Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Kültür - San'at & Eğitim > Ülke & Şehirler > Türkiye

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
harran, kenti

Harran Kenti

Eski 07-08-2009   #1
Şengül Şirin
Varsayılan

Harran Kenti



Harran Kenti


Harran Kent'i | Kentin Gizemi - Kuzey Mezopotamya'dan Batı Ve Kuzeybatıya Bağlanan Ticaret Yollarının Kesiştiği Nokta


Akçakale kentinin kuzeyinde yer alan yerleşme yeri Roma döneminde Carrhae adıyla anılırdı Bereketli Hilal'in (bak MEZOPOTAMYA) kuzeyinde kurulmuş olan Carrhae Asurlular'ın önem verdiği kentlerdendi Ninova'yı Karkamış'a (bugün Kargamış) bağlayan önemli ticaret yolu buradan geçerdi Mezopotamya'yı ele geçirmek isteyen Romalılar'ın güçlü ve büyük ordusu İÖ 53'te kent yakınlarında Partlar tarafından yenilgiye uğratıldı



Carrhae Çarpışması adıyla tarihe geçen bu savaştan sonra İS 279'da bu kez Pers ordusu aynı yerde Romalılar'ı yendi İS 7 yüzyılda Araplar'ın eline geçen kent Selçuklu, Eyyubi, Moğol, Memlûk yönetimlerinden sonra 1516'da Osmanlı topraklarına katıldı 4500 yılı aşan bir tarihi olduğu sanılan Harran'da Ay tanrısı Sin için yapıldığı bilinen tapınağın kalıntıları günümüze ulaşmamıştır Altı kapısı olan surların içindeki kalenin Mitanniler ya da Hititler tarafından yapıldığı sanılmaktadır Sur içinde kalıntılarına


rastlanan öteki yapılar ise Cuma Camisi (Ulucami) ile Şeyh Hayt elHarrani Türbesi'dir Selçuklu döneminin ilk yükseköğrenim kurumu olduğu öne sürülen Harran Medresesi'nin yalnızca gözlem kulesi günümüze ulaşmıştır Sivri kubbeli evleriyle uzaktan arı kovanını andıran bir görünümü olan Harran, son yıllarda Anadolu'nun tarihsel değerlerinin tanıtılması için düzenlenen turistik gezilerin başlıca uğrak yerlerindendir


Eskiden Altınbaşak adıyla Şanlıurfa ilinin Akçakale ilçesine bağlı bir bucak merkezi olan yerleşim yeri 1987'de yapılan bir yasal düzenleme sonucunda Harran adıyla aynı ile bağlı bir ilçe merkezi haline getirildi İlkçağda önemli bir kültür merkezi olan Harran günümüzde gelişmemiş kırsal bir yerleşim yeri görünümündedir Nüfusu 929'dur (1985)

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Harran Kenti

Eski 07-08-2009   #2
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Harran Kenti



Harran Kent'i | Kentin Gizemi - Kuzey Mezopotamya'dan Batı Ve Kuzeybatıya Bağlanan Ticaret Yollarının Kesiştiği Nokta


Sanliurfa'nin 44 kilometre Güneydogusundadir Her yil binlerce yerli ve yabanci turist tarafindan ziyaret edilen tarihi Harran Kenti, kendi adiyle anilan Harran Ovasi merkezinde kurulmustur


Tevrat'ta Hârân olarak geçen yerin burasi oldugu söylenilir Islam tarihçileri kentin kurulusunu Nuh Peygamber'in torunlarindan Kaynan'a veya Ibrahim Peygamber'in kardesi Aran'a (Haran) baglarlar 13yüzyil tarihçilerinden Ibn Seddad, Hz Ibrahim'in Filistin'e gitmeden önce bu sehirde oturdugunu yazmaktadir Bu nedenle Harran'a Hz Ibrahim'in kenti de denildigini, Harran'da Ibrahim Peygamberin evinin, adini tasiyan bir mescidin, onun otururken yaslandigi bir tasin varoldugunu söylemektedir



Harran tarihiyle ilgili en dogru bilgiler arkeolojik kazilardan elde edilen buluntulara dayanmaktadir Harran adina ilk defa, Kültepe ve Mari'de bulunan MÖ II bin baslarina ait çivi yazili tabletlerde "Har-ra-na" veya "Ha-ra-na" seklinde rastlanilmaktadir Kuzey Suriye'de bulunan Ebla tabletlerinde ise Harran'dan "Ha-ra-na" olarak bahsedilmektedir MÖ II binin ortalarina ait Hitit Tabletlerinde, Hitit'lerle Mitanni'ler arasinda yapilan bir anlasmaya Harran'daki Ay Tanrisinin (Sin) ve Günes Tanrisinin sahit tutuldugu belirtilmektedir

Bu tarihi belgelerden anlasildigina göre, Harran adi 4000 yildan beri degismeden günümüze kadar gelmistir Harran adi, Sümerce ve Akatca "Seyahat-Kervan" anlamina gelen "Haran-u" dan gelmektedir Bazi kaynaklar bu kelimenin kesisen yollar veya çok siddetli sicak anlamina geldigini de kaydetmektedirler


Gerçekten de Harran, Kuzey Mezopotamya'dan gelerek bati ve kuzey batiya baglanan önemli ticaret yollarinin kesistigi bir noktada bulunmaktadir Bu özelliginden dolayi Harran, Anadolu ile siki ticaret iliskileri bulunan Asur'lu tüccarlarin da önemli ugrak yerlerinden biri idi Anadolu'dan Mezopotamya'ya Mezopotamya'dan da Anadoluya olan ticaret binlerce yil Harran üzerinden yapilmistir Bu da burada zengin ve köklü bir kültür birikiminin olusmasina neden olmustur


Harran; Ay, Günes ve gezegenlerin kutsal sayildigi eski Mezopotamya putperestliginin (Sabiizm) önemli merkezi olmasi yönüyle ünlü idi Bu nedenledir ki Harran'da Astronomi ilmi çok ilerlemistir
Urfa'nin Hristiyanligin en önemli merkezlerinden biri haline gelmesine karsilik, Asur, Babil ve Hitit devirlerinden beri Harran'da süre gelen Sabiizm varligini MS II yüzyila kadar sürdürebilmistir Bu nedenle Hristiyanlar Harran'a Putperest sehri anlamina gelen "Hellenopolis" adini vermislerdir Dünyadaki üç büyük felsefe ekolünden birisi "Harran ekolü"dür


Harran'da bir çok büyük bilgin yetismistir Devrin, en büyük Matematikçilerinden, Tabiplerinden ve Yunan filozoflarinin eserlerini Arapçaya çevirenlerden 821 dogumlu Sabit bin Kurra, dünyadan ay'a olan uzakligi dogru olarak hesaplayan Battani (Avrupalilar Albetegni veya Albatanius derler), Yunan filozoflarinin maddenin bölünebilen en küçük parçasinin (atom) parçalanamaz olduguna dair iddialarini kabul etmeyen, oysa bölünmez kabul edilen bu parçanin müthis bir enerji ile paraçalanarak Bagdat gibi bir sehri yikabilecegini söyleyen ve böylece Atom'un mucidi sayilan Cabir bin Hayyan, Din bilgini Seyhülislam Ibni Teymiye Harran'daki okullarda yetismis dünyaca ünlü bazi alimlerdir


Emevi hükümdarlarindan II Mervan, Harran'i devletin baskenti yapmistir Emevilerin Asya bölümü 750 yilinda Abbasilere yenilerek Harran'da sona ermistir Abbasi hükümdari Harun Resit zamaninda kurulan "Harran Üniversitesi" dünyada büyük bir ün kazanmistir
Fatimiler, Zengiler, Eyyübiler ve Selçuklular gibi Islam Devletlerinin yerlesmelerine sahne olan Harran, 1260 yili baslarinda Mogollar tarafindan isgal edildi 1270 yilinda Mogollar burayi ellerinde tutamayacaklarini anlayinca Harran'in Camiini, surlarini ve kalesini yakip yikarak kenti tahrip ettiler Bundan sonra Osmanli Döneminde dahi Harran eski parlak günlerine bir daha dönemedi


Harran, Cüllab ve Deysan irmaklarinin suladigi bir ovada kuzey Mezopotamya'da kurulmustur Harran ovasi bir ag gibi su kanallari ile örülmüs bir tarim sahasi idi 1184 yilinda Harran'i ziyaret eden seyyah Ibni Cübeyr, burasinin gölgelik ve agaçlik oldugunu, çesitli meyve ve sebzelerin yetistigini yazmaktadir Uzun süren bir kuraklik sonucunda da harap oldugunu söylemektedir
13 yüzyila ait seyahatnamelerde Harran'da 4 medrese (Üniversite), bir hastahane, 1 düskünler yurdu ve 8 hamamin bulundugundan söz edilmektedir
Bu gün Cüllab ve Deysan irmaklari kurumus oldugundan, Harran sudan ve yesilden mahrum bir ovanin ortasinda 5000 yillik tarihi ile ayakta durmaktadir Tipik evleri, höyügü, kalesi, sehir surlari ve çesitli mimarikalintilari, geceleyin gök yüzünde piril piril yildizlari ile turistlerin büyük ilgisini çekmektedir Atatürk Baraji ve Urfa Tünelleri vasitasiyla Harran Ovasina akitilacak olan Firat Nehri, Harran'i tarihteki yesil ve verimli günlerine kavusturacaktir
3392 sayili kanunla 1961987 tarihinde ilçe merkezi olmustur Il merkezine 44 km mesafededir 76 köyü vardir 1997 Genel Nüfus sayimina göre ilçenin nüfusu 41058 dir ( Ilçe Merkezi :7306, Köy Nüfusu : 33753)

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Harran Kenti

Eski 09-14-2009   #3
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Harran Kenti



Tel İbrahim-İbrahim Tepesi 1885 tarihli Halep salnamesinde bu tepe Tel İbrahim diye adlandırılır Harran kentinin ortasında yer alan höyükte, ilk arkeolojik araştırmalara 1951 yılında Türk İngiliz ortak çalışmalarıyla başlanılmıştır O tarihten 1983 yılına kadar bu tarihi kente ilgisiz kalınmıştır





Harran kazıları 1983 yılında Arkeolog Dr Nurettin Yardımcı başkanlığında kazılar yeniden başlamıştır Önce kale ve çevresi temizlenmiştir Burada Emevi, Eyyubi ve Selçukluların ait seramik ve sikkeler bulunmuştur Firdevs (Ulu) Camii ve çevresi temizlenmiş ve Babil Kralı Nabonid’ e ait bir stel bulunmuştur Diğer bir buluntu ise birçok adak kitabesinden birisidir Kral Nabonid (MÖ 555-539) Sin Mabedinin yapılışı ile ilgili kitabedir Ayrıca çok sayıda eski ve orta tunç çağına ait pişmiş toprak figürler, taş ağırlıklar, öğütme taşları ve bronz eserler bulunmuştur İslami devirlere ait sikkeler, çok kaliteli sırlı ve boyalı seramikler de bulunmuştur 7 yy’dan 13 yy’la kadar olan islami devirlere ait yapılardaki açmalarda ise; dar sokaklar bitişik nizamlı avlulu evler ile kent kalıntısına ulaşılmıştır Hemen her evdeki su kuyuları, kanalizasyon sistemleri, basamaklı ve kapak taşlı tuvaletler, banyo odaları, değirmenleri, zahire depoları ile düzenli ve ihtişamlı bir şehir ve mimari ile karşılaşılmıştır




Harran, Cüllab ve Deysan ırmaklarının suladığı bir ovada kuzey Mezopotamya’da kurulmuştur Harran ovası bir ağ gibi su kanalları ile örülmüş bir tarım sahası idi 1184 yılında Harran‘ı ziyaret eden seyyah İbni Cübeyr, burasının gölgelik ve ağaçlık olduğunu, çeşitli meyve ve sebzelerin yetiştiğini yazmaktadır Uzun süren bir kuraklık sonucunda da harap olduğunu söylemektedir

13 yüzyıla ait seyahatnamelerde Harran‘da 4 medrese (Üniversite), bir hastahane, 1 düşkünler yurdu ve 8 hamamın bulunduğundan söz edilmektedir
Bu gün Cüllab ve Deysan ırmakları kurumuş olduğundan, Harran sudan ve yeşilden mahrum bir ovanın ortasında 5000 yıllık tarihi ile ayakta durmaktadır Tipik evleri, höyüğü, kalesi, şehir surları ve çeşitli mimarikalıntıları, geceleyin gök yüzünde pırıl pırıl yıldızları ile turistlerin büyük ilgisini çekmektedir

Harran tarihiyle ilgili en doğru bilgiler arkeolojik kazılardan elde edilen buluntulara dayanmaktadır ve MO V bin yıldan beri kesintisiz yerleşim vardır
Harran adına ilk defa, Kültepe ve Mari’de bulunan MÖ aynı ait çivi yazılı tabletlerde “Harra-na” veya “Ha-ra-na” şeklin de rastlanılmaktadır Suriye’de bulunan Ebla tabletlerinde ise Harran‘dan “Ha-ra-an” olarak bahsedilmektedir MÖ 18 yüzyıla ait bir Mari tabletinde; Harran‘daki SiN mabedinde Hitit Kralı şuppiluliuma ile Mitanni Kralı Mativaza arasında ay tanrısı sin ile güneş tanrısı şamaş un huzurunda bir anlaşma yapıldığından bahsedilmektedir Bu tarihi belgelerden anlaşıldığına görc, Harran adı 4000 yıldan beri değişmeden günümüze kadar gelmiştir Harran adı, Sümerce ve Akat’ça “Seyahat Kervan” anlamına gelen “Haran-u” dan gelmektedir Bazı kaynaklar bu kelimenin kesişen yollar veya çok şiddetli sıcak anlamına geldiğini de kaydetmektedirler
Harran, Kuzey Mezopotamya’dan gelerek batı ve kuzey batıya bağlanan önemli ticaret yollarının kesiştiği bir noktada bulunmaktadır




Bu özelliğinden dolayı Harran, Anadolu ile sıkı ticaret ilişkileri bulunan Asur’lu tüccarlarında önemli uğrak yerlerinden biri idi Anadolu’dan Mezopotamya’ya Mezopotamya’dan da ı Anadolu’ya olan ticaret binlerce yıl Harran üzerinden yapılmıştır Bu da zengin ve köklü bir kültür birikiminin oluşmasına neden olmuştur Harran; Ay, Güneş ve gezegenlerin kutsal sayıldığı eski Mezopotamya putperestliğinin (Sabiizm) önemli merkezi olması yönüyle de ünlü idi Bu nedenlerdir ki Harran‘da Astronomi ilmi çok ilerlemiştir Asur, Babil ve Hitit devirlerinden beri Harran‘da süregelen Sabiizm varlığını MS XIII yüzyıla kadar sürdürebilmiştir Bu nedenle Hıristiyanlar Harran‘a Putperest şehri anlamına gelen “Hellenopolis” adını vermişlerdir Dünyadaki üç büyük felsefe ekolünden birisi “Harran ekolü”dür Harran‘da birçok büyük bilgin yetişiştir Devrin en büyük Matematikçilerinden,Tabiplerinden ve Yunan filozoflarının eserlerini Arapça’ya çevirenlerden 821 doğumlu sabit bin Kurra, Dünyadan Ay’a olan uzaklığı doğru olarak hesaplayan Battani (Avrupalılar Albetegni ve Albatainus derler), Yunan filozoflarının maddenin bölünebilen en küçük parçasının (atom) parçalanamaz olduğuna dair iddialarını kabul etmeyen, oysa bölünmez kabul edilen bu parçanın müthiş bir enerji ile parçalanarak Bağdat gibi bir şehri yıkabileceğini söyleyen ve böylece Atom’un mucidi sayılan Cabir bin Hayyan, Şeyhülislam İbni Teymiye Harran‘daki okullarda yetişmiş dünyaca Ünlü bazı alimlerdir Hanbeli Mezhebi’nin de önemli bir merkezi durumundadır

Emevi hükümdarlarından II Mervan, Harran‘ı devletin başkenti yapmıştır Emevi Yönetimi 750 yılında Abbasilere yenilerek Harran‘da sona ermiştir Abbasi hükümdarı Harun Reşit zamanında kurulan “Harran Üniversitesi” dünyada büyük bir ün kazanmıştır Fatımiler, Zengiler, Eyyübiler ve Selçuklular gibi İslam Devletlerinin yerleşmelerine sahne olan Harran, 1260 yılı başlarında Moğollar tarafından işgal edildi 1272 yılında Moğollar burayı ellerinde tutamayacaklarım anlayınca Harran‘ın Camiini, surlarım ve kalesini yıkıp yakarak kenti tahrip ettiler Bundan sonra Osmanlı döneminde dahi Harran eski parlak günlerine bir daha dönemedi Harran, Cüllab ve Karakoyun



ırmaklarının suladığı bir ovada kuzey Mezopotamya da kurulmuştur Harran ovası bir ağ gibi su kanalları ile örülmüş bir tarım sahası idi 1184 yılında Harran‘ı ziyaret eden seyyah İbni Cübeyr, burasının gölgelik ve ağaçlık olduğunu, çeşitli meyve ve sebzelerin yetiştiğini ancak uzun süren bir kuraklık sonucunda da harap olduğunu söylemektedir 13 yüzyıla ait seyahatnamelerde Harran‘da 4 medrese (Üniversite), 1 Hastahane, 1 düşkünler yurdu ve 8 hamamın bulunduğundan söz edilmektedir Bugün Cüllab ve Karakoyun ırmakları kurumuş olduğundan, Han-an sudan ve yeşilden mahrum bir ovanın ortasında 5000 yıllık tarihi ile ayakta durmaktadır Tipik evleri, höyüğü, kalesi, şehir surları ve çeşitli mimari kalıntıları, geceleyin gökyüzünde pırıl pırıl yıldızları ile turistlerin büyük ilgisini çekmektedir Atatürk Barajı ve Urfa Tünelleri vasıtasıyla Harran Ovasına akıtılacak olan Fırat Nehri, Harran‘ı tarihteki yeşil ve verimli günlerine kavuşturacaktır


Aynı yol güzergahında bulunan ve bir günlük turla gezi1mesi mümkün olan Harran, Han-el Bağrur, Şuayb Şehri, Soğmatar Harabeleri ve Eyyüb Nebi Köyü Urfa’daki ören yerlerinin en önemlileridir Bazda Mağaraları Harran-Han el-Ba’rür yolunun 15 ve 16 km’lerinde, yolun solunda ve sağındaki dağlarda tarihi taş ocakları bulunmaktadır Bunlardan 16 km’de, yolun sağındaki köy içersinde “Bazda”, “Albazdu”, “Elbazde” yada “Bozdağ” Mağaraları adıyla anılan iki taş ocağı görülmeye değer özellikler taşımaktadır Çevredeki Harran, Şuayb Şehri ve Han el-Ba’rür yapıları için yüzlerce sene taş alınması neticesinde her iki mağara çok sayıda meydan, tünel ve galeriler meydana gelmiştir Bunlardan bilhassa büyük olanı, yer yer iki katlı bir şekilde oyulmuş ve yükseklikleri 10-15 metreye varan ayaklar bırakılarak ortada meydanlar oluşturulmuştur Ayrıca uzun galeri ve tünellerle dağın çeşitli yönlerine doğru çıkışlar sağlanmıştır Çok geniş bir alana yayılan dağın dış cephelerinde taş kesilmesi nedeniyle büyük oyuklar meydana gelmiştir Anadolu’nun belki de en büyük en gizemli ve gezilmeye değer bu tarihi taş ocağının belli bölümlerinin 1250 yılında “Abdurrahman el-Hakkâri”, “Muhammed İbni Bakır”, “Muhammed el-Uzzar” gibi şahıslar tarafından işletildiği, kayalara yazılmış Arapça kitabelerden anlaşılmaktadır

HARRAN Hz İBRAHİM’İN ŞEHRİ






Tarihçiler kentin Nuh Peygamber’in torunlarından Kaynan’a veya İbrahim Peygamber’in kardeşi veya amcası Harran‘a bağlarlar 13 yüzyıl tarihçilerinden İbn Şeddad, Hz İbrahim’in Filistin’e gitmeden önce bu şehirde oturduğunu yazmaktadır Bu nedenle Harran‘a Hz İbrahim’in kenti de denildiğini, Harran‘da, İbrahim Peygamberin evinin adını taşıyan bir mescidin, onun otururken yaslandığı on taşın var olduğunu söylemektedir


HARRAN EVLERİ

Harran‘ın en çok ilgi çeken yanı külah biçimindeki kemik kubbeli tipik evleridir Harran denilince hemen bu evler akla gelir Harran harabelerindeki antik mimari kalıntılardan toplanan tuğlalarla köylüler tarafından yapılan bu evler, kare bir alanın üzerini örten külah biçiminde bir kubbeden oluşmaktadır Yan yana gelen tek kubbeler iç kısımda kemerlerle birbirlerine bağlanmış ve içeride geniş bir oturma mekanı elde edilmiştir Bölgenin iklimine uyumlu olan bu evler yazın serin kışın sıcaktır Harran‘ın bu evlerinde tavukların daha çok yumurtladığı, at gibi bazı hayvanların daha uysal olduğu, kuru soğanların daha çabuk filizlendiğini, yiyeceklerin bozulmadığı halk arasında söylemektedir

ŞEHİR SURLARI

Harran‘ı çevreleyen yaklaşık 4 km uzunluktaki şehir surları bugün görülebilir bir şekilde ayakta durmaktadır 187 adet burcu bulunan surların; Batıda Halep Kapısı, kuzeyde Anadolu Kapısı (Rum Kapısı), doğuda Aslanlı Kapı, Musul Kapısı ve Bağdat Kapısı, güneyde Rakka Kapısı olmak üzere toplam 6 kapısı vardır Bu kapılardan Halep Kapısı ayakta olup diğerleri yıkılmıştır

HARRAN KALESİ

Kentin güneydoğusundan yer alan Harran Kalesi şehir surlarına bitişik olarak inşa edilmiştir Çeşitli dönemlerde hükümdarlık sarayı olarak kullanılan üç katlı kale yer yer yıkılmış bir durumdadır 1059 yılında İslam Devletlerinden Fatımiler tarafından restore edilerek yenilenen Harran Kalesinin esas inşa tarihi bilinmemektedir

MECMA KAPISI Han-an’ın kapılarından birinin adının Mecm kapısı olduğu kaydedilmiştir Bu kapının üzerinde de şöyle bir sözün yazılı olduğu belirtilmiştir “MEN AREFE TE’ELLEHE” KENDİNİ BİLEN İLAHİLEŞİR

AZER ‘İN HEYKELLERİ Bazı kaynaklar, Harran‘da Hz İbrahim’in babası Azer’e ait olan heykellerin olduğu 4 depodan bahseder


FİRDEVS CAMÜHARRAN ULU CAMİİ

Harran Höyüğü’nün kuzey doğu eteğinde yer alan Ulu Cami, Emevi Hükümdarı LL Mervan tarafından 744-750 yılları arasında yaptırılmıştır Bazı kaynaklarda “Cami-el Firdevs” (Cennet Camii) veya “Cuma Camii” olarak da geçer Harran Ulu Camii Anadolu’nun en eski, en büyük ve en zengin taş süslemeli camii idi Mihraba paralel üç sütun sırasıyla dört sahına ayrılmış olan caminin kubbesinin bulunmadığı, üzerinin tamamının ahşap çatıyla örtülü olduğu, bir yangın neticesinde bu örtünün çöktüğü arkeolojik kazıdan elde edilen buluntulardan anlaşılmaktadır Bugün caminin kitabeli doğu duvarı, kıble duvarı, mihrabı, cami İç mekanına giren orta kemeri ve kare gövdeli minaresi ayaktadır Zengin taş süslemeli çok sayıdaki sütun başlığı ve kemer taşları gibi mimari parçalar caminin kalıntıları arasındadır


HAN-EL BA’RÜR KERVANSARAYI

Selçuklu dönemine ait olan bu kervansaray Harran ören yerinin 20 km doğusundaki Göktaş köyünde bulunmaktadır Yolu şose Olup, otomobil ve otobüsle gidilebilir Kervansaray’ın kuzey cephesindeki portal kitabesinde 1128-1129 tarihinde EI Hac Hüsameddin Ali Bey İmad Bin İsa tarafından yaptırıldığı yazılıdır Ticaret kervanlarının konaklaması için inşa edilmiş olan Han-el Barür klasik Selçuklu kervansarayları planındadır Kervansaray’a giriş kuzey cephesindeki anıtsal portaldan olmaktadır Giriş eyvanının sağında mescit, solunda muhafız odası bulunur Kare avlunun etrafı ahırlar, kışlık ve yazlık odalarla çevrilmiştir Kuzey batı köşesinde ise hamam bulunmaktadır Düzgün kesme taşlardan bir kale görünümünde inşa edilmiş olan bu tarihi yapı günümüzde harab bir durumdadır Ancak bir bölümü ŞURKAV tarafından restore edilmiş ve mescidi de ibadete açılmıştır
ŞUAYB ŞEHRİ HARABELERİ

Harran‘a 45 km, Han-el Ba’rür Kervansarayına 25 km mesafede tarihi bir kent kalıntısıdır Yolu şosedir, otobüsle gidilebilir Buradaki yüzlerce kaya mezarı üzerine kesme taşlardan yapılar inşa edilmiştir Bu yapıların bazı duvar ve temel kalıntıları günümüze kadar gelebilmiştir Oldukça geniş bir alana yayılan bu tarihi kentin etrafı yer yer izleri görülebilen surlarla çevrilidir Şuayb Şehri harabeleri arasında bir mağara ev, Şuayb Peygamberin makamı olarak çok sayıda ziyaretçi çekmektedir


SOĞMATAR HARABELERİ

Harran‘a 60 km, Şuayb Şehri’ne 15 km uzaklıktadır Yolu şosedir Otomobil ve otobüsle gidilebilir Soğmatar’da bir höyük ve bunun üzerinde MS II Yüzyıla ait kalenin duvar ve burç kalıntıları ile köy içerisinde tapınak kalıntıları bulunmaktadır Kökü Harran Sin kültürüne dayanan Sabiizmin ve baştanrı Marilaha’nın kültür merkezi olduğu bilinen Soğmatar ören yerinin en önemli kalıntısı baştanrı ve mukaddes gezegenlere ibadet edilerek kurban kesilen açık hava mabedidirKayadan oyma diğer bir mağara mabedin duvarlarında o dönemden kalma yazılar ve gezegenleri tasvir eden insan rölyefleri bulunmaktadır Ayrıca kalenin batısında bulunan açık hava mabedi üzerindeki kayalarda tanrıları tasvir eden insan rölyefleri ve yazıları işlenmiştir


Sene Mağara (Senem Mağara-Sanem Mağara)



Soğmatar’ın 1 km kuzeyinde yeral, Büyük Sene Mağa Köyü’ndeki mevc mimari kalıntılar i kayadan oyma yapıl burasının Hristiyaı lığın ilk yüzyıllarını önemli bir merkez olduğunu göstermektedir

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.