Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
cumhuriyet, ikinci

İkinci Cumhuriyet Nedir?

Eski 10-24-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İkinci Cumhuriyet Nedir?




İkinci Cumhuriyet Nedir?

Cumhuriyet, "halkın doğrudan ya da seçtiği temsilciler aracılığıyla egemenliği elinde tuttuğu yönetim biçimi" olarak tanımlanıyor

Ne var ki, "halkın egemenliği" demokrasi olmadan sağlanmıyor Ve pekişmiyor

1923 Cumhuriyeti de gerçek bir halk egemenliğinin oluşmasını sağlayacak olan "demokratik" özden kopuk olarak ilan ediliyor

Pratik yararı, Osmanlı Hanedanı'nın elinden iktidarı almak oluyor Saltanat, babadan oğula geçemiyor Osmanlı sülalesinin tekelinden çıkıyor

Ama halka da yar olmuyor Çünkü, Cumhuriyet "tek adam" ve "tek parti" yönetimine dayalı bir diktatoryaya dönüşüyor Halka Cumhuriyet Halk Fırkası dışında bir partiye oy vermek hakkı tanınmıyor Çoğulcu bir seçim hakkından yoksun bırakılıyor

Zaten, "devlet kuran parti" olarak nitelenen Cumhuriyet Halk Fırkası'nın da ideolojisini oluşturan "altı ok"da demokrasi yok Cumhuriyetçilik, milliyetçilik, halkçılık, devletçilik, devrimcilik ve laiklik var ama "demokrasi" yok

Cumhuriyet, demokrasi ile beslenmediği zaman sadece iktidar savaşında "siyasal" bir manevra olarak kalıyor Nitekim, 1923'de de iktidar genelde askerlerin elinde, özelde de Mustafa Kemal Paşa'nın şahsında toplanıyor Osmanlı'nın tekelinden çıkıyor

Demokratik bir cumhuriyet kurulabilseydi, çoğulcu bir rejime kavuşulacak, halkın devleti denetleyen egemenliği doğacaktı

Yetmiş yıla yakın bir süreyi, demokratik nitelikten uzak bir anlayışın etkilemiş olması cumhuriyetimizin doğuşundaki bu eksiklikten kaynaklanıyor Devlet yeniden belirlenirken demokrasiden nasibini alamıyor Askeri nitelikleri ağır basan, Osmanlı'nın yönetim mirasını içinde barındıran bir devlet yapısı oluşuyor

Örneğin, "halk egemenliğini" hayata geçirecek olan "seçimler", tek partili bir sistem tercih edilmesine rağmen, olması gerekenden çok farklı bir biçimde gerçekleşiyor

Seçim sistemini Çağlar Keyder şöyle anlatıyor:

"Adına seçim denen bir mekanizma yoluyla atanan mebuslardan oluşan bir meclis vardı İki dereceli seçim sistemi, seçilen bir grup erkeğin (kadınların oy hakkı yoktu) kendilerine Ankara'dan yollanan listeyi onaylamaları anlamına geliyordu Böylece, mebuslar Meclis'te hayatlarında hiç görmedikleri uzak köşeleri temsil ediyorlardı Bu sıkı kontrole rağmen (daha doğrusu bu kontrol nedeniyle) yasama için mebuslara pek ihtiyaç duyulmuyordu: Hükümet ne Meclis'e karşı sorumluydu ne de yasama inisiyatifine ihtiyacı vardı Mebuslar çok kısa sürelerle çalışıyorlar, herhangi bir kanunun Meclis'ten geçmesi için on-onbeş dakika yetiyordu Bürokratlar sınıfı içindeki görünür rakipler tasfiye edilmekle kalmamış, her türlü denetim, muhalefet ve rekabet mekanizması da bertaraf edilmişti Bu sınıf içi mücadelenin evrimi belki de bürokrasinin ekonomiyi denetlemekle göreli bir hareketsizlik içinde olmasına yol açan en önemli etmendi" (ÇAĞLAR KEYDER Türkiye'de Devlet ve Sınıflar, İletişim Yayınları, 1989, İstanbul, S72)

Bu uygulama, 1923 Cumhuriyeti'nin özelliklerini de saptırır Onu "demokratik cumhuriyet" anlayışından çok daha farklı kılar Bu özelliklerini Taha Parla son çıkan kitabında şöyle niteliyor:

"Cumhuriyetçilik, anti-monarşizm ve anti-teokratizmdir Bu kadarı elbette ileridir, ilericidir Ama Kemalist cumhuriyetçilik bundan ibaret değildir İçi karizmatik şef sistemi, fiilen de resmen de hiyerarşik alt-şefler sistemi, tek-particilik, güdümlü seçim ve millet meclisi vb ile doldurulmuş, anti-demokratik bir cumhuriyetçiliktir Geleneksel siyasal kurumların ve meşruiyet teorisinin (saltanat-hilafet) yerine, ulusal egemenlik retoriği içinde, ulus egemenliğinin yönlendiricisi, hatta belirleyicisi olan şefin partisinin iradesi konmuştur"

(TAHA PARLA -Türkiye'de siyasal kültürün resmi kaynakları- Kemalist Tek-Parti İdeolojisi ve CHP'nin Altı Ok'u -İletişim Yayınları, Kasım 1992-İstanbul- Sayfa 325-326)

Cumhuriyet'in bu "bürokratik" yapısı, onun sadece siyasetin değil, ekonominin de "patronu" yapar

Cumhuriyet'in kuruluşunda da belirleyici olan ordu'dur (Taha Parla, age, s171)

Bürokrasi, Osmanlı Hanedanlığı'nın elindeki sarayın yerini almış, padişahın egemenliğini ikame etmiştir O nedenle, bizim cumhuriyetimizi, sadece siyaseten değil, ekonomik olarak da incelemek, birinin diğerine nasıl tutamak yapıldığını görmek gerekir

Bu ikili sarmal, birbirini payandalayarak, hem rejimin özelliğini oluşturmuş hem de egemenliğinin rahatça sürdürülmesini, kendini yeniden üretmesini sağlamıştır

Bugün, "İkinci Cumhuriyet" tartışmalarında da, sürekli ve bazen de kasıtlı ihmal edilen en önemli noktalardan biri budur Demokratik ve çoğulcu bir toplumu oluşturmanın temel şartı, bizim devletin elindeki ekonomik egemenliğe öncelikle son vermek, onu sistemin tek belirleyicisi olmaktan çıkarmaktır Ekonominin vanalarını elinde tutan ve geleneksel anlayışı itibariyle de bunu bırakmak istemeyen asker-sivil bürokrasi, bu nedenle"devletin küçültülmesi" önerisine iyi bakmamaktadır

Ekonomik egemenliğine son verilmedikçe, devletin yasakçı kural koyuculuğu da sona ermeyecektir tabii ki

Bizdeki "devletçiliğin" nasıl bize özgü "özel" bir devletçilik olduğunu, Levent Köker şöyle vurguluyor:

"Kemalizmde bir tek-parti rejimini meşrulaştıracak hiçbir kalıcı öğenin bulunmadığı savının aksine, halkçılığın ve devletçiliğin bu boyutları, çok partili batılı bir demokrasiye izin vermeyi güçleştiren kalıcı öğelerdir Devletçiliğin salt bir iktisadi politika ilkesi olmanın ötesinde, "siyasi fikri nazımlık" görevini de içermesi, Kemalizmin Türk toplumunun gelecekte erişmesini tasarladığı hedefler arasında, iktisadi kalkınmaya, ulusal-merkezi devletin güçlendirilmesine öncelik verdiği, demokratikleşme ile "bireysel özgürlük" ideallerinin, konjonktürel dalgalanmalara tabi ikincil bir konuma sahip olduğunu gösterir niteliktedir" (LEVENT KÖKER, Modernleşme Kemalizm ve Demokrasi, İletişim Yayınları, 1990, İstanbul, s121)

Saydamlık Yasak

1923 rejimi, hükümet programlarında "Kemalist Rejim" olarak niteleniyor

Örneğin, 1 Kasım 1937 tarihinde göreve atanan Celal Bayar Hükümeti'nin programı, "şef"in ekonomi ile ilgili görüş ve direktiflerini şöyle anlatıyor:

"Bu yalnız Kemalist rejimin fikirlerde ve düşünce tarzında başardığı muazzam inkılabın değil, Türk tüccarına, adı bu memleketin en yüksek idealinin sinonimi olan şef tarafından verilmiş en şerefli en büyük ve o nisbetlerde mesuliyetli milli vazifenin ifadesidir

Bunu bütün ticaret alemimiz, şükranlarla ve çok derin bir huzur içinde karşılamıştır

Kemalist rejim, mülkiyet, ferdi mesai ve çalışma kıymetini, ekonomik politikasının esası olarak almaktadır Kemalist rejim, ekonomiyi bir teknik diye kabul etmektedir

Fakat Kemalist rejim milli menfaate uymayan, devamlı bir şahsi menfaat kabul etmemektedir ve etmeyecektir" (HÜKÜMETLER VE PROGRAMLARI, Cilt 1 (1920-1966), TBMM-ANKARA, 1988, s62)

1923 Cumhuriyeti, 1937 yılında hala "Kemalist rejim" olarak anılmaktadır

Bu "tek adam" anlayışı, sistemin kendini denetleyerek özgürleştirme şansını azaltmıştır Her türlü özgür düşünce sistemin dışına çıkarılmıştır Rejimin sahibi "ordu" olduğu için, bu, Atatürk'ün ölümünden sonra da, rejimin bir gereği olarak devam edegeldi

Nitekim, Türkiye'nin kısa "demokrasi" tarihine üç darbe sığdı

Kromozomlarındaki nitelikleri araştıramayan ve buradaki zaafiyetleri gideremeyen bir toplum olarak kaldık

"İkinci Cumhuriyet" kavramının önemli özelliklerinden biri 1923 Cumhuriyeti'nin "saydam" olamamasının altını çizmek için "İkinci" sıfatını kullanmasıdır Yeni ve saydam bir özeleştiri imkanını toplumun kendi kendine tanımasını sağlamak amacıyla, "İkinci Cumhuriyet" denmektir

Çünkü birincisinin asli sahibi, sürekli, ordu olmuş ve toplumsal özeleştiriyi iyi gözle görmemiştir

Bu, ta 1924'ten gelen "kötü bir huy"dur Anti-demokratik bir göz korkutma bizim "siyaset geleneğimize" saklanmış ve çarpıklıkların "eleştirilerek" yok edilmesine hiçbir zaman "yeşil" ışık yakılmamıştır

Sistemin, "eleştirisine" nasıl baktığını, şu satırlardan izleyebiliriz:

"1924'ten sonra Kemalist grup gittikçe daha sekter biçimde davranarak önce eski İttihatçıları tecrit etmeye daha sonra da Mustafa Kemal'in muhtemel rakiplerini pasif konumlara itmeye girişti Bu girişim iki aşamada tamamlandı: 1924'te, Meclis'te Mustafa Kemal'in kişisel yetkisini denetlemeyi ve sınırlamayı, tek başına iktidar olma eğilimini önlemeyi amaçlayan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası kurulmuştu Bu parti, kuvvetler ayrılığı ve Meclis'in hükümet üzerindeki kontrolünün artmasını savunuyor İstiklal Mahkemeleri'nin temsil ettiği keyfi yargı yetkisine son verilmesini istiyordu Kemalist kanat Kürt isyanını fırsat bilerek bu partiyi kapattı ve milliyetçi hareketin eski kahramanları olan önde gelen üyelerini yargı önüne çıkardı 1926'da Mustafa Kemal'i hedef alan bir suikast teşebbüsü, hakim kanat karşısında hala bir tehlike oluşturdukları düşünülen İttihatçıları içine alan bir fesat senaryosunun sahneye konulmasına imkan verdi Yargılamalar sonucu önde gelen İttihatçıların bazıları asıldı, beraat edenler ise Mustafa Kemal'in ölümüne kadar siyasal hayatı terk etti Böylece, İttihatçılardan Kemalist gruba girmemiş olanlar tasfiye edildi 1927'de de, potansiyel rakiplerden bir grup daha sürgüne gönderildi ve bunlar kişisel olarak bağışlanmadıkları sürece ülkeye dönemedi Kemalist kanat kendini, ancak 1929'da bu baskıları mümkün kılan Takrir-i Sükun Kanunu'nu askıya almaya yetecek kadar ölçüde güçlü hissetti" (ÇAĞLAR KEYDER, age, s71)



Alıntı Yaparak Cevapla

İkinci Cumhuriyet Nedir?

Eski 10-24-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İkinci Cumhuriyet Nedir?




Bugün de siyasal rejimimiz, 1923 dönemini incelemeye imkan vermemekte Örneğin, Franco İspanya'sında bile rastlanmayacak türden kararlar, mahkumiyet gerekçelerinde yer alabilmektedir Bunlardan bir tanesi, Mustafa Kemal'in "insan üstü özelliklerini" zapta geçirip, dönemin sorgulamasını yapmak isteyenleri hapse mahkum edebilmektedir

Rejim, eski zamanlarını giderip, demokratik kanallardan yararlanarak saydamlaşıp, çağa uyum sağlama imkanlarını reddetmektedir Anti-demokratik bir "miras" hala demokratik özelliklere ısınmadan yoluna devam ediyor

Cumhuriyet'i "bürokrasinin" değil, halkın cumhuriyeti haline getirebilmek için demokratikleştirerek değiştirme önerisine "İkinci Cumhuriyet" denmektedir

Bunun asla Fransa ile alakası olmayıp Cumhuriyet'in askeri yapısıyla "ilişik kesme" anlamına "ikinci" olarak tanımlanmaktadır

Siyasal Egemenlik Ekonomik Egemenlik

1923'ten bu yana neredeyse yetmiş yıl geçti Ama hiçbir sisteme dahil edilemeyen "bürokratik ekonomik yapı" ile aldığımız yol pek de doyurucu değil

Rejimin "bürokratik" yapısını vurgulamak için, bir siyasal örnek verebiliriz

1923, hem Komünist Parti Genel Sekreteri Mustafa Suphi'yi Trabzon'da boğdurtmuş, hem de liberal Maliye Nazırı Cavid Bey'i İzmir Suikasti nedeniyle astırtmıştır

Kemalist rejimin, hem komünizme, hem liberalizme "aynı anda" karşı olması, onun hiçbir sistemden yana olmaması ve iki kutup olan liberalizmle, komünizmi kendine "eşit uzaklıkta" tehlikeli bulması, bizdeki, bize özgü "bürokratik ekonomik" yapının ilginç bir ispatıdır

Bu yapı, 1992 yılının sonunda bizi şu noktaya ancak taşımıştır:

1 Halkın hala yüzde 40'ı kırlarda, yüzde 60'ı ise kentlerde yaşıyor Bu tam iki asır önceki İngiltere'ye tekabül ediyor Kır-kent dengesi açısından İngiltere'nin iki asır gerisinde bulunuyoruz

2 Yirmi milyon çalışan insanımızın yarısı, yani on milyonu köyde, tarım sektöründe çalışıyor Bunun da altı milyonu gizli işsiz On milyon köylü nüfus 12 AT ülkesindeki toplam köylü nüfusa eşit

3 Ne devlet, ne de toplum üretken 5 milyonluk herhangi bir Batı ülkesi kadar üretiyoruz Örneğin, Norveç'in GSMH'sı bizden fazla

4 Vergi vermiyoruz Dört kişiden biri vergi veriyor Vatandaşın vergileriyle, devlet hizmetlerinin yapılacağı, bu nedenle de, vatandaşın hizmetindeki devleti, giderlerini karşıladığı için demokratik imkanlardan yararlanarak denetleyeceği gerçeği topluma mal olmuyor

1923'ün "demokratik ve üretken" olmayan yapısı, ekonomide ve siyasette demokratik kanalları tıkamasından kaynaklanıyor İkinci Cumhuriyet, bu özelliği gidermek ve dönüştürmek amacıyla "ikinci" sıfatını kullanıyor Çünkü bu zaafın giderilmesi, aynı zamanda 1923 Cumhuriyeti'nin kendine has özelliğinin de sonu demek olur

Bu geri kalmış yapı içinde halkın ne ekonomik ne de siyasal egemenliği kökleşmekte, suni ve havada kalmaktadır

Vergi verenler, vergilerinin "nereye harcandığını" denetleyecek durumda değildir Çünkü bizdeki "devletçi ekonomik" anlayış, zaman içinde iyice yozlaşarak, bir "soygun sistemine" dönüştü

Bunun temel ayakları şöyle:

1 Devlet Bakanları, 2 KİT'ler, 3 Teşvikler, 4 Gümrük fonları, 5 Bakanlıklarla iç içe çalışan özel vakıflar

Türkiye'deki her türlü yolsuzluğu bu çember besleyerek, azdırmaktadır Hiçbir siyasetçi ve siyasal kuruluş bugüne kadar bu "soygun sisteminin" temelini bertaraf etmedi

Horzum davasından, Taşar'ın kardeşine kadar bizdeki her türlü siyasal yolsuzluk skandalının menbaı devlet bankalarıdır Diğerleri de mekanizmanın garnitürü olmaktadır

Halk, bu sistemi delerek, ödediği vergilere sahip çıkamıyor Verilen vergileri "çar çur" eden bu anlayışı mahkum edemiyor Kısaca, "devletin kendisine hizmet etmesini" sağlamak için verdiği vergileri halk kontrol edememekte

Bu bizim cumhuriyette "halkın ekonomik egemenliğinin" olmadığını gözler önüne seriyor Bu sistem devam ettikçe de, bunun mümkün olamayacağı iyice belli oluyor

Halkımız, 1923 Cumhuriyeti'nin ekonomik rejiminin bugünkü dejeneransı nedeniyle "ekonomik egemenlikten" uzak yaşıyor

Siyasal egemenlikten de kolayca söz edilemeyecektir

Türkiye hala halkın oyu ile "seçilenlerin", tayinle gelen "atanmışlar" karşısında, protokolde gereken demokratik yeri almadığı bir ülkedir

Hiçbir çağdaş ülkede olmayan Milli Güvenlik Kurulu, bizim ülkemizde hükümete "tavsiye"lerde bulunabiliyor

Genel Kurmay Başkanı, Milli Savunma Bakanı'nın önünde olabiliyor

Anayasalar, sürekli "asker süngüsü" ile yapılıyor Bu nokta, hem rejimin kimliğini, hem de sahibini belli ediyor

"İkinci Cumhuriyet" kavramı, "rejimin üzerindeki ordu vesayetini" terk etmek anlamına "ikinci" olarak nitelenmiştir Tartışmalarda, bu noktanın altını sürekli ve çok kalın çizmemize rağmen pas geçilmektedir Ya Fransa örneği verilmekte, y ada bunun daha önce söylendiği hatırlatılmaktadır

"İkinci Cumhuriyet", bizdeki anayasaları sürekli ordu yaptığı için, yeni anayasaları "yeni bir rejim" olarak görmek eğiliminde değil Çünkü tüm anayasaları yapan aynı otorite

Rejimin koşulları, şartları ve egemeni aynı oldukça, değişen anayasaları yeni bir cumhuriyet ile irtibatlamak, hiçbir anlam taşımaz

"İkinci Cumhuriyet", tüm toplumsal tabakaların katılımıyla, devlet çatısının üretken ve demokrat olarak yeniden çatılma önerisidir Bunun için ne Fransa ile ne de kendinden önceki önerilerle benzeşmektedir

Hala askeri yargı hayattadır Aynı yasayı, özel bir askeri mahkeme bizde emirle uygulayabilir

Bu askeri yapı, parlamentonun üniformalıları denetleme işlevini tutanaksız bırakıyor Ülkemizde şüphe uyandıran hiçbir iddia, eğer üniformalıları ilgilendiriyorsa sorgulanmadı Yargılanmadı Sonuca ulaştırılmadı

Ne 1 Mayıs katliamı, ne askeri darbeler, ne Mehmet Ali Ağca'nın Maltepe Cezaevi'nden kaçması, ne Locheed Rüşvet Skandalı, ne Gladio

Bu "üniformalı" sorulara, Türk demokrasisi cevap getiremedi Bunları aydınlatmadı

Halk egemenliğinin kabesi sayılan "parlamento", egemenliğini kanıtlayamadı

Halk oy verdiği temsilcileri vasıtasıyla, devlet ayrıntının içinde olup bitenleri de deşemedi Yani kısaca, siyasal egemenliğini kullanamadı

Verdiği vergiyi ve verdiği oyu denetleyemeyen bir topluluğa, cumhuriyet rejiminde yaşamak fazla bir anlam ifade etmese gerek Çünkü böyle bir rejim anlayışı Saddam'ın ülkesinde de, Hafız Esad'ın Suriye'sinde de var

Oralar da cumhuriyet ama halkın egemenliğinden söz edilemiyor Demokrasiden kopuk bir cumhuriyet sadece iktidar kavgalarına yardımcı oluyor Ama halkı egemen kılamıyor

"İkinci Cumhuriyet", cumhuriyeti "demokratik" yapma önerisidir

Nasıl Yapmalı?

Türkiye'nin bu zaafiyetlerini gidermenin yolu temel atılımdan geçiyor

Bunların başında, devletin ekonomik ağırlığının azaltılması geliyor Ekonomik patronluğu sona eren devletin, ceberüt yaklaşımı da kuvvetsiz kalır

İkincisi, parlamentoyu daha canlı ve doğal hale getirerek, rejimi üzerindeki askeri gölgeyi silmek Üniformalıların "hukuka üstünlüğü" varmış gibi duran eşitsizliği gidermek

Bu tedbirler, ekonominin kontrolünü halka verecek, egemenliği de seçilmişlerin ardındaki halka iade edecek

Hem üretkenliğin, hem demokrasinin kapısı açılmış olacak

Bu iki girişimin önündeki engel, hala kendini sorgulatmayan, saydamlığı tabularla boğmaya çalışan devlet yapısıdır Onu demokratikleştirip, elindeki para gücünü halka verirsek, bu, "İkinci Cumhuriyet" sayılır

Ekonomik güç dağılımı bugünkü durumda kaldıkça, devletin yapısını çağdaşlaştırmak da, demokratikleştirmek de olanaklı değil

Onun için, işlerin süreç içinde düzeleceğini beklemek iyimserlik olur

Buna ömrünün yetmeyeceğini bilenler, daha hızlı ve gerekli bir değişimi benimsiyorlarsa, bu da "İkinci Cumhuriyet"tir Eski geleneklerimizdeki "anti demokratik" gölgeleri temizlemeden, önümüzü açamayız

Bu yolu açmak istemeyen üst düzey asker-sivil bürokrasi ve dışa karşı korunan iç piyasadan nemalanan kapkaççı zengin üçgenin egemenliğini kısmanın çaresi, "İkinci Cumhuriyet"tir

"Değişim gerekli" ama "İkinci Cumhuriyet" demeye de gerek yok diyenler, dört soruyu net cevaplamalı

Geçmişe örtü örterek, toplumsal dokunun sağlığına yeniden kavuşmasını engelleyen anlayış ile anti demokratik yaklaşıma eşlik eden devletin ekonomik patronluğuna nasıl çare bulacaklar?

Rejimin yapısındaki askeri niteliği nasıl giderecekler?

Bizi nasıl üretken ve demokrat kılacaklar?

Cumhuriyetin temelindeki çarpıklıkları gün ışığına çıkarıp düzeltmeden, büyük çarpıklıkları nasıl düzeltecekler?

Mehmet Altan

TÜRKİYE GÜNLÜĞÜ

Üç aylık fikir ve kültür dergisi

Sayı: 20 Güz 1992

Güz Gündemi / Cumhuriyet Tartışmaları


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.