10-21-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Helenistik Dönem Mimarlık Hakkında
Helenistik Dönem Mimarlık Hakkında
Helenistik Dönem Mimarlık
Hellenizm döneminde Yunan mimarlığı Ege ve hattâ Akdeniz ülkelerinin dışına çıkmakta, büyük monarşi*lerin kapladığı geniş alana yayılmaktadır Genel karakteri bakımın*dan bu mimarlık klâsik Yunan mimarlığını sürdürmekte ve eskiye bağlı bir nitelik taşımaktadır Dor, iyon ve Korint düzenleri bu dönem*de de varlıklarını korumakta, bunlara dördüncü bir düzen katılmamaktadır
Bu dönem Dor düzeni bazı yenilikler kaydetmekle beraber geri*leme belirtileri de göstermektedir Sütunlar yüksek ve ince şekiller almakta, başlıklar küçülmekte, triglif frizinin arşitrav'dan daha yüksek yapıldığı ve sütun eksenleri arasına rastlayan triglif, dolayısıyla metop sayısının arttığı göze çarpmaktadır

Dor tapınakları perípteros ya da próstilos plânındadır Bunlara örnek olarak Bergama'da Atena ve Ilion'(Truva) daki Atena, Kos Askelepieion'undaki Asklepios (her üçü de perípteros), Rodos'taki Atena Lindia , Samotrake'deki Misterler veya Bergama'daki Hera Basileia tapınakları (hepsi próstilos) gösterilebilir Bergama yöresindeki Mamurtkale tapınağı ise in antis plânındadır İyon etkisi altında kalmış bir Dor tapınağı hakkında Bergama'da yukarı Agora tapınağı bir fikir vermektedir Triglif frizinden ötürü Dor düzeninde olan bu küçük bina kaideli sütunları ve yeni bir şekil alan başlıklarından ötürü İyon ve Dor elemanlarını ahenkli bir surette karış*tırmakta, ayrıca nefis işçiliğinden ötürü dikkati çekmektedir
Dor düzeninden daha büyük bir rol oynayan İyon düzeninde yapıl*mış tapınakların başında Miletos yöresinde Didima'daki Apollon tapınağı gelir
Pers'ler tarafından tahrip edilmiş arkaik tapınağın temelleri üzerinde M Ö 300 yılına doğru anıtsal bir dipteros olarak yapılmağa başlanmış olan bu binada ölçüler o kadar büyük tutul*muştu ki tapınak yüzyıllarca üzerinde çalışılmasına rağmen bitmemiş olarak kalmıştır Bu tapınak aynı zamanda bir kâhinlik ocağı olduğundan plânı normal tapınak plânından ayrılmakta, bina aynı eksen üzerinde, fakat zemin düzeyleri farklı derin bir pronaos, ortasında iki sütun bulunan dik*dörtgen bir salon ve etrafı yüksek duvarlarla çevrili bir açık avlu şeklinde bir cella'dan meydana gelmektedir Avlunun gerisinde İyon düzeninde próstilos tarzında tapılmış küçük tapınak Apollon heyke*lini kapsıyordu Bu tapınağın yanında kutsal kuyu ve bir de defne ormancığı yer alıyordu
Sardes'teki Artemis tapınağı , son araştırmaların göster*diği gibi, çeşitli zamanlarda yapılmış olup M Ö 3 üncü yüzyılın ilk yarı*sında bir çifte "templum in antis " şeklinde idi; sütunlar kare kaideler üzerinde duruyordu 2 nci yüzyılın ilk yarısında ise buranın etrafı iki sütun ekseni genişliğinde bir sütun çemberiyle çevrilmiş, bu suret*le tapınak bir psevdodipteros halini almıştır Fakat ölçülerinin büyük*lüğünden ötürü bu tapınak ta, Romalı'lar zamanında üzerinde çalı*şılmış olunmakla beraber, bitmemiş olarak kalmıştır
M Ö 2 nci yüzyıl ortalarına doğru ünlü mimar Hermogenes tara*fından Menderes Magnesia'sında yapılmış olan Artemis tapınağı bir psevdodipteros olup cella ile sütun çemberi arasındaki bağlantılarının dakikliği ve oranlarının ahengiyle göze çarpmakta, aynı zamanda bu mimarın iç mekân problemleri üzerinde de durmuş olduğunu açığa vurmaktadır Bu tapınakta kullanılan sütunların başlıkları düz hat şeklinde bir "kanalis" ile birleştirilmiş kıvrımlar ve Attika-îyon kaideleri kapsamaktadır Saçaklıkta ise bir friz yer almaktadır
Korint düzenine gelince bu düzenin ancak meşgul olduğumuz dö*nemde başlı başına bir varlık haline geldiğini görürüz Bu düzen birçok mimarlık unsurlarını İyon düzeninden almakla beraber her taraftan görülmeğe elverişli akant (kenger) yapraklarıyle süslü sütun başlıkları ve konsollu kornişleriyle kendini belirtmektedir En çok Suriye kral*lığında geliştirilmiş olduğu anlaşılan bu düzende yapılmış tapınaklar arasında Kilikya'da Olba'daki (Uzuncaburç) Zeus (M ö 3 yüzyıl) , Karya'da Lagina'daki Hekate (2 nci yüzyıl), ya da Atina'da Suriye kiralı Antiyohos IV tarafından M Ö 174 yılında büyük bir dípteros halinde yaptırılmağa başlanmış, fakat ancak imparator Hadrianus zamanında tamamlanabilmiş olan Zeus Olimpiyos tapınağı gösterilebilir
Aynı dönemde plâtform şeklinde yüksek kaideler üzerinde ekser hallerde üç tarafı portiklerle çevrili anıtsal sunaklar da yapılmıştır ki, bunlara örnek olarak Priene'de Atena veya Magnesia'da Artemis tapınaklarının cepheleri önünde yer alan sunaklar gösterilebilir Fakat bu çeşit sunakların en büyüğü kral Eumenes II tarafından Bergama'da başlı başına bir teras üzerinde yaptırılmış olan Zeus sunağıdır ki, bu sunağın kaidesini ya da iç kısımlarını süsleyen kabartmalardan aşağıda bahsolunacaktır
Bir dönemde birbirine merdivenlerle bağlanmış çeşitli teraslar üzerinde tapınak, sunak ve başka yapılardan ibaret külliyeler de ya*pılmıştır kî, bunların en tanınmışları arasında Rodos'ta Lindos akropo*lünün en yüksek yerinde iki teraslı olarak bina edilmiş olan Atena Lindia (3 üncü yüzyıl) veya Kos'ta (Istanköy) daha hafif meyilli bir arazide üç teras şeklinde yapılmış Asklepios külliyeleri (2 nci yüz*yıl) gösterilebilir
http://www goddess-athena org/Museum  ndia/index htm
Hellenizm dönemi şehir plânları hakkında esaslı bir fikir edinmek mümkün oluyor Meselâ İskenderiye ve Antakya'da yapılan sondajlar bu şehirlerin daha önceleri Miletos (5 inci yüzyıl) ve Priene'de (4 üncü yüzyıl) uygulanmış olan Hippodamos sistemine göre düzenlenmiş olduklarını, dümdüz sokakların arasına, gerektiği zaman birçok adaları içine almak suretiyle, resmî meydanlar ve resmî binaların büyük bir ustalıkla yerleştirilmiş olduğunu açığa vurmuştur
Engebeli bir arazide kurulmuş bir şehre örnek olarak Bergama gösteri*lebilir ki bu şehirde düz inşa alanları elde etmek üzere yapıl*mış teraslar önemli bir yer almakta, bunların kuvvetli istinad duvar*ları ya da binalarıyle desteklendiği ve çeşitli yapılar yanında iki katlı stoa'larla teçhiz edildiği, aynı zamanda yayvan bir S şekli gösteren kaldırımlı bir ana yolla birbirine bağlandığı görülmektedir
Bergama'nın daha küçük bir örneğini Edremit körfezi ağzındaki Assos'ta ya da Aigai'da buluyoruz Bütün bu şehirler o çağda büyük bir gelişim geçiren muhasara araç*larına dayanabilecek güçte ve tümüyle taştan yapılmış surlarla çevril*mişti Bunlara bir örnek olarak Latmos (Bafa) gölünün kuzey-doğu köşesinde yer alan Herakleia surları gösterilebilir ki büyük bir kısmı ayakta duran bu surlar 6,5 km uzunluğunda olup 65 kule ile güçlendirilmiş bulunmakta ve seğirdim yolunun önünde mazgallı bir siper duvarı yerine pencereli bir duvar (epalksis) kapsamaktadır Sur bedeninin içinde üzerleri düz veya kemerli mekânlar (kazematlar) kapsayan bir suru Antalya bölgesinde Side liman şehrinde buluyoruz Bu şehrin iki ana kapısının gerisinde birer avlu bulunmakta idi ki, bu avlulu şehir kapılarına M Ö 4 üncü yüzyıldan başlayarak Yunanistan'ın birçok şehirlerinde (meselâ Atina, Korint, Mantineia v d ) ve Anadolu'da (meselâ Perge, Silyon, Priene, Assos, Bergama) rastlamak mümkün oluyor
Hellenistik dönem evlerine dair Priene ve Delos'ta kazılarak mey*dana çıkarılmış olan evler bir fikir vermektedir Priene'de avlulu evler ön safta gelmekte, avluya açılan ve oradan hava ve ışık alan mekânlar arasında cephesinde ante'ler arasında iki sütun kapsayan bir ön mekâna (prostas) sahip megaron tarzında diğerlerinden daha büyük ve daha yüksek bir oda dikkati çekmektedir (prostas evi) Fakat M Ö 3 üncü yüzyıldan başlayarak peristil'li evler de yapılmaktadır Bunlar Delos'ta ön plânda gelmekte , bu evlerin bazılarında orta avlunun bir "pastas" ile birleştirildiği görülmektedir
|
|
|