Prof. Dr. Sinsi
|
Parkinson Hastalığı Tedavisi Parkinson Tedavi
Parkinson Hastalığı Tedavisi, Parkinson Tedavi
Parkinson hastalığının tedavisini kabaca üçe ayırmak mümkün: İlaç tedavisi, ilaç dışı tedavi ve cerrahi tedavi Önce genel prensiplerden başlayalım Tedavide ilk adım, bunun kalıcı bir beyin hastalığı olduğunu kabul etmekten oluşuyor Hastalığın geçmeyeceğini bilmek ve onunla yaşamayı öğrenmek gerekli Elimizdeki yöntemlerle hastalarımızı uzun yıllar iyi bir hayat kalitesi ile yaşatmak mümkün Onların da alacakları basit tedbirler ve uyacakları birtakım kurallarla hayatlarını kolaylaştırmak ellerinde Hastalığın özelliklerini bilirlerse hasta, hayatını, aktivitelerini, hareketlerini ona göre şekillendirebilir Örneğin çabuk yorulma Parkinson hastalığının bir özelliğidir ve Parkinsonluların yaklaşık yarısı yorgunluktan yakınırlar Eğer hasta bunu bilirse, gününü daha iyi yapılandırabilir Biz hastalarımıza yorgunluk sınırını aşmamalarını öneririz Ev kadınlarımızın klasik bir yöntemi vardır "Sabahtan bütün işimi gücümü yapayım, öğleden sonra oturayım, dinleneyim " Ama biz bunu önermeyiz "Günü bölün Sabahtan yemek yapın, öğleden sonra temizlik yapın, akşama da biraz iş bırakın" diyoruz Yorulduklarını hissederlerse, ara vermelerini ve sonra yeniden başlamalarını, bunun yanında düzenli egzersizi, yürümeyi öneriyoruz Bu bizim için tedavinin bir parçası Mutlaka kilo vermelerini istiyoruz Çünkü kilo zaten normal bir kişide de sorun oluşturabiliyor Eğer beyin hastaysa, o zaman fazla kilo daha da sorunlu hale gelebilir Sağlıklı bir beslenme şekli öneriyoruz Parkinson hastalığının kendine ait bir diyeti yok Bazı ilaçlar, proteinli gıdalarla beraber alındığında emilmeleri zorlaşır, beyne geçmeyebilirler Onun için o ilaçlar alınırken, proteinli gıdaların ilaçtan belli bir süre sonra tüketilmesini öneririz Bunun dışında tüm insanlar için geçerli olan sağlıklı beslenme şekli, Parkinson hastalan için de geçerlidir Hastalarımızdan hem fiziksel hem de zihinsel olarak aktif kalmalarını isteriz Bir köşeye çekilmelerine tamamen karşıyızdır Modern tedavi yöntemleri ile Parkinson hastalarının günlük yaşama ve iş yaşamına katılmalarında sorun olmaz Kendi başlarına egzersiz yapamayan hastalar için fizyoterapi de faydalıdır
Dopamin ve levodopa başrolde
Parkinson Hastalığının Tedavisi; İlaç Tedavisi Nasıl yapılıyor?
Alzheimer'da olduğu gibi ilaç tedavisinin doğrudan doğruya hastalığa özgün olan ve bu hastalık için özgün olmayan şekilleri var Hastalığa özgün tedavinin ana stratejisini de beyinde artık yeteri kadar üretilmeyen dopamin'i yerine koymak oluşturuyor Dopamin'in kendisini veremiyoruz Bunun nedeni, dopamin'in kan-beyin seddini aşamaması Normalde kan ile beyin arasında bir bariyer, bir set vardır; "kan-beyin seddi" olarak tanımlanır Kandaki her madde beyne geçemez Beyin ancak kendi istediklerini seçip alır Dopamin de beyne geçemeyen maddelerden birisi Bu yüzden tedavide dopamin'in ön maddesini veriyoruz Bu maddenin adı levodopa Beyne geçen levodopa, beyindeki dopamin üreten hücreler tarafından dopamin'e çevriliyor ve depolanıp kullanılmaya başlanıyor Levodopa'yı da saf olarak vermiyoruz Çünkü böyle yaparsak, levodopa beyin dışı hücrelerde de dopamin'e çevriliyor, mesela mide-bağırsak sisteminde Bu da istemediğimiz bir şey çünkü yan etkilere sebep oluyor Levodopa'yı, dopamin'e dönüştüren çeviriciyi (enzimi) baskılayan bir madde ile birlikte veriyoruz, ancak bu madde beyne geçmiyor, sadece çevre dokularda kalıyor
Böylelikle de verdiğimiz levodopa, çevre dokularda dopamin'e çevrilmiyor ve büyük kısmı beyne geçiyor Beyne geçtikten sonra dopamin'e çevriliyor ve kullanılmaya başlıyor Bu ilaç halen Parkinson hastalığının en etkili tedavi yöntemi olarak kabul ediliyor Levodopa, 1960'lerin sonu 1970'lerin başından beri kullanılan bir madde
Ancak şöyle bir gözlem var Uzun yıllar levodopa kullanan hastalarda, özellikle de genç hastalarda bazı sorunlar ortaya çıkabiliyor Örneğin tedaviye başlandıktan sonra beş yıl içinde hastaların yaklaşık yüzde 40-50'sinde ilacın etki süresinin kısaldığını görüyoruz Hasta diyor ki, "Eskiden ben ilacımı aldığım zaman, bir dahaki doza kadar hiçbir kötüleşme hissetmezdim Ama son yıllarda bir dozu alıyorum ikincisinin vakti yaklaşırken kötüleştiğimi hissediyorum, tutukluğum artıyor, yürümem yavaşlıyor, kapanmaya başlıyorum " Biz buna "motor (harekette) dalgalanmalar" veya "açılma-kapanma dönemleri' diyoruz Hasta hareket edebilme yeteneği bağlamında bir açık, bir kapalı oluyor Bir de bizim diskinezi veya "istem dışı hareketler" dediğimiz bir durum ortaya çıkabiliyor Hasta açılma veya kapanma dönemine girerken ya da açık olduğu tüm süre boyunca eğilme, bükülme, atma, kasılma şeklinde istem dışı hareketler ortaya çıkıyor Bunların ise şu mekanizmayla olduğu düşünülüyor: Başlangıçta beyin levodopa'yı kandan alıp dopamin'e çeviriyor, depoluyor ve istediği zaman kullanıyor Ancak zamanla hastalık ilerleyip dopamin yapan hücrelerin ölümü arttıkça depolama kabiliyeti azalıyor Bu yüzden beyin o an kanda ne kadar levodopa varsa onu alıp kullanıyor Kanda çok varsa, çok alıp kullanıyor Bu durumda da hasta yürüyor, hareket edebiliyor ancak bunun yanında istem dışı, fazladan hareketler de ortaya çıkıyor İşte bu iki komplikasyon, açılıp-kapanma dönemleri ve diskinezi'lerden dolayı şu an modern tedavide levodopa bazındaki ilaçları genç hastalarda geciktirerek kullanıyoruz Onun yerine önce diğer ilaçları kullanmayı yeğliyoruz
Şimdi giderek daha iyi anlıyoruz ki levodopa'nm yaptığı bu komplikasyonlar, büyük ihtimalle bizim ilacı kullanma şeklimizden kaynaklanıyor Dopamin beyinde sürekli salgılanıyor Halbuki biz levodopa'yı dışardan kesintili bir şekilde, zaman zaman veriyoruz, bu da beyinde dopamin'ın kesintili bir şekilde salınmasına sebep oluyor Gerekli uyarı beyne bir süreliğine geliyor, sonra bir süre kayboluyor Sözünü ettiğim bu komplikasyonlann, levodopa'nın kesintili verilmesinden doğduğunu düşünüyoruz Onun için de levodopa'yı daha kesintisiz, daha sürekli verirsek bu sorunlar oluşmaz mı sorusu şu an araştırılıyor Elimizde bunu kısmen sağlayan bir ilaç var, onunla ilgili bizim de içinde olduğumuz uluslararası bir çalışma halen yürüyor
|