Prof. Dr. Sinsi
|
Çorum Tarihi Ve Daha Fazlası
Çorum Tarihi ve daha Fazlası
Çorum Tarihi ve daha Fazlası
Genel Değerlendirme
Çorum İli, tarihin derinliklerinden günümüze dikkate değer izler taşıyan bir bölgedir Her tarafında en eski tarihlerden bugüne kadar gelmiş değişik medeniyetlere ait kalıntılara rastlanır Hititler Anadolu egemenliğine bu bölgeden başlamışlardır
Bölgede bu uygarlık kalıntıları bitişik veya üst üste bulunmaktadır Bir Hitit höyüğü yanında bir Frig, Roma, Bizans devri mezarı veya taban mozaikleri, diğer yanda Selçuklu Kervansarayına ait yıkıntı yerleri ve onun yanında Osmanlı eserlerine rastlamak mümkündür
Çok sayıda tarih öncesi devrin en belirgin özelliğini taşıyan tabii ve yapma mağaralar mevcuttur Yazılı tarih öncesi ve sonrası uygarlıkların kalıntıları, yapılan kazılarla gün ışığına çıkmakta ve Çorum bölgesinin uygarlık tarihinde eski bir medeniyet merkezi olduğunu göstermektedir
ÇORUM ADININ KÖKENİ
Çorum adının kaynakları ile ilgili muhtelif rivayetler ve bilgiler vardır
Bizans (Doğu Roma) Kaynaklarına Göre
Anadolu’nun Türkleşmeye başladığı 1071 Malazgirt Meydan Savaşından çok önce Türk boyları yavaş yavaş Anadolu’ya sızmaya ve yerleşmeye başlamışlardır Bu tarihte Bizans’a bağlı olan Çorum, Nikonya (Yankoniye) adını taşımaktaydı
Danişmendname’ ye Göre
Melik Ahmet Danişmend çetin savaşlardan sonra Bizans’ın elinden Çorum bölgesini alır Halk müslüman olup bağlılık gösterir Ancak bu tutumları, Melik Ahmed’ i ve ileri gelen komutanları bir ziyafette zehirlemek istemelerinden dolayı bir tuzaktır Bu kötü niyetlerini ve şehrin bir depremle tamamen yıkılacağını Melik Ahmet bir gece rüyasında görür Melik Ahmet bu rüyanın verdiği endişe ile uyanırken şehir sallanmaya başlar Askerlerini ve arkadaşlarını derhal kaleden çıkarır
Kaledeki Bizanslılar müslümanların çekilişinden memnun kalarak kaleyi tekrar kapatarak savaş hazırlığına başlarlar ve yeniden dinlerine dönerler Fakat deprem yeniden şiddetlenerek kale ve şehir tamamen harabeye döner Bizanslılara bu saldırılarından dolayı, suçlu anl***** gelen “Cürümlü” adı verilir, zamanla bu “Çorumlu” olur
Evliya Çelebi Seyahatnamesine Göre
Evliya Çelebi Seyahatnamesinin II Cildi 407 sahifesinde bölgenin havasının astım hastalarına iyi gelmesi nedeniyle, Selçuklu Sultanı Kılıç Arslan hasta oğlu Yakup Mirza’ yı ve yüzlerce çorluyu (bakımsız, zayıf, hastaları) buraya göndermiş ve bunlar sağlıklarına kavuşmuşlardır Bundan dolayı şehre Çorum denilmiştir
Çorum’un çevresinin dağlarla çevrili oldukça geniş bir ova olmasından dolayı (Çevrim) denildiği, halk ağzında Çorum’a dönüştüğü söylenmektedir
Çorum (önceleri bazen Çorumlu) Türklerin bölgeye gelmesiyle bu adı almıştır Çorum veya Çorumlu adının Oğuz boylarından Alayunt’lu boyunun bir oymağına ait olduğu belirtilmektedir
İSLAM ÖNCESİ ÇORUM
Çorum bölgesi, tarihi ve kültürel açıdan günümüzden 7000 yıl öncesine kadar uzanan bir geçmişe sahiptir Bölgede sırasıyla Kalkolitik (Taş), Eski Tunç Çağı, Asur Ticaret Kolonileri, Hitit, Frig, Helenistik, Galat, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait eserlere rastlanmaktadır
Paleolitik (Yontma Taş) ve Neolitik (Cilalı Taş) Devirler
Çorum bölgesinde yapılan arkeolojik kazılarda az sayıda bulunan bazı taş aletler, bu bölgede Yontma Taş (Paleolitik) ve Cilalı Taş Devrinin (Neolitik) yaşandığına ilişkin kanaat oluşturmakla beraber, bu devirlere ait yerleşmeler konusunda kesin bir sonuç elde edilememiştir
Kalkolitik Devir (Taş Çağı) M Ö 5000-3000
Çorum ve çevresinde ilk yerleşim M Ö 5000 yıllarına, Kalkolitik dönemin 4 aşamasına rastlar Yörede kazısı yapılan merkezlerin hemen hepsinde, Kalkolitik çağa ait kaplar ve bakırdan yapılma malzemeler bulunmuştur Ayrıca yörede diğer maden yataklarının bulunması, teknolojik evrimi çabuklaştırmış ve bölgede zengin etnik grupların ve krallıkların ortaya çıkmasında etkili olmuştur Bu devir eserlerine Alacahöyük, Büyük Güllücek, Boğazköy, Eskiyapar ve Kuşsaray’ da rastlanmıştır Yerleşimler bu dönemden itibaren devamlılık göstermiştir En önemli Kalkolitik yerleşme, Alaca’nın Büyükgüllücek köyünde yapılan kazılarda ortaya çıkmıştır
Bu dönem mimarisinde Orta Anadolu için tipik 2-3-4 odalı evler, elde yapılmış siyah, gri, kırmızı renkli seramikler, bu devir için karakteristiktir Bu dönemde damga mühür kullanımı yaygınlaşmış, idollerin (şematik insan tasvirleri) sayısı artmıştır
Tunç Çağı (Maden Devri) M Ö 3000-1000
Çorum İlinin tarihinde en önemli dönem Tunç Çağıdır Bakır ve kalayın karıştırılmasıyla elde edilen “tunç” döneme de ismini vermiştir M Ö 3000-1000 yıllarına kadar süren bu dönem üçe ayrılır
Çorum ve çevresinde M Ö 3000 yıllarında etrafı surlarla çevrili pek çok şehir devletinin varlığı, yapılan arkeolojik kazılarla belirlenmiştir Başlangıçta nadir eşyanın yapımında kullanılan Tunç, henüz yaygınlaşmamıştır Eski Tunç I evresine bazen Bakır Devri de denmektedir Bu dönem 500 yıl kadar sürmüştür Bu sürenin sonunda Tunç eşyalarının yapımı ve kullanımı yaygınlaşmaya ve halka mal olmaya başlar
Bu döneme de Eski Tunç II Dönemi denir ve M Ö 2500-2300 yılları arasında yaşanmıştır Alacahöyük, bu dönemin en zengin şehirlerinden biri olarak karşımıza çıkar Eski Tunç III Döneminde (2300-2000) Anadolu, çok sayıda şehir devletlerinden oluşan, oldukça renkli etnik bir görünüm sunan, kavimler topluluğu halindedir Alacahöyük beldesinde yapılan kazılar sonunda elde edilen eserler, Tunç Çağı’nın III Dönemine aittir
Anadolu’da bu devirde zengin şehir devletleri kuran kavim Hattiler’ dir Hattiler Anadolu’ da ismi bilinen en eski yerli kavim olarak karşımıza çıkmaktadır
Orta Tunç Devri
Orta Tunç Devri Anadolu’da Asur Ticaret Kolonilerinin ve Eski Hitit Devletinin ortaya çıktığı dönemdir Eski Tunç çağından yazının kullanılmaya başlanmasıyla ayrılır
Asur Ticaret Kolonileri Çağı (M Ö 1950-1850)
M Ö II bin yılı başlarında Anadolu zengin ve bayındır bir yerleşim yeriydi Anadolu’nun bu durumunu bilen Mezopotamyalılar Asur Devletinin önderliğinde Anadolu’yla ticaretlerini geliştirdiler Asurlular dokuz Anadolu kentinin yanına Pazar şehri “Karum” kurdular Boğazköy de (Boğazkale) “Hattuş-Karum” adıyla kurulan şehir, bu ticaret merkezlerinden biriydi Asur’ a bağlı olan bu Karumlar ticaret ve yol güvenliği için yerel yöneticilere vergi veriyorlardı
Bu ticaret ilişkileri Anadolu’yu kültürel, ekonomik ve politik yönden etkilemiştir M Ö 2000 yıllarında Anadolu yazıyı tanımıştır
Bu çağın önemli eserleri silindir ve damga, mühürler, tabletler, insan ve hayvan heykelcikleri ile hayvan biçimli içki kaplarıdır (riton) Çanak-çömlek yapımı, çarkın kullanılmasıyla büyük gelişme göstermiştir Anadolu’da yaşamakta olan sanat, yerli gelenek ve görenekler Mezopotamya’ dan gelen etkilerle gelişmiş, yeni bir boyut kazanarak daha sonraki Hitit sanatının temelleri atılmıştır
HİTİT TARİHİ( M Ö 1650-1200 )
Asur Ticaret Kolonileri dönemi, sosyal ve siyasal yeni görüşlerin ortaya çıkmasını sağlamıştır Yerel Prenslerle yönetilen Anadolu’da, Mezopotamya’daki gibi merkezi devlet fikri gelişmiş ve sonucunda iç mücadeleler başlamıştır Hint-Avrupalı bir kavim olan Hititler, MÖ 3000 yıllarının sonunda küçük gruplar halinde Kafkaslar üzerinden Anadolu’ ya girerek yerli halk Hatti nüfusu ile karıştılar 
Hititler, Asurluların Anadolu’ dan çıkma zorunda kalmasıyla devlet idaresini ellerine almışlardır Anadolu’nun yerli halkıyla kaynaşıp Hitit Devleti’ni kurmuşlardır Bu devletin kurucusu Labarna‘dır Başkenti ise Boğazkale-Hattuşa’ dır
Hitit tarihi M Ö 1650-1450 eski krallık ve M Ö 1450-1200 Hitit İmparatorluk Devri olmak üzere iki safhada incelenir Hititler Anadolu’da hakimiyeti kurduktan sonra Suriye’ye seferler yapmışlardır M Ö 1274’ de Mısır’la yaptıkları Kadeş Savaşı sonrası, M Ö 1269 yılında tarihteki ilk yazılı anlaşma olan Kadeş Anlaşmasını gerçekleştirmişlerdir Hitit Devletinin kuruluşundan itibaren, sanattaki Mezopotamyalı unsurlar kaybolarak, Anadolu’nun yerli sanatıyla birleşmiştir Sanatta, boyutları büyümüş anıtsal eserler ortaya çıkmıştır Mabetler, saraylar, sosyal yapılar, kaya kabartmaları ve orthostatlarla (bina cephelerinde alt sırada yer alan kabartmalı taşlar) önceki sanattan ayrılır Hitit Devleti M Ö 1200 yıllarında deniz kavimleri göçü ve kuzeyden Kaşka kavmi saldırılarıyla yıkılmıştır
Hitit Siyasi Tarihi
M Ö 1800 yılları, Anadolu tarihinin başlangıcı yerli Aglutinant dil grubuna ait Hattiler ve Hint Avrupalı Hititler hakkında ilk bilgilerin edinildiği dönemdir Bu çağ, Hitit kültürünün başlangıç ve gelişme aşamalarının kaynağıdır M Ö 2500-2000 yılları arasında Kuzey Kapadokya ve Orta Karadeniz bölgesinde gelişmiş kültürün temsilcisi Hattiler’ di Şehir devletleri tarafından yönetilen bu bölgenin müstahkem şehirleri, kral mezarları, hazineleri, Hatti kültürünün simgeleridir M Ö 2000 yılları sonlarında büyük savaşlar sonucunda çıkan yangınlarla sona eren bu çağı, Asur Ticaret Kolonileri dönemi izler Yazılı kaynaklardan Hititlerin, Anadolu’ya M Ö 3 binin son yıllarında, 2 binin başında küçük gruplar halinde, girmeye başladıkları ihtimali çıkmaktadır Hititlerin Anadolu’ya kuzey Karadeniz üzerinden veya kuzeydoğudan, Kafkaslar üzerinden geldikleri ve Kızılırmak kavisinin kuzey kesimine yerleşmiş oldukları değerlendirilmektedir
|