Prof. Dr. Sinsi
|
Pop Müziğin Doğuşu
Pop müziğin doğuşu
1940’larda cazdan swinge geçiş başlar 50’lerde sanatta pop art hüküm sürmektedir Pop art’a paralel olarak pop müzik kendini göstermeye başlar Sanayileşme, müziği de bir endüstriye dönüştürme yolundadır İşin doğası gereği, tüketim gündeme girer usulca Cazdan ritm ve çığlıkları araklayarak, “Far West” folklorundan da şiirleri ve basit melodileri yanına katıp yeni bir müzik türü yaratılır, tüketilsin diye…
Pop müzik ilk ilahını 1954’te sunar: Bill Haley Rock’n roll’un öncüsü Haley’i Elvis ve Beatles izler Bu arada zenci müziği de rhythm & blues şekliyle James Brown’ı ortaya çıkarır Müziğe destek, dans türlerinden gelmektedir (twist, jerk vs…) Popüler müziğin iki dev grubu da kısa süre içinde kendini gösterir: Rolling Stones ve Pink Floyd
Frenk illerinde bunlar yaşanırken, ülkemizde her zaman ve her konuda olduğu gibi farklı bir seyir izlendiğini görüyoruz Gerçi matbaa,tüketici hakları vs gibi alanlar yüzyıl geriden gelirken pop müziğin çok daha gerekli bi meretmişçesine koşturarak geldiği açıktır

60’larda swing,rumba,twist vs eşliğinde eğlenen “Beyaz Türk” bir azınlık İstanbul müzikhollerinde boy göstermektedir Yurdum insanı bu sıra cazbandlarla tanışır Özdemir Erdoğan caz grubuyla adını duyurmaya başlamıştır Geleceğin acılı Orhan Abi’si Orhan Gencebay, caz trompetçisi olarak gruplarda çalışmaktadır Ecnebi memleket görmüş sosyetemizin genç fertleri, Elvis ve Beatles‘tan haberdardırlar Bu dönemin en popüler müzik türü ise tangolardır İkili ilişkilerde “evinde gitarın var mı? Gidelim öyleyse” diye başlayıp, eve gelindiğinde “ pantolonunu çok sevdim, çıkar onu bebeğim” diye süren ve “bandıra bandıra ye beni” şekliyle sonuçlanan süreç henüz başlamadığından, iş bitiricilikten uzak- ki Turgut Özal henüz başbakan olmamıştır- beceriksiz delikanlılar, papatya gibi beyaz ve ince hatunlara kemanlarıyla bir ses vermeye çabalamaktadırlar Sanırım pop müziğin çıkış nedeni de budur E, hatun yıllarca elemanın keman partisyonlarını dinlemekten sıkılıp, eyleme geçmesini talep edecektir doğal olarak Bir nevi fast food istemi söz konusu
Erol Büyükburç yerli Elvis muamelesi görmekteyken 70’lere gelinir Eski aile fotoğraflarında gördüğünüz, İspanyol paça pantolonlu (acaba gerçekten İspanyollar bu denli zevksiz mi giyinmekte?) , favorileri ve saçları uzun, koca yakalı gömlekli ve epa topuklu ayakkabılar giyen kişiler sandığınız gibi Marslı falan olmayıp, 70’ lerin çılgın! gençliğidir Batıda “savaşma-seviş” dönemi yaşanırken, ülkemize yansıması -haberleşme ağının azizliğinden olsa gerek- “savaş-sevişme” olarak ortaya çıkar Sağ-sol çatışmaları patlak verir, haliyle sevişme kısmı da “evlenmeden olmaz” şeklinde zuhur ettiğinden, bizde olay kıyafetle sınırlı kalır
Rock’n roll ve caz uyarlamaları dışında yeni bir türden söz edilmeye başlanır: Aranjman Bir kısım genç arkadaşın doğal olarak “ bir çeşit karma çiçek sepeti” falan gibi algılayacağı bu terim, aslında bir müzik terimidir (ya da en azından ülkemizde öyle sanılmaktadır) Yabancı bestecilerin müzikleri üzerine çukulata renkli söz yazarlarının ezgiler attırmasıyla oluşan kolaja tahminen bir çiçekçinin “ ne lan bu böyle aranjman gibin” demesiyle yeni türümüze kavuşmuş oluruz Ajda Pekkan sinemadaki inanılmaz yeteneğini müziğe de yansıtmaya karar verir- bkz Banu Alkan sendromu- (Bir kısım okurun sinirli halini yatıştırmak için not: Haklısınız bu iki sanatçımızı kıyaslamak biraz adaletsiz oldu; Ajda, Banu’ dan daha çekiciydi )
Dönemin en dikkati çeken akımı : Anadolu Pop‘tur Haramiler, Apaşlar, Moğollar -ya hakkaten niye hep savaşçı kabileler olarak çıktı bu guruplar-,Üç Hürel, Cem Karaca, Barış Manço dönemin yüz aklarıdır Anadolu mortifleriyle çağdaş batı müziği soundunu birleştirip özgün bir türe imza attılar Rock müziğin birebir temsilcisi Erkin Koray’dır (daha sonra abileşen Orhan Gencebay’ın albümlerinde gitar çalması , bu özelliğini lekelemez) Bir diğer sıçrama ise protest müzikte yaşanır Bağlamanın eşliğinde “karşı” şarkılar yapan Ruhi Su, Sadık Gürbüz, Rahmi Saltuk, Selda ve sonradan batı formlarını tercih edecek olan Zülfü Livaneli protest müziğin lokomotifleri olurlar Çok sesli batı müziğini söyleyeceklerini aktarmada kullanan tek protest müzisyen Timur Selçuk olur Timur Selçuk, ses rengi olarak çok bi şey ifade etmese de, ses eğitiminden gelen nefis yorumculuğu ve babasından kalıtsal olarak taşıdığı besteciliğin hakkını tam anlamıyla veren bir sanatçı olmasıyla dönemin en önemli kişisidir kanımca
70’ler Türkçe Sözlü Çağdaş Batı Müziği’nin en ilginç dönemidir gerçekten Yukarıda özetle değindiğimiz türlere ek olarak Hakkı Bulut ve Orhan Gencebay ile kendini göstermeye başlayan “ arabesk” - ki bu da resim sanatındaki akımla ilgisi olmayan, başka bir uyduruk kelimedir- ilk nüvelerini verir
70’li yılların ortalarına gelindiğinde, Tv evlere girmeye başlamış, Kıbrıs Fatihi Ecevit kadar sevdiğimiz yeni bir kahramana kavuşmuştuk: Kaçak Dr Kimbıl Tv nin tek olumsuz etkisi, sabah 04 00 civarında Muhammed Ali ile Freyzır’ın boks maçlarını ABD’ den naklen vererek, babalarımızın baskısıyla sabahın ama vakti bu salakça olayı izlemek zorunda kalışımızdı Eurovizyon Şarkı Yarışması diye bir şey ülke gündemine oturmaya başlar aynı zamanlarda Birden müzik piyasasındaki hemen herkes şarkılarını yarıştırma hevesine kapılır (“biz şarkılarımızı yarıştırmayız” diyen Fikret Kızılok ve Bülent Ortaçgil istisnadır)
O dönemlerde ülkemizi temsilen yabancı ülkelere giden devlet adamlarının yanında Müşerref Akay’ın götürülmesi henüz bir gelenek değildi Türkiye’nin bir cennet olduğu iddiasının ülke müziğini temsil etmek adına yeterli olmadığı günlerdi, bu nedenle Modern Folk Üçlüsü gibi gerçekten önemli gruplar ve müzisyenler bu işlerde görevlendirilirdi
70’lerde iz bırakan başka kimler vardır? Davudi sesi ve inanılmaz müzik kültürüyle; Tanju Okan, romantizmin kadife sesi; Alpay, sol tandanslı müziğin mütevazi ama ödünsüz sanatçısı; Edip Akbayram, dikkate değer bir yeni gurup; Mazhar-Fuat-Özkan, güvenlik güçlerinin kadrolu methiyecisi Ersen ve Dadaşlar
80’li yıllara geçerken aranjman denilen zırvalık yerini “Türk Hafif Müziği” olarak adlandıran başka bir şabalaklığa bırakır Hoppala!!! Yine garip bir tanımlama Müziğin hafifliği , melodilerde yer alan nota ve akorların mezur başına düşen kütlesel ağırlığı mıdır? gibi yersiz ve anlamsız düşünceleri bir kenara bırakarak bu türde kimler vardı onlara göz atalım İlk akla gelen isimler; Sezen Aksu, İlhan İrem, Nilüfer, Nükhet Duru, Asu Maralman, Nur Yoldaş, İskender Doğan, Salim Dündar, İbo, Selçuk Ural, Neco , Aylin Urgal, Ayla Dikmen, Işıl German, Esmeray, Yasemin Kumral, Füsun Önal ve Erkut Taşkın Bir kısmı 70 lerin başından beri müzikle uğraşırken bir çoğu da yeni gençlerdir Özdemir Erdoğan da hafif müzik dünyasında yerini almıştır Bu türün bayraktarlığını dönemin tek müzik dergisi yapar: HEY Türk müzik tarihin şu ana dek yayınlanan en etkili dergisidir, Hey Bizler, şimdilerde Top-10 falan denilen gözde şarkıcılar ve şarkılar sıralamasını öğreniriz Hey’den Elbette kim, kiminle, nerede, ne yapmış oyununu da
|