Prof. Dr. Sinsi
|
27 Mayis 1960 Muhtirasi
27 mayis 1960 muhtirasi

Şubat Olayı
Şubat Olayı, 1962'de, Harp Okulu Komutanı Kurmay Albay Talat Aydemir ve arkadaşlarının, ordu içindeki 27 Mayısçıların tasfiyesi için, 20 Şubat günü başlatılan atama ve gözaltına almalara karşı direnişi olayıdır
27 Mayıs 1960’dan sonra, 9 Temmuz 1961’de %65 evet denen halk oylaması ile yeni Anayasa kabul edilmişti
“Ülkenin, 1960 ihtilalinden sonra yaşayacağı genel seçimlere giderken ABD ve Avrupa ile ilişkilerinde fazlaca değişen bir şey olmamıştı ABD’nin Ocak 1961’de yaptığı 43 milyon dolarlık yardımla birlikte 27 Mayıs’tan beri yapılan yardım tutarı 279 milyon doları bulmuştu 17 Şubat 1961’de Türk ve Alman İş ve İşçi bulma Kurumları arasında anlaşmaya varıldı 105 kişilik ilk Türk işçi kafilesi Almanya’da bir inşaat firması tarafından işe alındı 2 Haziran 1961’de Almanya’nın Türkiye’ye vereceği 200 milyon mark tutarındaki kredi ile ilgili anlaşma imzalandı ” ( Nermin Fenmen, say 10 )
27 Mayıs’a vurulan her darbeye generaller den çok, genç subaylar tepki gösteriyordu İstedikleri ise; 27 Mayıs’ın, DP’yi deviren basit bir hükümet darbesi olmaktan çıkaran devrimci yanının garantiye alınmasıydı Silahlı Kuvvetler Birliği bu amaçla oluşturulmuştu 6 Haziran 1961’de genç subaylar, 13 Kasım 1960’daki 14’ler tasfiyesinde olduğu gibi tepkisiz kalmadılar Diğer tayinler konusunda sözünü kimseye dinletememiş olan Harp Okulu Komutanı Kurmay Albay Talat Aydemir ve arkadaşları İrfan Tansel’in tayinine bir muhtıra ile karşı durunca saflar daha da netleşti Silahlı Kuvvetler Birliği üyeleri (bu birliğe katılmayan general ve üst düzey subay yok gibiydi), 27 Mayıs devriminin kazanımlarını korumak için 28 Haziran 1961’de bir genelge yayınlayarak bunu dile getirmişlerdi
“15 Ekim 1961’de yapılan genel seçimlerde CHP umutluydu DP’nin 27 Mayıs’ın altında ezilip yok olduğu düşünülüyordu Ama beklenen gerçekleşmedi CHP ancak %36,5 oy alabilmişti DP’nin yerine kurulan AP ise %34,8 ile başa baş çıkmıştı 450 üyeli mecliste CHP 173, AP 158 ve 150 senato üyeliğinin de 71’ini AP, 36’sını CHP almıştı Şüphesiz seçim sonuçları CHP’yi olduğu kadar, genç subayları da etkilemişti Siyasi ortam neredeyse 27 Mayıs öncesine dönüşmek üzereydi ” ( Nermin Fenmen, say 10 )
Seçim sonuçlarından sonra, Türk Silahlı Kuvvetleri içinde bir fikir ayrılığı belirmeye başladı “Bir grup subay yol yakın iken memleketin geleceği bakımından idareye el konulması fikrini savunuyordu İkinci fikre göre ise, şimdi askeri müdahale hareketine lüzum yoktu Tecrübe edilmeli, başarısızlıkları görüldükten sonra müdahale edilmeliydi Bu fikri savunanlar daha ziyade hava kuvvetlerinin temsilcileri olan Kurmay Albay Halim Menteş, Hava Albayı Fevzi Arsın idi, bunlar CHP’liler ile devamlı surette temasta oldukları için memleketi ancak İnönü başta olmak üzere CHP’nin kurtaracağına inanıyorlardı Bu fikir gerek Ankara Grubu’nda, gerek İstanbul Grubu’nda tartışıldıktan sonra birinci fikir ekseriyet kazandığı için İstanbul’da 21 Ekim 1961 günü Harp Akademileri’nde yapılan büyük toplantıda 10 General ve 28 Albay şu protokolü imzalamışlardı ” (Ben İhtilalciyim – say 123 / Öner Gürcan)
21 Ekim Protokolü’ne göre; yeni seçilen TBMM toplanmadan önce en geç 25 Ekim 1961’e kadar bir askeri müdahale kararı alınmıştı Ancak bu protokol uygulanamadı
“Ancak sonraki olaylar göstermiştir ki ‘21 Ekim 1961’ olayı sadece başlangıçtır Bugünün moda deyimlerini kullanarak söylemek gerekirse o ‘ana deprem’dir ‘Artçı depremler’ 22 Şubat’lardan, 21 Mayıs’lardan, 9 Mart’lardan geçerek ta 12 Mart’a kadar sürdü 12 Mart’ta Türk Silahlı Kuvvetleri’ndeki ‘emir ve komuta zinciri’ yeniden kurulmuştu Bu, ’21 Ekim 1961 ana depremini’ izleyen ‘artçı depremlerin sonu’ oldu ” (Metin Toker, Milliyet, 20 Aralık 1999)
Cumhuriyet tarihinin ilk koalisyon hükümeti CHP ve AP tarafından kuruldu 26 Ekim 1961’de de Türkiye’nin dördüncü Cumhurbaşkanlığı’na, ihtilal lideri Cemal Gürsel seçildi Bu ortam, 27 Mayıs öncesi CHP – DP tartışmalarının tekrar manşet olması ve AP yanlılarının açıkça 27 Mayıs aleyhinde propagandalara başlamasıyla siyasi ortam yeniden gerginleşmişti 27 Mayıs devrimcileri, daha bir yıl geçmeden meşru müdafaa durumunda kalmışlardı
19 Ocak 1962’de Genelkurmay başkanının (Cevdet Sunay) başkanlığında düzenlenen, yüksek rütbeli subayların katıldıkları bir başka toplantıda, Harp Okulu Komutanı Talat Aydemir, Jandarma Okulu Komutanı albay NecatiÜnsalan ve öteki bazı komutanlar askeri müdahalenin kaçınılmaz olduğunu savundular 9 Şubat 1962’de İstanbul’da Balmumcu’da toplanan 57 General ve albaydan 37’sinin; askeri müdahalenin 28 Şubat’a kadar gerçekleştirilmesi yolunda imzaladıkları protokole Talat Aydemir’de sonradan katıldı
Ancak,16 Şubat gecesi İstanbul’da, örgütün general ve amiral sınıfının aldığı bir kararla; sadece general, amiral ve albayların katıldıkları ve 1 Ordu İstihbarat Başkanı Vahit Gürkan’ın boykot ettiği bir toplantı düzenlendi
“Ertesi gün Celal Baykam (Topçu Albay) ve toplantıyı boykot eden Vahit Gürkan’dan öğrendiğim şuydu Toplantı yapılmış ve generallerin yaptıkları konuşmalar sonucu Ankara’da Genelkurmay Başkanı Cevdet Sunay’ın protokolü onaylamadığı, durumun İnönü’ye duyurulduğu, İnönü faktörünün ağır bastığı kabul edilerek protokolün uygulanmasından vazgeçilmesine ve bu durumun Ankara’daki örgüt üyelerine bildirilmesine oyçokluğuyla karar verilmişti Beklediğim bir karardı bu! 17 Şubat günü ortaya çıkmış oldu Artık, her şey bitmişti Bir oyun sahneye konmak üzereydi Ankara’daki örgüt üyeleri ekarte edilecekti Bu, Genelkurmay’da görüşülmüş ve İstanbul’dan giden Korgeneral Refik Tulga ile Tuğgeneral Faruk Gürler’in de kabul ettikleri oyuna İstanbul örgütü alet olmuştu Peki, oyun nasıl sahneye konacaktı? Bunu yaşayıp görecektik  ” (Yarbay Osman Deniz - Parola, Harbiyeli Aldanmaz , say 69)
19 Şubat günü Genelkurmay Başkanı ile Albay Talat Aydemir, Albay Şelçuk Atakan ve Necati Ünsalan, Hava Kuv Komutanı İrfan Tansel, Kara Kuv Komutanı Muhittin Önür ve Jandarma Genel Kumandanı Abdurrahman Doruk Paşa arasında yapılan görüşmede; “Sunay, ancak İnönü ölürse veya çekilirse" bu işin yapılabileceğini belirtti Bunun üzerine biz, bilhassa Selçuk Atakan şöyle bir teklif ileri sürdü:
"Biz ihtilalin Hiyerarşik düzende yapılmasını uygun görüyoruz Mademki kendinizi kifayetsiz buluyorsunuz, denecek bir şey yok Biz alttan gelen tazyiki güçlükle muhafaza ediyoruz Yok eğer bu alttan gelen tazyiklerin müşevyiki olarak bizleri görüyorsanız, biz şimdi derhal istifamızı verelim Emekliliğimizi istiyoruz Yarın, öbür gün bu suçu yükleyerek bizi ordudan şerefsizce ayırmayın ” (Talat Aydemir Konuşuyor, say 127-128)
Buna rağmen 20 Şubat günü Hükümet ve Genelkurmay belirli birlik kumandanları ve maiyetleri için süratle atama ve gözaltına alma işlemleri başlattı Buna karşı, atamaların durdurulmasını ve gözaltına alınanları serbest bırakılmasını isteyenler de direnişe geçtiler
Albay Talat Aydemir 20 Şubat gecesi Harp okuluna gidince, Hava kuvvetleri tarafından ‘Harp okulu alarma geçti’ denilerek Meclis Muhafız taburu alarma geçirildi Bunun üzerine Tank taburu da Kontr-alarma geçti ve onun civarında bulunan 2 Piyade Alayı ile Binbaşı Fethi Gürcan komutasındaki Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı Süvari Grubu da hükümete bağlı kuvvetlere karşı kontr-alarma katıldı Tankların bir kısmı sabaha karşı Ankara’nın varoşlarına kadar sokuldular Bu sırada saat 02 30’dur Bu yanlış alarm durumu Talat Aydemir tarafından iptal ettirilir ve tanklar garajlarına dönerler
20/21 Şubat 1962 gecesi Kara Harp Okulu’nun alarma geçtiği ihbarını alan Genelkurmay İkinci Başkanı Memduh Tağmaç, bir heyetle Harp okuluna gider ancak, ortada alarm durumunun olmadığını ve Hava Kuvvetlerinden gelen yanlış bir ihbarın olduğunu görür
Havacıların alarmıyla başlayan süreçte,doğal olarak karşı alarma geçen Karacıların lideri Aydemir suçlanacak ve Aydemir’e bağlı alay komutanları tevkif edilecekti Talat Aydemir’in bu harekatla ilgisinin olmadığını söylemesine karşın 21 Şubat sabahı Genelkurmay, darbe girişimcisi üç albayın görevlerinden başka yere atandıklarını açıkladı (albay Talat Aydemir, Necati Ünsalan ve Selçuk Atakan) Kararı kabul etmeyen Aydemir, Genelkurmay’a karşı koşullar öne sürüp Harp okulu’na döndü Genelkurmay bu kez de aralarında Talat Aydemir, Necati Ünsalan, Dündar Seyhan, Selçuk Atakan, Emin Arat, İhsan Erkan, Haldun Doran ve Şükrü İlkin’in de bulunduğu subayları görevlerinden alıp başka görevlere getirmeyi kararlaştırdı Albay Aydemir ise Genelkurmay’a gönderdiği muhtırada bu kararın da uygulanmamasını, Kara kuvvetleri komutanının durumunun gözden geçirilmesini, Hava kuvvetleri komutanlığının alarm komuta heyetine üniformalarıyla katılan Milli Birlik Komitesi üyelerinden Mucip Ataklı ve Haydar Tunçkanat’ın cezalandırılmalarını istedi Aydemir, o yıl Harp okulu’nu bitirme döneminde bulunan 600 kadar asteğmeni toplayarak son günlerde olanları anlatır Harp okulu öğrencileri, komutanlarını teslim etmeme kararı alırlar 22 Şubat 1962 günü Genelkurmay; Kurmay Albay Semih Sancar’ı yeni Harp Okulu Komutanı olarak, bir heyetle Harp Okuluna gönderir Okulun girişinde okul muhafızları tarafından silahlarından tecrit edilirler Aydemir, huzuruna çıkartılan heyete; bu tayinin prosedürlere uygun olmadığını ve geçersiz olduğunu söyleyerek, onları geri gönderir
|