|  | Bir Küçük Osmancık Vardı Kitap Özeti (Hasan Nail Canat) |  | 
|  06-21-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Bir Küçük Osmancık Vardı Kitap Özeti (Hasan Nail Canat)Bir Küçük Osmancık Vardı Kitap Özeti Kitabın Adı : Bir Küçük Osmancık Vardı Yazarı : Hasan Nail Canat Kitabın Özeti KONUSU: İnsan, ne kadar büyük acılarla karşılaşırsa karşı*laşsın, yine de ümidini kaybetmemelidir  Kitapta, küçük ya larda kaçırılan bir çocuğun, uzun yıllardan sonra, ailesine kavuşması gayet güzel ve yalın bir şekilde anlatılmaktadır  Abdullah Bey, inşaat çivisi imal eden bir fabrikanın sahibi idi  İşleri yerinde, evine bağlı bir hanımı, Osman isimli küçük bir de çocuğu vardı  Bir gün, gündüz vakti, evine postacı kılığında bir soyguncu girip, evin hanımını bayıltarak çelik kasayı açtı  Para bulamayın*ca, bu sefer de, ağladığı için sesini duyduğu bebeği kaçırmaya karar verdi  Çünkü eli boş dönmek istemiyordu  Abdullah Bey İş yerindeydi  Çalan telefonu açınca, karşısın*daki ses, çocuğunu kaçırdığını, karısının evde baygın bir şekilde yattığını, hemen evine gitmesini ve polise haber vermemesini söyledi  Şaşkın ve kararsızdı  Evi aradığında telefona cevap ve*rilmemesi kuşkularını artırdı ve hemen evine koştu  Hanımı peri*şan bir vaziyette ağlamaktaydı  Sakinleştirmeye çalıştı  Birkaç saat endişeli bekleyişten sonra, beklediği telefon geldi  Arayan aynı sesti  Yarın akşam şu kadar parayı falan yere getir*mesini ve polise de haber vermemesini bir kere daha söyleyip, telefonu kapattı  Çocuğu Pendik’te yıkık bir eve götürmüşlerdi  Çetenin reisi Apo isimli tipsiz bir herifti  Avaresinin birinin adı Zevzek’ti  Bir de İstanbul’a artist olmak İçin gelip, aradığını bulamayıp da kötü yola düşen, Romantik isimli sevgilisi vardı  Abdullah Bey’in eşi, kocasından habersiz durumu akrabaları komiser Mahmut’a bildirmişti  Mahmut Bey, iki sivil polis gön*derdi  Bilinen soruşturmaları yaptılar  Bahçıvanın bu Abdullah Bey, inşaat çivisi imal eden bir fabrikanın sahibi i-di  İşleri yerinde, evine bağlı bir hanımı, Osman isimli küçük bir de çocuğu vardı  Bir gün, gündüz vakti, evine postacı kılığında bir soyguncu girip, evin hanımını bayıltarak çelik kasayı açtı  Para bulamayın*ca, bu sefer de, ağladığı için sesini duyduğu bebeği kaçırmaya karar verdi  Çünkü eli boş dönmek istemiyordu  Abdullah Bey İş yerindeydi  Çalan telefonu açınca, karşısın*daki ses, çocuğunu kaçırdığını, karısının evde baygın bir şekilde yattığını, hemen evine gitmesini ve polise haber vermemesini söyledi  Şaşkın ve kararsızdı  Evi aradığında telefona cevap ve*rilmemesi kuşkularını artırdı ve hemen evine koştu  Hanımı peri*şan bir vaziyette ağlamaktaydı  Sakinleştirmeye çalıştı  Birkaç saat endişeli bekleyişten sonra, beklediği telefon geldi  Arayan aynı sesti  Yarın akşam şu kadar parayı falan yere getir*mesini ve polise de haber vermemesini bir kere daha söyleyip, telefonu kapattı  Çocuğu Pendik’te yıkık bir eve götürmüşlerdi  Çetenin reisi Apo isimli tipsiz bir herifti  Avaresinin birinin adı Zevzek’ti  Bir de İstanbul’a artist olmak İçin gelip, aradığını bulamayıp da kötü yola düşen, Romantik isimli sevgilisi vardı  Abdullah Bey’in eşi, kocasından habersiz durumu akrabaları komiser Mahmut’a bildirmişti  Mahmut Bey, iki sivil polis gön*derdi  Bilinen soruşturmaları yaptılar  Bahçıvanın bu diyse de, Abdullah Bey “Senin kabahatin yok!” diyerek buna müsa*ade etmedi  Karı koca, gece gündüz çocuklarına kavuşmak İçin Allah’a dua ediyorlardı  Osman’a ne olmuştu? Tesadüfen orada durmak zorunda ka*lan bir kamyonda anası-babası Van depreminde ölmüş olan, on iki yaşmdaki muavin Garip’in ağlayan bir bebek sesi işiten hassas kulakları sayesinde, Garip ve ustası Ali tarafından bulunduğu yerden alınmış, kendisi de kimsesiz büyümüş bu çocuk tarafından altı değiştirilmiş, karnı doyurulmuştu  Ali ve Garip, yanlarında, özellikle Garip’e iyice alışmış olan Osman’la birlikte, yaklaşık on beş saat yolculuktan sonra, yaşa*dıkları Kayseri’ye varmışlardı  Ali’nin Fatoş ve Nihat isimli iki küçük çocuğu vardı  Hanımına Osman’ı da teslim etti  İyi yürekli olan kadıncağız Osman’ı yıkadı, karnını doyurdu, temiz elbiseler giydirdi  Fatoş kız Osman’ı çok sevmişti, onunla oyunlar oynadı, oyuncaklarını verdi  Ali’nin aklına, Garip ve Osman’ı yanına alarak, Kayseri’ye yakın bîr köyde çiftliği olan, ancak çocukları olmadığı için çok üzülen ve kendisine “bir çocuk bulursa evlatlık alacağım” devamlı olarak söyleyen Bünyamin Amca ile Şerife Hanım’ların evine götürmek geldi  Yola çıkarak ikisini de onlara bıraktı  Çocuksuz anne ve baba, birdenbire iki çocuk sahibi oldukları için çok se*vinmişlerdi  Sessiz çiftlik evleri, cıvıl avıl neşe ile dolmuştu  Osman’ın anne ve babası ise aylarca normal hayata döneme*diler  Annesinin saçları ağarmış, zayıflamıştı  Abdullah Bey, eşini fazla üzmemek için acısını içine atmış; ama o da epeyce zayıfla*mıştı  Ayşe Kadın ve oğlu Murat’ı evin içine almışlar, bahçeye bakması için Gül Dede isimli bir bahçıvan bulmuşlardı  Gül Dede, ismine yakışır bir şekilde, bahçeye gül gibi bakıyordu  Yanların*dan bir dakika bile ayrılmayan Abdullah Bey’in yeğeni Zarife de edebiyat fakültesini bitirmiş ve lisede Biı gün yaşlı bir kadın gelerek, eski bahçıvanın hapisten çık*tığını e kansı Ayşe ile görüşmek istediğini bildirdi  Ayşe, Abdul*lah Bry’Ie Fatma Hanım’ın bilgisi dahilinde gidip görüştü, koca*sına “Namusunla yaşayacağını ispatla, o zaman gelirim  ” der ve tekrar yaşadığı yere döner  Osmancık, çiftliğin neşesi olmuştu  Adını bilmedikleri için Hüseyin koymuşlardı  Garip abisi on altı, kendisi de altı yaşına gelmişti  Garip ve Hüseyin onları ana baba diye çağırıyorlardı  Bünyamin Ağa, sık sık Garip’i, Hüseyin’e durumu sezdirmemesi için ikaz ediyordu  Bir gün Bünyamin Ağa rahatsızlandı ve Kayseri’de hastane*ye yatırıldı  Aradan bir hafta geçmişti ki, Şerife Hanım ağlaya ağlaya eve geldi  Bünyamin Ağa ölmüştü  Çocuklar bir kere daha babasız kalmışlardı  ¦ < ¦ Köşkte hayat ister istemez tekrar normale dönmüştü  Os*mancık kaybolalı ise aradan yedi yıl geçmişti  Abdullah Bey ile Şerife Hanım’ın bir kızları olmuş, adını Şükran koymuşlardı  Yeni çocukları onlar için büyük bir teselli kaynağı olmuştu  Ancak, bu seferde Ayşe’nin kocası huzursuzluk veriyordu  Bir gün Ayşe, her tarafı morarmış bir halde geldi  Islah ol*muş zannederek yanına yerleştiği kocası, üç aydır çalışmıyordu  Birkaç ay önce Kemal’in trafik kazası geçirerek hastaya yattığını iddia etmiş ve bu bahaneyle para koparabileceğini ummuştu  Ama Abdullah Bey’in hastaneye giderek araştırması sonucu böyle bir durumun yalan olduğu ortaya çıktı  Abdullah Bey’den para istemesi için sürekli tehdit ettiği ve kullandığı Ayşe’yi ve oğlu Kemal’i bu sefer de evden kovmuştu  Onları tekrar kabul edip, kucak açtılar  Köyde ise Osmancık (Hüseyin) ilkokulu bitirmişti  Çiftlik iş*leri Garip’in bütün gayreti ile çalışması sonucu devam ediyordu  Ama onun da askere gitmesi sonucu, tüm işler Şerife Hanım’a ağır gelmeye başladı  Aynı zamanda, köyden birisinin Hüseyin’e Şerife Hanım’ın öz annesi olmadığını söylemesi tehlikesi de her an vardı  Bu nedenle taşınmaya karar verdi ve kocasının İstan*bul’daki ağabeyine mektup yazarak niyetini bildirdi  Onayım alınca, ilk görüşte büyük bir şaşkınlık yaşadığı İstanbul’a, Selahattin Bey’in hemen yakınında bahçeli bir ev satın alarak yerleşti  Böylece Osmancık da yeniden İstanbul’a dönmüştü  Hüseyin, amcasının kızı Şebnem ile aynı sınıfta okuyordu  Şebnem ne kadar tembel ise, Hüseyin de o kadar çalışkandı  Bu durum büyük bir huzursuzluk yaratıyordu  Babasının sık sık Hüseyin’i örnek göstermesi, Şebnem’ın Hüseyin’i kıskanmasına ve onunla konuşmamasına yol açmıştı  Babası, dersleri kötü olan kızının Hüseyin’le beraber ders çalışmasını istiyor, ancak kızı buna yanaşmıyordu  Garip askerliğini bitirip gelmişti  Sık sık Hüseyin’le birlikte İstanbul’u gezmeye çıkıyorlardı  Hüseyin’in şaka ile “Araba alalım, böylece sen de bizle gelirsin, ağrıyan dizlerin de yorulmaz  ” sözünü bile ciddiye alan Şerife Hanım, sürpriz olarak bir de taksi almıştı  Bu arada Garip’i evlendirdiler  Hayat böylece devam edip gidiyordu  Hüseyin okulda daha da başarılı bir öğrenci oluyorken, Şebnem tembelliğe devam ediyordu  Nitekim sınıfta kaldı  Babası da onu okula göndermeme kararı aldı  Şebnem, bir gün Hüseyin ile yalnız görüşerek ondan bütün yaptıkları için özür dileyerek, Hüseyin’den tekrar okula gitmesi için kendisine yardımcı olmasını istedi  Hüseyin, Selahattin Bey’e adeta yalvarırcasına ricada bulununca, Şebnem’in babası onu kırmadı ve kabul etti  Böylece, birlikte Eylül ayında yapılacak sınavlar için ders ça*lışmaya başladılar  Nitekim Şebnem sınıfını geçti  Bir daha da sınıfta kalmadı  Beraber liseye yazıldılar  Aynı sınıfta idiler  Hü*seyin okulda herkes tarafından sevilen ve sayılan bir öğrenci idi  Şebnem’e her konuda yardımcı oluyordu  Hüseyin ise artık lise üçüncü sınıfta idi  Üstelik edebiyat dalında, gayet başarılı hikâye*ler yazıyor, okulun duvar gazetesini çıkarıyordu   | 
|   | 
|  | 
| Konu Araçları | Bu Konuda Ara | 
| Görünüm Modları | |
|  |