10-15-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Depresyon Tanısal Sorunlar
Depresyon Tanısal Sorunlar
Depresyonla ilgili bulgular genel hastane bașvurularında yaygındır ve hastane içi konsültasyonların en sık nedenidir Tıbbi hastalıklar ve depresyon birlikteliği düșük gelirli, eğitime ulașımı sınırlı, sosyal güvence sorunu olan, ișsiz, boșanmıș zor sosyoekonomik koșullarda yașayan insanlarda sıktır Bu özellikler hastalıkla ilișkili grubu tanıma ve tedavide zorluklar içerir Sağlık hizmetine ulașımda zorluk olduğunda tıbbi hastalıkların oranları artabilir Kișinin içerisinde bulunduğu depresif duygudurum sağlık hizmetine ulașım istemini azaltabilir Öte yandan bir biçimde tıbbi yardım arayan hastaların önemli bir kısmı sağlık çalıșanları tarafından fark edilememektedir Major depresyonu tıbbi hastalığı olan grupta değerlendirmek oldukça güçtür Çünkü birincisi hasta olmak, hastanede yatmak, çalıșamamak, ișlev kaybı, sosyal rollerde bir değișim yapar ve bu yas sürecine benzer sorunlar ortaya koyar Bu durumlardaki bulgular depresyondaki bulgulara çok benzer İkincisi major depresyon tanısı koymak için kullanılan vejetatif ya da somatik bulgular fiziksel hastalığın sonucu olabilir Bu tanısal karmașa tıbbi hastalıklarda görülen depresyon çalıșmalarına da yansımıștır Örneğin böbrek hastalarında yapılan çalıșmalarda depresyon oranları %0-100 arasında değișmektedir Gerçektende birçok kronik tıbbi durumlardaki bulgularla depresyon bulgularının örtüșmesi araștırıcılar için en önemli sorunlardan biri olarak görülmektedir Literatürdeki tıbbi hastalıklarda depresyon oranlarındaki farklılıkların yukarıda sayılanlardan bașka nedenleri de vardır Tanı sistemlerinin yıllar boyunca değișimi, depresyon değerlendirmesi için farklı araçlar kullanılması, daha da önemlisi standardize edilmemiș topluluklarla çalıșılması farklılık yaratabilir Depresyonun sıklık oranları demografik özelliklerden, tıbbi hastalığın tipinden, ciddiyetinden, süreğenliğinden etkilenmiș olabilir Tanı sıklıkları arasındaki büyük farklılık tanıların ve tanı koyma araçlarının güvenirliği konusunda soru ișaretleri ortaya çıkarmaktadır Psikiyatride sınıflandırma sistemlerinin tanı aracı olarak kullanılması psikiyatrik tanıların standardize hale gelmesini sağlamıștır Ancak tanı koyma yöntemlerinin getirdiği sorunlar tıbbi hastalıklar gibi özel gruplarda henüz çözümlenememiștir Tartıșmalar çalıșmalarda tanıların hem geçerliliği hem de güvenilirliği sorununun sürdüğünü göstermektedir Tıbbi hastalıklarda depresyon tanısı koymak için eșik altı belirtilerin klinik önemi, eștanı tartıșmalarının tanısal sürece etkisi, genel tıbbi duruma bağlı depresyon kararı ve klinik olarak anlamlı derecede bozulma kararının klinisyenler arasında farklılık göstermesi gibi önemli noktaların araștırılması bu tanı grubu ile ilgili șüphelerin ortadan kalkmasına yardımcı olacaktır
Tıbbi hastalıklarla psikiyatrik hastalıkların etkileşimi çok boyutludur Tıbbi hastalık ve psikiyatrik hastalıkların bulguları birbirine benzeyebilir, farklı tanıların biri diğerinin bulgularını ve öyküsünü maskeleyebilir Tıbbi hastalık ve psikiyatrik hastalıklar birbirlerinin sonuçlarını etkiler, hastalıklardan birinin bulgularından birini azaltmaya yönelik tedavi diğerinin bulgusunu artırabilir Psikiyatrik hastalıkların uygun tedavisi, eşlik eden tıbbi hastalığın seyrine olumlu etkide bulunabilir, hastanın yaşamdan aldığı doyumu artırır
Hastanelere yatan hastalar veya poliklinik hastalarının yaklaşık üçte biri ile dörtte birinde olağan kontrollerde dikkatlerden kaçabilen psikiyatrik bozukluklar bulunmaktadır Depresyona benzer bulgular hastane içi başvurularda oldukça yaygındır ve hastane içi konsultasyonların en sık nedenidir [3] Depresyon hastalarında tıbbi tedaviye uyumsuzluk sıktır, hastanelerde tedavi maliyetlerini artırırlar ve yaşamı sürdürmek için zorunlu tedaviyi almama biçiminde ortaya çıkan örtülü özkıyım girişimleri olabilir [4-6]
Depresyonla ilgili bulguların tam sıklığını saptamak oldukça zordur [2,3] Epidemiyolojik çalışmalarda depresyon sıklığı yaklaşık olarak toplumsal örneklemlerde (%2-4), birinci basamakta (%5-10) ve yatan hastalarda (%6-14) şeklindedir [1] Birinci basamak sağlık hizmetlerinde depresyon ya da anksiyete bozukluklarının tanınma oranı neredeyse yarı yarıyadır [7] Depresyon ve anksiyete bozuklukları genel hastanelerde en sık görülen mental hastalıklardandır Yeterince tanınmadıkları için yeterince tedavi edilememektedirler [ 2,8] Depresyon sıklığı kullanılan değerlendirme yöntemlerine bağlı olarak değişmektedir [2,3] Özbildirim ölçekleriyle tıbbi hastalıklarda depresyon sıklığı %8-60 arasında değişirken, yapılandırılmış görüşmelerde %10 8-27 arasında değiştiği ifade edilmiştir [
|
|
|