive grupları: 1)d grubu (Sayan); 2)z grubu (Abakan); 3)tav grubu (Kuzey); 4)taglı grubu (Tom), 5)taglık grubu (Doğu); 6)dağlı grubu (Güney)  1  3 Türk dilinin tarihsel gelişimi Türk dilinin tarihsel gelişimi açısından aşağıdaki dönemlere ayırabiliriz: 1  3  1 En Eski Türkçe Dönemi:Türkçe’nin henüz lehçelere ayrılmadığı,tek bir Türk dilinin konuşulduğu, yazılı dönemlerden çok önceki karanlık bir dönemi gösterir  Türkçe’nin bu dönemdeki yapısı ve fonolojisi bilgiyi ancak, bugünkü Türk dil ve lehçelerinin karşılaştırılmasından ve bir takım komşu dillere bu dönemlerde geçen sözcüklerden kuramsal olarak çıkarabiliriz  Üzerinde pek az bilgimiz olan Hazar Türkçe’sinin de bu dönemde Türkçe’den ayrılmamış olduğu varsayılır  1  3  2 Eski Türkçe Dönemi:6  -10  yy’lardaki Göktürkçe ve Uygurca dil anıtlarını içine alan dönemin dilidir  Bu dönemden kalan belgelerde Göktürk, Uygur, Brahmi, mani, soğdak, tibet, süryani gibi çeşitli yazı sistemleri kullanılmıştır  Şamanlık, buddhacılık, manicilik, hristiyanlık ile ilgili metinler vardır  1  3  3 Orta Türkçe Dönemi:11  -15  yy’ları içine alır  Türklerin islamiyeti kabul etmeleriyle başlayan bu dönem, Türkçe’nin çeşitli yazı dillerine ayrıldığı bir dönem olduğundan ayrı ayrı adlarla adlandırılır: a) Karahanlı Türkçe’si:11  -13  yy  orta Asya yazı dilidir  Eski Türkçe ile orta Türkçe arasında bir köprü niteliğindedir  Bu yüzden de bir çok bilgin, Karahanlı Türkçe’sini Eski Türkçe içinde değerlendirir  Türk dil tarihinin incelenmesi açısından son derece önemli olan Divanü lügat it-türk ve Kutadgu bilig gibi iki önemli yapıtın bulunması, bu döneme büyük bir önem verilmesine neden olmuştur  b) Harizm Türkçe’si:13  -14  yy  ’lar Doğu Türkçe’si metinlerini içine alır  c) Çağatay Türkçe’si:14  yy  ’dan 19  yy  ’a kadar süren Çağatay yazı dilinin başlangıç ve orta dönemini içine alır  Bu dönemde Ali Şir Nevai gibi büyük bir şair yetişmiştir  d) Eski Anadolu Türkçe’si:13  -15  yy  ’lar arasındaki Anadolu Türkçe’si metinlerini içine alır  Yunus Emre, Sultan Velet, Ahmet Fakih, Şeyyat Hamza, Gülşehri, Hoca Mesut, Ahmedi, Ahmet Dai gibi şairlerin yetiştiği bu dönemde Oğuz lehçesine dayanan bir yazı dili kurulmuştur  e)Kıpçak Türkçe’si:14  -15  yy  ’ları içine alan bu dönemden özellikle memluk alanında yazılmış sözcükler, dil bilgisi kitapları kalmıştır  f)Azeri Türkçe’si:Eski Anadolu Türkçe’sinden kesin çizgilerle ayrılmamakla birlikte Kadı Burhanettin, Bağdatlı Ruhi gibi şairlerin başlattığı ve 16  yy  ’da Fuzuli gibi büyük şair yetiştiren Azeri Türkçe’sinin ilk yapıtları bu dönem içerisinde verilmiştir  Azeri Türkçe’sinin Çağatayca’nın etkisi altında geliştiği doğu kolunda ise Kişveri, Şah İsmail gibi ünlü şairler yetişmiştir  1  3  4 Yeni Türkçe Dönemi:16  -19  yy  ’ları kapsar  Çeşitli alanlarda ayrı yazı dilleri halindeki bu döneme Osmanlı, Azeri, Çağatay ve Özbek yazı dilleri verileri girer  Bu dönem yazı dillerinin tek ortak özelliği Arapça ve Farsça’dan çok sayıda sözcük ve kuralın Türkçe’ye geçmiş olmasıdır  Ayrıca bütün bu yazı dilleri birbirinden farklı bir yol izlemişlerdir  1  3  5 Çağdaş Türkçe Dönemi:Bugün yaşayan her biri birer tazı dili olarak gelişen Çağdaş Türk dil ve lehçeleri içine alır:Türkiye Türkçe’si, Azeri Türkçe’si, Türkmence, Özbekçe, Kırgızca, Kazakça, Tarançı, Yeni Uygurca, Sarı Uygurca, Kazan Tatarcası, Hogayca, Çuvaşça, Yakutça gibi Türk dil ve lehçeleri 20  yy  ’da ayrı birer yazı ve edebiyat dili olarak gelişmeye başlamıştır  Türkçe gibi üç kıtada çok geniş bir coğrafya alanına yayılan bir dilin kolları arasında büyük farklılıkların ortaya çıkması kaçınılmaz bir durumdur  Özellikle günümüzde her biri birer yazı dili olarak gelişen bu lehçelerin hızla birbirinden uzaklaşması da doğal bir sonuçtur  Biz burada “dil” ve “lehçe” tartışmasını bir yana bırakarak ülkemizde eskiden beri süren geleneğe uyarak “lehçe” terimini kullanacağız  BÖLÜM 2:TÜRKİYE TÜRKÇESİ Ana Türkçe’nin güneybatı (oğuz) öbeğinde özellikle Anadolu’da 18  yüzyılda ortaya çıkan Türkiye Türkçe’si, bugün Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi dilidir  Eski Anadolu dilleriyle köken bakımından hiçbir ilgisi, bağı yoktur  Türkiye Türkçe’sinde, çeşitli yöresel ağızların varlığına rağmen, 20  yüzyıl başlarında İstanbul ağzı üzerine temellendirilen standart konuşma ve yazı dili, toplumsal iletişime büyük kolaylık getirmiştir  Bunda, eğitim-öğretim kurumlarıyla kitle iletişim araçlarında bu standart dilin kullanılmasının ve bir de Latin kökenli yeni Türk alfabesinin fonetik (ses bilgisel) ve kolay öğrenebilir olmasının payı büyüktür  Türkiye Türkçe’si, son yıllarda bağımsızlıklarını kazanan Orta Asya Türk cumhuriyetlerine de, özellikle Batı dünyasına, açılmada örneklik edebilecek birikime sahiptir  Bugün, Türk dil ve lehçeleri arasında bilim ve kültür dili olarak en gelişmişi kabul edilen Türkiye Türkçe’sinin karşı karşıya olduğu sorunların başında, yabancı dillerden, özellikle Amerikan İngilizce’sinden borç alınan kelimeler gelmektedir  Yabancı dille eğitim ve öğretim yapan orta ve yüksek dereceli okulların son yıllarda artması, bu sorunu daha da karmaşıklaştırmaktadır  2  1 Türkiye Türkçe’sinin Tarihsel Gelişimi Türkiye Türkçe’sinin tarihi gelişimi kuramsal olarak iki devrede incelenir: 2  1  1 Eski Anadolu Türkçe’si (Eski Türkiye Türkçe’si)iğer adıyla eski Türkiye Türkçe’sidir  18  yüzyıl Anadolu’sundaki Türk beyliklerinin dilini anlatmak için kullanılır  Selçuklular döneminde resmi dili Farsça,öğrenim dilinin Arapça olması, Anadolu beyliklerini hemen hiç etkilememiş, dahası tepkilere yol açmıştır  1277’de Karamanoğulları beyi Mehmed Bey’in < Bugünden sonra divanda, dergahta, mecliste, meydanda Türkçe’den başka dil konuşulmayacak    > anlamına gelen fermanı çok anlamlıdır  Osmanlıların, Anadolu beyliklerini birer birer kendine bağlayarak egemenlik alanını genişlettikten sonra, Doğu Roma’nın başkenti İstanbul’u fethetmeleri Batı dünyasını sarsmıştır  Bu tarihi olgunun yanı sıra Anadolu’da yeni bir devletle birlikte yeni bir kültür ve uygarlık serpilip gelişmeye başlıyordu  İstanbul, hem yeni devletin başkenti, hem de kültür ve3 sanat merkezi olmuştu  2  1  2 Osmanlıca:Osmanlıca, Türkçe, Arapça ve Farsça’dan olma bir dildi  Osmanlı bürokrasisinde, bilim, kültür ve sanat çevrelerinde yalnızca yazı dili olarak kullanıldı  Halk diline karşıt olarak yalnızca seçkinci çevrelerde gelişmesi, devletin bir tür resmi dili olması, Osmanlı Devleti’nin bir imparatorluk yapısıyla da ilgiliydi  15  yüzyılda Aydınlı Visali’nin 16  yüzyılda Tatavlalı Mahremi ve Edirneli Nazmi’nin bu dile tepkileri sonuç vermemiştir  Osmanlı ve kısmen de Batı kültürünü edinmiş olan Tanzimat aydınlarının iyi niyetli, fakat temelsiz ve programsız çalışmaları, sorunun daha açık seçik görünmesini sağladı, fakat çözümü için yeterli olamadı   | 
|   | 
|  | 
| Konu Araçları | Bu Konuda Ara | 
| Görünüm Modları | |
|  |