|  | Türk Dili Kelimeleri Hakkında |  | 
|  10-21-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Türk Dili Kelimeleri HakkındaKelimeler Ahmet Selim Demirtaş Ceyhun küçükken İstiklâl İlkokulu'na gidiyormuş, fakat anlaşılmasının zorluğundan dolayı "İstiklâl" kelimesinin mânâsını bilmiyormuş ve bir "yer adı" sanıyormuş  Buna hüküm bina ediyor ve şöyle diyor: "Bağımsızlık denilseydi bilirdim  (Bağımsızlık) sözcüğü güzeldir, (istiklâl) çirkindir  " Hadi, "İstiklâl Savaşı" denilince anlamadın  Okullar her hafta, İstiklâl Marşı ile açılır, hafta sonu onunla kapanırdı  İstiklâl Marşı, "Hakkıdır Hakk'a tapan milletimin istiklâl" diye biter, biz o kelimeyi çocuk hançeremizle üç bölümlü olarak epeyce uzatarak söylerdik  Bu kadar çok tekrarlanan bir kelimeyi bir öğrencinin bilmemesi tasavvur edilebilir mi? Kelimeyi kötülesinler diye, insanlarımızı kötülüyor  1960 Vatan Yıllığı'nda bazı ilanlar var  Ondan örnekler vermek istiyorum ki, en basit dilde bile o zamanlar nelerin bulunduğu anlaşılabilsin   İş Bankası ilanı: ''Bilumum banka muameleleri için", "Memleket dahilindeki şube adedi    " "Fay" reklamı: " Fay mucizesini ispat için ''en ikna edici delillerdir  ” "Opon” reklamı: 'Sağlık mevzuunda, muayyen, zamanlardaki    " "Kim" dergisinin ilanı: "    ”Gerçeğini son bir yıl TEYİD etti… " Önümüzdeki MÂNİALAR ne olursa olsun  " "Arçelik" ilanı: “    Mükemmeliyeti hususunda    ” "Pertev" ilanı: “… Bu mahzuru katiyetle önler  " “UFA” ilanı: "Büyük bir İTİNA ile İMAL edilir  En hassas mideleri  " Pamukbank ilanı: "İstikbal, tahsil,ihtisas, tafsilat,hususi    " Edison ilanı: "Gözlerinizin sıhhati mevzubahis  " "Muhtelif takatlerde" deniz motorları    Umumi, nakliyat, vasıta, mücehhez, menfaat, temin    Halk bilmeseydi, bu kelimeler ilanlâra, reklamlara girer miydi? Halk biliyordu, bunlar zorla bilemez hale getirdiler  Dayattılar, beyinleri yıkadılar  Çetin Altan'ın 1959'da yazdığı yazıya bakın: "    Dünyanın Selameti uğrunda… bizleri İKAZ MAHİYETİNDE    UMUMİ YEKÛNU    İKTİBAS edilmesi ile  HASIL olan NETİCE    AMME VİCDANI MUZTARİB  olmakta… TENKİD, TAHAMMÜL, ŞAHSİYET, TEŞEBBÜS, TÖHMET, MUTEDİL…” Çetin Atan bu kelimeleri kullanıyorken, okuyucuları kendisini anlamıyor muydu ? "Vatan”, Ahmet Emin Yalaman’ın gazetesi  Hep “ilerici” ler yazıyordu: ''Şuur,İnkişaf, terakki, imkan , ihtimal, müşahede, mütalaa, müteakip, muayyen, muhtemel, mazi, istikbal, istîmal, muhkem, basiret, mesuliyet, behemehal, intiba, nisbet, kifayet, mücrim, binaenaleyh, müessir, âmil, mefhum, isnad, vâki davet, müracâat, müessif, matuf   ” Bu kelimeleri, gazetede çalışan şıradan işçiler bile bilirdi  Bilmezlikten gelenler, yabancılaşma hücrelerinde edebiyat yapmaya çalışan (sonunda da milleti edebiyatsız bırakan) bir avuç inatçıdan ibaretti  Konuşurken başka, yazarken başka kelimeleri kullandılar  Tabii kelimelerle düşünüp; uydurmacaya tercüme ediyorlardı! Bu affedilmez bir samimiyetsizlikti  Dilimizi daralttılar, kararttılar, bozdular  Tabii kelimelerle düşündükleri için, kendileri hemen tükenmediler, Fakat, oluşturdukları uydurmacanın içinde doğanlara bütün düşünce imkânlarını kaybettirdiler  Onlar asli kelimelerle düşünüp, tercüme ediyorlardı; gençler bunu nasıl yapacaklardı? 950'li yıllardaki dikkatli bir gazete okuyucusunun(başka bir önemli vasfı olmaksızın) bildiği kelimeleri bugün hukuk mezunu bilmiyor  Ezberlemek zorunda kalsa bile bilmiyor; çünkü, dergilerde, gazetelerde siyasi aktüalitede, ders dışı kitaplarda o kelimelerin kökleriyle hiç karşılaşmamış  Tasarrufuna alamıyor  Kelimelerle ilgili özel hatıralarım vardır  Ben "iltizam” kelimesinin  950'li yıllarda, gazete okuyucusu olan bir köylüden öğrendim    "Taaddî, tasdî, mütehallî" kelimelerini Menderes'ten öğrendim    "Bu taaddiyi bize nasıl reva gördünüz?"diye soruyordu, İnönü'ye  Yassıada'da "Tasdîden ictinab ediyorum  " diyordu inleyerek  Sonra nereye geldik? "Açık-seçik söylüyorum    Ne demişiz, ne etmişiz? Larc olalım, forse edelim  Yukarıya itelim, aşağıya çekelim  "   " Siyasi üslubumuz bu seviyede  Ef'âl-i mükellefin  Yükümlülerin eylemleri!    TRT-l' de, bir ses "Seni bîmürüyvet, seni bîvefa   " diyor  Yanımdaki sorar gibi bakıyor  Gülerek, ''Sayıklıyor işte!" demekten kendimi alamadım   Türkçenin bugünkü haliyle "eğitim dili" olmaktan çıkarılmak istenmesini yadırgamıyorum  Sapmanın özündeki maksat buydu zaten  | 
|   | 
|  | 
|  |