Babür Şah Kimdir Babür Şah Biyografisi | 
     
| 
	
			
			 | 
		#1 | 
| 
			
 
Prof. Dr. Sinsi
 
		
	
		
	
	 | 
	
	
	
	
		
		
			
			Babür Şah Kimdir Babür Şah BiyografisiBabür Şah Kimdir Babür Şah Biyografisi Hindistan’daki en büyük Müslüman Türk Devleti olan Gürgâniyye Devletinin kurucusu   Asıl adı Zahireddin Muhammed Babür’dür  Timur Han soyundan gelip, babası, Sultan Ebu Said’in oğlu, Fergana hükümdarı Ömer Şeyh Mirza’dır![]() günümüzde Hindistan toprakları üzerinde bulunan bölgede kurulmuş olan devlet ![]() Timur'un torunu olan Babür tarafından 1526 kurulmuştur   1858 yılında bir isyan üzerine bölgeye müdahale eden İngiliz'lerce Hindistan'daki Babür İmparatorluğu'na son verilerek; Hindistan, Büyük Britanya İmparatorluğu'na bağlanılmıştır![]() Hükümdarlığın adı: Gürganiyye 'dir ![]() Hindistan; zenginliği, enginliği esrarla dolu bir dünya olarak, insanlık aleminin hayalinde her devirde yaşamış bir kıtadır   Asırlar boyunca Hindistan’a bir sel gibi akınlar olmuş, birçok kavimler Hindistan’ın her bucağında medeniyetler kurmuşlardır  Arîler, Persler, Büyük İskender ve nihayet Türkler, Hindistan topraklarına girerek birçok devletler meydana getirmişlerdi  Bu devletlerin içinde Hindistan’ın en büyük medeniyetini Babür Şah ve oğulları kurmuştur![]() Hindistan’ın büyük fatihi Babür Şah Ferganalı bir Türk’tür   Babür, Türk Barlas Kabilesine mensup olup, Timurlenk’in torunudur  Fergana hükümdarı Ömer Şeyh Mirza’nın oğludur  14 Şubat 1483 tarihinde Batı Türkelinde bulunan Fergana’nın Andican kasabasında dünyaya gelmiştir  O zamanlar Timurlenk’in kurduğu devlet parçalanmış, torunları ayrı ayrı devletler kurmuşlardı   Bunlardan Ebu Said, Maveraünnehir’de, Hüseyin Baykara Horasan’da, Babür’ün babası Şeyh Mirza ise Fergana’da hükümdar bulunmakta idi  Şeyh Mirza’nın son zamanlarında kardeşler arasında kavga başlamıştı  Bu iç mücadeleler devam ederken 1494 tarihinde Şeyh Mirza vefat etti![]() Babür Şah, 11 yaşında babasının tahtına oturduğu zaman amcası Semerkant Hanı Sultan Ahmet ve dayısı Taşkent Hanı Mehmet Fergana’ya hücum etmekte idiler   Babür, babasının kudretli kumandanları sayesinde bu tehlikeyi atlattı  Fakat Babür’ün gençlik hayatı, bundan sonra, tehlikeli ve pek heyecanlı maceralarla geçti  Her hadise, zekî ve cesur olan Babür’ün tecrübesini arttırmakta idi  Babür, büyük atası Timur’un muhteşem hükümet merkezi olan Semerkant’ı zaptetmeğe muvaffak oldu  Fakat Özbeklerin Hanı Şeybânî’ye mağlup oldu  Fergana Hanlığını kaybedip etrafındaki askerlerin dağılmasını önleyemedi![]() Tek başına kalan bu genç Han, Pamir Dağlarına çekildi   Büyük bir felakete uğramış olmasına rağmen ümidini kesmedi  Yanında bulunan birkaç kişi ile bir Türk kadınının evinde saklandı  Bu kadının kardeşi, Timurlenk’le Hindistan seferlerine katılmış ihtiyar bir askerdi  O gün için aksakallı bir savaşçı olan tecrübeli koruyucusu, durmadan, Hindistan’ın zenginliğini, buraya ait efsaneleri, Hind’in eski tarihini her gece Babür’e anlatıyordu  Babür de bunları can kulağı ile dinliyordu  Edebiyata da ilgisi olan Babür, bu defa tarihe merak sardı  Atası Timur’un tarihini bularak okumaya başladı![]() Ruhunda yepyeni bir mefkure alevlenmişti: Hindistan’ı zaptetmek, orada büyük bir Türk İmparatorluğu kurmak ![]() ![]()   Esasen kendisine, yeni bir devlet kurmak, kurabilmek için lazım olan özellikler mevcuttu  Bu idealle, Babür; Horasan İllerindeki Türklere haber gönderdi  Kısa bir süre içinde etrafında 20,000 cesur ve yiğit bir asker kalabalığı toplamaya muvaffak oldu  Bu ordu ile Hindikuş Dağlarını aşarak Afganistan’ın merkezi olan Kabil şehrini zaptetti   Artık, Hindistan’ın kapısında karargahını kurmuş bulunuyordu  Saka Türkleri, Hun Türkleri, Gazneli Türkler ve hatta Timurlenk bu noktadan geçerek Hindistan’ı istila etmişlerdi  Babür’ün talihine yeni bir güneşin doğma zamanı yaklaşmıştı  Kabil’de kendisini şah olarak ilan etti  Bu sıralarda da en büyük düşmanı olan Şeybanî de, düşmanları tarafından öldürülmüştü  Böylece Hindistan seferi hazırlıklarına başlamak için en önemli engel ortadan kalkmış oluyordu![]() O zamanlar Hindistan’ın Pencap valisi bulunan Devlet Han, Hindistan’ın Delhi hükümdarlarından Sultan İbrahim ile bozuşmuş olduğundan Babür Şah’ı, Hind Seferine teşvik etmekte idi ![]() Bunun üzerine Babür Şah Delhi Sultanına, bu ülkenin, atası Timurlenk’ten kendisine miras kaldığını bildirdi   Bu haber Sultan İbrahim’e ulaştırıldığı sıralarda Babür Şah, Hindistan’a sefer yapacak olan ordusunu da hazırlamış bulunuyordu  Ordusunda kuvvetli bir de topçu bataryası vardı  Kuvvetleri 13,000 kişiyi bulmuştu  Hindistan Hükümdarı Sultan İbrahim’in ordusu ise 100,000 kişi idi  Hind ordusunda 1000 kadar da fil bulunmaktaydı  Türk ordusu Hayber geçidini aşarak Hindistan’ın Pencap bölgesine girdi  Türk askerleri, ataları gibi çelik miğfer ve elbiseler giyinmiş, vakurane bir surette, efsaneler diyarı olan Hindistan içlerine doğru ilerliyorlardı  Türklerin Sind nehri boylarından ilerlemekte olduğunu haber alan Sultan İbrahim, ordusunun başına geçti  İki taraf kuvvetleri, Hindistan’ın Panipat mevkiinde karşılaştılar   Babür Şah; uzun hortumlu, dev cüsseli fillerin ağır ağır üzerlerine geldiklerini görünce, bu ağır kuvvetlere mukavemet için ordusunun, önüne birçok arabalar dizdirip bunları zincirlerle birbirine bağladı   Aralarına da topları yerleştirdi  Böylece iki ordu 21 Nisan 1526 tarihinde kanlı bir savaşa giriştiler  Kılıçlar oynuyor, kalkanlar ses veriyor, Türklerin yıldırımı andıran naraları Hindistan semasına yükseliyordu  Bu yiğit sipahilerin önünde durmak ne mümkündü  Kısa bir zaman içinde Hind kuvvetleri birbirine karıştı  25,000 ölü verdiren Türk askerleri bu savaştan muzaffer olarak çıktılar  Türk süvarileri kaçanları kovalayarak Delhi şehrine girdi  Aynı yıl içinde Osmanlı Türkleri de Mohaç Meydan Muharebesini kazanarak bütün Macaristan’ı fethetmişlerdi![]() Babür Şah, Hind’in büyük şehirlerinden olan Delhi’ye girdiği zaman şehirde bulanan Ulu Cami’de cemaatla birlikte namaz kıldı   Kendisini Hind Padişahı olarak ilan ettiler  Babür’ün oğlu Humayun da öncü kuvvetlerle ilerleyerek Hind’in meşhur bir şehri olan Ağra’yı zaptetmişti  Humayun, Sultan İbrahim’in Ağra’da bir eve sığınmış olan ailesini esir aldı  Bunlara fazlasıyla saygı gösterdiğinden Sultan İbrahim’in eşi, bütün mücevherlerini Humayun’a hediye etti  Bu mücevherler içinde bir tek taş pırlanta vardı ki bu pırlanta Hind Türk padişahlarının giydiği taca konuldu  Bu pırlantaya Avrupalı kuyumcular 880,000 İngiliz lirası kıymet takdir etmişlerdi  Babür Şah’ın eline Hindistan’ın hadsiz hesapsız servetleri geçti  Fakat gözü pek tok olan Babür Şah, bütün bu hazineleri askerlerine dağıttı![]() O zamanlar Hindistan’da bir çok Müslüman Hint racaları hükümet sürmekte idiler   Türkler bu racaları teker teker kendi hakimiyetleri altına alarak ilk defa Hindistan’ın birliğini temin ettiler  Bu racalarla mücadele tam beş yıl sürmüştü  Babür Şah, bu zaferleri neticesinde, Hint-Türk İmparatorluğu’nu kurmaya muvaffak oldu  Babür Şah iyi ruhlu cömert ve adaleti sever bir Türk hükümdarı idi   Devlet kuruculukta müstesna bir zekaya sahip olan Türkler, Hindistan’da da kuvvetli bir devlet teşkilatı kurdular  Hakimiyetlerine aldıkları çeşitli kavimlerin vicdan ve hürriyetlerine büyük saygı gösterdiler  Hindistanlılar dinlerinde ve adetlerinde serbest bırakıldı  Hindistan’ın her bucağında Türk kanunları hakim olduğundan halk saadete erişti  Bunun neticesi iktisadi hayatta bir faaliyet görüldü![]() Türkler zamanında Hindistan’da çok kuvvetli bir medeniyet meydana geldi   Hindistan’ın her tarafı, imar edilerek mermerden saraylar, camiler, köprüler ve birçok hayır müesseseleri meydana getirildi  Hint’in her tarafına yollar açıldı  Benares, Ağra, Delhi şehirleri cihanın en güzel sanat eserleriyle dolup taştı  Mimar Sinan’ın kalfaları Hindistan’a gelerek birçok abideler meydana getirdiler  Babür Şah’tan sonra gelen Türk hükümdarları zamanında yapılan Taç Mahal Türbesi, Hümayun Türbesi, Türk Sultanı denilen beş katlı Saray ve İnci Camii, Hindistan’ın en büyük sanat eserleri arasındadır![]()  | 
	
		
		
		
		
			 
		
		
		
		
		
		
		
			
		
		
		
	 | 
Babür Şah Kimdir Babür Şah Biyografisi | 
     
| 
	
			
			 | 
		#2 | 
| 
			
 
Prof. Dr. Sinsi
 
		
	
		
	
	 | 
	
	
	
	
		
		
			
			Babür Şah Kimdir Babür Şah BiyografisiBabür Şah, kuvvetli bir şairdi de ![]() ![]()   Hindistan hatıralarına ait bir de eser yazmıştır  Buna Babürnâme denilmektedir  Babür Şah, bütün şiirlerini öz Türkçe ile yazmıştı  Bu şiirlerde canlı, ince ve neşeli bir ruh hakimdir  Şiirleriyle aşkı pek güzel bir şekilde terennüm etmiştir  Bir şiirinde şöyle demektedir: Canımdan başka yâr-ı vefadâr bulmadım Gönlümden başka mahrem-i esrâr bulmadım Canım kadar başka dil-i efkâr görmedim Gönlüm gibi gönlü giriftâr görmedim Bir rubaisinde de şöyle diyor: Aşkınla gönül haraptır ben ne ideyim Hicrinle gözüm pür âbdır ben ne ideyim Cismim bükülmüştür ben ne ideyim Canımda çok ıstırap vardır ben ne ideyim   Hindistan’da büyük imparatorluk kuran büyük devlet adamı ve şair Babür Şah, 26 Aralık 1530 tarihinde Agra’da ölmüş ve cenazesi sonradan Kâbil’e götürülerek şehir dışında mükemmel bir türbeye gömülmüştür   Babürnâme adıyla Çağatay Türkçe’si ile hatıralarını yazdığı eser, Abdurrahman Han tarafından Farsça’ya ve Pavet de Courteille tarafından da İngilizce’ye çevrilmiştir   Bundan başka Türkçe ve Farsça şiirleri, bir aruz risalesi, Mübîn veya Mübeyyen adlı manzum bir fıkıh kitabı da vardır![]() Kurduğu, büyük devlet ise 1858 yılında İngilizlerin Hindistan’ı istilası ile sona erdi   Aynı topraklar üzerinde bugün, kardeş Pakistan ve Hindistan hakimiyeti devam etmektedir![]() Gazi Zahireddin Muhammed Babur’un, İslam edebiyatında hatırat türünün ilk örneği olan -856 sayfalık- eseri, Kabalcı Yayınevi tarafından yayımlandı ![]() - Babur, 1483’ten 1530’a kadar süren hayatını, padişah olduğu 1494 yılından başlayarak ölümüne dek Çağatay Türkçesi’yle kaleme aldığı hatıratına nakşetmiş ![]() Zahîreddin Muhammed Babur, şehzade ve padişah, “kafirleri hunharca katleden” efendimiz, oğlu hayatta kalsın diye kendini Allah’a kurban veren sevgili kul, tabiata âşık şair, kendini adamış vakanüvis, fatih ve fatîn hükümdarımız, söyleyin siz kimsiniz ![]() ![]()  ?Bu sorunun yanıtına ulaşmak için halen Afganistan, Pakistan ve Hindistan coğrafyasında anlatılan büyük bir imparatora, gönül koymuş bir mümine ya da tapınakları yıkan, terör estiren bir despota dair söylencelerden başka bir kaynağa bakmak gerekir   Bu kaynak Babur’un bizzat kaleme aldığı ve İslam edebiyatında hatırat türünün ilk örneği olan kendi koyduğu adıyla Vekayi, daha sonra yaygın kabul gören adıyla ‘Baburnâme’dir   Kişisel hayatını, yaptığı savaşlar, gördüğü yerler ve telkinler ve sevinçlerin ayrıntılı tasviriyle birlikte samimi ve teferruatlı bir biçimde sunar bu hatıratta   ‘Baburnâme’ dünya literatüründe Augustinus’un İtirafları’yla yan yana anılan, “tarih”ten ziyade hayatı kaydetme çabası olan ve on beşinci yüzyıl sonu on altıncı yüzyıl başında yaşadığı coğrafyada hayatın nasıl olduğuna dair canlı ve keyif veren bir eserdir   Ona böylesi bir hatırat yazma esinini neyin verdiğini, hatta çevresindeki insanlara hatırat yazmalarını telkin etmesinin ardında yatan ulvî amacı bilemeyiz? Ancak bilebildiğimiz ve önünde saygıyla eğileceğimiz tek şey elimizde kalan bu kıymetli, gerçeğe adanmış ve önyargılardan uzak metindir - ki yazarımız da bize çağların ötesinden açık sözlülükle seslenir: “Bunları yazmaktaki amacım şikâyet değil, gerçekleri söylemektir; bu söylenenlerdeki amaç kendimi tarif değil, gerçekleşmiş olanları beyan etmektir   Burada böylece her sözün doğrusunu ve her işin olduğu gibi yazılması gerekli sayıldığı için şüphesiz ki, baba ve büyük kardeşten iyi ve kötü ne duyulup görülmüşse onları söyledim, akraba ve yabancıdan da ne kusur veya meziyet görülmüşse onları yazdım  Okuyan mazur görsün, işitenler de kınamasın ”BAŞKA KAYNAKLARDAN BABÜR ŞAH : 14 Şubat 1483'te Fergana’da doğdu   1493'te babasının ölümü üzerine, Fergana hükümetine varis oldu  11 sene Özbek ve Tatar melikleri ile savaş edip, nihayet hakimiyeti sağlayamayacağını anlayarak güneye indi  1504'te Kabil’i fethedip kendisine başşehir yaptı  Aynı zamanda Gazne’yi aldı ve kısa zamanda Afganistan’ın büyük bir kısmını içine alan bir devlet kurdu  1511 Ekiminde Semerkant İmparatorluk tahtına oturdu  Bir ay sonra Taşkent’i, Buhara’yı aldı, bütün Maveraünnehir’e hakim oldu  Fakat, bir müddet sonra, Özbekler tarafından ata yurdundan kovuldu![]() Babür Şah, 1519'da Hayber’i geçerek, Hindistan’a girdi   Pencab’a düzenlediği beş sefer sonunda bütün kuzey Hindistan’ı fethetti  1525'te Hindistan’ın tamamını fethetmek üzere Kabil’den ayrıldı  1526'da, yani Osmanlılar’ın Mohaç Zaferinden birkaç ay önce, Paniput Meydan Muharebesinde Sultan İbrahim Ludi’nin 100 000 asker ve 1 000 filden müteşekkil büyük ordusunu yendi  Bu zaferle Babürlüler (Gürgâniyye) Devletini kesin olarak kurdu (1526)  Böylece Hindistan Türk İmparatorluğu tacı Ludilerden Babür’e geçti![]() Bu başarıdan sonra Delhi, Agra ve Hanpur’u alan Babür Şah, Agra’yı başşehir yaptı   1527'de Hindular üzerine yürümek için Agra’dan çıktı  Hindular, aralarında ittifak kurduktan sonra, 100 000 kişilik bir ordu ve birkaç yüz zırhlı fille yeni Hindistan fatihinin üzerine yürümeye başladılar  Çok kritik ve tarihi bir andı  Babür’ün harbi kaybetmesi demek, Ganj Vadisinin Hinduların eline düşmesi, netice itibariyle beş asırlık Müslüman ve Türk hakimiyetinin Hint kıtasından atılması demekti  Babür 13 500 kişilik pek seçkin bir Türkistan atlı birliği ile düşman üzerine yürüdü  Yanında Osmanlı Türklerinden Mustafa Rumi’nin kumanda ettiği bir topçu birliği de bulunuyordu  Hindularda ne top, ne de tüfek vardı  Ateşli silahlar ve Türk atlısının üstün savaş kabiliyeti, Babür’e savaşı kazandırdı  Düşman tamamen imha edildi  Bu, Babür Şah için Paniput’tan daha büyük bir zaferdi  Biyana civarında geçen bu Kanva Meydan Muharebesinde birkaç saat içerisinde düşmanı yok eden Babür, ‘Gazi’ unvanını aldı  Meşhur Zeynüddin Hafî’nin torunu Şeyh Zeyn Hafî’nin kaleme aldığı Zafername, bütün İslam memleketlerinin hükümdarlarına gönderildi  Bundan sonra Odh (Audh) eyaleti de fethedildi  Art arda yapılan fetihlerle Babür İmparatorluğunun sınırları çok genişledi![]() Babür Şah, 25 Aralık 1530'da Agra’da öldü ve vasiyeti üzerine pek sevdiği Kabil’e götürülüp, orada gömüldü   1526'da kurduğu devlet 1858 senesinde İngilizlerin işgaline kadar, 332 sene varlığını sürdürmüştür  Kabri üzerine Şah Cihan tarafından 1646'da muhteşem bir türbe yaptırıldı  Babür Şah memleketin imarı için gayret gösterdi  Hindistan ve Afganistan’da birçok yollar, kervansaraylar ve medreseler yaptırıp, fethettiği yerleri mamur hâle getirdi  Âlim, edip bir zat olan Babür Şah, hayatını kendisi yazdı  Tüzük-i Baburî (Babürname) adını verdiği bu kitabı, Ekber Şah zamanında Çağatay dilinden Farsça’ya sonra İngilizce’ye tercüme edilerek neşredildi  Türkçe pek değerli bir Aruz risalesi yazdı ve kendisine doğduğu zaman Zahirüddin Muhammed adını veren zahirî ve batınî ilimlerin hazinesi büyük mutasavvıf Hace Ubeydullah-ı Ahrar hazretlerinin Farsça Hanefi fıkhı üzerine yazdığı Risale-i Validiyye’yi Türkçe nazma çevirdi  Yine Hanefi mezhebine ait fıkıh bilgilerini içine alan Mübeyyen adlı eseri yazdı  Şiirlerini Divan’da topladı  Orijinal yazı stili, ‘Hatt-ı Baburî’ adıyla meşhur oldu  Babür, Türkçe‘den başka pek mükemmel surette Farsça, Arapça ve Moğolca biliyordu  Ölümünden sonra ‘Hazret-i Firdevs-Mekani’ ve ‘Hazret- i Giti-Sitani’ (Cihan Fatihi) diye anılmıştır![]()  | 
	
		
		
		
		
			 
		
		
		
		
		
		
		
			
		
		
		
	 | 
| 
		 |