Şengül Şirin
|
Cevap : Hollanda-Tarihi-Ekonomisi-Kentler-Tarım-Sanayi-Sanat-Bilim

HOLLANDA, Batı Avrupa'da devlet, Kuzey denizi kıyısında; 33 700 km*; 14 500 bin nüf Resmi dili hollandaca Başkenti Amsterdam (hükümet merkezi Lahey'dedir)
COĞRAFYA
doğal ortam
Ülkenin yarıya yakın bölümü, kabarık deniz ve ırmak suları düzeyinin altındadır; geri kalan yerlerdeyse yükselti ender olarak yüz metreyi aşar (en yüksek nokta: Limburg'un güneyinde 322 m'dir) Ülkenin bütünü yeni oluşmuştur ve Dördüncü Zaman oluşukları hemen her yerde yüzeyi kaplamaktadır: büyük ırmakların (Ren, Maaş [Meuse], Escaut) alüvyonları, buzul-taşların ve rüzgârların etkisiyle oluşan çö-keller, killer ve deniz turbaları Utrecht -Nijmegen çizgisinin kuzeyinde buzul devirlerinin izleri egemendir: kumlu tepeler, sağda solda sapkın kayaçlar kapsayan killi dip buzultaşları, buzul devirleri öncesinden kalma eski dağ zincirleri G 'de, çö-keller kumludur ve ırmak kökenlidir B'day-sa karayla deniz arasındaki sınır uzun süre belirsiz kalmış ve kumul şeridinin sağlamlaştırılmasında, setlerin yapılmasında, bataklıkların ve turbalıkların kurutulmasında (polderleştirme) insan eli belirleyici rol oynamıştır
Engebelerin engel oluşturmaması nedeniyle, okyanusun etkileri bütün ülkeye yayılabllmektedir Bu serin ve nemli iklimin başlıca özellikleri, batıdan gelen hava akımlarının şiddetli rüzgârlar sayesinde ağır basması, çok bulutlu gökyüzü, her mevsimde ama çok bol olmayan sık yağışlar ve oldukça az ısı genliğidir Yerli bitki toplulukları (özellikle yayvan yapraklı ormanlar) hemen hemen her yerde ortadan kalkarak yerlerini landlara (genellikle iğne yapraklılarla yeniden ağaçlandırılmalardır), çayırlara ve tarlalara bırakmıştır
nüfus ve ekonomi
Km2'ye 400 kişiyi aşan nüfusuyla Hollanda'nın nüfus yoğunluğu çok yüksektir Bunun nedeni, XIX yy 'ın ortasından başlayarak ölüm oranının hızla düşmesine karşılık, komşu ülkelerdekinden daha yüksek bir doğum oranının 70'li yıllara kadar korunmasıdır Kentlerle kırsal kesimler arasındaki uzaklıkların çok az olması sayesinde hem kırsal kesimde oturmak, hem de çalışmak için kente gitmek ve kentin donanım olanaklarından yararlanmak olanağı bulunduğundan, bu kesimde kırsal nüfusla kent nüfusu ayrımı anlamsızlaşmaktadır Tarım kesiminde çalışan nüfus, artık toplam nüfusun % 6'sını bile bulmamakta ve sanayi (% 32) günümüzde iş alanı yaratan tek kesim olan hizmet kesimi (% 62) karşısında önemini yitirmektedir
Son yıllarda doğum oranının düşürülmesi (1982'de %o12) doğal nüfus artışını çok azaltırken yurtdışından (özellikle Akdeniz ülkelerinden) gelen göçler de durdu; artık nüfus artış hızı (yılda ortalama 50 000 - 60 000 kişi) çok daha yavaştır ve bu durum, özellikle aşırı kalabalık Batıda (toplam nüfusun % 45'i, km2'ye 900 kişi, ülkenin en büyük dört yerleşme alanı) kullanılabilecek alanların iyice azalması sorunuyla karşılaşan nüfus ve kaynak düzenleyicilerinin işini büyük ölçüde hafifletmektedir
Hollanda tarımı, az elverişli doğal koşullara uyarlanmaya ve tarım alanı darlığına (polder açma, sanayi ve kentlerin genişlemesi sonucu yitirilen tarım topraklarını ödünlemeye yetmemektedir) bulunabilecek çarelere iyi bir örnektir Hollanda'nın tarımsal görünümü geçmişin bir imgesl-dir; ama tarım ürünleri, hayvancılığın ve bahçıvanlığın ilerlemesi ve üretim yapılarının, özellikle de pazarlamanın modernleşmesi sayesinde, dışsatımlarda önemli bir yer tutar Polder açarak toprak kazanma olayının göz kamaştırıcılığı, büyük arazi gerektiren tahıl ekiminden çok, küçük boyutlu işletmelere daha uygun düşen belli ürünlere yönelik daha köklü bir gelişmeyi bir ölçüde gizlemektedir Süt hayvancılığı ve daha yakın dönemde, domuz ve kümes hayvanı yetiştiriciliği buna bir örnektir; sebzecilik (serada ya da açık alanda) oldukça yoğun biçimde batıda toplanır, ama meyve, sebze ve çiçek ürünleri çeşitlenmiştir Tarım eğitimi ve araştırmalarının yanı sıra, kooperatifler halinde örgütlenme (özellikle pazarlama evresinde), besin bitkileri sanayisi ve dış pazarların araştırılması da çok gelişmiştir
Tarımla karşılaştırıldığında deniz balıkçılığı cılız kalmaktadır (oysa eskiden, Amsterdam1 ın gelişmesinde büyük rol oynamıştı )
XIX yy 'ın sonundan başlayarak sanayi birinci sıraya çıktı Hollanda'da sanayiyi geliştiren öğeler ne dokuma (XIX yy 'da çok parlak durumdaydı) gibi geleneksel dallar ne de demir-çelik sanayisiydi (geç ortaya çıktı: günümüzdeki çelik üretimi 4 Mt'u geçmektedir); sanayiyi geliştiren "ikinci sanayi devrimi"ne eşlik eden yeni etkinlikler, yani elektrik ve petrol etkinlikleriydi: elektrikli gereçler (Philips), kimya (Unilever) ve sentetik iplik (AKZO N V ), petrol arıtma (Shell) 1945'ten sonra sanayiyi belli yerlerde toplamaktan vazgeçilmesi, sanayiyi Batinin dışında da yaygınlaşırdı ve Batidaki topraklarda giderek üçüncü kesime yönelindi Bugün üretimi durmuş olan Limburg'un kömürü bu gelişmede önemli rol oynamadı; buna memektedir ve ticaret filosu çok gerilemiştir; ne var ki, petrol "açık pazari'nın (Rotterdam) varlığından, dinamik bir dışalım -dışsatım ve toptan ticaretten (Amsterdam, Rotterdam) de anlaşılacağı gibi, bu ülke uluslararası alanda önemini korumaktadır Deniz ticareti, maliye (Amsterdam'ın, bu alanda, ulusal ve uluslararası düzeyde imrenilecek bir yeri vardır) başta olmak üzere simsarlık ve aracılık işlevleri, "pazarlama" meslekleri, danışmanlık işleri vb bir dizi başka hizmetler kesimi etkinliğinin de temeli oldu Yönetim, daha çok hükümet merkezi Lahey'de toplanır; öte yandan turizm, tarihsel kentlerin ekonomisine küçümsenmeyecek bir ek kaynak sağlar (öncelikle de Amsterdam'da) ve kıyıdaki sayfiye merkezlerini yaşatır
Ülke ekonomisinin bugünkü durumu, hem 1945'ten bu yana gerçekleştirilen büyük gelişmeleri, hem de dışarıya bağımlılığın sağlamlıktan uzak görümünü yansıtır, ikinci Dünya savaşinın yıkımından, Endonezya'nın yitirilmesinden, 1953'teki su baskınlarından sonra, doğal kaynakları bakımından pek zengin olmayan küçük bir devletin, büyük devletlerin egemenliğindeki bir dünyada seçkin bir yer alabileceğini düşlemek güçtür: kuşkusuz, Groningen gaz yataklarının bulunması ve Ortak Pazar'ın kurulması önemli dürtüler oluşturmuştur; ne var ki, Hollandalıların ister tarımda, ister sanayide ya da hizmet kesiminde olsun yararlanılabilir "boşluklar"ı görebilme yeteneği de bu gelişmede büyük rol oynamıştır Kişi başına gelirin yükselmesi bu kalkınmanın en anlamlı kanıtıdır; yirmi yıl içinde Hollanda, bu bakımdan, AET'nin en iyi durumdaki devletleri arasına girmiştir Bununla birlikte, 1974'ten başlayarak Avrupa ülkelerini saran durgunluk, Hollanda'da öbür ülkelerden daha da büyük kaygı yaratmaktadır; çünkü böylesine dışarıya "açık" bir ekonominin, dış olayların etkilerini daha da çok duyması çok doğaldı, işsizliğin ancak son yıllarda ama büyük hızla artması, birçok sanayi dalındaki (sentetik iplik üretimi gibi en "modern" dallar da dahil) güçlükler, yalnızca Hollanda'ya özgü olmamakla birlikte, bu ülkede özel bir ağırlık kazanan belirtilerdir Toplumsal ve coğrafi eşitsizlikleri giderme siyasetinin askıya alınması bu bunalımın ilk sonuçlarından biridir 
Çok önemli olan dış ticaret (üretimin % 40'ı dışsatıma ayrılır) genellikle dengelenmektedir
Gelişmiş ülkelere özgü yapısıyla dış ticaret, Ortak Pazar'a üye ülkelerle (başta Almanya Federal Cumhuriyeti) yapılır (özellikle de dışsatımlar)
Hollanda'nın uzun bir nüfus ve kaynak düzenleme deneyimi vardır, ama ticari ve toplumsal yaşamın bütün kesimlerini ilgilendiren ve bütünü göz önüne alan çalışmalar özellikle 1960'tan sonra gerçekleştirilmiştir Yönergeler (yalnızca belirtici niteliktedir), ilke olarak yerel ve bölgesel makamlara yol gösterir Bunun başlıca iki amacı vardır: ülkenin Batı kesimindeki tıkanıklığın çevre bölgeler yararına giderilmesiyle, nüfus, etkinlikler ve gelir dağılımında daha iyi bir paylaşma sağlama; büyük bir alan tüketicisi olan "vahşi" kentleşmeye karşı tarım ve eğlence alanlarının korunması Daha şimdiden hiç de küçümsenmeyecek sonuçlar elde edilmiştir: sanayinin tek merkezde toplanması önlenmiş, iç göç akımları tersine çevrilmiş, kentleşme kutupları ve yeni kentleri geliştirmiştir Ne var ki, daha önce başlanmış büyük çalışmaları da (eski Zuiderzee'nin polder-leştirilmesi, Delta planı, vb ) tamamlamak gerektiğinden bu siyaset çok pahalıya patlamaktadır; ayrıca ülkenin batısında bazı aksaklıklar baş göstermektedir: orta ve varlıklı sınıflar kentleşmenin yoğunlaşmış biçimlerini istememekte uzak bölgeler az çekici olmakta, hizmet kesimi büyük kentlere yakın yerlere çok bağımlı kalmaktadır 70'li yılların sonundan başlayarak nüfus ve kaynak düzenlemesi siyaseti sürdürülmekle birlikte ikinci plana düşmüş, Hollanda karşılık, Groningen'in gazı, yakın geçmişte petrol fiyatlarının yükselmesinin yarattığı etkileri azalttı
Yıllık gaz üretimi 90 Gm3 dolayındadır (büyük bölümü dışarı satılır: Almanya Federal Cumhuriyeti, Belçika ve Fransa'ya) ve tahmin edilen rezervler1 750 Gm3'tür Yeraltından çıkarılan ham-madesi az, iç pazarı sınırlı olan Hollanda, dışsatıma açılma yolları aramak ve Fok-ker (hava taşıtları) ve DAF (otomobil yapımı; kısa süre önce Volvo'ya katıldı) vb firmaların kanıtladığı gibi, belli bir uzmanlaşmayı benimsemek zorunda kaldı Öbür Avrupa devletleri gibi Hollanda da, günümüzde, can sıkıcı bir konjonktür içinde, Üçüncü dünya'nın rekabetinden zarar görmektedir; özellikle Üçüncü dünya'da büyük yatırımlar yapan çokuluslu şirket Philips, Hollanda'daki fabrikalarında işçi sayısını azaltmaktadır
Hizmet kesimi, tek başına, gayri safi milli hâsılanın % 60'ını sağlar ve bu oran artmaya devam etmektedir Bu küçük devletin zenginliğinin gerçek temelleri eskiden özellikle ticaret ve taşımacılığa dayanıyordu; ticaret ve taşımacılığın görece ağırlığı azalmışsa da, Rotterdam -Europoort'unu, Schipol hava limanını, Ren yolunu ve yoğun otoyol ağını (bu son ikisi Almanya Federal Cumhuriyeti artül-kesiyle bağlantıları sağlar) içeren nitelikli bir altyapı sayesinde gene de temel ağırlığını torumaktadır Hollanda, ticaret akımlarını artık eskiden olduğu gibi denetleyeekonomisinin bunalıma uyarlanması siya-setiyse ön plana çıkmıştır
TARİH
"Hollanda" adı üç yüzyıl boyunca 1548'den sonra Bourgogne düklüğüne bağlı, Kutsal Roma Germen imparatorluğumun bir bölgesi olan ve aşağı yukarı on yedi eyaleti içine alan bölge için kullanıldı 1815'te, bugünkü Belçika'yı da kapsayan Hollanda krallığı kuruldu; Belçika 1830'da krallıktan ayrıldı
başlangıçtan Karolenj İmparatorluğu'na Bölgede megalitik mezar anıtları, özellikle dolmenler bulunmuştur \foorhout'taki buluntular, İ Ö 1600'e doğru Tunç çağına geçildiğini gösterir Demir çağı İ Ö 650'ye doğru başlar; Venlo ve Eindhoven bölgesinde bulunan ve ölü küllerinin konulduğu kaplar bu döneme aittir
Sezar, Galya'yı fethetmeye giriştiğinde (İ Ö 57) Belçika'da kelt ya da keltlerce özümsenmiş kabileler yaşıyordu; bir germen kabilesi olan Batavlar Meuse ve Ren ırmakları arasına yerleşmişlerdi Daha kuzeyde Frieslandlılar, terpen adını verdikleri, su geçirmeyen toprak tepeler inşa etmişlerdi; bu tepelerdeki buluntular aracılığıyla faaliyetleri ve kıta topraklarındaki halklarla alışverişleri konusunda bilgi sahibi oluruz Romalılar bölgeyi Eski Ren'e kadar işgal ettiler ve Belçika Galyası adıyla bir imparatorluk eyaleti kurdular (İ Ö 15); Batavlar'a ve Frieslandlılar'a koşulları ağır bir ittifakı kabul ettirdiyseler de birçok kez ayaklanmalarına engel olamadılar Romalılar bölgede yollar, bentler, Ren'i Meuse'e bağlayan Corbulo kanalı gibi kanallar, kaleler, villalar inşa ettiler ve kentler kurdular
Geç tarihte başlayan hıristi-yanlaştırma hareketi bölgenin güney -doğu'sunda etkili oldu III yy 'da Ren kıyılarından çekilen Romalılarla birlikte halkın büyük bir bölümü de göç ederek bölgeyi germen istilacılara terk etti Sakson-lar, ilerde Hollanda'yı meydana getirecek toprakların doğusuna yerleşirken, Franklar da güneydeki toprakları işgal ettiler ve V yy 'da Köln krallığı'nı ve özellikle Tour-nai krallığını kurdular (Clovis'in babası Childörich'in mezarı burada bulunmuştur) Clovis'in vaftiz edilmesinden sonra merovenj kralları, aziz Amand gibi irlandalı ve aquitaniali keşişlerin yürüttüğü hı-ristiyanlaştırma hareketini teşvik ettiler Meuse'ün kuzeyindeki Frieslandlılar ve Sak-sonlar, frank üstünlüğüne ve hıristiyanlaş-maya uzun süre karşı koydular Willibrord, Utrecht piskoposluğunu 695 ya da 696'da kurdu Bonifacius, 754'te Frieslandlılar tarafından Dokkum yakınında öldürüldü
Hıristiyanlaştırma süreci, VIII yy 'ın son çeyreğinde Münster piskoposluğunu kuran frieslandlı piskopos Uıdger ve otorltesiyle vaftiz geleneğini biraz da zorla kabul ettiren Charlemagne tarafından tamamlandı
Meuse ülkesinden olan Karolenjler ve özellikle Charlemagne, zengin av alanlarının bulunduğu Ardenneler, başkent Aachen ve yeni imparatorun ikamet ettiği Nij-megen, Maastricht ve Trier'i kapsayan Ren ve Meuse arasındaki bu bölgeye ayrıcalık tanıdılar Charlemagne bölgenin hukuksal yapısını düzenleyen lex Frisonium ve lex Saxonium'u hazırlattı Birçok manastır (Sint-Bertin, Gent'te Sint-Baafs, Stavelot), karolenj rönesansının gelişmesinde etkili oldu Kuzeydeki ırmak ve kıyı kasabaları (Dorestad, bugünkü Wijk bij Duurstede yakınında), ingiltere ve battık ülkeleriyle yapılan alışverişte ticaret limanları olarak kullanıldı; ülke malları, özellikle IX 'da çok ünlenen Friesland kumaşları buralardan ihraç edildi imparatorluğun geri kalan bölümü gibi Hollanda da, missi domini-ci'nin denetlediği kontlar tarafından yönetildi yy
Charlemagne'dan Bourgogne dönemine Bu refah dönemi kısa sürdü: kalıcı hiçbir kurum bırakmayan Normanlar'ın gelişi Dorestad'ı yıkıma uğrattı Ayrıca, Lot-har'a verilmiş olan (814) Hollanda, 843'teki Verdun antlaşması'yla Fransa'ya (Escaut'nun sol yakasındaki bölgeler) ve Kutsal imparatorluk'a, Lothar ll'nin ölümünden (869) sonra da Francia occidentals ve Francia orientalis krallıkları arasında bölüşülerek (Meerssen antlaşması, 870) paylaşıldı Bu tarihten sonra Vlie, Meuse, Ourthe, Moselle, Marne ve Saône İki devlet arasında sınır oluşturdular; Hollanda pek çok derebeyliğe bölündü Germanya kralı Heinrich I, kendi toprakları içinde yerel aristokrasinin boyun eğmesini sağladı (925) Daha sonra Otto, Aşağı Lotharingia'nın yönetimini, Köln başpiskoposu olan kardeşi Bruno'ya bıraktı (askeri işlerde ona bir dük yardım edecekti) Bruno, ülkeyi Yukarı ve Aşağı Lorraine olmak üzere iki düklüğe ayırdı (960'a doğr)
Derebeylerin çıkardığı karışıklıklar imparatorca atanmış Liège ve Utrecht piskoposlarının, Worms konkordatosundan (1122) sonra nüfuzlarını ve mülklerini yitirmeleri bu düzenlemeleri bozdu Batıda önce Kennemeriand'a yerleşen ve küçük senyörlerden meydana gelen bir hanedan, topraklarını Meuse'e, Zeeland'a ve Batı Friesland'a dek genişletti, ilk Hollanda kontu unvanını XI yy 'da bu hanedanın başı olan Dirk aldı Ama en büyük gelişmeyi, kontları güneyde Somme'a, kuzeyde Zeeland'a ulaşan, hatta Escaut'nun sağ yakasına yayılan (imparatorluk Flan-dre'ı) Flandre gerçekleştirdi Bu kentler, ilkmetbuları Fransa kralı için tehlikeli olmaya başladılar (Bouvlnes, 1214)
Sertlerin özgürlüklerine kavuşması hemen hemen aynı tarihe rastlar XII ve XIII yy 'da kurulan kırsal komünler, özellikle, kıyı kesiminde setler ve polderler inşa ederek ve iç kesimlerde ekilmemiş geniş toprakları değerlendirerek geliştiler Büyük prensler, vasallarının ayrıcalıklarını sınırlayınca, vasallar, öç almak için bu prenslerden biri olan Hollanda kontu Flo-ris V'i öldürmekten çekinmediler
Gene de, tahkimli setlerle korunan ve stratejik ya da ticari bakımdan önemli yerleşmelerde (kıyı bölgelerinde, özellikle ırmak ağızlarında [sonuna -dam eki alan kentler]) kurulmuş kentler, büyük prenslerin korumasında hızla geliştiler Bazıları ticaret merkezleri haline geldi: Groningen'de, çevre köylerde (Ommelanden) oturanlar, ürünlerini kent surları içinde satmak zorunda bırakıldılar (konaklama vergisi) Ho-orn ve Enkhuizen kentleri, ringa avlamak İçin büyük filolar oluşturdular; haliç kıyısındaki elverişli konumları nedeniyle Bri-elle ve Dordrecht yoğun ticaret kentleri haline geldi Kampen, Zvvolle ve Deven-ter, Hansa birliği'ne katıldılar Delft ve Gouda birahanelerinde üretilen bira çok ünlüydü Meuse bölgesi kentlerinde demir ve bakır sanayisi gelişmişti Şarap ya da yün ticaretinde merkez olma ayrıcalığını elde etmek için başka kentlerle (Damme, Middelburg, vb ) çekişen Flandre kentleri Gent, ieper ve Brugge ise dokuma sanayileri sayesinde rakiplerini geride bırakıyorlardı Flaman tüccarlar, tüm Avrupa' ya kumaş ihraç ediyorlar ve Champagne panayırlarında boy gösteriyorlardı XV yy 'ın başlarında, Fransa'yla ilişkilerin bozulması ve venedik gemilerinin okyanusa açılması üzerine Brugge büyük bir liman oldu ve ispanyol yünleri, sonra da Hansa ticareti için uğrak yeri haline geldi; bunun üzerine Zeeland (1380-1390'a doğr ) ve Hollanda (1470'ten itibaren) yoğun ticaretin odak noktaları oldular
Kentler, senyörlerden, kendi kendilerini yönetmelerine izin veren beratlar (ya da Keuren) elde ettiler Genel olarak her kentin önde gelen burjuvaları bir konsey (Vrcedschap) kurar, senyörü temsil eden valiyle birlikte yargı görevini üstlenecek encümen üyeleri atarlardı Ancak çok geçmeden toplumsal sınıflaşma belirgin-leşti Eski burjuva ailelerin oluşturduğu aristokrasi idari görevleri ele geçirdi Tüccarlar işçi ücretleri konusunda atölye işleten küçük patronlarla sık sık ihtilafa düştüler Flandre kontları, belediyelerin taleplerine karşı kendilerini savunmak için, soylular ise "komün" üyelerinin isteklerine karşı çıkabilmek için Fransa krallarıyla ittifak kurmaya çalıştılar Onların bozguna uğraması (Courtrai, 1302) demokrasinin zaferini sağladı; buna karşı soyluların Charles Vl'nın himayesinde gentli milislere karşı kazandıkları zafer (Rozebeke, 1382), kentlerin özgürlük mücadelelesi-nin, özellikle mücadelenin en şiddetli olduğu Flandre'da gerilemesine, kont Lou-is de Mâle'ın (1346-1384) yeniden nüfuz kazanmasına ve Bourgogne dükünün burada egemenlik kurmasına yol açtı
Bourgogne dönemi ve İspanya dönemi
1369'da, Louis de Mâle'ın tek kızı Marguerite ile evlenen Bourgogne dükü Atak Philippe'e, kayınpederinin ölümüyle Flandre miras kaldı Ardılları ve özellikle torunu İyi Philippe (1419-1467), satın alma, evlenme ve miras yoluyla Hollanda'yı bütünüyle ele geçirmek için yılmadan çalıştılar (- Bourgogne ) iyi Philippe gayri-meşru oğlu David'i Utrecht (1456-1496), akrabalarından birini de Liège piskoposu yaptı Atak Charles (1467-1477) bu kentte çıkan korkunç bir ayaklanmayı bastırdı (1468), sonra Gelderland'ı geçici olarak ilhak etti (1472-1492); ancak Gelderland eyaletleri XVI yy boyunca ülkelerinin özgürlüğü için mücadele ettiler Geleneklere ve ayrıcalıklara dokunmayan iyi Philippe, XV yy 'da kurulan eyalet meclislerinin bir araya gelmesini kabul etti ve états gé-néraux'yu birkaç kez Brüksel'de topladı
Buna paralel olarak, bir Büyük Konsey, iki Sayıştay (Lille ve Brüksel) ve Hollanda'da bir adalet divanı (Lahey) kurarak yönetimi merkezileştirdi Büyük Konsey, roma hukukunu uygulayan ve böylece Hollanda'yı eski yargı sisteminden (Paris parlamentosu) ayıran bir yargıtay rolü oynuyordu Atak Charles merkeziyetçiliği daha da güçlendirdi: Mechelen'de öncekilerin yerini alan tek bir Sayıştay ve tüm kuzey eyaletleri için yetkili tek bir parlamento kuruldu; Maastricht'te, Meuse ülkelerini birleştirmekle; idari ve diplomatik yetkisini Batı Almanya'ya dek genişletmekle görevli bir Konsey meclisi oluşturuldu Bununla birlikte, Charles'ın ölümünden (1477) sonra kızı Maria, Hollanda'nın desteğini kazanmak için, 1477 états généraux'sunda "Büyük ayrıcalıklar 'a dokunmayacağına söz vermek zorunda kaldı
Ama, Hollanda'yı 1477'den 1494'e dek yönetecek, daha sonra iktidarı oğlu Güzel Felipe'ye [1494-1506) ve kızı Avusturyalı Margheri-ta'ya [1507-1515] bırakacak Bourgognelu Maria'nın kocası, Habsburg hanedanından Avusturyalı Maximilian zamanında devlet otoritesi yeniden sağlandı
Güzel Felipe'nin oğlu Kari V, Friesland'ı (1524), Groningen'i (1536) ve Gelderland'ı (1543) ilk kez ya da yeniden fethederek eyalet sayısını on yediye çıkardı Brüksel' de, genel vali, danıştay, mali konsey ve özel konseyden oluşan merkezi bir hükümet kurdu; başına halası Avusturyalı Margherita (1519-1530), sonra da kız kardeşi Macar Maria'yı (1531-1555) getirdi Augsburg uzlaşmasıyla (1548) Kutsal imparatorluk'un bir eyaleti haline getirdiği (Bourgogne eyaleti) Hollanda'ya sınırlı bir özerklik verdi ve ülkeyi Bourgogne egemenliğinde birleştirmeye çalıştı Böylelikle siyasal gelişmeler, eyaletlerin ve kentlerin Ortaçağ'dan kalma vergi bağışıklıklarının ve ayrıcalıklarının zamanla kalkmasına yol açtı Bu arada, eski kentler de İktisadi üstünlüklerini yitirdiler Sanayileşme kırsal kesimlere yayıldı XV yy 'ın ortasından itibaren, Zwin ırmağının çamurla dolması Brugge'nin gerilemesine yol açarken, Escaut, Meuse ve Ren nehri üzerindeki üç haliç limanı, öncelikle de Brabant ve Bourgogne düklerinin verdiği ticari ayrıcalıklarla ve büyük keşifler sayesinde dünya çapında bir ticaret mertezi haline gelen yeni bir kent, Anvers, 1585'e dek süren panayırları ve borsalarıyla hızla gelişti Anvers'den sonra, XV yy ortasından başlayarak uluslararası bir ticaret merkezi olan, silah imalatında ve tahıl ticaretinde uzmanlaşan Amsterdam geliyordu Bu gelişmelere bağlı olarak, deniz ve kara yoluyla ticaret önem kazandı ve bu dönemde İtalya'yla ticaret yapan büyük nakliye şirketleri kuruldu (XVI yy )
Buna paralel olarak, düşünce ve din alanlarındaki büyük birikim Hollanda'ya canlılık kazandırdı XIII yy/da manastır türü komünler eğlence yaşamının çalkantılarına karşı kadınlar için sığınak işlevi görmüştü Geert Groote tarafından XV yy 'da kurulan Komün yaşamı kardeşliği derne-ği'yse öğretim dalında önem kazandı, 1425'te Brabant düklerinin kurduğu Louvain Üniversitesi, Bourgogne eyaleti için hukukçular yetiştiriyordu; Anvers matbaalarının ünü XVI yy 'da her yere yayıldı Hümanizm, Avusturyalı Margherita'nın hoşgörüsü sayesinde geliştiyse de, Hollandalılar, hümanizmden hızla Reform'a kaydılar ve lutherci öğretiye büyük bir ilgi gösterdiler; bu yüzden Kari V 1521'den sonra, lutherci öğretiyle mücadele amacıyla çok sayıda duvar ilanı bastırttı Bu sırada çok önemli olmayan öğretiler de doğdu: örneğin anabaptistler, Leidenli Jan'ın yönetiminde topluca Münster'e gittiler ve Amsterdam'da bir ayaklanma çıkarmaya çalıştılar (1535) Din özgürlüğü sorunu, ayrıcalıkların savunulması ve milliyetçi düşünceyle birlikte, Felipe H'ye karşı düzenlenen ayaklanmada en önemli rolü oynadı

ayaklanma ve Seksen yıl savaşı
Öncellerinin siyasetini bir ölçüde devam ettiren Felipe II (1555-1598), Hollanda'da gerçek bir katolik reformu başlattı (1555-1567); ama mizacı ve ispanya'da yaşaması (Hollanda'da ancak 1555-1559 arasında bulundu), kralın Kuzey'deki te-baasıyla güçlü bir ilişki kurmasını engelledi Ülkede barış zamanında bile ispanyol birlikleri bulundurarak tebaasına ters düştü Genel vali olan kız kardeşi Parma-lı Margherita (1559-1567) nezdindeki en yüksek görevi, Mechelen başpiskoposu olan franche-comté'li Granvelle'e vererek yüksek soyluları incitti Soylular, Granvel-le'in görevden alınmasını sağladılar (1564) Baskının devam etmesi üzerine küçük soylular da birleştiler ve katolik olmayanlara karşı kovuşturma yapılmamasını istediler (bu soylulara "gueux" adı verildi) Bir kıtlık yılı olan 1566'da, ikonakırı-cı protestan papazların kışkırttığı halk kiliselere ve manastırlara saldırdı
Felipe II, sapkınlığın kökünü kazımak İçin Alba dükünün komutasında bir ordu gönderdi ve genel valiye kentlerin ayrıcalıklarını kaldırma emri verdi (1567) 1567-1573 arasında genel vali olan Alba dükü, "Kanlı konsey" diye nitelenen bir Ayaklanma konseyi kurarak (1567) Hoorn ve Egmont kontlarını astırdı (1568), Orange prensinin topladığı "gueux" ordusunu püskürttü ve ayrıcalıklara hiç aldırmadan ağır vergiler getirdi 1568de ayaklanma patlak verdi 1569'da Middelburg ve Zeelandlılar, "gueux" kuvvetlerinin Brielle'i ele geçirerek (1572) denetim altına aldıkları Escaut' yu kapadılar; bu arada Hollanda (Dord-recht) ve Zeeland (Vlissingen) Orangelı Willem'in yönetiminde ayaklandı Alba dükü ve ardılı Requenséns, Alkmaar önlerinde arka arkaya yenildiler
Çok geçmeden, ücretlerini alamadıkları için Anvers'i yağmalayan (1576) ispanyol birliklerinin isyanı, Brabant, Hainaut, Flandre ve Artois' nın da Hollanda ve Zeeland ayaklanmasına katılmalarına, ispanyol birliklerinin ülkeden çıkarılmasına (Gent'te düzenin sağlanması, 8 kasım 1576) ve dinde hoşgörünün yerleşmesine yol açtı Düzeni sağlama görevi 12 şubat 1577 tarihli Sürekli fermanla Felipe li nin üvey kardeşi olan yeni genel vali (1576-1578) don Juan de Austria'ya verildi; daha sonra Orangelı Willem'in etkisindeki meclislerce azledilen (temmuz 1577) don Juan'ın yerine, imparatorun erkek kardeşi arşidük Mathias getirildi Bu arada isyancılar bölündüler Gelenekçi, zengin eyaletler (Artois, Hainaut), Felipe H'nin vesayeti altına girdi (Arras birliği, 6 ocak 1579); Utrecht birliği'nde toplanmış olan daha yeni ve daha kararlı öbür eyaletlerle -bu eyaletlerdeki köylü sınıfında demokrasi ve bağımsızlık bilinci uyanmıştı- Güney'deki birkaç kent (Gent, Anvers, Brüksel, vb ) İspanya' dan ayrılarak Birleşik Eyaletler'in temelini attılar
Hollanda'nın yeni genel valisi Alessand-ro Farnese (1578-1592), Güney Hollanda' yı ispanya ve Kilise adına kesin olarak fethetti; böylece isa birliği tarikatı, Alessand-ro Farnese'nin, sonra da arşidük Albrecht von Habsburg'un (1596-1598) desteğiyle Güney eyaletlerinde Karşı Reform hareketini geliştirme olanağı buldu; buna karşılık isyancılar ispanya kralına sadakat göstermeyi bütünüyle reddettilerse de (1581), kendilerine bir önder bulmakta da güçlük çektiler Başlangıçta Hollanda'nın egemenliğini Anjou düküne bırakmayı düşünen (1580) Orange prensi Sessiz Willem, Kuzey'deki protestan eyaletlerin muhalefetiyle karşılaştı ve kont unvanını kabul etmek zorunda kaldı; ama kont Willem 1584'te öldürülünce, isyancılar gene başsız kaldılar Felipe ll'nin ondan fransız katoliklerini desteklemesini, ardından İngiltere'ye çıkmak İçin hazır olmasını (Yenilmez Armada, 1588) istemesi üzerine, Alessandro Farnese, Hollanda'nın fethini tamamlayamadı Eyalet valisi Johan Van Oldenbarnevelt, Birleşik Eyaletler'i kurtarmak için gerekli ittifakları ve mail olanakları sağladı
Yeni stathouder Maurits Van Nassau (1584-1625) başlıca kentleri geri aldı (Breda, 1590; Nijmegen, 1591; Groningen, 1594) Ama 1586'dan 1618'e değin genel vali olan Oldenbarnevelt, pahalıya patlayan Oostende yenilgisi (eylül 1604) ile mali yetersizlikler ve Fransa (1598), inglitere (1604) ve ispanya arasında barışın yeniden kurulması nedeniyle güç durumda kaldı ve Henri IV sayesinde Onikiyıl mütarekesi'ni imzaladı (1609); ancak, arminiusçulukla suçlandı ve idam edildi (1619) Çarpışmaların yeniden başlaması (1621), önceleri Hollanda'nın zararına oldu Spinola markisi Breda'yı geri aldı (1625) Ama Maurlts'in (1625-1647) erkek kardeşi ve ardılı prens Frederik-Henrik sırasıyla 's-Hertogenbosch'u (1629), Ven-lo'yu, Roermond'u, Maastricht'i (1632) ele geçirdi, ispanyol Hollandası müttefikler tarafından kıskaca alınmış olduğundan Fransa'yla ittifak (1635) prensin hareketini kolaylaştırdı Amiral Tromp, Dunes sa-vaşı'nda (1639) ispanyol donanmasını denizde yendi Aynı anda birkaç savaşı yürütmekten bunalan ispanya, Münster ant-laşması'yla (1648) Birleşik Eyaletler in bağımsızlığını tanımak zorunda kaldı

XVII ve XVIII yy/da Hollanda
• ispanyol Hollandası (1598-1713) Felipe II tarafından arşidük Albrecht ile taht adayı ¡sabel'e (1598-1621) bırakılan Hollanda, isabel'in vâris bırakmadan ölmesi üzerine yeniden ispanya'ya geçti (1633) Böylece Hollanda, XVII yy 'da İspanya'nın katıldığı tüm savaşlara girmek zorunda kaldı Birbirini izleyen yenilgilerle, 1640'ta kaybedilmiş olan Artois (Pireneler antlaşması, 1659), Flandre'ın Wallon kesimi (Aachen antlaşması, 1668), Flandre'ın kıyı bölümü ve Valenciennes (Nijmegen barışı, 1678) Fransa'ya bırakıldı, ispanya kralı Carlos II ölünce Hollanda, miras yoluyla Louis XlV'ûn torunu olan Anjou düküne kaldı Hollandalılar ve ingilizler, ülkenin Fransızlar tarafından işgaline karşı çıktılar; ispanya Veraset savaşı son bulduğunda, Hollanda, stratejik önemi olan kentlerde hollanda garnizonları tutmak zorunda bırakılan Avusturya'ya verildi
iktisadi çöküntü Hollanda'nın içinde bulunduğu güçlükleri daha da ağırlaştırdı: Anvers'in kuşatıldığı 1585'ten sonra pek çok tüccar kenti terk etti ve Escaut ırmağının ağzı Birleşik Eyaletler'in denetimine geçti Bununla birlikte Anvers'in nüfusu kırsal bölgelerden göç edenler yüzünden yeniden arttı; matbaacılık, halıcılık, bakırcılık gibi bazı sanayi kolları gelişmeye devam etti Ülkenin düz kesimlerinde keten dokumacılığı gelişme gösterdi; Anvers önemli bir bankacılık merkezi olarak kaldı; Brüksel sarayı hâlâ eski görkemini sürdürüyordu; barok mimari ve Rubens'in tabloları Louvain Üniversitesi'nden yönetilen katolik Karşı Reform hareketiyle başarı kazandı, ama Karşı Reform Louvain' de janseniusçuluğun doğuşunu (1640'ta, ieper piskoposu Jansenius'un Auguslinus adlı yapıtını yayımlaması) ve Hollanda' dan diğer ülkelere yayılmasını engelleyemedi
• Avusturya Hollandası (1713-1790) XVIII yy 'da avusturyalı hükümdarlar, Güney Hollanda'yı refaha kavuşturmaya çalıştılar 1722'de imparator Kari Vl'nın, sömürge ticareti için kurduğu Oostende şirketi, Escaut ırmağındaki seyrüsefer zorluklarını ustaca kaldırdı Karayollarının ve kanalların yapılması, yüzyılın ortalarında yeni bir paranın (gümüş kuron) tedavüle çıkarılması iç mübadeleyi kolaylaştırdı Ama, Karl VI, kızı Maria-Theresia'nın veraset haklarını sağlayabilmek için Oostende şir-keti'ni feda etti (1732) Bu arada Belçika, Avusturya Veraset savaşı nın başlıca harekât alanlarındaki biri oldu: Fontenoy"da galip gelen fransızlar (1745), burayı Aachen barışına dek (1748) işgal ettiler Buna karşılık imparator Joseph II, 1781'de Hollandalıların stratejik önemi olan kentlerden çekilmelerini sağladı
Hollanda'yı yönetmiş olan herkes gibi Avusturyalılar da, bölgeciliği kaldırmaya çalıştılar Vergi tahsilini düzene sokmakla görevli idari ve mali konsey birçok ayrıcalığı kaldırdı (1764) Eyalet meclislerinin rolü, özellikle Flandre'da azaldı; burada eyalet meclisinin vergilerin dağılımı konusundaki beceriksizliği ve adaletsizliği 1753 bunalımına yol açtı
Ama kilise adamlarını denetimi altına almak ve papalık bul-lalarının Hollanda'dan Kutsal imparator-luk'a girmesini önlemek isteyen Joseph II' nin papalık elçisini sınır dışı etmesi (1787) ve Hollanda yönetiminde köklü yapısal reformlar yapmaya girişmesi üzerine bir ayaklanma patlak verdi
• Birleşik Eyaletler, ispanya'dan ayrılan Kuzey eyaletleri, XVII ve XVIII yy 'da, ticarete ve sömürge imparatorluğunun gelişmesine bağlı olarak büyük bir refah düzeyine ulaştılar Bu iki yüzyıl boyunca Birleşik Eyaletler'de, belediyelerin ve eyaletlerin tüm özgürlüklerini koruyan çok özgün bir cumhuriyetçi rejim egemen oldu (— Bİrleşİk Eyaletler )
devrimci dönem (1784-1815)
Fransa'dan önce Hollanda'da başlayan devrimci hareketlerin temelinde XVIII yy felsefesi olduğu kadar, yerel koşullar da vardır
Kuzey'de dördüncü ingiliz savaşı'nın yol açtığı yıkım ve naiplerin açık beceriksizlikleri burjuvaların silaha sarılmasına yol açtı; bunlar yurtseverlerin az çok denetledikleri talim birlikleri halinde örgütlendiler Hollanda eyaleti, Lahey garnizonu komutanlığını stathouder'den geri aldı Willem V, Gelderland'a çekildi, giriştiği askeri darbe 1787'de Gouda'da durduruldu Ama, ingiltere tarafından desteklenen Willem V, Prusya kralı olan kayınbiraderinin müdahalesiyle eski durumuna kavuştu Yurtseverler Fransa'ya kaçtılar
Güney'de Joseph li'nin reformları, eski ayrıcalıkların savunulmasını talep eden milliyetçi duygulara ters düştü Avusturya egemenliğine karşı birleşen belçikalı yurtseverler, federalistler ve merkeziyetçiler (Vonck) olmak üzere ikiye bölündüler İmparator Leopold II askeri birlikler göndererek eski rejimi kolayca yeniden kurdu Avusturya birlikleri, 1789'da bir halk ayaklanmasıyla piskoposu kovulan Liège'e de müdahale ettiler
Fransız monarşisi, bu yurtseverlik hareketlerini desteklemedi Fransız cumhuriyet rejimi daha kararlı bir tutum benimsedi 1792'den itibaren Dumouriez'nin komutasındaki ordular Belçika'ya girdiler ve Avusturyalılar'ı Jemmapes'ta yendiler 1794'te Fleurus zaferi Hollanda yolunu bütünüyle açtı Belçika, Liège, Birleşik Eyaletlerin güneyi önce komiserler (1797), sonra valilerce (1800) yönetilen fransız dé-partment'ları haline geldiler
Birleşik Eyaletler'in geri kalan bölümünde, 1795'te Batav Cumhuriyeti kuruldu 1810'da Louis, uyruklarının ticari çıkarlarını kardeşinin çıkarlarından üstün tuttuğu için krallığını yitirdi; krallığın yönetimi, doğrudan Fransızlar'a geçti (Lebrun, Hollanda stathouder'i) Napoléon, 1805'te bir anayasa hazırlattı, Rutger Jan Schlmmelpenninck'i danışman vali olarak atadı (1805-06), sonra Batav Cumhuriyeti'ni, kardeşi Louis'ye vermek üzere Hollanda krallığı'na dönüştürdü (1806)
Güney'de olduğu gibi Kuzey'de de Fransızlar, yönetimi tek biçimli hale getirdiler Napoléon yasaları Belçika'da da yürürlüğe girdi ve Hollanda yasalarına temel oluşturdu Zaten gelişmiş olan Belçika sanayisi ve Batav tarımı, Kıta ablukasından ve imparatorluk ordusunun gereksinmelerinden yararlanmasını bildi Ama işgal hayal kırıklığı yarattı Flaman katoliklerinin, papaya olan inanç ve bağlılıkları sarsıldı Polis zulmü birçok kurban aldı; vergiler, askere yazma, sansür, özellikle Hollanda eyaletinde dayanılmaz bir noktaya vardı; nihayet Kıta ablukası, ticareti olumsuz yönde etkilerken ingilizler sömürgeleri işgal ettiler Napoléon'un Leipzig bozgunu (1813), sürgündeki stathouder'in oğlu Orangalı Wilomen'in egemenliğini tanıyan Dirk Van Hogendorp'un yönetiminde bir ayaklanmaya yol açtı (1813) imparatora bağlılık, Belçika'da daha güçlüydü; Car-not 1814'te Anvers'i başarılı bir şekilde savundu ve Napoléon da Yüz gün savaşı sırasında son kozunu Belçika'da oynadı (Waterloo, 18 haziran 1815) Ama Belçika ve Hollanda'nın tek bir Hollanda krallığı halinde birleşmesi çok daha önce Viyana kongresi'nde kararlaştırılmıştı

1815'ten 1830'a dek Hollanda krallığı
Willem I, her iki tarafın da çıkarlarını dengelemeye çalışarak uyrukları için bir anayasa hazırlattı (ikinci mecliste Kuzey ve Güney için eşit sayıda milletvekili) Viyana kongresi, Cape dışında Birleşik* Eyaletler'in eski sömürgelerini Hollanda krallığı'na geri verdi
Ancak, Kuzey ve Güney'in birliği çok sürmedi Flaman katolikleri, protestan bir kralın kendi din adamlarının işlerine karışmasından rahatsız oldular Wallon bölgesinde bir dil ihtilafı vardı; üstelik Liège liberal bir düşünce merkeziydi Eski iktisadi rekabetler canlandı: Amsterdam'a karşı Anvers, Hengelo'nun pamuk sanayisine karşı Gent'in pamuk sanayisi, serbest mübadele yanlısı hollandall tüccarlara karşı himayeci belçikalı tarımcılar Belçika eyaletlerinin Hollanda eyaletlerine yetişmesini sağlamak için büyük bayındırlık çalışmalarına girişen Willem l'in gösterdiği çabalar hoşnutsuzlukları yatıştırmaya yetmedi 1828'de katolik flamanlar ve wallon liberalleri ittifak kurdular 25 ağustos 1830'da Brüksel'de bir isyan çıktı Hollanda birlikleri, 4 ekim 1830'da bağımsızlığı ilan edilen Belçika'dan ayrılmak zorunda kaldılar İngiltere ve Fransa'nın himayesindeki yeni devlet, Saksonya-Coburglu Le-opold'u hükümdar seçti Willem I, bu oldu bittiyi ancak Londra antlaşmasından (1831) sonra, 1839'da kabul etti; sözkonu-su antlaşmayla Maastricht Hollanda'ya verildi ve Lüksemburg'un bir bölümü Hollanda kralının kişisel mülkü haline geldi
(- [coverattach=7]1830'tan 1945'e 4 ekim 1830'da Belçika'nın bağımsızlığının İlan edilmesi eski Hollanda"nın iki bölümü arasındaki birliği bozdu Kral Willem I, Belçika sorununun kesin olarak çözümlenmesinden kısa bir süre sonra tahttan feragat etti (1840) Hükümdar birçok kurutma çalışmasını desteklemiş, ulaşım yollarını geliştirmiş ve yeniliklerden (1839'da açılan Amşterdam-Haarlem tren hattı) korkmamıştı Ülkenin sanayileşmesini teşvik etmiş ve Hollandalıların yeniden Endonezya'ya yerleşmesine ön ayak olmuştu Devletin sorumluluğundaki Endonezya'ya yönelik taşıma işleri için kral tarafından 1824'te kurulan Hollanda Ticaret şirketi'nin sağladığı kazançlarla kamu borçlarının bir bölümü karşılanmış ve kamu hizmetleri için nakit yaratılmıştı
Hollanda kamuoyu, Belçikalıların ayaklanmasıyla uyandı ve Willem l'in karşıdev-rimci rejimiyle mücadele edebilmek için Van Hogendorp ve Thorbecke'nin öncülüğünde liberal bir parti kuruldu Muhafazakâr çevrelerdeki calvinci Uyanma hareketi Groen Van Prinsterer önderliğinde, "devrim aleyhtarı" diye nitelenen yeni bir partinin kurulmasına yol açtı
Ama hasadın 1845'ten 1848'e dek kötü olması, yoksul sınıflar arasında büyük bir sefalete yol açtı; Amsterdam'da ayaklanma tehdidi kral Willem ll'yi anayasayı değiştirmek üzere liberallerin önderi Thorbecke'nin öncülüğünde bir komisyon kurmaya yöneltti Bu komisyon hükümet üyelerinin sorumluluk yüklenmelerini, bütçenin parlamento tarafından denetlenmesini ve her iki meclis için ancak belli bir vergiyi ödeyenlerin yer alabildiği bir seçim sistemi getirilmesini kararlaştırdı (1848) 1849'da Willem III (1849-1890), Thorbecke'yi hükümeti kurmaklla görevlendirdi
Thorbecke, muhafazakâr hükümetlerle münavebeli olarak üç kez başbakanlık yaptı (1849-1853; 1862-1866; 1871-72) Bu dönemde özellikle iki sorun önem kazandı
Din sorunu, Thorbecke'nin onayıyla Hollanda'da katolik hiyerarşinin yeniden kurulmasıyla ortaya çıktı O tarihten itibaren, katolikler kendi piskoposlarının öncülüğünde büyük gelişme kaydettiler ve siyasal yaşama katıldılar 1864'e dek liberallerle işbirliği yaptılar Papa Pius IX'un modern düşünceleri mahkûm etmesi bu işbirliğini bozdu ve okul sorunuyla ilgili tutumu Protestanlara yakın olan, papalığın güdümünde katolik bir partinin kurulmasına yol açtı
Okul sorunu, devrim aleyhtarı calvinci-lerle katolikler arasında bir koalisyon hükümetinin kurulmasını (1887-1891) olanaklı kıldı; her iki eğilim de din adamlarının ders verdiği, devlet desteğinde okulları savunuyor ve devlet yönetiminde bulunan ilköğretimde yansızlığa (1806 yasası) karşı çıkıyorlardı; oysa liberaller bu yasayı savunuyorlardı yy 'da birçok kez değiştirildi (1857, 1878, 1889), ama devletin, dini olsun olmasın tüm okullara aynı ölçüde destek sağlaması ancak 1920'de benimsendi (Visser yasası) 1806 yasası, XIX
XIX yy 'ın sonlarında Hollanda, ticarette yeniden ilk sıraya yerleşti Amsterdam, sömürge ticaretinde uzmanlaştı; Rotter-dam, Ren üzerinde seyrüseferin başlamasından ve Ruhr'un gelişmesinden yararlandı Ancak, gümrük himayesinden yoksun olan tarım, çok büyük miktarlardaki buğday fazlasını Avrupa'ya aktaran ABD ve Rusya'nın rekabetine dayanamadı; bu nedenle kooperatiflerin ve tarım okullarının desteğiyle hayvancılığa ve sanayi bitkileri üretimine geçmek zorunda kaldı; sanayi ise geleneksel yapısını korudu
1880'e doğru, marxçılıktan etkilenen lut-herci papaz Domela Nieuwenhuis, sosyal demokrasi düşüncesini ortaya attı 1894'te Troelstra sosyalist bir parti kurdu; buna paralel olarak, dini bölünmelere karşın sendikal hareket gelişti, hatta liberalleri, 1867-1901 arasında toplumsal önlemler almaya yöneltti; 1901 seçimlerinden hemen sonra da, dini partileri bir araya getiren ilk Kuyper hükümeti kuruldu
Ama yeni seçimler yapıldıkça parti sayısı öylesine çoğaldı ki, 1913 seçimlerinden sonra kraliçe Wilhelmina (1890-1948) parlamento dışı bir hükümet kurmak zorunda kaldı (Cort Van der Linden, 1913-1918); bu hükümet, Birinci Dünya savaşı'nda Hollanda'nın yansızlığını korudu Siyasal kurumlar de-mokratikleştirildl: genel oy (1917), kadınlara oy hakkı (1918); devlet öğretimiyle özel öğretim arasında mutlak eşitlik İlkesi benimsendi Bu arada, kısmen savaşın yol açtığı sefaletten kaynaklanan, Troels-tra'nın yönetimindeki bir sosyalist -komünist devrim girişiminden (1918) sonra, Roma'ya bağlı katoliklerle hıristiyanla-rın oluşturduğu ve ilk kez bir katollğin (Ruys de Beerenbrouck) başkanlığında toplanan tarihi bir koalisyon hükümeti, Vatikan'la diplomatik ilişkilerin kesilmesini isteyen bir önergenin parlamentoda oylanmasına dek (1925) ayakta kaldı Bunun üzerine Dirk Jan De Geer'in yönettiği parlamento dışı bir hükümet kuruldu (1926-1929) Yeni başbakanın yanı sıra, Ruys de Beerenbrouck (1929-1933 arasında başbakan) ve H Colijn (devrim aleyhtarı calvinci) [1925-1926 ve 1933-1939 arasında hükümet başkanı] iktisadi sorunlarla (1921 ve 1929 bunalımları), sosyal yasalarla ve denizcilerin yaşam koşullarıyla uğraşmak zorunda kaldılar Bu arada Endonezya'da milliyetçi hareket gelişiyordu
Hitler'in başlattığı nasyonal sosyalizm hareketi, Hollandalıların germen ırkının bir kolu olduğunu öne sürdüyse de pek ilgi görmedi A Mussert'in nazi yanlısı partisi 1933 ile 1937 seçimleri arasında oylarının yarısını yitirdi Almanya'dan koyulan birçok siyasal mülteciyi ve yahudiyi kabul eden Hollanda, Hitler rejiminin gerçek niteliğini kavramıştı 10 mayıs 1940 sabahı alman tankları sınırı aştılar ve savunma hatlarını zorladılar Rotterdam'ın bombalanması (14 mayıs) üzerine, Hollanda Silahlı kuvvetleri başkomutanı direnmenin yararsız olduğuna karar verdi Kraliçe Wilhelmina, ailesi ve hükümet üyeleri ingiltere'ye sığındılar; müttefik konvoyları için gerekli olan Hollanda ticaret gemilerinin yardımıyla savaşı oradan sürdürdüler Aralık 1941'de Japonlar Endonezya' yı istila ettiler
Önceleri Seyss-inquart adındaki avus-turyalı bir Reich komiserinin, sonra gau-leiter Mussert'in yönetimine bırakılan Hollanda, işgali ağır bir şekilde yaşadı: elkoy-malar, iktisadi ve mali gasp, polis gözetimi, Yahudiler'e karşı zulüm  Amsterdam' da çok olan Yahudiler, Drenthe'deki Westerbork kampında toplandı ve Auschwitz'e gönderildi; 100 000 yahudi öldü Hollanda halkı grevler (şubat 1941, nisan-mayıs 1943) ve cüretli baskınlarla tepkisini dile getirdi 1944 sonbaharında gerçekleşmesi beklenen kurtuluş (demiryollarında genel grev, Müttefikler'in Arnhem'in ilerisindeki bölgeleri havadan indirme harekâtıyla istila girişimi) alman ordularının 5 mayısta Wageningen'de teslim olmasıyla ancak 1945 ilkbaharında gerçekleşti
1945'ten sonra
Savaştan sonra Hollanda hükümeti işgalin kalıntılarını kaldırmaya başladı (Mus-sert ve diğer işbirlikçilerin yargılanması, mali durumun düzeltilmesi [bakan Lief-tinck'in girişimi], ekonomiye çeki düzen verilmesi [su baskınına uğramış toprakların yeniden kazanılması, limanların temizlenmesi]) 1948'de kraliçe Wilhelmina, kızı kraliçe Juliana lehine tahttan feragat etti Endonezya zaman zaman görüşmelerle kesilen üç yıllık bir savaştan sonra 1949'da bağımsızlığına kavuştu Bunun üzerine Hollanda, Endonezya, Hollanda Antillen ve Surinam bir birlik oluşturdular; Endonezya 1963'te topraklarına katılacak olan irian üzerindeki isteklerinin Hollanda tarafından yerine getirilmemesi üzerine birlikten çekildi (1956); buna karşılık, aralık 1954'te Surinam ve Antiller, eşit haklarla Hollanda krallığı'na katıldılar Sömürge ticaretinden yoksun kalan Hollanda, özellikle sanayisini geliştirerek iktisadi bir devrime girişti Rotterdam Avrupa'nın birinci, dünyanın ikinci büyük limanı oldu Tarım hızla gelişti; Zuiderzee'nin kurutulması hemen hemen tamamlandı; Meuse ve Ren haliçleriyle ilgili Delta planı uygulamaya kondu Hollanda komşularıyla iktisadi (Be-nelüks'le 1944'te, fiilen 1948'de; Belçika ve Lüksemburg ile iktisadi birlik 1958'de; Avrupa Kömür ve çelik topluluğu 1951 'de, fiilen 1953'te; Ortak pazar 1957'de; Euratom 1958'de) ve askeri (Batı birliği savunma örgütü 1948'de ve Kuzey Atlantik antlaşması örgütü [NATO] 1949'da) işbirliği yapmaya çalıştı
Kurtuluştan sonra, en önemli iki siyasal parti, Willem Drees'in başkanlığında on yıl süreyle iktidarda kalan işçi partisi (sosyalist) ve katolik Jan De Quay'in başkanlığında bir hükümet kurulana (1959) dek koalisyon hükümetinin (1958) yönetimini üstlenen (Beel, De Quay) Katolik halk par-tisl'ydl
Jan De Quay, 23 aralık 1960'ta istifa etti, ama 2 ocak 1961'de yeniden aynı hükümetin başına geçti; Yeni Gine sorununu, Endonezya lehine çözümledi (New York anlaşması, 15 ağustos 1962)
Mayıs 1963 seçimleri sonunda Katolik parti ülkenin en büyük partisi durumuna geldi ve katolik Victor Marijnen bir koalisyon hükümeti kurdu Dışişleri bakanı Joseph Luns, Endonezya ile ilişkileri normalleştirdi ve 21 şubatta Almanya'nın savaş ve işgal tazminatı ödemesine ilişkin bir alman-hollanda antlaşmasının Meclis'te onaylanmasını sağladı 26 şubat 1965'te Marijnen hükümeti istifa etti ve 13 nisanda katolik Joseph Cals'ın başkanlığında sosyalist ve katolik ağırlıklı merkez sol bir hükümet kuruldu 14 ekim 1966'da genç "provo"ların ret hareketiyle karşılaşan Cals hükümeti, katolik Schmelzer'ln gensoru önergesinin oylanmasından sonra azınlığa düşünce istifa etti
Bunu izleyen uzun bunalım 21 kasımda, yeni seçimlerden kısa bir süre önce Jelle Zijlstra'nın başkanlığında geçici bir hükümetin kurulmasıyla çözüldü; Meclis 22 şubat 1967'de erken genel seçimlerden hemen sonra dağıtıldı 24 partinin katıldığı seçimler 15 şubatta yapıldı; katolik ve sosyalist partiler ağırlıklarını korudular Nihayet, katolik Petrus De Jong, enflasyonla ve enflasyonun toplumsal sonuçlarıyla uğraşmak zorunda kalan, sosyalistlerin bulunmadığı bir koalisyon hükümeti kurdu; 1970'ten itibaren de düzen aleyhtarı gençlerin oluşturduğu bir hareket, "Kabouter"ler (Farfadetler) hareketi gelişti Nisan 1971 seçimlerinden sonra işçi partisi ülkenin en büyük partisi haline gelirken, daha önceki koalisyon hükümetinin ortaklan, üç dini parti ve müttefikleri liberaller, Meclis'teki 150 sandalyeden ancak 74'ünü alabildiler 6 temmuz 1971'de katolik Barend W
Biesheuvel'in başkanlığında yeni bir kabine oluşturuldu: eski koalisyon hükümetine katılmış olan öbür dört parti yeni kabineyi kurdular, ama çok geçmeden yeni seçimlere gitmek zorunda kaldılar; 29 kasım 1971'de yapılan seçimleri yeniden sol kazandı Bunun üzerine Hollanda tarihinin en uzun süren hükümet bunalımı patlak verdi ve ancak 11 mayıs 1973'te çözülebildi Sosyalist Joop Den Uyl'in (işçi partisi'nin parlamento grup başkanı) yönetiminde, işçi partisi, radikaller ve Demokrasi 66 partisi'nin katıldığı, Hıristiyan parti'yle devrim aleyhtarı partinin de yer aldığı bir hükümet kuruldu Kabine, kurulur kurulmaz, arap ülkelerinin kararlaştırdığı petrol ambargosuyla (ekim 1973) karşı karşıya kaldı; bu arada Irak, Shell'in kendi topraklarındaki Hollanda'ya ait mal varlığını millileştirdi Ambargo temmuz 1974'te kaldırıldı
Birkaç siyasal skandalin (özellikle Lockheed skandali: kraliçe Juliana'nın kocası prens Lippe-Biesterfeldli Bernhard'ın karıştığı rüşvet olayı) kamuoyunu sarsmasına karşın, Joop Den Uyl, 25 mayıs 1977 seçimlerinde büyük bir başarı kazandı Ama, hükümet kurma girişimi sonuçuz kaldı Aralık 1977'de hıristiyan demokratların lideri Andreas Van Agt merkez sağ bir koalisyon hükümeti kurdu; 1981 seçimlerinden sonra da bu hükümet göreve devam etti 30 nisan 1980'de kraliçe Juliana, büyük kızı Beatrix lehine tahttan feragat etti 12 mayıs 1982'de Van Agt hükümeti istifa etti; toplumsal huzursuzluk ve pasifistlerin düzenlediği gösteriler, kronikleşen hükümet istikrarsızlığını artırdı 8 eylül 1982'de yapılan erken seçimlerde, sosyalist oyların artmasına karşın, sağ ve merkez partileri çoğunluğu açık bir şekilde kazandılar Yeni hıristiyan demokrat lider Rudolph Lubbers, kasım ayında hıristiyan demokratlarla liberal muhafazakârlardan oluşan merkez sağ bir hükümet kurdu 1848'den beri yürürlükte olan Anayasa değiştirildi (şubat 1983) Yeni Ana-yasa'da temel sosyal haklar genişletildi ABD'yle yapılan anlaşmayla, ülkeye 1988 yılı sonunda cruise füzelerinin yerleştirilmesi kabul edildi (ekim 1985) Mayıs 1986'daki seçimlerden sonra koalisyon hükümeti yine Lubbers başkanlığında kuruldu
|